OSMAN FERİT PAŞA (1844-1912)



Şhaplı Osman Ferit 1844 yılı sonbaharında, Çerkes Ülkesinin Karadeniz kıyısında Soçi yöresinde bulunan Şhaplı adlı Ubıh köyünde doğmuştur. Tanınmış Çerkes komutanlarından olan büyükbabası Mirzauko Bereket 25 Nisan 1838 de istilacı Rus Çarlık donanmasının Soçi’yi(Şaçe) bombardıman ederek karaya asker çıkarması sırasında askerlerinin başında ve yurdu için savaşırken ölmüştü. Babası Bereketuko Hasan ise, Ağustos 1860 da Şhaplı köyünü Rus-Kazak birliklerine karşı savunurken şehit düştü.
Küçük yaşından başlayarak babasının bayraktarı ve muhafızı Canbolat tarafından bir savaşçı olarak yetiştirilen Osman Ferit ilk savaşına daha 13 yaşındayken katılmıştı ve genç yaşında kılıç kullanma ve atıcılıktaki maharetiyle tanınıyor, Ubıhca ve Adıgece biliyordu.
Babasının 1860 yılında ölümünden sonra Çerkes önderi Hacı Berzeg Giranduk’un emrinde, istilacı Ruslara karşı birçok seferlere katılmıştı. 1863 yılında, ilerleyen Rus orduları önünde sahile doğru göçen Abzah kadın ve çocuklarının oluşturduğu bir kafileyi korumakla görevli iken ağır şekilde yaralandı. Bu nedenle 1864 yılı baharında Çerkesler’in kesin yenilgisiyle sonuçlanan son savaşlara katılmadı. 1864 yazında, yaraları henüz iyileşmemişken, ablası Zis Hanım ve üç erkek kardeşi ile birlikte onlar da diğer Çerkes göçmenler arasında Tuapse’den bindikleri bir Osmanlı gemisiyle İstanbul’a geldiler. Efsanevi Kafkas direnişi ve bağımszılık savaşları, bir milyondan çok fazla sayıdaki Çerkes’in anayurdundan zorla sürülmesiyle sona ermişti.
Osmanlı Sultanı Abdülaziz, bir Adıge olan annesi Pertevniyal Sultan’ın çok etkisi altında kalmış olduğundan Çerkes’lere büyük hayranlık duyardı. Huzurunda düzenlenen bir binicilik ve atıcılık müsabakasında maharetiyle dikkatine çekmiş olan Şhaplı Osman Ferit’in, yeni kurulmuş olan Çerkes Silahşör Hassa Alayı’na alınmasını irade buyurmuştu. Böylece 20 yaşında silahşör olarak Osmanlı ordusuna katılan bu Çerkes delikanlısı az zamanda Türkçeyi de öğrenmiş ve 16 Nisan 1866 da Mülazım (Teğmen) rütbesine yükseltilmiştir. Genç Mülazın 1,90 cm. boyunda, kumral saçlı ve yakışıklı olup, ciddiyet ve sadakatiyle kısa zamanda amirlerinin takdirini kazanmıştı.
Mayıs 1867 de Tarabya sırtlarında yapılan bir av partisinde, Osman Ferit Fransız Büyükelçisi’nin refakatine verilmiş, aniden saldıran bir yabandomuzunu Elçi’nin önüne geçerek anında vurmuş ve Büyükelçi’yi mutlak bir tehlikeden kurtarmıştı. Ertesi gün Fransa Büyükelçiliği’nden Teğmen Osman Ferit’in adı belirtilerek gelen candan teşekkür mektubu Sultan Abdülaziz’i fazlasıyla memnun etmişti. Onu bizzat huzuruna çağırarak Kolağası (Yüzbaşı) rütbesine yükseltti ve kendisine özel muhafız ve yaver olarak atadı.
Yüzbaşı Osman Ferit böylece Padişah’ın 1867 yılındaki Avrupa gezisine de katılmak fırsatını buldu. Paris, Berlin, Viyana ve Londra gibi büyük kentlerde bulunarak Kraliçe Viktorya, 3. Napoleon, Kaiser Wilhelm I, François Joseph ve Belçika Kralı 2. Leopold gibi zamanın ünlü hükümdarlarına takdim edilmek şerefine erişti. Almanya İmparatoru’nun huzurunda yapılan bir atış yarışmasında bütün Prusya’lı subayları geride bırakarak bizzat Kaiser’in göğsüne taktığı Demir-Salip’in Endaht Madalyası ile ödüllendirildi. Bu durum Osmanlı Padişahı ve tüm Osmanlı heyeti için de bir onur kaynağı olmuştu.
