|
Kafkasya
ile Osmanlı Hilafet merkezi arasında bağı kuvvetlendiren ve Kafkas
halklarına İslam dinin kabul ettiren Ferah Ali Paşa, gürcü asıllı ve
mütteki bir zattır. Çerkezistan’nın manevi fatih olarak ta kabul edilen
Ferah Ali Paşa, 1780–1784 seneleri arasında Çerkezistan’da İslam dinini
yaymaya çalışmak sureti ile Osmanlı Devletinin buradaki kuvvetini de
arttırmıştır. Osmanlı devleti 18 yüzyılın sonlarına kadar Kuzey
Kafkasya ile doğrudan bir münasebet kurmamış, bu bölge Kırım
mültehakından sayıldığı için ilişkiler de Kırım Hanlığı üzerinden
yürütülmüştür. Kırım’ın Rusya tarafından işgali ile ortaya çıkan
gelişmeler sonucunda Osmanlı bu bölgede yeni bir politika oluşturmaya
başlamıştır. 1780 tarihinde Ferah Ali Paşa’nın Soğucak muhafızlığına
başlayan tarihi süreç ile birlikte, Devlet-i Aliye’nin bölge halklarıyla
olan manevi ve hukuki bağı daha da kuvvetlendirilerek iyi bir dereceye
ulaşmıştır. Bu dönemde Osmanlı Devleti Kuzey Kafkasya’da şu hususları
gerçekleştirmiştir. 1792 ve 1812 Bükreş anlaşması ile Kafkasya’nın
büyük kısmını kendi sınırları içerisinde mütalaa etmiş ve bunu başta
Rusya ve İran olmak üzere diğer devletlere de kabul ettirmiştir. 1780
tarihinden itibaren Kafkasya’ya tayin ettiği vali ve muhafızlar
vasıtası ile başta Çerkezler olmak üzere, Lezgiler, Çeçenler, Gürcüler
ve diğer milletleri Osmanlı kültür birliğine sokmaya çalışmış ve bunda
da nisbeten başarıya ulaşmıştır. Yine 1780 senesinde Soğucak (daha
sonra Anapa) valiliğini oluşturmuş ve Çerkesleri, Lezgileri ve Çeçenleri
merkezi idareye bağlamak için büyük gayretler sarfedip, bir dereceye
kadar muvaffak olmuştur.
Gürcü asıllı ve mütteki bir zat olan
Ferah Ali Paşa, Koca Abdi Paşa’ya Divan kâtipliği yapmış daha sonra
mirimiranlık (paşalık) rütbesi ile Bursa mutasarrıfı olmuştur. 1780
tarihinde Soğucak muhafızı tayin edilmiştir. Bu görevine giderken önce
Sinop’a uğramış, Soğucak’ın inşa ve imarı gerekli malzemeleri
toparladıktan sonra Soğucak kalesine varmıştır. Soğucak limanına
vardığında kale muhafızlarının kendisini karşılamadığını görünce hayret
etmiş, kaleye girince bütün askerin açlıktan ölmüş olduğunu görmüştür.
Bu kötü manzarayı kendi maiyetinden saklamak için adamlarından birkaçını
gizlice kaleye gönderip kale topların attırmış ve bunu karşılama
merasimi olarak tanıtmış, böylece Osmanlı’nın gücünü göstermiş ve
askerlerinin olaydan olumsuz etkilenmelerinin önüne geçmiştir. Ferah
Ali Paşa bölgede yaşayan Çerkezlerin arasında İslam dinini yaymaya
çalışmıştır. Şapsıh kabilesi beylerinden Hasan Bey'in kızıyla
evlenmiştir. Paşanın askerlerinden birçoğu da Kafkasya’daki Çerkez
kabilelerinin kızlarıyla evlenmiştir. Bu surette Çerkezler İslam dini
hakkında bilgi edinmeye başlamışlardır. Özellikle minareden okunan
ezanlar onların hayli merakını çekmiştir. Çerkez ileri gelenleri,
Osmanlı askerleri ile evlenmiş olan kızlarından gerek ezan ve gerek
camide topluca kılınan namaz hakkında bilgi almışlardır. Ferah Ali Paşa
askerlerinden evlendikleri eşlerine İslam dinini öğretmelerini
emretmiştir. Paşa bölgede sünnet geleneğini yaygınlaştırmış bu amaçla
İstanbul’dan sünnetçiler getirtmiştir. Basit görülen bu faaliyetlerle
bölgede İslam dini yayılmaya başlamış kabileler Müslümanlığı öğrenmek
için hocalar istemişlerdir. Kabilelere gidecek hocalara Çerkez adetleri
anlatılmış ve ondan sonra tebliğe gönderilmiştir. Ferah Ali Paşa’nın
başarılı uygulamaları sonucunda kısa zamanda Çerkezler Müslümanlığı
toplu halde kabul etmeye başlamışlardır. Paşa’nın çalışmaları sonucunda
Çerkez kabileleri arasında İslami isimler yayılmaya başlanmış, daha önce
verilen batıl isimlerin yerlerini Müslüman isimleri ile
değiştirmişlerdir. Ayrıca bölgede mescitler yapılmıştır.
