Kafkasya’da yüzyıllar boyu birlikte yaşayan Adige, Abhaz-Abazin, Karaçay-Malkar, Oset ve Çeçen-İnguş halklarının Nart destanlarında benzer motiflerin yer aldığı görülmektedir. Nart destanlarının, köklerini Kafkas halklarının yerel kültürlerinden, Orta Asya’dan Kafkaslara kadar yayılan eski Türk boylarının ve Hint-Avrupa kökenli İranî kabilelerin kültürlerinden, eski Yunan mitolojisinden ve hatta Ön Asya medeniyetlerinin kültürlerinden alarak büyüyüp gelişen, Kafkas halklarının ortak mitolojik destanları olduğu anlaşılmaktadır. Karaçay-Malkar Nart destanlarında eski Türk mitolojisinin ve destan geleneğinin izleri açık olarak hissedilmektedir. Karaçay-Malkar Nart destanları birçok yönden Oset ve Adige Nart destanlarını da etkilemiştir.
Tarihte yaşamış ve Kafkasya coğrafyasında etkili olmuş bazı Türk kavimlerinin izlerinin Nart destanlarında saklı olduğu tespit edilmiştir. M.S. 6-7. yüzyıllarda Kafkasya’da hâkimiyet kuran ve buradaki diğer Türk boylarıyla birleşen Avarların, Oset ve Karaçay-Malkar Nart destanlarında yer aldıkları açıktır. Hun-Avar-Bulgar-Hazar-Kıpçak gibi Türk kavimleri Orta Kafkaslar’da yaşayan Osetlerin atalarıyla temasa geçmişler, bu sebeple bu etnik ve kültürel ilişkilerin izleri Oset Nart destanlarına yansımıştır. Theophanes ve Nikhitor adlı Bizans tarihçileri de Avarların Batı Kafkaslarda Bulgar Türkleri ile birleştiklerini yazmaktadır (Kuznetsov 1984: 168).
Oset Nart destanlarında, Agunda’nın babasının Batı Kafkaslardaki Urup Irmağı kıyılarında yaşamakta olan Avar Hanı olduğu nakledilmektedir (Kuznetsov 1984: 168). Karaçay-Malkar Nart destanlarında da Agunda, Avar Hanı’nın kızı olarak gösterilmektedir (Aliyeva 1994: 278-280).
Nart destanlarında yer alan bir başka Türk kavmi ise Ogur Türkleridir. M.S. II-III. yüzyıllarda Büyük Hun kitlesi ile Karadeniz’in kuzeyine gelen Ogur boyları Bulgar Türklerinin atalarını meydana getirdiler ve Kafkasya’da Kuban Irmağı çevresinde yurt tutarak yerleştiler (Kurat 1972: 109).
Oset Nart destanlarında Wrıjmeg adlı kahramanla ilgili bir bölümde Ogur Türkleri Agur adıyla geçer ve Nartların ülkesini işgal eden bir güç olarak tanımlanır (Dumezil 2005: 279). Oset Nart destanlarında Türklere Terk-Türk adıyla da rastlanması, Kafkasya’da Türk varlığının izlerinin mitolojik destanlara kadar girmiş olduğunu belgelemektedir.
Kafkas Nart destanları ile eski Türk destanları arasında paralellik gösteren motiflerden biri Tepegöz ya da tek gözlü dev motifidir. Dünya halklarının edebiyatlarında da geniş yer edinmiş olan Tepegöz motifinin ana teması şöyledir:
Destan kahramanı tek başına veya arkadaşlarıyla birlikte tek gözlü bir devin eline düşer ve mağarasında tutsak kalır. Kahraman, Tepegöz uykuya daldığı sırada, ateşte kızdırdığı demir şişi devin tek gözüne batırarak onu kör eder. Tepegöz, kör kaldığı için kahramanı mağaranın içinde bulamaz. Sabah olduğunda Tepegöz, mağaranın kapısını tutar ve içerdeki koyunları tek tek bacağının arasından dışarı bırakır. Kahraman, bu koyunlardan birinin altına saklanarak ya da postuna bürünerek devin bacaklarının arasından geçer ve Tepegöz’den kurtulur.
Çok yaygın uluslararası bir masal konusu olduğu anlaşılan Tepegöz motifinin dünyada iki yüzden çok varyantı tespit edilmiştir (Gökyay 1973: DXXXV). Tepegöz motifi Avrupa’nın kuzeyinden Uzak Doğu’ya olduğu kadar, Anadolu’dan Sibirya’ya, Kazak, Kırgız, Türkmen ve Azerbaycan Türklerine kadar yayılmış bir destan motifidir. Bu konudaki en eski yazılı rivayet ise eski Yunan yazarı Homeros’un Odise adlı eserinde yer alan ve Odise ile Tepegöz arasındaki mücadeleyi anlatan bir bölümdür. Ünlü tarihçi Heredot’un bildirdiğine göre, Homeros M.Ö. 800’lü yıllarda yaşamıştır ve Odise adlı eseri günümüzden yaklaşık 2.800 yıl öncesine aittir (Emre 1971: 13).
