Adıgeler atla o kadar iç içe olmuşlar, o akıllı güzel hayvanı o kadar sevmişler ki; canlarından kanlarından olan kardeşlerinin ismini, ata isim olarak takmışlardır. Adıgece kardeş kelimesi Şı- demektir.*Şı*(kueş, şıpkh, aneş, si şınakhışe). Dünyada Adıgeler gibi, ata böyle değer veren başka bir millet yoktur. Onun için Adıgeler gururlanarak Adıgeşre Adıgelre (Adıge atı ile Adıge erkeği) demişlerdir. O ikisi ayrılmaz bir parça idi, Adıgenin atı kaybolmuşsa vücudunun yarısı yok olmuş demekti. Anlattıklarına göre Adıgenin bindiği atı kaybolunca, gözünün birini oymuş. Atım çalınırken neden göremedim diye.
Adıgeler atlarını çok sakınır, ona çok yumuşak davranırlardı. Atları için kullandıkları kamçının ucundaki deri parçasını bile en yumuşak deri (banife)den veya yumuşak kalın kumaştan yaparlardı. (Банифэ= banife : koyunların işlenmiş derilerinin koltuk altlarındaki tüysüz parçalarından alınırdı). Kamçıyı Adıgeler atı sürmek için kullanmazlar, sadece Adıge atlısının aksesuarı olarak kullanırlardı. Şuvey (atın sahibi-sürücüsü-süvarisi) ata kamçısı ile vurmuş ise, öyle bir şey olamaz diye hayret ederlerdi.
İlk defa Adıge şuveyleri Rus süvarilerinin ayaklarına taktıkları mahmuzları görünce, atlarından utanmışlar. Onlardan özür dilemişler. Adıgelerin atlarla ilgili gelenekleri geniştir. Kendilerine has çok çeşitli cins at ırkları yetiştirmişlerdir.
Günümüzden bin yıl geriye baktığımızda bu zaman içinde çok güzel at ırkları yetiştirdikleri gibi çok at ırkları da kaybetmişlerdir.
Nartların atlarına taktıkları isimleri şöyle sıralayabiliriz:
Fekhu, Pşeğuale Kevups, Yerkague, Yerkutse, Pexuj, Uşe, Tkhuekaraptse, Blaptse, Şhağur, Cemıce, Pşeğuale, Tkhuejey, Karaptse, Ptseğuepl, Psığue, Blanaşha, Kıh, Keş, Tsıku, Ğue ve başkaları.
Adıgelerin geçmiş soyları olan Hititler (Hatxer) atları savaş arabalarına koşmuşlardır. İki tekerlekli (къыутан) kıuvtan adındaki bu arabalarda atları kullanan bir sürücü ile ok atan birde savaşçı olurdu.
Çok gerilere gittiğimizde Adıge soylarından olan Sindler, Meotlar, Zixler, Kasoglarla ilgili yapılan araştırmalarda atların koşuldukları ile ilgili bir yazı bulunmamaktadır. Aynı şekilde Nartlarla ilgili araştırma yazılarında da atların koşulduğuna dair bilgi yoktur. Adıgelerde atların koşu takımları ile ilgili kendilerinin verdiği isimlerin olmamasının sebebi de bu olmalıdır. Adıgeler ancak Ruslarla ilgi kurduktan sonra atları koşmaya başladılar.
Adıge topraklarının etrafında yaşayan Tatarlar, Türkler at eti yerlerdi. Kıymetli misafirlerine tay eti ikram ederlerdi. Komşularında durum böyle iken Adıgeler at eti yememişler çünkü ata onlar kardeş (Şı) demişlerdir.
Geçmiş yıllarda at eti yiyenlerle yıllarca komşuluk yapıp içlerinde kalan Adıgeler ile Tatar,Türk soylarından olupta, Adıgeler arasına gelip kalanlardan tek tük at eti yiyenlere rastlanırdı.
