Heredotos'a 'Tarihin Babası' demişler kaç bin yıl önce; Peki Tarih Nedir? Heredotos'tan bu yana binlerce yıl geçmiş olmasına karşın, yaşayan bir çok dilde HISTORIA olarak geçen sözcüğün tam anlamı bugün bile tartışma konusu olmaktadır. Antik yunan dilinde 'Historien' diye bir fiil vardır.
'Öğrenmeye çalışmak, araştırmak, incelemek, keşfe çıkmak, gezerek tanımak, sormak, soruşturmak, sorarak bilgi edinmek, bilmek, tanımak ve sonunda söz ve yazı ile bildiğini anlamak' anlamına gelen bu fiilin türevi olan 'Historia' sözcüğü de, ilk anlamda 'araştırma, bilgi edinme, keşif ve sonunda elde edilen bilgilerin dile getirilmesi, anlatılması' demektir1.
Heredotos bu dizeleri söylerken, bir tarih yapıtı yazdığını, bir bilim dalının temelini attığını söylememektedir. Ya da bunların farkında değildir. Günümüzde bile Heredotos'un ne menem bir tarih yazdığı ya da yazdığının tarih yapıtı olup olmadığı tartışmaları süre gelmektedir. Örneğin, ünlü Fransız Araştırmacı François Hartog, Heredotos üzerine bu güne kadar yapılan araştırmaların en güzelini 'Le Miroir D' Héredote= Heredotos'un Aynası'nı yazarken' 'tarih' dememiş, 'Heredotos'un Aynası' değimini kullanmıştır3 .
Zaten Heredotos çağının araştırmasını 'Kamu'ya sunarken 'Hellenlerin ve Barbarların' meydana getirdikleri harikalar bir gün adsız kalmasın, bir de bunlar birbirleri ile neden dövüşürlerdi diye merakta kalınmasın' derken çağının olaylarını bir ayna berraklığı ile günümüze yansıtmıyor mu? O halde bu yansıtıcı yapıt tarihin kendisi olmuyor mu?
Bu ünlü yapıtımı neden yazdığını yukarıdaki tümceleri ile açıklayan Tarihin Babası Heredotos (M.Ö.490) yılında, Anadolu yarım adasında Halikarnasos'(bugünkü Bodrum)da doğmuştur. Genç yaşlarında edebiyata ilgi duymuş, uzun gezilere çıkmıştır. Ünlü Sopokles'in yakın arkadaşı olmuş, Karadeniz kıyılarının, Güney İtalya'yı, Mısır'ı, Tyre, Babylon, Ekbatan, Ninova, Suse, Atina gibi ağdaşı olan kentleri gezmiş, bu gezilerde gördüklerini, araştırmalarını olağan üstü bir bellek gücü ile aklında tutmuş, daha sonra da bütün bu konuları 'İon' dili ile yazmıştır. Bu yazılarından bu tarih yapıtı oluşmuştur.
Bu yapıtta Yunanlıların ve Yunanlı olmayanların (Barbarların) genel anlamda bir tarihini vermek Yunan-Pers çatışmalarını anlatmak, bu çatışmayı zaman zaman mitolojik kökenine kadar araştırmak amaçlanırken antik çağlardan günümüze ışık veren şiirsel anlatımlı bir tarih yapıtı ortaya çıkmıştır.
<
Bu yazımızda neden Heredotos ele alınmıştır? Dilerseniz anlatalım; Bilindiği üzere gerek Kafkas Dernekleri çevresinde ve gerekse Çerkesler dışındaki kişiler Kuzey Kafkasya'ya ve Çerkeslere yönelik kimi tarihsel yapıtlar çevrilerek yayımlanmaya ya da yazılmaya başlanmıştır. Bütün bu çeviriler ve özgün kitaplar XVI. ve XVII. yüzyılların ötesine geçmemekte, Slav-Çerkes karşılaşması ile başlayan ve XIX. yüzyılın ikinci yarısında soykırım ve sürgün gibi felaketlere ulaşan savaşlar ve bu savaşların sonucu anlatılmaktadır.
Çerkes Ulusu'nun tarih sahnesine çıkmasını bu kadar yakın bir tarihe taşımak, tarih bilimi açısından büyük eksiklik, Çerkesler açsından ise büyük haksızlık olur. Hitit, Sümer, Asur, Mısır ve giderek Antik Yunan Uygarlıkları ile çağdaş yaşamı olan bu ulusun ataları hakkında ilk kez bir şeyler yazanlardandır Heredotos, işte bu nedenle Heredotos'u yüzeysel de olsa ele alıp, dergimiz okuruna sunmak gereksinimini duymuş bulunuyoruz.