XIX. yüzyılda Odise’deki Tepegöz motifini inceleyen H. F. Diez, W. Grimm gibi Avrupalı araştırmacılar, Homeros’un Odise adlı eserindeki Tepegöz motifinin doğu kaynaklarından alınmış olduğunu ileri sürmüşlerdir (Gökyay 1973: DXXXVI).
Dede Korkut hikâyeleri arasında yer alan Tepegöz motifi, Türk destanları arasındaki en eski yazılı kaynak olma özelliğini taşımaktadır. Dede Korkut’ta “Basat Tepegözü Öldürdüğü Boy” olarak adlandırılan sekizinci hikâyede, Uruz Oğlu Basat Tepegöz’ün eline düşer. Tepegöz uyuduğunda, ateşte kızdırdığı demir şişi gözüne batırarak onu kör eder. Mağaradaki koyun sürüsünün içine saklanan Basat’ı Tepegöz bulamaz. Mağaranın ağzını kapayarak koyunları birer birer bacaklarının arasından geçirmeye başlayan Tepegöz, bir koç derisine bürünerek mağaradan çıkan Basat’ı yakalayamaz. Onun kurtulduğunu anlayan Tepegöz, bunun üzerine tılsımlı yüzüğünü Basat’a armağan olarak verir. Basat yüzüğü parmağına takar takmaz Tepegöz kılıcını ona doğru savurur, ancak Basat kurtulur. Tepegöz Basat’a ancak kendi kılıcı ile öldürülebileceğini söyler ve mağaradaki kılıcını gösterir. Basat, devin kılıcını almak için kendi kılıcını uzatır ama Tepegöz’ün kılıcı onun kılıcını ikiye böler. Basat, Tepegöz’ün kılıcının asılı olduğu zinciri ok atarak koparır ve kılıç toprağa gömülür. Kılıcı kabzasından tutan Basat, Tepegöz’ün boynunu kendi kılıcı ile kesip onu öldürür” (Gökyay 1976: 187).
Kafkas Nart destanlarının Oset ve Karaçay-Malkar varyantlarındaki iki hikâye, Dede Korkut’taki Uruz Oğlu Basat rivayetiyle benzerlik göstermektedir.
Oset varyantında Nart kahramanı Wrıjmeg, büyük bir koçun liderliğindeki koyun sürüsünün bir mağaraya girdiğini görür. Onların peşinden mağaraya giren Wrıjmeg tek gözlü bir devin eline düşer. Tek gözlü dev, mağaranın kapısını büyük bir kaya ile kapatır ve uykuya dalar. Wrıjmeg ateşte kızdırdığı demir şişi devin tek gözüne batırarak onu kör eder ve koyunların arasına saklanır. Wrıjmeg’i bulamayacağını anlayan dev, ona tılsımlı yüzüğünü vermek ister. Wrıjmeg yüzüğü parmağına takar takmaz, sihirli yüzük “Burada!, Burada!” diye bağırmaya başlar ve Wrıjmeg’in yerini belli eder. Yüzükten kurtulamayacağını anlayan Wrıjmeg, parmağını bir balta ile kesip atar. Sabah olduğunda dev mağaranın kapısını açar ve koyun sürüsünü bacaklarının arasından dışarı çıkarmaya başlar. Wrıjmeg, sürünün lideri koçu keser ve postuna bürünerek kolayca devin bacaklarının arasından mağaradan dışarı çıkıp kurtulur. Kör dev onun dışarı çıktığını anlayınca peşinden koşar fakat mağaranın önündeki uçurumdan aşağı düşerek ölür (Dumezil 2005: 71).
Karaçay-Malkar varyantlarından birincisinde Nart kahramanı Örüzmek, keçi gütmekte olan tek gözlü bir deve rastlar. Tek gözlü dev onu mağarasına götürüp, üç gün misafir eder. Devin kendisini yiyeceğini anlayan Örüzmek, dev uykuya daldığı sırada demir bir şişi ateşte kızdırıp devin gözüne batırır. Kör olan dev mağaranın içinde sabaha kadar Örüzmek’i arar fakat Örüzmek keçilerin içine saklanarak kendisini yakalatmaz. Sabah olduğunda dev, mağaranın kapısında ayaklarını iki yana açar ve keçileri birer birer dışarı çıkarmaya başlar. Bu sırada Örüzmek de keçilerin liderini kesip postunu sırtına geçirir ve devin bacaklarının arasından geçip mağaradan çıkar. Örüzmek’in kurtulduğunu anlayan dev onun yakalamak için koşar ve uçurumdan düşüp ölür (Aliyeva 1994: 97).