Ata binmek ve atı eğitmekte Adıgeler çok tecrübeli ve maharetli idi. Adıgelerin bu özellikleri yabancı araştırmacı kişilerin yazılarından da anlaşılmaktadır. Yabancıların yazdıklarına göre 10. yüzyıllardan itibaren Adıgelerin atlı savaşçılarına karşı gelebilecek savaşçı olmamıştır. Savaş teknikleri ile bilgisi olan kişilerin yazdıklarına göre Adıgelerin atlı savaşçıları liderliği ellerinden bırakmamışlar, Adıge savaşçısını < yıldırım> diye tanımlamışlardır.
Adıgeler atlarını çok iyi yetiştirirler, üstündeki şıuvey ile at adeta samimi arkadaş gibi olurlardı. At, üstündeki yakından tanıdığı, sürücüsü (şıuvey) için canının pahasına da olsa isteklerini yerine getirirdi. Adıge atı zorlukların atı, ateşten sudan hiç korkmazdı. At üstündeki şıuveyde atının tüm ihtiyaçlarını yerine getirir, atına topukları ile de olsa onu hiç dürtüklemezdi. Adıge, atına sadece bacaklarının hareketiyle istediklerini yaptırırdı. Atı sopayla yürütmek kendi terbiyelerine hiç uygun değil, bu durum atı huysuz ve güçsüz yapar derlerdi. Genel olarak baktığımızda Adıge şıuveyi atına kendi çocuğundan daha çok bakardı. Bu konuyla ilgili Adıge literatüründe ismi anılan Han Ceriy şöyle yazmaktadır: Yıl 1833 Adıge topraklarında büyük kıtlık, yokluk olduğundan, insanlar çok zor şartlarda karınlarını doyuruyorlardı. Durum böyle olduğu halde insanlar önce atlarını doyururlar, ondan sonra kendi karınlarını doyururlardı. Kendilerini beslenmekte zorlansalar dahi, atlarını arpa, darı ile beslerlerdi.
Adıge atı ile yapacağı yolculuklarda her zaman birlikte olup, devamlı ona muhtaç olduğunu bildiği için, gece gündüz demeden atını doyururdu. Atı daha kendini götürebilecek durumda olsa bile, durur eğeri bağladığı ana kolanı (şınıbepx) gevşetir sırtına hava aldırır dinlendirir, teri kuruduktan sonra eğeri indirir, atın sırtını sarılmış otlarla siler, temizler sonra su içirir daha sonra otlamaya bırakırlardı. Yolculuk yaparken gideceği yere iki silah atımı kadar mesafe kalmadan bindikleri ata su içirmezlerdi.( Burada sözü edilen mesafe kurşun mesafesi değil, silah sesinin duyulabileceği mesafedir).
Gece dinlendikten sora ata biner binmez koşturmazlar, bir tüfek atımı yürütürler (bu arada hayvanın yedikleri bağırsaklara kadar gidermiş) ancak ondan sonra koşturmaya başlarlardı. Yolda giderken durduğu zaman atın eğilerek yeşil otlardan yememesi için;kafasını yüksek bir yere bağlar, bağlanacak yüksek bir yer yoksa gemin ucunu atın bir yanından, kafasını da biraz eğecek şekilde çekerek eğerin arka kaşına takarlardı. Bu bağlama şekliyle at yerden bir şeyler yiyemeyecek ve sahibinin yanından da fazla uzaklaşamayacak, yürüse bile ancak çember etrafında hareket edecekti. Atın bu şekilde kendi kendine bağlanmasına ters kaş bağlama (Vuane kuape pıxendji) deniyordu. *Nıkue lakhar şı ğakuedsi, şelakher pse ğatınçs*sözünün değerini iyi biliyorlardı şıuveyler. (Atı iyi bağlamazsan kaybedersin)
Adıgelerde herkes bineceği atı kendi yetiştirir; yetiştirdiği ata da kendisinden başkası yanaşamaz, at kendisini sahibinden başkasına yakalatmazdı. Onun için atları kaldıkları yerlerde (ahırlarda) bağlamadan serbest bırakırlardı. Böylece at çalmaya gelen hırsızlarda atın hışmına maruz kalırdı. Kafkasya’da at çalmaya gelen hırsızlardan çok örnekler olmuştur, atın hışmına uğrayıp hayatta bir daha hırsızlık yapamayacak şekilde sakat kalan insanlar. Ahıra at çalmaya gelip atın tekmelerinden sakatlanıp dışarı çıkamayan, bir köşede kalmış hırsızların at sahipleri tarafından yakalandığı da olurdu.Adıgeler yumuşak huylu atı eğitip binmezler, onların yetiştireceği, eğiteceği at yılkı atlar içinde hırçın, bu bana at olur dedikleri, gözlerine kestirdikleri çok zor yakalanan azgın atlardı.