Heredotos'un bu ünlü yapıtı dokuz kitaptan oluşmaktadır:
Birinci Kitap: Klio
İkinci Kitap: Euterpe
Üçüncü Kitap: Thalia
Dördüncü Kitap: Melpomone
Beşinci Kitap: Terpiskhore
Altıncı Kitap: Erato
Yedinci Kitap: Polymnia
Sekizinci Kitap: Urania
Dokuzuncu Kitap: Kalliope
İsimlerini taşıyan, yeryüzünün bilinen ilk tarih yapıtı olan bu büyük külliyede bugünkü Kuzey Kafkasyalıların (Çerkeslerin) ataları olan Massaget, Med, Kimmer, Trak, Saspein, Kolkhid, Halizon, Sarmat, Thyssaget, Tauri, Neuri, Agathyries, Skyth boyları; coğrafya ve geleneksel açıdan tanıtılmakta ve bu toplulukların Yunanlılar ve Persler ile olan ilişkileri çok detaylı bir biçimde anlatılmaktadır4.
M.Ö.425 yılında öldüğü tahmin edilen Heredotos'un bu yapıtının Proto-Çerkes boyları diyebileceğimiz Antik Kuzey Kafkasya boyları ile onların çevresinde yaşayan diğer topluluklar ile ilgili pasajların kitaptaki sırası ile yayımlanmasının yararlı olacağına inanmaktayız.
Birinci kitap: Klio; Antik Kuzey Kafkasya halkları ile ilgili ilk bilgiler, 2 numaralı bölümde yer almaktadır. Bu bölümde İoniya'lıların "Uzun bir gemiye binerek Kolkhis" deki (AİA) kentine kadar kürek çekmeleri, ve kendilerini buralara kadar getiren isteklerin hepsini elde ettikten sonra dönerken Kralın kızı Medeia'yı kaçırışlar, Kolkhis Kralının peşlerine adam salarak hakkını arayışını, kızını geri isteyişini anlatmaktadır.
Sözü edilen olay Antik Yunan'ın en ünlü destanı olan İliada ve Odisseia dan daha eski olan Argonotların (Argos Gemicilerinin) altın postu ele geçirmek için Kafkasya kıyılarına yaptıkları seferdir. Altın postun Kafkasya'da aranması Altın Tüylü Koç'un Kafkasya'da bulunması bizi başka bir mitolojik motife götürmektedir ki bu da Çerkes Halk Destanları ve özellikle de Abhaz varyantlı destanlarda anlatılan ilk tekstürel uygarlığın Kafkasya'da doğuşudur. Şimdilerde ince ve sık dokumalı aranan bir kumaşın Gabardin (Kabardin) adını taşıması destanların örttüğü kimi gerçekleri yorumlama anlamında çok önem taşımaktadır.
Klio (ya da Kleo), insanların unutulmaması gereken ünlü, şanlı eylemlerini dile getirdiği için, tarih alanına ayrılmış, tarih
yazarlarını esinleyen peri sayılmıştır. Sözcük anlamı ise kutlamak, övmek anlamına gelen "Kleio" filinden türemiş olan Klio, Musaların biridir. Musalar ise Yunanca'da "mousa", Latince'de "Musa" diye adlandırılan; Hafıza tanrıçası Mnemosyne ile büyük tanrı Zeus'un çocukları olan, ozanlara, sanatçılara, müzisyenlere esin veren ilham (esin) perileridir. Klio'nun sağ elinde boru, ya da gitar bulunur. Kahramanlıkları müzik eşliğinde dile getirilir. Diğer elinde su saati (yani klepsydra) vardır, olayların akışını simgeler.
Medeia ise Kolkhis Kralı'nın kızı olan bir Kafkasya prensesidir. Tanrı Helios'un torunu, Tanrı Hekate'nin yeğenidir. Güneş Soylularındandır.
Klio'nun 96 numaralı bölümünden başlayarak Medler'in Persler ve İmparator Kyros ile olan ilişkileri anlatılmaktadır. "Medler ya da kimi araştırmacılara göre Meotlar" Proto-Çerkes halk gruplarındandır. Bosphor-Kimmerian İmparatorluğu'nun yıkılmasından sonra Kavimler Göçü diyebileceğimiz akımın önünde Kuzey Doğu Anadolu ve Media diye anılan Kuzey İran'a bugünkü Ermenistan ve Azebaycan dahil bütün bu ülkelere girmişler, Pers İmparatorluğu'nun en önemli unsuru olmuşlardır. Bu gün bu isim küçülerek "Mıd, Met" gibi şekiller alarak aile isimleri haline gelmiş olarak Çerkes halkının arasında yaşamaktadır.
Heredotos, Klio'nun bu bölümünde Medlerin özellikle Asurlularla savaşarak özgür olmalarını , böylece Tyranlığa dönmelerini, kahraman Deiokes'i kral olarak seçmelerini anlatmaktadır.