Buna benzer ikinci Karaçay-Malkar varyantı Nart kahramanı Sosurka çevresinde gelişir ve yüzük motifi açısından Dede Korkut ile Oset varyantına benzerlik gösterir. Nart kahramanı Sosurka, tek gözlü devin mağarasına misafir olur. Sabah olduğunda dev, keçi sürüsünü otlatmaya götürür, ancak mağaranın kapısını büyük bir kaya ile kapatarak Sosurka’yı içerde tutsak bırakır. Bu durum üç gün boyunca sürer. Gece dev uyuduğunda, Sosurka ateşte kızdırdığı demir şişi batırıp, devi kör eder. Keçilerin arasına saklanan Sosurka’yı bulamayan dev, sabah olunca mağaranın kapısını kapattığı iri kayayı kenara çeker ve keçileri teker teker sırtlarını yoklayarak bacaklarının arasından geçirip, mağaradan dışarı çıkarmaya başlar. Sosurka, bir keçinin altına girip mağaradan kurtulur. Onun dışarı çıktığını anlayan dev, parmağındaki altın yüzüğü Sosurka’ya verir ve bu yüzüğün onu her türlü sıkıntıdan kurtaracağını söyler. Sosurka yüzüğü parmağına takar takmaz, yüzük vızıldamaya başlar. Dev, yüzüğün sesini takip ederek Sosurka’yı yakalamaya çalışır. Kaçmaktan yorulan Sosurka, yüzüğü parmağından çıkaramayacağını anladığında, parmağını kesip yere atar. Böylece devin elinden kurtulur (Aliyeva 1994: 132).
Karaçay-Malkar Nart kahramanı Örüzmek, Oset Nart kahramanı Wrıjmeg, Adige Nart kahramanı Wuerzemec ve Abazin Nart kahramanı Wuarzamagadları bize Dede Korkut hikâyelerinin başkahramanlarından Salur Kazan Oğlu Uruz Beg adını hatırlatmaktadır. Dede Korkut kitabında Arap harfleriyleﺍﻭﺮﻭﺯ ﺑﻙ biçiminde yazılan bu ismin, Kafkas halklarının Nart destanlarına geçmiş olduğu görülmektedir.
Dede Korkut’taki Basat ve Tepegöz hikâyesinde, Homeros’un Odise’sinde bulunmayan iki farklı motif yer almaktadır. Bunlardan biri Tepegöz’ün Basat’ı bulabilmek için ona tılsımlı yüzüğünü vermesi ve Tepegöz’ün ancak kendi kılıcı ile öldürülebilmesi motifleridir. Bunlar bize Dede Korkut’ta yer alan Tepegöz karakterinin Odise’deki Tepegözden daha eski ve özgün bir tip olduğunu belgelemektedir. Bu durumda Kafkas Nart destanlarında yer alan Tepegöz ile ilgili motiflerinin kaynağının Homeros’un Odise destanı değil, Oğuzname ve Dede Korkut gibi yazılı kaynaklara yansımış eski Türk destanları olduğunu düşünmek daha doğru bir yaklaşım olacaktır.
Nitekim, devin yalnızca kendi kılıcıyla öldürülmesi motifi ile bağlantılı Adige, Abhaz-Abazin, Oset ve Karaçay-Malkar Nart destanlarının ana konusunun, izleri Oğuzname ve Dede Korkut’a kadar uzanan eski Türk destanları olduğu tarihî belgelerden anlaşılmaktadır. Dede Korkut kitabında Salur Kazan’ın tutsak düşmesini konu alan on birinci hikâyede, Salur Kazan şu sözlerle kendisini övmektedir:
Yüksek, yüksek kara dağdan taş yuvarlansa,
Kaba ökçem, uyluğum karşu tutan Kazan er idüm.
Fir’avun şişler yükleyüp yerden çıksa,
Kaba ökçem ile perçin kılan Kazan er idüm. (Gökyay 1973: 136)
Yine aynı hikâyede Salur Kazan, yedi başlı bir ejderha ile yapmış olduğu savaşı şu sözlerle dile getirmektedir:
Yedi başlu ejderhaya yetüp vardum,
Heybetinden sol gözüm yaşardı. (Gökyay 1973: 137)
Dede Korkut kitabının hiçbir hikâyesinde Salur Kazan’ın yukarıda bahsettiği olaylarla ilgili bir bölüm yoktur. Bu bilgiler Salur Kazan’a ait başka destanların da bulunabileceği ihtimalini akla getirmektedir. Rus bilim adamı A. Tumanskiy 1896 yılında, Türkmenlerin ilk ataları saydıkları Salur Kazan’ın, gökten inip insanları yutan korkunç bir yılanın başını kestiğine dair bir destan metnini derlemiştir (Gökyay 1973: CLXXIII-CLXXIV).