Adıgeler dişi ata binmez, onu sadece damızlık olarak kullanırlardı. Fız vıtesu dave kapkuhın (Dişiye binerek nasıl gezersin) derlerdi.
Adıgeler kendi damgalarını bindikleri iyi cins atlara basarlar, damgalarının rasgele kötü cins atlara basılmaması için çok dikkatli olurlardı.
Adıgeler çok at satarlar, ancak dişi at ve cins olarak at sürülerin de kullandıkları, erkek atları hiç satmazlardı. Sattıkları atlar ancak binek atları olurdu. Adıgelerden Ruslar, Kırım, Moldavya gibi diğer komşu devletler çok at satın alırlardı. Rus süvari subayları mutlaka ahırlarında Adıge atı bulundururlardı.
Kırım pazarında Şolekhu, Beçkan, Kundet cinsi Adıge atları çok aranır, fiyatları kendi atlarının 15 katı olurdu. Mesela kendi atları piyastr 15-20 ise Adıge atları piyastr olarak değeri 150-500 olurdu.
Adıgeler atları ahırda tutmazlar, yaz kış yazıda olur, atlar ayaklarıyla karı eşeleyerek yiyeceklerini bulurlardı. Eğer yeryüzü sert buz bağlamış karlardan oluşursa ancak o zamanlar kuru otla yiyeceklerine destek verirlerdi. Hava şartlarının her türüyle iç içe yaşarlardı. Savaşlarla toprakları daralmadan önceleri, at sürülerini sonbahar ve kış aylarında akarsuların az olduğu insanların olmadığı geniş ovalarda otlatırlardı.Ahırlarında besledikleri atlar binek olarak kullandıkları atlarla, binilmek için tuttukları besledikleri cins erkek atlar olurdu. Herkesin söylediği, gece gündüz emeklerini, ellerini üstlerinden eksik etmedikleri canları gibi sevdikleri bindiği atları olurdu.
Binmek için aday olarak yetiştirecekleri erkek atlara 4. baharında eğitmeye başlarlarmış. Atı eğer ve geme alıştırırlar, bir yıl sürüyle sürüye koyururlarmış. Bunun gibi sürüye bırakılmış atlardan 5 yaşını dolduranlar tekrar yakalanır, arzu ettikleri gibi eğitilir ondan sonra binilirdi.
Binmek için alıştıracakları atları kapalı, loş karanlık (lape nexu) olan bir yerde tutarlardı. Bu tip yerlerde atın gözlerinin görme yeteneği güçlü olduğunu söylerlerdi. Atları tuttukları bu tip ahırlara böcekler bile giremezdi. Ata ilk gün bir avuç, ikinci gün iki avuç yem verilir, bu yem verme şekline her gün artarak yiyebileceği seviyeye ulaşıncaya kadar devam edilirdi. Atların yanına yemi koyup yemeleri için serbest bırakılsa da, doyuncaya kadar yer fazlasını yemezler. Onun için atın besiye alınması bir ay olunca yemini yanına fıçı (key) ile koyarlar at istediği kadar yerdi. Besiye aldıkları ata hiç yeşil ot yedirmezler, kurutulmuş otla yem verilir, tüylerinin güzel olması içinde yemin içine birazda soyulmamış darı karıştırılırdı.
