Özel mülkiyet yanında,köy meraları,orman ve su kaynakları gibi mallar üzerinde ortak toplum mülkiyeti vardı.Miras konusunda ise,Şapsığlar ve köleler (pşıtlı/????1?) kadına erkek ile eşit miras hakkı (ç’en/?1??) tanırken,feodal topluluklar ile Abadzeh ve Vıbıhlar tanımıyorlardı. Köleler üzerinde de sahiplerinin özel mülkiyet hakkı vardı.Özellikle en alt düzey köleler (vıneut) toplantı ya da ziyafetlerde ayakta,elleri üstüste ve sessizce kapı kenarında hizmete hazır bekletilirlerdi.Özgürlüğünü bir bedel karşılığı satın alan kölelere,”azatlı köle” (pşıtlı şhaşefıj/????1? ???????????) denirdi,bunlar özgür köylü (feqotl/??????1) haklarına sahip olsalar da,yine de,eskiden köle oldukları bilinir ve kendilerine mesafe konurdu.Çok sıkı bir soy ve şecere takibi vardı.Kölelerin ve yabancıların yanında şifreli bir dil (uerqıbze/????????) kullanılırdı.Kölelerin “vıneut” (???1??;ev,kapıkulu köle,yani mülksüz ya da mal olan köle) denilen kesimi,Adıge geleneğinden en az yararlanan kölelerden oluşurdu ve bunlar satılabilirdi.”Pşıtlı” (????1?;derebeyinin adamı) ya da “hatıvel” (???????) denilen toprak kölelerinin (serfler) ise ,özel mülkiyeti ve hukuku bulunur,bunlar satılmazdı;ama efendilerinin tarlalarında çalışır,hayvanlarına bakar,angarya hizmetleri görür,kazançlarının ve kızları için aldıkları başlık bedellerinin (vase/????) bir bölümünü efendilerine verir ve efendilerini terk edemezlerdi;köleleri itaat altında tutan katı kural ve sert yaptırımlar vardı.
Demokratik bir
toplum sayılmalarına ve soylu sınıfı bulunmamasına karşın,Vıbıhlar
arasında,bir veriye göre tüm nüfusun dörtte biri oranında bir köle
nüfusu da vardı.Bu nedenle Vıbıhlar arasında,köle emeği sayesinde
çalışmadan geçinen ve “Kuaşkha” denen, yönetimde de etkili olan,köle
sahibi ve sömürücü bir zengin köylü zümresi bulunuyordu.”Başlıca
ihracat köle kızlardan oluşuyordu ve bunlar haremler için Osmanlı’ya
götürülüyorlardı”.Vıbıh kuaşkhalar Çerkesya’nın en zengin kişilerinden
olduklarından,yoksul bölgelerde yaşayan Abadzeh,Ciget ve Abhazlar gibi
kendi kölelerini değil,Abadzehler’den ve diğerlerinden satın aldıkları
köleleri,gerekli eğitimleri de vererek Osmanlı esir tüccarlarına
satarlardı.Asıl köle ihracatı ise,nüfusunun onda biri köle olan Abadzeh
bölgesinin köle tüccarları tarafından doğrudan ya da Vıbıhlar
aracılığıyla Vıbıh limanları üzerinden Türkiye’ye yapılıyordu
(L.İ.Lavrov,Vubıkh’lar Hakkında Etnografik Bir Araştırma,Kafkasya
Gerçeği Der.,sayı 8,Samsun,1992,s.46-59).Abadzeh bölgesinde Şhaguaşe
Irmağı (Byelaya) sol yakasında ve bugünkü AC’nin Maykopski rayonunun
Kamennomostski beldesi yakınlarındaki bir yerde büyük bir Abadzeh Köle
Pazarı bulunuyordu.Bu arada Vıbıh zenginler (kuaşkha’lar),özel olarak
eğittikleri çok güzel köle kızlarını ise,yüksek para ve armağanlar
karşılığı Osmanlı haremlerine (özellikle Saray’a)
gönderiyorlardı.Nitekim son dönem Osmanlı padişahlarının çoğu,bu tür
Vıbıh köle (cariye) kadınlardan doğmadır.