Ferah
Ali Paşa, bir taraftan Çerkezler arasında İslamiyet’in yayılmasını
sağlarken diğer yandan Soğucak’ta imar faaliyetlerine girişip, buranın
müstahkem bir kale olmasını sağlamıştır. Buradaki başarılı
çalışmalarından dolayı kendisine Ankara Sancağı ile Rumeli Beylerbeyliği
payeleri de verilmiştir. Bölge halkını buğday ekmeye ikna ederek Sinop
kanalıyla tohumluk buğday temin etmiştir. İstanbul’dan altı adet sürat
topu, birkaç kıta balyemez, havas, humbara ve bir süratçi topçu kalfası
getirttirmiştir. Yeni gelen askerlere ve eski askerlere tayinat
verilebilmesi için yeni bir memuriyet ihdas ederek hassa
silahşörlerinden ihtiyar Gürcü Süleyman Ağa’yı bina emini olarak tayin
eylemiştir.
1782 senesinde Soğucak’ta büyük ve sağlam bir kule,
cephane ve paşa konağı yaptırmıştır. Paşa bölgede iskân faaliyetlerine
önem vermiş, Soğucak’a Taman ve Kırım’dan gelen muhacirleri
yerleştirmiştir. Karadeniz’de yaşanan eşkiyalık hareketlerinin önüne
geçilmiş, kabilelerin Sohum ve Batum taraflarındaki yağmaları
yasaklanmıştır. Gelincik limanı kurulmuş ve buraya tabyalar inşa
edilmiş, cephanelik oluşturulmuş ve bir camii yaptırılmıştır. 1782
yılında Kafkasya’da önemli bir mevkiye sahip olan bir yer olan Anapa
Kalesinin inşaatına başlanmış, kale inşaatı tamamlandıktan sonra
merasim yapılarak toplar tabyalardaki yerlerin konulmuştur. 1768
senesinde Ruslar’a tabi olmayan yaklaşık 40 bin kişilik Nogay tatarı’da
Anapa civarına yerleştirilmiştir. Bölgeye iskân hareketleri
tamamlandıktan sonra Hristiyan Ermenilere bir mahalle oluşturulmuştur.
Şehrin içinde su kuyuları açılmış ayrıca Anapa yakınlarındaki Buhur
nehrinde bir baraj yaptırılmıştır. Anapa ve Soğucak arasında güzel
kerestelik ağaç yetiştirilmesine başlanmıştır. Bu tarihlerden sonra,
Anapa’nın ticareti artmış, İstanbul ve başka yerlerden tüccarların uğrak
yeri olmuştur. Anapa’da yel değirmenleri yapılmıştır. Ayrıca bölgede Rusya korkusundan yapılamayan balık avları tekrar başlamıştır.
Ferah
Ali paşa Kafkas kabileleri arasında birliğin teminine çalışmış,
Kırım’ın Ruslar tarafından işgali sonrası Rusya’nın kuzey Kafkasya
saldırma teşebbüslerine karşı koymak için kabilelerden söz almıştır.
Ferruh Ali Paşa devleti aliyyenin kuvvetinin sarsılmamasına önem
vermiştir. Kafkasya’da Osmanlı hâkimiyetinin devam edebilmesinin buraya
tayin edilecek valilerin çalışmalarına bağlı olduğunu belirtmiştir.
Paşa,
fazilet ve kemal ehli olup, maiyetinde bulunanlar onun kerametine
inanırlarmış. Anapa gibi bir yerde muazzam bir şehir kurması, bölgede
İslam dininin yayılmasında büyük rol oynaması ve bu uğurda bütün
varlığını feda etmesi onun en büyük başarısıdır. İstanbul’da bulunan
rakiplerinin aleyhindeki faaliyetleri ve bu sırada çok sevdiği kızının
vefat etmesi paşayı daha sonraları tamamen dini işlerine yöneltmiştir ve
münzevi bir hayat yaşamaya başlamıştır. Aynı zamanda mutasavvıf bir
şahsiyet olan Paşa, İstanbul’da iken Takyeciler Şeyhi Şeyh Mehmet
Efendi’ye intisap etmiştir. Elhamdülillahi Rabbilalemin ayetindeki
(Rab) lafzının ebcet hesabıyla 500 sayısına uyduğundan 1200 (1784)
yılında öleceği manasını çıkartmış, 1784 senesinde ustaları çağırarak
kendiside bir işçi gibi çalışmış ve yaptırdığı caminin yanına bir türbe
inşa ettirmiştir. Kendisinin de bu türbeye defnedilmesini vasiyet
etmiştir. Kâtibi Haşim Efendi’ye öleceği haberinin İstanbul’a
bildirilmesi ve kaleye liyakatli insanların gönderilmesini iletmiştir.
Türbesinin inşası bittikten sonra eşi ile birlikte burada geceleri
ibadetle meşgul olmuştur. Gündüzleri devlet işlerini takip etmiş,
Osmanlı’nın şanını göstermek amacıyla her gün kalede mehter
çaldırtmıştır. Kırk günü aşkın ibadetle geçirdiği türbesinde dua ederek
vefat etmiştir. Yerine yeni vali gelinciye kadar kapıcıbaşısı Hüseyin
Ağa’yı vekil bırakmıştır. Vasiyetini söyledikten sonra bir seccadeye
oturarak Allah ismi Celal söylemeye başlamış ve hüve hatimesine
söylerken vefat etmiştir. Türbesine; İki alemde tasarruf ehlidir ruh-u veli Ruh-u Şemşir-i Hüdadır ten glaf olmuş ona Deme kim bir mürdedir bundan nice derman ola Dahi ala kar eder bir tığ kim uryan ola… Yazısının yazılmasını istemiştir. Paşa
geriye dünyalık bir mal bırakmamıştır. Onun en büyük mal varlığı nice
hazinelere bedel olacak bölgede bir düzen bırakmasıdır. Paşa’nın Şapsıh
kabilesi reisi Hasan Bey’in kızı ile olan evliliğinden bir kızı
olmuştur.
|