Atı yeni alıştırmaya başlayan genç, her gün özel olarak ilgilenmek üzere tam altı ay bilgili tecrübeli yaşlılardan da yardımlar alarak eğitirdi. Genç, atı eğitirken aynı zamanda kendiside vücudunu geliştirirdi. Bu eğitimlerin hepsi önceden de belirttiğimiz gibi tam olarak, bu işten gerçek manasıyla anlayan (at, ahır, yem, insanın davranışları gibi) yaşlının gözetiminde olurdu.
Altı yaşını doldurmamış atla (Alaşe) yola çıkmazlardı. Altı yaşını dolduranlar içinde, şöyle bir söz vardır*ğarixim verk şavix doşes* altı yaşını tamamlamış atla altı delikanlı gidebilir. Altı yaşını doldurmuş at Adıgece ğarix olarak adlandırılır. Sürülere katılmak üzere bekletilen erkek atlarla da yolculuk etmezler, çünkü onlar olur olmaz yerde her at gördüğünde kişneyip adamın yerini belli eder, atın sahibi de bu durumdan rahatsız olacaktı. .
Adıgelerde, atların yaşlarına göre isimleri :
Bir yaşını dolduruncaya kadar: şışe (yeni at-tay)
İki yaşını dolduruncaya kadar: Nebğaf.
Üç yaşını dolduruncaya kadar: erkek olursa kunan, dişi olursa kunajın.
Üç yaşını geçenlere: erkeklere xakue-dunan, dişilere dunajın.
Üç yaşını dolduran erkek atlar (xakue-dunan) dan binek ve sürülere katılacak cins atlarda çıkacaktır.
Dört yaşını dolduran erkek atlardan sürüye katmak için bırakılırsa (xakuapkha) bunlara xakueş’eş, binmek için ayrılırsa Alaşeş denirmiş. Alaşeş binmeye aday erkek at, xakueşeş sürüye katılmaya aday erkek at. Dişi atlarada, yeni dişi at anlamına gelen şıbzışe – шыбзыщ1э denir. Şıbzışe artık anne at adayıdır. Xakueş’eş de baba at adayıdır. Dişi at ilk doğumunu yapıncaya kadar şıbzışe adını taşır, ilk doğumunu yaptıktan sonra artık dişi atın adı ölünceye kadar Şıbz’dır. Erkek atlar dört yaşını dolduruncaya kadar ancak vücut yapıları, kemik gelişmeleri yerli yerine oturduğundan, dört yaşını doldurmamış ata hiç dokunmazlardı.
Dört yaşını doldurmuş atların gözlerinin alt kısımlarında sanki göz yaşlarının akması için, her iki tarafta küçük kanallar oluşur. Atların diş değiştirmeleri dördüncü baharın sonunda tamamlanır. Tek elden düzgün bakılan at insana 30 yıla kadar hizmet edebilir. Belli bir yaştan sonra serbest bırakılan atlarda genel bilgilere göre 40 yıla kadar yaşayabilirler. Grajdan savaşına katılmış komutan Kotovcki Grigoriy atına çok binmiş atını da çok seviyormuş. Bir savaşta şarapnel parçasıyla kafasından yara alan atını ameliyat ettirip, beynine başka parça kapatarak sağlığına kavuşturur, komutan aynı ata savaş bitinceye kadar biner. Ancak, bir gün komutan pusuya düşürülüp öldürülünce atı yalnız kalır. Yalnız kalan atı ölünceye kadar bakılmak üzere serbest bırakırlar, bu at tam 42 yaşını dolduruncaya kadar yaşar.
Adıgelerde at sürülerinin sayılarına göre adları:
Sürünün adı Xakuapş’e – хак1уапщ1э : On iki ile yirmi beş dişi at sürüsü. Böyle bir dişi at sürüsüne bir erkek at verilirmiş, bu atın her şeyi ile iyi özelliklere sahip olması şartıyla.
