içkinin
yapılışını bilen de içen de sadece Oşhamahua’nın zirvesine misafir olan
Tanrılardı. Onlar yılda bir kez санэхуафэ (sanexuafe) beyaz şarap şenliği
yaparlardı. Yeryüzünde yaşayanların en cesurlarından bir kişiyi davet edip, ona
sadece bir sanehubje (boynuzdan içilen beyaz şarap) ikram ederlerdi. Bu
yıllarca süregelen bir gelenekti. Devamında, bir sonraki aday Tlepsh’in tavsiyesi
üzerine genç ve cesur Sosruko Oşhamahua’nin zirvesine çıkarılır, sanehubje
eline tutuşturuldu. Sosruko içince çok lezzetli buldu ve canlandı. Daha
fazlasını istedi.
Etnograf Tsıpıne Aslen
Davetin başkanı ve sahibi Psetha :
«Yeryüzünden davet edilen konuklara birden fazla sanehubje verilmesinin bu
geleneğin ihlali anlamına geleceğini» söylüyor. Fakat diğer Thalar (Tanrılar)
Sosruko’nun talebini desteklediler. Mezitha: «gelenek uygulamaya bağlıdır»
diyerek bje elinde tanrıların sane fıçısının başına geçer. Sosruko yanına
gelerek sorar «Bu nedir? Altı görünmüyor, görünen taşacak gibi, ne kadar
ilginç! »
Thağaleg
cevap verir : «Onu ilginç yapan fıçının dibindeki sane bitkisinin tohumlarıdır.
Onun filizlenmesi, yetişmesi benim gücüme bağlıdır»
Bu
sözleri duyan Sosruko meraklanmış gibi davranarak sane fıçısına yaklaşarak
hızlıca kaptığı gibi Oşhamahua’nın zirvesinden yeryüzene fırlattı. «Sizin
içtiğiniz içki yeryüzündeki bütün insanların içeceği olsun! » diyerek.
Yere
düşen fıçı paramparça olmuş, sane Nart ülkesine akmış, içinde bulunan sane
bitkisinin tohumları toprağa düşünce filizlenmiş. Nart’lar yetişen saneleri
görünce alıp Setenay Guaşe’ye götürürler, Sosruko zaten Setenay Guşae’nin
yanında bulunuyordu.
Setenay : “Bu bitki Tanrıların
içkisidir.” Diyerek saneleri bir fıçıya doldurur ve kapağını büyükçe bir taş
ile kapatır. Daha bir yıl geçmişti ki sanexu olduğunu anlayınca fıçıyı
kapattığı taşı alıp fırlatır. Fıçıdaki sanexu’yu bütün Nartlar içerler ve
yeniden canlandıklarını hissederler. Nartlar o günden itibaren içki yapılış
şeklini öğrenmiş oldular. (Bilindiği gibi burada şaraptan bahsediliyor)
İçki
İslam dinine göre haram kılınmış olmasından dolayı, içkinin terk edilmesi için
halkımız bir çekişme içerisinde olmuştur. Ancak uzun bir süre Adıge, Adıge
olarak kalmıştır. Meyve ağaçlarının ürünlerinden yapılan içkinin İslam dini
haram kılmış olmasını kabullenerek, o zaman Thağaleg’den öğrendikleri darı ile
Nartların bıraktığı nartuh ile yapılan mahsıme’nin dine ters düşmeyeceğine
inandılar. Hatırlıyor musunuz, atalarımızın gündüz oruç tutup fomahsıme ile
iftarı açtıklarını?
Dünyada
yaşayan diğer halklar gibi Çerkeslerde, içki içmenin insan tutum ve davranışı
üzerindeki etkisini çok eski zamanlarda Nartlar’dan beri fark etmiştir. İyi ve
kötü yönde etki yaptığını anlamıştır. İşte o iyi ve kötü arasında ki dengeyi
sağlayan mekanizmaya da «Marde» demişlerdir. Çerkes halkı iyi etkilerinin
kötüye dönüşme sınırını sabırla belirlemeye çalıştılar.
İyi
etkilerine bakalım:
«Уэрэдыр
фадэм къыхокI» (Şarkı fadeden çıkıyor.) Şarkı söyleyen Çerkesler içkinin azının
neşeli ruh hali etkisi yaptığını erken fark ettiler. Devamında «фефэм фи фэр
дахэ ищIыу» (İçince tenini güzelleştirir) demişlerdi.
Kabardey
Ceguak’ue (kültür sanatçısı) Ağnokua Laşe, bu duruş şeklini ne güzel ifade
etmiş:
Fade
yüreğimize sinerse neşeli, güler yüzlüyüz,
Hızlı olanı geçiyoruz,
Güçlü olanı yeniyoruz.
Zihnimizi açıyor, dilimizi çözüyor.
