Tambiy sülalesinin bir kolu nasıl “Hapaş’e” oldu.
Hapaş’e weredi Kabardey’de doğmuştur. Bu weredde geçen İngiliz tabancası ve Alman mızıkasının ilk olarak yapıldığı tarih 1840’dır. Bu tespitden hareketle hikayenin yaşandığı yılları yaklaşık olarak 1840-1850 li yıllar diye düşünebiliriz.
Kabardey halkının en soylu kabul edilen üç ailesinden biri olan Tambiyler’e mensup Tambiy Muhammedceri, pşı Neğuey’e gider ve elinden her işin geldiğini özellikle de iyi bir demirci olduğunu anlatır. Pşı , Muhammedceri’nin talebini değerlendirir ve uygun bulur. Bunun üzerine kendisine işlik (atölye) açılır ve yeterli miktarda da toprak verilir.
Pşı’nın her işini yapan Dawurhan adında bir yardımcısı vardır. Dawurhan acımasız ve zalim bir kişiliğe sahiptir. Emrindeki kölelere eziyet ederek iş yaptıran ve dinlenmelerine izin vermeden çalıştıran birisidir. Bütün gün hiç durmadan çalışan köleler akşam olunca dermansız, bitkin bir halde ölü gibi yere serilmektedirler.
Kahramanımız Tambiy’lerin delikanlısı Muhammedceri ise işlikte demircilik yapmaktadır. Pşı’nın her işine yaptığı gibi köylünün de çiftçilikle ilgili alet-edevatını tamir etmektedir. Pşı Neğuey’in Barina adında çok güzel bir kızı vardır. Barina, Tambiy delikanlısı Muhammedceri’yi görür görmez vurulmuştur. Pşı’nın sağ kolu olan Dawurhan’da Barina’ya aşıktır ancak genç kıza açılamamaktadır.
Pşı Neğuey ise hiç bir işle ilgilenmemekte, günlerini pşı arkadaşlarına ziyafetler vererek, kendisi de hiçbir davetden geri kalmayarak gününü gün ederek geçirmektedir. Sofralardan arta kalan zamanlarda da werk korumalarıyla birlikte ava çıkmaktadır.
Pşı’nın sağ kolunun kölelere yaptığı eziyetlere dayanamayan delikanlı Muhammed Ceri Dawurhan’a sitem ederek, yaptığı işlerin yanlış olduğunu, insanlara bu kadar eziyet etmenin doğru olmadığını anlatır. Dawurhan ise zaten delikanlıdan nefret etmektedir. Çünkü kendisinin göz koyduğu Barina’nın delikanlıya olan ilgisinin farkındadır ve bu durum da ondan nefret etmesi için yeterli bir nedendir.
Muhammedceri’nin eleştirisine çok öfkelenen Dawurhan, daha dün gelen hapaş’e! sen bana akıl vermeye nasıl cesaret edersin , bu ne cüret! diyerek delikanlının üzerine yürür. (hapaş’e köpek bıyıklı anlamına gelmektedir -kahramanımızın bıyıkları seyrek olsa gerek ). Muhammed Ceri kızdığı zaman vücudundaki (göğsündeki) kıllar sertleşip mintanından dışarı çıkardı. Delikanlı: kozlarımızı paylaşacaksak köy dışında, bizi kimsenin göremeyeceği bir yere gidelim , der. Bu teklif Dawurhan tarafından da hemen kabul edilir. Çünkü bu durum her iki taraf içinde çok ciddi bir meseledir.
Aşağıdaki weredden de anlaşılacağı gibi Dawurhan’ın ölümü Muhammedceri’nin elinden olur, eyeri de bir köprü altında bulunur. Bu olaydan sonra delikanlı artık bu köyde kalamayacaktır. Köyden ayrılarak Yelhıkhu Pşı’sına sığınır. Burada itibar görür, el üstünde tutulur. Neğuey Pşı’sı zaman içerisinde biraz geçte olsa delikanlının eksikliğini fark eder ve kıymetini anlar. Muhammedceri için üç elçi göndererek geri gelmesini ister. Ancak delikanlı bu teklifi kabul etmez. Yelhıkhu Pşı’sı Muhammedceri’ye dönmeyi isteyip istemediğini sordurur. Delikanlı da: Dönmek için bir nedenim yok! Oradayken yeterli ilgi ve saygı görmüş olsaydım, orası zaten bana yurt olurdu. Eğer ki size yük oluyorsam kendime başka bir yer bulurum, der.
Yelhıkhu Pşı’sı elçilere cevap olarak: Rüzgarın savurduğu ot topu çalıya takılır kalır! Bu delikanlı bana sığındıysa ben de kalacaktır. Bu olayın üzerine artık konuşmaya gerek yoktur,diyerek elçileri geri gönderir.
Muhammedceri, Yelhıkhuey köyünde evlenip barklanır ve mesleği olan demirciliğe devam eder. İşte bu olaydan sonra kahramanımızın adı Hapaş’e olur ve kendi neslinden sonra gelenlere de soyadı olarak kalır. Bu olay, Uaşhamaxue’ye çıkan ilk kişi olarak tanınan Haşır Çılar’ın ( Kilar) soyundan olanların “Çılar “ soyadı ile anılmalarına benzemektedir.
Bir gün Hapaş’e Muhammedceri, büyük bir ziyafet için hazırlık yapar ve köyün ileri gelenlerini davet eder. Ziyafetin gereği konuşmalar yapılır ardından da Hapaş’e bu toplantının nedenini açıklar ve “ değerli komşularım, bilindiği gibi benim asıl soyadım Tambiy’dir. Lütfen beni Hapaş’e soyadından kurtarın.Bundan böyle beni asıl soyadım olan Tambiy ile çağırın.Bunu sizlerden rica ediyorum”, der. Misafirler de Muhammedceri’nin ricasını yerinde bulurlar ve bundan sonra O’nu Tambiy soyadı ile çağırmaya karar verirler.
Misafirler izin isteyerek kalktıklarında, kapının önünde, demircinin büyük bir itina ile yapmış olduğu ve o güne dek görülmemiş güzellikte bir yaylı araba farkederler. Grubun thamadesi bu güzel arabayı görünce şu övgü dolu sözleri söylemeden edemez: “ Ey Hapaş’e’nın oğlu, bu arabanın sadece dili eksik yoksa konuşurdu” der. O gün bu gündür Tambiy ailesinin Muhammedceri’den gelen kolu Hapaş’e olarak anılmaktadır.
Pşı Neğuey kızı, aşkı büyük, kolu kısa olan güzel Barina ise siyah mızıkasını kucağına alarak, asırlarca çalınıp söylenecek olan, düğünlerimizde gençlerimiz tarafından Kafek’ıh dansıyla yaşatılacak olan “ Hapaş’em yi wered “ adıyla ünlenecek olan şarkıyı besteler.