Üç grup Xakuapş’e bir araya getirilirse adı Jerıbe Gueren. (36-75 dişi at)
Üç Jerıbe Guren bir araya getirilirse guarte. (105-110 dişi at)
Üç guarte bir araya gelirse tabın veya guarte be. (315-330 dişi at)
Adıge atı zorlukların atı idi, üstündeki sürücüsüyle çok iyi anlaşırdı. Arkadaş gibi olurlardı öyle yetiştirilirdi. Savaşlara alışkındı. Savaşlarda çok örnekleri olmuş, vurulup attan düştüğünde sahibini bindirmek için at yanına yaklaşır oturur, yaralı ata binemiyorsa kemerinden ağzıyla tutar o ortamdan uzaklaştırır, evine gelir bekler, sahibi evine gelemezse geceleri bile tekrar yanına giderdi.
Savaşlarda çok kahramanlıklar yapmış Hatxıkue Mıhamet, 1812 yılında Napolyo’nun Ruslara baskın yaptığında (Ruslara yardım etmek için Adıgelerdende suvari birlikleri hazırlanmıştı ancak savaşa katılmamışlar) Mıhamaet ise Rus birlikleriyle savaşa katılır, kendi atı Beçkan ile Paris’e kadar gider ve geri gelir. (Kaynak Keraşe Tembot).
Adıgeler renklerine göre atları şu şekilde adlandırmışlar:
Kare, Karaptse, Ğue. Ğuate, Kabıfe, Ptseğuepl, Brul, Kuelen, Tkhe, Şkhuante, bu isimleri atlarına özel isim olarakta takanlarda olurdu.
Atın alnında büyük beyaz leke varsa aynalı (nate ğudce)-нат1э гъджэ, beyaz leke küçükse yıldızlı (nate f ‘ağue)-нат1э вагъуэ ayağı dizine kadar beyazsa çoraplı (leped şığsş)-лъэпэд щыгъщ, yalnız tırnağına yakın yeri beyazsa (lepe xuj) лъапэхуж, siyah atın burun kenarlarında beyaz tüyler varsa beyaz burunlu (pexuj)-пэхуж denir. Шым и ф1алъэ лъакъуэхэр лъэдийм деж щыкъуаншэмэ, шык1э лъакъуэщ. Atın ayak bileklerinin kıvrılma yerleri, (tırnaklara bağlantı yeri) tırnaklara yakınsa ona dana tırnaklı denir.
Atın karnı 15-20 litre su almaktadır. Onun için at su içmeden saatlerce yemek yiyerek yolculuk yapabilir, mesafeli yolculukta bu özellikte şuveyin işini kolaylaştırır. Atlar diğer hayvanlar gibi oturup geviş getirmezler.
Atın kulaklarından ikisi veya biri düzgün değilse dague-дагуэ, At enli yere yakınsa l’agueş (лъагуэ-alçak) , gem zor takılıyorsa je bıdeş (ağzı bek), gemi ağzında iyi bir şekilde tutmuyorsa şıha bıde-щхьабыдэ (man kafa), derler. Kendine eğer vurdurmayan atların gemlerine, kuyruklarından veya yelelerinden kesilmiş az bir parça, bağlanır gemi öylece ata takarlar, at onu ağzından çıkarmak için uğraşırken kişi istediğini yapabilir. Bu konuda söz sahibi kişilerin dediklerine göre bu metodun hizaya getirmediği at olmazmış.
Atla ilgili hastalıklardan tedavisini yapabildikleri hastalıkları şöyle sıralayabiliriz:
Sekav, peğubje, şıntıu, fentıu, mılkusın, şıtehağue, sermalıç, dzemıxe, ğasa,(terli vaziyette su içirip durdurunca olurmuş) l’ı-kan, şı hapatse, velme. Bunlardan peğubje ile sermalıç hastalığının dışındaki hastalıkları tamamen iyileştirirlerdi. Peğubje ile sermaliç hastalıkları tedaviden sonra biraz iz bıraktığı söylenir.
Mitolojilerde geçen at cinsi Alp’ten başka Adıge ve Abhazlar da şu at cinsleri de vardı:
Kaberdeylerde:
Abıku, Kandur, Keban, Kundet, Kuraley, Trame,, Hağundokue, Şolekhu, Şağdiy.
Çerkes’te;
Açetır, Alesçır, Hağındokue, Abıku.
Kıyıboyunda;
Beletokue, Beçkan, Yesleney, Meçare, Çerçeney.