Bu
şekilde içme yönteminden ve davranışından Tanrı’nın hoşnut kalacağını düşünürdü
halkımız. Bu nedenle uygun bir şekilde içmeyi ve topluma uygun bir şekilde
girmeyi bir saymışlardır. «Пщыми уэркъми фахэтыфу, фадэ ефэнкIэ фыIэрыхуэу»
(Pşı ve work ortamında bulunabilip, içme becerisine de sahip olup..)
Çerkeslerin
yaşamında Fade o kadar yer edinmişti ki, insanın yaşamını bereketlendiren
şeyler sayılırken Fade'de onların içerisinde yer alırdı «Гъэшыр гуэл хуэдизу,
къуейр шэрхъ хуэдизу, фор гуибгъуу, фадэр псы къиуауэ.» (Sütümüz göl kadar,
peynirimiz teker kadar, bal dokuz sepet, içkimiz taşkın nehir.)
Şimdi,
Marde’nin diğer sınırına halkımızın yaklaşımına bakalım. Fade’nin aşırısının
insanı insan duruşundan çıkarttığını, karanlık gücün etkisi altına aldığını
halkımız erken zamanda fark etti. Nart destanlarında şu örneklere rastlanıyor:
Sosruko’nun Sane içtikten sonra
Glahsten’ne gidip, «şu üzengiden ayağını çıkart, kendi ayağımı koyacam» diye
ısrar etmesi.
Nartlara
beste yapan Laşın’in beyitinde : «İstemediğim damat adayını size söyleyeyim….
İçmekten başka bir davranışı yoksa…»
Tekrar
Ağnokua Laşe’ye dönersek «Bardağın altını hızlı çevirin, ayağınızı eğerse
içtiğiniz haramdır! », «İçkiyi yenebilen olmamıştır. » sözlerini söyleyen
halkımız, içkiye yenik düşen olayları takip ederek olumsuzluklara karşı
korunulması gerektiğini atasözleriyle tescil etmiştir.
«Keçi
içip kurtla kavga etmeye gitti.», «Sarhoş olunca dedesinin yasını tutan»,
«Yarım akıllı içince tam olarak delirir»
Eskiden
evlenme hazırlıkları yapan genç kıza, evleneceği kişinin içkili halini görmesi
öğütlenirdi. Bildiğiniz gibi, içki insanın yapmacık davranışlarını bertaraf
eder. İçinde iyi de varsa kötü de varsa dışa vurur. Buna başka ne söylenebilir?
Bir atasözüyle açıklanabilir. «Нэм щIэлъыр Iугъуэм къыщIеху, гум илъыр фадэм
къреху.» (Gözün içindekini duman, kalbin içindekini içki çıkarır.)
İçkinin
canlı olduğunu düşünürdü eski Çerkesler: Fıçıda bulunan içki yükseliyor,
alçalıyor, «nefes alıyor», «fısıldıyor», «konuşuyor» Olumsuz bir gün yaşanacağı
zaman, içkinin o tehlikeli durumu önceden fark edip hareketlendiğine
inanırlardı.
Başka
bir bakış açısı; Mahsım’a çok bekletilirse üç katmana ayrılır. En alttaki kısım
«bırkut» olarak adlandırılırdı. Sıradan insanların içkisiydi. Onun üzerindeki
ince katman work’lerin içkisiydi. Mahsıma’nın en üstteki saf şekli pşıların
(prenslerin) içeceğiydi.
Mahsıma’nın
rengi kırmızıya dönüşürse daha makbul sayılırdı. Mahsıma’nın rengi beğenilirse
«Tavşan kanı gibi kırmızı» denirdi. Mahsıma’nın rengi bulanık bir görüntüsü
varsa «Mahsımaları kundepso gibidir» derlerdi. «Фадэр хакIуэщ» (Fader xak’uash)
yani içki aygırdır, güçlü kuvvetlidir, diyen bir halk içki içmenin yapacağı
etkiyi anlıyordu.
İçki
olayına adabıyla, zaman ayırarak yaklaşmak gerekiyordu, Sohbetin, şarkının,
kafenin içinde eritmek gerekirdi. «ince, zayıf olan bana denk gelseydi» demiş
içki.
Halkımız içerisinde bunun için ısrar
eden deliye de rastlanmadı.
«Фадэр
гуакIуэрыефэщи, фызыр гуакIуэрыкъашэщ» (İçki tavında tüketilir, eş aşk için
alınır) sözü onun için söylendi. Olgun, yetişkin olmayan gençlere içki yasaktı.
Bize
gelen gezginler bu konuda ilginç şeyler bıraktılar bizlere, «Ziyafetlerde,
gençlere ustaca soygun gerçekleştirmediği ya da önemli bir cinayet işlemediği
sürece içki içmeyi teklif etmezler» (Jean de Luc 1625 )
«Büyük
bardağın içindekini küçük bardağa doldurarak arta kalanı içmeyi aklımıza
getirmeyerek! Şu yeryüzünde Mafe jıle,xu jıle ve psı jile var olduğu sürece,
yeryüzünün hareket alanında halkımızın yer alması Tanrıdan dileğimizdir.»