Adige tarihinde ünlü üç xabze yapıcısı vardı: Doğu
Adigelerin de Wıserej ve Jabağı, Batı Adigelerin de Degumıko Yedıc Zeleskeri.
Wıserej ve Jabağı aynı dönemde yaşadıklarını biliyoruz.
Forumda xhabze üzerine tartışmalar yapılırken önce bu iki ünlü xabze
yapımcısından Yedic Zeleskeri Degumuko tanıtmak istiyorum.
Batı Adigey'de 19. yy başlarında yaşamış olan halk
filozofudur. Kanun yapıcı ve uygulayıcıdır. Halk mahkemelerinde meclislerin de
hakimlik yapar ve verdiği kararlara itiraz edilmezdi. Kanun yani xabze
yapımcısıdır.
Yedic kısa boylu, atının eğerinde belli olmayacak kadar
küçük bir insandı. Ünü ise Rusya içlerine ve Çar’a kadar ulaşmış birisiydi.
Kurulan halk meclislerinin tartışılmaz başkanıdır. Adigey’de genelde her üç
yılda bir kere gelenek ve görenekleri çağa uydurmak ya da yeni problemleri
geleneklere göre çözümlemek için genel halk kongreleri yapılırdı. Bu genel
halk kongresinin en sonuncusu 1829 yılında Yedic
başkanlığında yapılmıştır. Savaşlar ve
sürgünle birlikte bu tür halk meclisleri kurulamamış ve xabze de askıya
alınmıştır.
Yedic Zeleskeri
geleneklere göre kanun yapıcı demiştik; bunu kanıtlayıcı şu olay
anlatılır. ‘’Adığe xabzeye göre 'başlık!' olarak para değil, eyerlenmiş bir at
kızın dayısına verilirdi. Bu ata xabze (Yukarıdaki bilgileri Maykop kentinde
Dr. Hanaxu Ruslan ile Dr. Batırbıy
Bırsır anlatmışlardı.)gereği ölünceye kadar binilmez ve at takımlarını kullanılmazdı.
Zaman savaş zamanı. Kuraklıklar, bulaşıcı hastalıklar Adige halkını kırıp geçiriyordu. İşte bu
zamanda Yedic atının üzerinde bir mahkemeden geri gelirken halkın şu sözlerle
söylendiğini duyar; ’’Yedic Zeleskeri
herhalde yaşlandı, matufladı ve artık düşünemez oldu. Bulunduğumuz
kıtlığı yaşamıyor mu, bilmiyor mu? Biliyorsa şu 'başlık!' olarak verilen atın
faydasını bırak birde zararı olduğunu göremiyor mu, farkında değil mi?’’
Olayı anlayıp kavrayan Yedic Zeleskeri vakit geçirmeden üç
yılda bir toplanan Halk Meclisi’ni
beklemeden xhabzeyi değiştirmek gerektiğini ama nasıl yapacağını düşünerek
evine gelir. Davadan davaya giderek uzun zaman evinden uzak kalan Yedic
Zeleskeri avluya girince, avluda bağlı olan
atı görür ve misafir var diyerekten sevinir. Hemen misafir evine girer fakat
içeride kimseyi bulamaz. Buna şaşar ve ev halkına sorar:
- Bu atın sahibi
nerede?
- Atın sahibi
sensin. Sen davadan davaya koşarken kız kardeşinin kızı evlendi ve sana da bu
atı geleneklerimize göre gönderdiler.
Yedic Zeleskeri hemen bu ata
biner ve köyü herkesin şaşkın bakışları arasında bir baştan bir başa
dolaşır. Yedic Zeleskeri’in yaptığı gelenek olduğundan ve bu yaptığı da her
yere sözlü olarak yayıldığından o günden sonra 'başlık' olarak gönderilen
atlara da binmek gelenek haline gelmiştir.
Yedic Zeleskeri ile ilgili diğer bir olay da şöyle anlatılmaktadır.
Yedic Zeleskeri adını
çok duyan Rus generallerinden birisi onunla tanışmak ister ve bu isteğe olumlu
karşılık verir. Yedic Zeleskeri yanında koruyucu ve yardımcıları olmak üzere
kararlaştırılan Rus kalesine gider. General adını ve ününü çok duyduğu bu
filozof için bir karşılama merasimi hazırlatır. Yedic Zeleskeri ve yanındaki gurup kaleye girince general
yaklaşan gurubu göstererek yanındakilere Yedic Zeleskeri hangisi olduğunu sorar. Atın üzerinde
görünmeyecek kadar küçük olan şahsı gösterdiklerinde, ''bu mu ünü her yöne
yayılan ve kendisinde söz edilen
Yedic Zeleskeri '' diyerek general kahkahalarla gülmeye
başlar. Bu sıra atlılar yaklaşmış ve generalin gülmeleri de bitmemiştir. Yedic
Zeleskeri saygıyla selamladıktan sonra,
neden güldüklerini sorar. Durum kendisine anlatılınca Yedic Zeleskeri, generale
kendisiyle at göğüsleme güreşi yapıp yapmayacağını sorar. General derhal atına
atlayarak karşısına dikilir. Verilen komutla atlar bir birlerine doğru koşmaya
başlarlar. Bir anda şimşek gibi iki at karşı karşıya gelir ve o anda nasıl
olduğu bilinmeden Rus generalinin Yedic Zeleskeri’nin elinde, atı ise kaçarak
uzaklaştığı görülür. Yedic Zeleskeri bir
elinde havada debelenen generali şeref tribünündeki yerine getirir ve yere
bırakır. Misafirler ve seyirciler neyin nasıl olduğunu anlayamazlar ve generale
de iyi bir ders vermiş olur.
Yedic’in nerede ve ne zaman vefat ettiği bilinmemektedir.
Öleceğini anlayınca atına binerek ‘’uzakta bir mahkemeye çağrıldım’’
diyerek evinden ayrılır. Vatanının
topraklarına ve ormanlarına doğru at sürer ve bir daha da izine de rastlanmaz.
Sanıyorum bu yolla; mezarının yapılarak insanların kendisini putlaştırmasını
önlemek istemiştir.
Kendisini saygıyla anıyoruz.