KABERDEY ATLARI


Atların Asya ve Avrupa yaban atlarından çoğaldıklarını savunanlar bulunmakla birlikte, bu bilginin tartışmalı olduğu düşünülmektedir. Atı yaklaşık 6000 yıl önce ilk İskitler evcilleştirmiş. Cesur ve insan dostu olan bu yetenekli hayvan 6000 yıldır insana hizmet vermekte… Bugün dünyada yaban atı olarak türünü sürdüren tek at cinsi kalmıştır, o da Moğol ıssız ovalarında Prezevelski adıyla yaşayan atlardır. Bu tür atlar dünyadaki tüm evcil atlardan farklıdırlar. Başları büyük, boyunlarındaki yeleleri dik, kulakları küçük, burunları beyazdır. Vücut kılları uzundur.
Çerkeslerin yaşamına at, tarihte ilk defa Nart destanlarıyla girmişti. Atıyla devlerden ele geçirmişti ateşi, insanlığa armağan etmişti Nart Sosrukua. Sonunda at insanlığın, Sosrukua Çerkeslerin olmuştu. Halkın düşmanlarına karşı atla savaşmıştı. Sefere çıkan, yol süren Nartlar atlarıyla ünlüydüler. Sosrukua atı Tulij’le devlerden ele geçirmişti ateşi. Onun atı kanatlı bir attı. Bir sıçrayışta Kuzey Kafkasya'nın en yüksek dağı Oşamafe tepesine sıçrardı.
Kanatlı at motifi, Grek mitolojisinde de yer almıştı. Büyük deniz yaratığı Keto'nun kızı Medusa'dır. Persus, Medusa'nın kafasını keser. Akan kandan kanatlı at doğar. Ama kanatlı at motifi, Kuzey Kafkas Nart mitolojisinden Grek mitolojisine geçmişti. Antik Çağ kültürü içerisinde yer alan Nart destanlarına ait kanatlı at motifi söylencesi, Kuzey Kafkasya’da, Maykop ve Kuban yöresinde yapılan kazılarda açığa çıkartılan "altın ve gümüşten yapılmış kanatlı at" görünümündeki bir “kupada” resmedilmişti. At, tarih öncesi dönemlerden beri Çerkeslerin yaşamındaydı. Bu böyle…
At; Arapça dabbe, Farsça semend, Persçe raş, Kürtçe hesp, Adığece şı… Şığdıy ise, bir cins saf, gerçek en iyi Adığe atı. Pek çok Adığe sülalesi yetiştirdiği atları kendi sülale adlarıyla adlandırmış. Onların yetiştirdikleri en iyi Çerkes at cinsleri şunlardır: Abukhu, Açetır, Beçkhan, Jıraşte, Khundeyt, Khrım-Şowkhol, Hağundekhu, Şşewelıxhu, Şığdıy, Şecerektu, Tram, Yeğan, Yeseney.
İçlerinden en güzel cins Şığdıy ve Jıraşte atlarından çıkardı. Bunların boyları pek yüksek değildi. Ama endamlı, alımlı ve gösterişliydiler. Fakat dayanıklı olmazlardı. Şığdıy ve Jıraşte atları yoruldu mu eğeri dahi taşıyamayacak kadar nazik olurdu. Öyle hassastılar ki kendisine kaba davranıldığında çocuk gibi küser, kuru ot bile yemezlerdi! Öfke karşısında içliydiler. Tıpkı alıngan bir insan gibi olurlardı. Gözlerinden yaşlar akardı. Böylesine içli, nazik, kibar olanların yanında çok dayanıklı olanları da vardı. Özellikle Şşewelıxhu cinsi on gün on gece yol alsa yorulmazdı. Her türlü iklim koşullarına dayanıklıydı. Az yiyecekle yetinirdi. Onları herkes yetiştiremezdi. Kafkasya’da bu dayanıklı atları çok uzak geçmişten beri bazı Çerkes sülaleler özel yetiştirirlerdi. Yetiştiricisinin her türlü komutlarını dinlerlerdi. Bu tür atlar sanki uzun yol için yaratılmışlardı. Onlar birkaç türden oluşmuşlardı. İçlerinde en dayanıklıları Şşewelıxhu, Khrım-Şşowkhol ve Khundeyt türü olanlarıydı. Ve bu türler çok özel bakımlarla yetiştirilirlerdi. Bazıları binek içindi, bazıları koşuculuk. En iyi yarış atları bu cinslerin arasından çıkardı. Bu türlerin diğerlerinden farklı özellikleri vardı: Boyunlarındaki yelelerde iki yöne doğru biten tüyler bulunurdu. Bu tür Çerkes atları en iyi koşuculuk özelliğini gösteren atlardı. Bir ceylan kadar çeviktiler. Dünyada bir eşi benzeri yoktu bunların. Sosrukua’nın atı Tulij’e benzetirdi sahipleri onları. Bu atları yetiştiren Çerkes sülaleleri, onları daha tayken uzun süre özel yerlerde koruma altında tutarlardı. Eğer bir yarışa katılacaklarsa, yarış öncesi, uzak dağlardan elde edilmiş kar sularının beslediği çayır otları getirtilir, en az on beş-yirmi gün bu en iyi kuru otlarla beslerlerdi…
Nartlardan beri at Çerkes’in, Çerkes atın yoldaşı… Büyük değer verir, sever atı o. Kafkasya’nın dağlarında, derin vadilerinde “gelebilecek belaları atım benden önce bilir” diyebilecek kadar alçakgönüllülük gösterir ata o. Ömrü boyu kötü davranıp bir kırbaç vurmaz, hep değer verir, sevgi besler ona. Düşürmez dilinden ne ırmak kıyısında ne de düz ovada. Pek çok ünlü Kafkas yazarı ve şairi de öyküler, şiirler yazmıştı atlara.
Gözdeydi Çerkeslerde at. Onlar doğada en çok atlara sevdalıydılar. Bir de kuşlara. Kuşlardan da kırlangıca. Uçup gelince kırlangıçlar, dolunayın altında parlardı Kuban. Aşıktı dolunay Kuban’a! Şafak yıldızı cömertliğiyle beslerdi yamaçlarında atları Oşamafe de… En azılı çelişkiler körüklense, takatsiz kalsa, kızışsa, delirse bile taylar; parlak yeleleriyle en asi, en gemlenmez kısraklar, alı, doru, demirkırıyla geçerlerdi Psıj’dan! Her zaman erişilmesi en zor dağlarda, ürkütülseler bile, en cömert sevgiyle yola gelirlerdi gene de.
At yetiştiren pek çok Çerkes sülalesi, türlü özelliklerini bilirlerdi onların. Sabırla, günlerce, gecelerce terbiye eder, eğitirlerdi en asi olanlarını bile. “Sevgi sahibini konuşturur” denildiği gibi dile gelir destan olurdu at Çerkesin elinde.