• Nezaket kuralları ve onur anlayışı
• Özellikle
demokratik topluluklarda kadına çok değer verilir,sözgelişi yük taşıyan
kadının yükü hemen alınıp taşınır,kavga eden iki erkek,araya bir
kadının girmesiyle kavgayı bırakırdı,vb.Bir atlı yolda giden bir
yaşlıya yetiştiğinde ya da karşılaştığında,atından iner,yaşlıya atına
binmesini teklif eder,sol tarafından ve daha geriden atı elinde yaya
olarak yürür,yaşlının yinelenen teşekkür ve ricaları üzerine onu geçer
ve bir süre,daha hızlı tempoda ve yaya olarak yoluna devam edip
uzaklaştıktan sonra atına binerdi.Yaya giden genç de benzeri kurallara
uyar,yaşlıyı izinsiz geçmezdi.Damat,karısının köyüne yaklaştığında
atından iner,atı elinde yürüyerek köye girerdi.Yeni damat,ilk
ziyaretinde,eşinin ailesinden olan ve evde bulunan küçüklerin bile elini
öper,büyüklerin karşısında asla oturmaz ve konuşmazdı,damada refakat
eden arkadaşı konuşur,ama büyüklerin karşısında asla oturmazdı.Böylece
karısına,onun yakınlarına ve köylülerine duyduğu saygıyı göstermiş
olurdu.Evlenmeler,genellikle karşılıklı anlaşmaya dayanırdı,kural
(khabze) dışı olduğundan,asla akraba evliliği yapılmazdı.Akrabalar
birbirlerini geniş bir ailenin üyeleri,yani kardeş görürlerdi.Bu
nedenle akraba evliliğinden kaynaklanma sakatlıklar ve delilik
Adıgelerde yok denecek kadar azdır.
• Köyün saygın
gençleri birbirleriyle ve köyün kızları ile kardeş sayılırdı.Bu gençler
köyün kızlarını at sırtında ve beraberlerinde başka köylerdeki düğün ve
eğlentilere götürebilirlerdi.En ufak bir sorunla karşılaşılmazdı,aksi
takdirde kişinin hayatı söner,soyu da lekelenmiş olurdu.Özellikle
demokratik topluluklarda bir kız istemediği ile evlendirilmezdi.Yeni
gelin büyükleri karşısında oturmaz,konuşmaz,yemek yemez,elleri üstüste
ve sessizce kapı kenarında hizmete hazır bekler,sırtını büyüklerine
çevirmez,geri geri çekilip odadan çıkardı,o denli de saygı ve sevgi
görür,kendisine asla iş buyurulmaz,ezilmez ve azarlanmazdı.Gelin
sonraları da çocuğunu gezdirmez ve yaşlı erkekler karşısında çocuğuyla
birlikte görünmezdi.Çocuğa nine ya da evin başka kadınları
bakardı.Kocası da,herkes uyuduktan sonra odasına,karısının yanına
sessizce ve görünmeden girer,gün ağarmadan aynı biçimde,gerekirse
pencereden dışarı çıkardı.Kadın da kocası ile birlikte kalkar,akşamdan
kalmış işleri sessizce bitirmeye çalışırdı.Bahçeyi dolaşır,kalmış
çöpler varsa,belli etmeden eğilip kaldırırdı.Son derece temizlik ve
nezaket kuralları geçerliydi.Karı koca çocukları
oluncaya dek konuşmazlardı.Gelin odasına leğune (???????) denir ve
buraya gelinin kadın yakınları dışında kimse girmezdi.Gelin
odasında,ateş yakılan ve su ısıtılan bir ocak,ocağın yanında gece banyo
alınan,ardından yatak ve yorganların konduğu bir dolap bulunurdu.