Şhaplı Osman Ferit, 15 Aralık 1867 de Çerkes’lerin Şamma ailesine mensup Ayşe Hanım’la İstanbul’da evlendi ve bu evlilikten Kazım adını verdikleri bir oğlu oldu. (Sonradan Kudüs Mutasarrıfı ve Halep Valisi olan Kazım Bey). 21 Ağustos 1874 de otuz yaşında iken Hassa-i Hümayun alayı Kaymakamlığına (Binbaşı) terfi etti.
Sultan Abdülaziz 1876 yılı Mayısında Serasker Hüseyin Avni Paşa’nın önderliğindeki ordu ve donanma komutanları tarafından tahtından indirilmiş, daha sonra da intihar ettiği bildirilmişti. Bu olay sırasında saray ve Hassa alaylarındaki Çerkes subaylar içtima var denerek toplanıp etkisiz kılınmışlar, bu suretle Padişahın korumasız kalması sağlanmıştı. Çerkes subaylar Padişah Abdülaziz’in bu suretle azledilmesini şereflerine sürülmüş ağır bir leke olarak kabul ediyor ve intikam hisleri ile yanıyorlardı. Hele Pertevniyal Kadınefendi’nin “Aslanımı ben sizlere emanet etmiştim, nasıl koruyamadınız” gibi sitemleri gururlu ve iddialı Çerkes subaylarını çileden çıkartıyordu. Sonunda Çerkes subaylardan (Padişahın da kayınbiraderi olan) Yzb. Zeşo Hasan Bey Bakanlar Kurulu toplantısını basarak Serasker Hüseyin Avni Paşa’yı öldürdü, diğer bazı paşaları yaraladı. Kendisi de yaralı olarak ele geçen Zeşo Hasan Bey muhakeme edilerek 18 Haziran 1876 da Beyazıt meydanında idam edildi. Bu olaydan sonra Çerkes Hassa Alayı dağıtıldı ve subayları uzak yerlere atandı. Çerkes Hasan Bey’e yakınlığı bilinen Bnb Osman Ferit Bey de bu arada Libya Tarblusgarp’da çöldeki küçük bir kaleye atanarak uzaklaştırıldı.
Sultan Abdülhamit II’nin tahta geçmesi ile Abdülaziz’in subaylarının itibarları iade edilmişti. Binbaşı Osman Ferit de 11 Mart 1877 de İstanbul’a geri çağrıldı.
24 Nisan 1877 de Osmanlı-Rus Savaşı patladı. Bu Çerkes sürgünlerinin anayurtlarını kurtarmak için yıllardır bekledikleri bir fırsattı. Binbaşı Osman Ferit Bey de birliğiyle Kafkas Cephesine gitmeyi istiyordu fakat emirler onu Balkan Cephesine götürdü. Süleyman Paşa ordusunda görevli olan Şhaplı Osman Ferit Bey, 21 Ağustos 1877 de Şıpka geçidini Ruslardan geri almak için yapılan göğüs göğüse çarpışmalarda iki kez kurşunla yaralandı. Kurşunlardan biri hastanede çıkarılmıştı,diğeri ise kalbe çok yakın olduğundan çıkarılamadı ve Şhapli Osman Ferit bu Rus kurşununu ölünceye kadar göğsünde taşıdı.
20 Aralık 1877’de Sultan Abdülhamid II’nin iradei seniyeleri ile Miralay (Albay) rütbesine yükseltildi ve Harb Liyakad madalyası ile ödüllendirildi. 18 Ağustos 1878’de İstanbul (Taksim’de) Taşkışla Komutan Yardımcılığına atandı. Birkaç ay sonrada 34 yaşında iken Ferik (Tuğgeneral) rütbesine yükseltilerek Taşkışla Komutanı oldu. Bu tarihte Taşkışla’daki birlikler İmparatorluğun en seçkin,iyi eğitilmiş ve donatılmış seri savaş gücüne sahip birlikleri idi.