Bu konuyla ilgili bir diğer destan metni XIX. yüzyılda W. Radloff tarafından Sibirya’daki Altay Türkleri arasından derlenmiştir. Ak-Kübek tarafından oğlu öldürülen Kidan Han, onun üzerine Salur Kazan komutasındaki bir orduyu gönderir. Salur Kazan savaşmak için Ak-Kübek’in evine gider. Ak-Kübek kimliğini gizleyerek, Salur Kazan’a Ak-Kübek’in aşçısı olduğunu söyler. Onu tanımayan Salur Kazan, ona Ak-Kübek’in gücünün kaynağını sorar. Aşçı olduğunu söyleyen Ak-Kübek, Salur Kazan’a marifetlerini sayar.
Destanda bu mücadele şöyle tasvir edilir:
1-“…Ak-Kübek adlı yiğit, Salur Kazan’ı görünce, okunun başağını ateşe koyar, iyice kızdırdıktan sonra ağzına sokar. Salur Kazan bunu görünce, o da okunun başağını ateşte kor halinde kızartır, ondan sonra ağzına koyar ve üstelik çiğnedikten sonra da tükürüp atar.”
(Bu mücadelede Salur Kazan üstün gelir)
2-“Ak-Kübek dağdan yuvarlanan kayaları, başı ile vurarak yeniden dağın doruğuna fırlatır. Salur Kazan da aynı şeyleri yapar.”
(Bu mücadelede berabere kalırlar)
3-“Ak-Kübek gider, bir ırmağın içine oturur. Irmak altı günde altı karış buz tutar. Sonra Ak-Kübek buzları kırarak ırmaktan çıkar. Salur Kazan bunu yapamaz.”
(Bu mücadeleden Ak-Kübek galip çıkar)
4-“Ak-Kübek Salur Kazan’ın başını kesmek ister. Fakat Salur Kazan’ı Ak-Kübek’in kılıcı kesemez. Salur Kazan bacağında saklı demirden bir kılıç olduğunu söyler. Ak-Kübek bu kılıçla Salur Kazan’ın başını kesmeyi başarır.” (Ögel 1995: 35)
Ak-Kübek ile Salur Kazan arasındaki mücadelenin benzer motiflerini Karaçay-Malkar, Oset, Adige ve Abhaz-Abazin Nart destanlarında bulabiliyoruz.
Karaçay-Malkar Nart destanlarında akıllı ve kurnaz bir kişilik olarak tanınan Sosurka’nın beş başlı dev ile yaptığı mücadelenin motifleri de Ak-Kübek ile Salur Kazan arasındaki mücadelenin motifleriyle büyük benzerlik taşımaktadır. Destanda anlatıldığına göre, bir sefere çıkan Nartlar yolda ateşsiz kalırlar. Sosurka ateş bulmak için gece yola koyulur ve bir mağarada ateş yandığını görerek oraya yönelir. Mağaradaki beş başlı dev Sosurka’yı yakalar ve ona Nart Sosurka’yı tanıyıp tanımadığını sorar. Sosurka kimliğini gizler ve kurnazlıkla dev’e Sosurka’yı iyi tanıdığını, onun Nart oyunlarına şahit olduğunu anlatır. Dev ondan Sosurka’nın maharetlerini anlatmasını, onun yaptıklarının aynısını kendisinin de yapabileceğini söyler. Sosurka dev’e, Sosurka’nın yüksek dağların zirvelerinden yuvarlanan büyük kayaları başıyla vurup tekrar geriye fırlattığını anlatır. Dev aynısını yapmak ister ve Sosurka’nın yuvarladığı kayaları başıyla vurarak geriye çıkartır. Sosurka dev’e, Sosurka’nın kızgın demirleri yuttuğunu ve kendisine bir şey olmadığını söyler. Dev kızgın demirleri yutar ve kendisine hiç bir şey olmaz. Sosurka dev’e, Sosurka’nın göle girerek buz tutmasını beklediğini ve gölün buzlarını kırarak gölden çıktığını anlatır. Dev göle girer ve buz tutmasını bekler. Ancak buz tutan gölden kurtulmayı başaramaz. Bunun üzerine dev kendisine bu oyunları oynayanın Sosurka olduğunu anlar. Sosurka kılıcıyla dev’in dört başını keser ancak beşinci başına kılıcı işlemez. Dev, Sosurka’ya kendisini ancak kendi kılıcının öldürebileceğini söyler. Sosurka dev’i kendi kılıcıyla kesip öldürür. Kendisini bekleyen Nartlara ateşi getirir
- See more at: http://www.yenidenergenekon.com/26-nart-destanlarinin-eski-turk-destanlari-ile-iliskisi/#sthash.MkcExrh0.dpuf