• Hiç kimse
kendisini övmez,övmeyi başkalarına bırakır,kendilerini övenler de
gizlice alaykonusu olur,itibar aşınımına uğrarlardı.Bunun gibi adeta
sayısız görgü kuralı vardı ve bu kuralları çiğneyenler saygınlıklarını
yitirirlerdi.Saygın ya da kişilikli olana büyük bir değer
verilirdi.Soylu ya da değil,kişinin saygınlığını yitirmesi,özellikle
yüz kızartıcı bir suç işlemesi,silinmez bir leke oluşturur,dahası
şarkılara da konu olabilir,’ünü’ bütün Adıge ülkelerine
yayılabilirdi.Bir yönüyle,Adıge olmak,zor bir şeydi.
• Bir Adıge için
aşağılanmak en onur kırıcı şeydi.Geleneklere saygısızlık göstermek,
yalancılık,korkaklık ve özellikle savaştan kaçmak,en onur kırıcı
davranışlardandı.M.Y. Lermontov’un savaş alanından korkup kaçan bir
Çerkes gencini konu edinen “Savaş Kaçağı” ya da “Harun” öyküsündeki
tiplemesi bu aşağılanmayı ve sonucunu çarpıcı bir biçimde
sergilemektedir (bk.Harun,”Kafkasya Kül.Der.”,sayı 22,Ankara,1969).
• Abadzeh ve Şapsığ
gibi topluluklarda ve batılı diğer Çerkes topluluklarında,karşılaşılan
kişiler,gelenek ve nezaket kuralları gereği,selamlaşmadan hemen
sonra,”Buyur” (????????) denilerek,özellikle Abadzehlerde,konuk olması
için eve davet edilirlerdi.Yaşlılar bir başına yemek yemeyi
sevmez,çoğunca bir başkası çağırılıp onunla yerdi.Her varlıklı evin
“haç’eş” (x???1??) denilen bir konuk odası ya da ayrı bir küçük evi
olurdu.Bir aile bütün bir servetini bir konuk ziyafetinde harcayabilir,
konuğa, saygınlığı ölçüsüne göre,o denli büyük önem verilirdi.Toplum
içi yardımlaşma ve paylaşmanın yaygın ve gelişmiş olması
nedeniyle,düşkün insanlar ve dilencilerle karşılaşılmazdı.
Adıgeler boza (??????,????????) ve benzerleri dışında alkollü içki kullanmazlardı.İçki,sonradan Tatar,Rus,Türk,vb
gibi başka toplumlardan alınmıştır.Ancak,günümüzde Diasporanın
aksine,Kafkasya’daki Adıgeler arasında,özellikle Sovyetler döneminde
içki kullanımının yaygınlaştığı,içki yüzünden kızların
ürkütüldüğü,kızların ve ailelerin Adıge erkeklerine olan eski
güvenlerini yitirdikleri,geleneksel halk danslarına kadın katılımının
ise çok azaldığı,folklor ekipleri dışındaki geleneksel halk oyunlarının
(?????), eskiden seferlerde ve köleler arasında uygulandığı
gibi,”Hugegu” (????????;erkek erkeğe dans) biçimine
dönüştüğü,geleneksel anlamda kız ve erkeklerin birbirlerinden hayli
uzaklaştıkları görülmektedir.
• Her ikisi de
demokratik toplum üyesi olmakla birlikte,sözgelişi bir Abadzeh ile
Şapsığ arasında da farklılıklar vardı.Örneğin,bekar bir Abadzeh
delikanlısının bir bebeği kucağına alıp gezdirmesi,”çocuk bakıcısı oldu” biçiminde ayıplanırken,Şapsığ ve Vıbıhlarda tam tersi geçerliydi,yeğenler,akraba ya da tanıdık çocukları
kucakta gezdirilebilirdi.Abadzeh ketum ve kendi çevresi dışındakilere
karşı mesafeli dururken,Şapsığ daha açık fikirli olabilirdi. Şapsığlar
kendi halinde,tarım,hayvancılık ve balıkçılıkla geçinen,aile ve
akrabaları çerçevesinde kalan,politikayla pek ilgilenmeyen kimseler
iken,Vıbıh ve Kabartaylar içinden politikacılar ve usta diplomatlar
yetişmiştir.