Bu arada Paşa,Beşiktaş Serencebey yokuşundaki ünlü konağını satın aldı.Zamanında sürgündeki Çerkes aydınlarının toplanıp fikir alışverişinde bulundukları bu konak, aynı zamanda toplum yaşamımıza önemli katkıları olan Mehmed Fetgeri Şoenu,Zübeyde Şhaplı,Şamil Şhaplı,Ahmet Fetgeri Aşeni (Şoenu),İsmail Ziya Bersis gibi bazı gençlerinde yetiştikleri bir kültür ocağı olmuştur. Türkiye’nin en eski spor kulüplerinden biri olan Beşiktaş Spor Klübü de bu konakta bir araya gelen Çerkes gençleri ve arkadaşları tarafından kurulmuştur.
Şhaplı Osman Ferit Paşa, 15 Mayıs 1887 de Şamil’in oğlu Gazi Muhammed Paşa, Miralay Dağıstanlı Mehmed Fazıl Bey, Müşir Tuğa Fuad Paşa gibi Kafkasyalı önderlerin adının karıştırıldığı, Padişahı tahttan indirmeye yönelik bir komplo isnadıyla bir üst dereceye yükseltilerek Medine Muhafızlığı’na atandı ve İstanbul’dan uzaklaştırıldı.
Medine’ye giderken Beşiktaş’taki konaktan Arabistan çöllerine gitmek istemeyen eşi Ayşe Hanımı da bir daha görmemek üzere terk etmişti. 22 yıl Hicaz’da görev yaptı.12 Kasım 1888’de, kendisiyle birlikte Medine’ye sürülmüş ve orada yaşamakta olan Şamilzade Gazi Muhammed Paşa’nın biricik evladı olan kızı Nefiset ile evlendi. 1893’de Şam ile Medine arasındaki telgraf hattını bitirdi ve Korgeneralliğe terfi etti. Peygamber’in mezarı Harem-i Şerif’e ve çevresine elektrik getirtti. Bundan sonraki yıllarda Hicaz demiryolunun bitirilmesi işiyle bizzat ilgilendi. Hicaz’da bulunan ve yıkıcı faaliyetlerde bulunan Rus ve İngiliz casuslarıyla mücadele ederek bunları etkisiz hale getirdi.
Şhaplı Osman Ferit Paşa’nın Hicaz’da şimdiki Suudi Hanedanı Krallarının sahip olduğundan fazla ünü ve nüfuzu vardı. Arzı Münferik çöllerinden Yemen’e kadar bütün o yörelerin kayıtsız şartsız tek otoritesi idi. 1908 Meşrutiyetinin ilanından az önce rütbesi de Müşir (Mareşal)liğe yükseltilmişti fakat Arap ayrılıkçılarının etkisinde kalan İttihatçılar Osman Ferit Paşa’nın Müşir’liğe terfiini onaylamadılar ve kendisini emekliye ayırarak İstanbul’a çağırdılar.
Şhaplı Osman Ferit Paşa, aynı yıl İstanbul’da kurulan Çerkes İttihad ve teavün Cemiyeti’nin (Çerkes Birleşme ve Yardımlaşma Derneği) de kurucularından olup birçok kez onun toplantılarına başkanlık etmiştir.
Osman Ferit Paşa,bir ara İngiliz ajanı bir Arap Şeyhi olan ve o günlerde hürriyet kahramanı kesilen Seyyid Abdülkadir’in iftira ve isnatlarıyla Midilli Adasında oturmaya mecbur edilmişti. Fakat Süleyman Nazif ve Faik Ali (Ozansoy) Beylerin aracılığıyla durum anlaşılarak İstanbul’a dönmesine izin verildi.
Son günlerini Üsküdar’da Şemsipaşa’daki konağında geçirdi. Şeker hastalığından şikayetçi idi. Şıpka savaşlarında 35 yıl önce göğsüne yediği Rus kurşunu hala kalbinin yanında idi ve şeker hastalığı yüzünden ameliyatı da son derece zordu. 19 Temmuz 1912 de öldü. Ölmeden önce son sözleri,başında bekleyen ve Nefiset Hanımdan olma en büyük oğlu olan Şamil’e,”BAŞIMI KAFKASYA’YA ÇEVİR” demek oldu.
22 yıl Arabistan’da yaşamış, Mekke ve Medine’nin yöneticisi olmuş ve Şeyhülharem (Peygamberin mezarının koruyucusu) ünvanını taşımış olan bir insanın, canını teslim ederken, başını doyamadığı ve bütün hayatınca özlemi ile yaşadığı anavatanı Kafkasya’ya çevirtmesi çok anlamlıdır.