Abazada;
Lovtğue, Trame, Yivan.
Hangi bölgeye ait olduğunu bulamadığımız diğer cinsler: Ağen, Celık, Cırıncıxu, Jaje, Jıraştı, Katlenjan, Kuratı,Habaç, Çebehan. Adıgelerde isimlerini sayamadığımız altmışa (60) yakın at cinslerinin olduğu tahmin ediliyor ancak, savaşlar, Adıgelerin göçü, bunun gibi burada sayamayacağımız çok nedenlerden dolayı o güzel at ırkları yok olmuş.
Günümüzde bu at ırklarından neslini devam ettiren tek at cinsi olarak Kaberdey atı Şağdiy vardır.
Şlekhu cinsi atlara nal çakılmaz çünkü bu atların tırnaklarının arka alt tarafı diğer atlarda olduğu gibi yarık olmayıp, tabanı ön taraf gibi bütündür. Bunlar çok ünlü, çokta güçlü atlardır. Binip gezmek için Beçkan cinsi at başkalarını aratmayacak kadar ünlü, uzak yollarda kimse ona yetişemez, gece yolculuğunda bir seferden başka gitmediği yolu tekrar seçebilir, uzun bedenli, arka ayakları ön ayak izlerini geçerek yürür. Tram cinsi atlar iki kısma ayrılıyor. Adıge Tramları, Abaza Tramları. Abaza tramları en son 30’lu yıllarda kapışılarak yok oldu.
Abhazyada Gum-Lovkuaje (yeni ismi Kırasniy F‘ostok) köyünde Trame sülalesinden kardeşlerin yetiştirdiği güzel at cinslerini, göç ettiriyoruz diye sahiplerini kovup atları da kapışarak yok etmişlerdir. Bu atlardan Karaçayların eline geçip yetiştirdikleri atların asıl sahipleri Abazalardır. Karaçay atı diye söyledikleri o atlar aslında Abaza atıdır.
Tram cinsi atlar yolda yürürken ayakları ile birlikte kulakları da her yöne hareket ettiğinden, Adıgeler böyle atlara kulakları ile de görüyor derler.
Abuk cinsi atlarda sürekli at üstünde gezenler için aranılan bir at cinsi idi. Çünkü binek atı olarak hiçbir eksiği yoktu. Adıgelerde bu at için şöyle bir söz vardır: (zı Abuk re zı arkanre viama vuvunağueş) Bir Abuk atı ile, bir Arkan’ın varsa ev oldun. Bu sözün aslı şuradan kaynaklanmaktadır: Bir Abuk atı ile Lovların yaptığı bir arkan’ın varsa ev oldun. Lov Abazalarda bir sülale adı. O dönemlerde Lovlar at kuyruklarından çok güzel arkan dokurlardı, onun için bu söze Lovların isimleri girmiştir. Arkan da atlıların yolculukta yamçı gibi yanlarında taşıdıkları at kuyruklarından dokunmuş yolda gece, gündüz dinlenme yerlerinde kullandıkları aksesuar ama yamçıdan daha hafif, taşıması çok kolay.
Adıgeler üç yaşındaki atların (kunan-kunajın) bahar gelince yelelerini, kuyruklarını tıraş edip kılları toplar, Lovlara götürür arkan dokuttururlardı. Buna atkuyruğu arkanı denir. Yolculuğa çıkan bir atlı kış yaz atkuyruğu arkanı olmadan kimse yola çıkmazdı. Arkan aynı zamanda uzun ömürlü dayanıklı olurdu. Atla yolculuk yapan kişi bilmediği bir yerde dinlenmek zorunda kalırsa, hemen yatacağı yeri arkanla çepeçevre dolandırır, yamçısını da kullanarak yılan, böcek gibi canlılara karşı rahatlıkla korunabilirdi.
Palas’ın hazırlayıp, Boronevski’nin yazdığı kitapta ayrı, ayrı Adıge ve Abaza at damgalarından 30’dan fazla isim mevcut olup bu araştırma çalışmaları bin dokuz yüzlü yılların ilk yarısında hazırlanmıştır.