Klio'nun 100. Bölümünden itibaren Med boyları anlatılmakta, bunlar, Buslar, Paratakenler, Strakhatlar, Arizantlar, Budiler, Maglar olarak sayılmaktadır.
Med kralı Deiokes'in oğlu Phraortes'in iktidar zamanında bütün evresini egemenliği altına alarak Asur başkenti Ninova'yı yağmalayışı anlatılmaktadır. Kral Kyaxeres zamanında Protothyas'ın oğlu Kral Madyas'ın komutası altında ilerleyen ve daha önce Kimmerleri de yenen Skyth ordusunun Medyayı işgal edişleri çok detaylı bir biçimde anlatılmaktadır.
Heredotos yapıtında Skythlerden ilk kez Klio'nu 104. bölümünde söz etmektedir. "Sırtı hafif bir adam, Maiotis gölüne, Phasis ve Kolkhis'e otuz günde yürür. Kolkhis'den sonra Media'ya kadar aşılacak yol o kadar uzun değildir. Zira bu iki bölge arasında bir tek ulus vardır. Onlar Saspeirlerdir. Ve onlar arkada kaldıktan sonra gelinen ilk yer Media'dır. Ama Skyth yayılması buradan gelmiş değildir. Bunlar, çok daha uzak olan kuzey yolundan, Kafkasya dağlarını sağlarına alarak sapmışlardır. Medler Skythlerle savaşa tutuşmuşlardır. Ama yenilmiş olduklarını bilmekteyiz. Böylece Skythler bütün Asya'ya yayılırlar.
Heredotos'un açıklamalarından anlaşılacağı üzere Skythler kuzeyden orta doğuya inerken tarihsel Çerkezistan ve onun bir bölümü olan kolkhidia'yı sağlarına almışlar, bu durumda bugünkü Dağıstan, Azerbaycan üzerinden güneye, Hazar kıyılarını izleyerek inmiş olmaları gerekmektedir.
Asya (Anadolu ve Ortadoğu), Heredotos'a göre, yirmi sekiz yıl Skhythlerin işgali altında kalmıştır. Medlerin yeniden güç kazanması, Ninova'yı ele geçirmeleri, Babil dışında bütün Asur kentlerini kendile-rine bağlamalarından sonra Kral Kyaxeres ölmüş, oğlu Astyages hükümdar olmuş ve diğer komşu ulusları yeniden Med egemenliği altına almıştır.
Massagetler: Birinci kitap Klio'nun 201 ve 202. bölümlerinde sözü edilen Massagetler yukarıdaki bölümlerde de açıklandığı üzere bir Kafkas halkı idi. Heredotos'un açıklamalarına göre büyük ve güçlü bir topluluk olan Massagetler Arax (bugünkü Aras) ırmağının kuzeyinde,Kafkasya'nın kuzey batısında yaşarlardı. En yakın komşuları olan İssedonların karşısında otururlardı ki bunların Skyth soyundan olduklarını söyleyenler de vardı.
Heredotos'un Hazar Denizi ve onun gün batısı yönünde yer alan Kafkasların antik dünyada bilinen en yüksek ve en uzun dağlar olduğu konusundaki açıklama-larından hemen sonra Kafkaslarda çok çeşitli insan soylarının yaşadığından söz etmesi, adeta bugünkü Kafkasları anlatır gibi net bir ifade kullanılması çok ilginç-tir.
Bu dönemde Massagetler kocasının ölümünden sonra tahta geçmiş olan bir kraliçenin yönetiminde bulunuyorlardı. Heredotos bu kraliçenin adının TOMRİS veya THOMYRS (Adığe dillerinde Tameris-Dameris yani omuzlarda taşınan anlamına gelmektedir) olduğunu söylemektedir. Bir antik çağ kraliçesine de ancak böyle anlamlı bir ismin yakışacağı açıktır. Pers-Med kralı Kyros (Keyhüsrev II) bu dul kraliçeyle evlenip Massaget topraklarını da kendi imparatorluğuna katmak istemiştir. Teklif reddedilince Massagetler'le savaşa tutuşur. Uyguladığı bir hile ile Massaget ordusu'nun komutanı olan kraliçenin büyük oğlu olan Spargapises'i esir eder, prens kendini öldürür. Sonunda savaşı Massagetler kazanır. Kraliçe, esir düşen kral Kyros'un başını kan dolu bir kaba sokarak onu boğar. Oğlunun öcünü alır.
Kraliçenin düşman kralın kafasını kan dolu bir vazoya daldırdığı sahne, Modenalı ressam Luca Ferrari, Maltalı Mattia Pretti ve özellikle de ünlü ressam Rubens'e ilham vermiştir. Rubbens konuyu iki kez işlemiştir. Bu eserler bugün Lourve ve Boston müzelerinde sergilemektedir. Kraliçe Tomris'in Kyros'un başını kanlı vazoya sokarken söylediği sözler çok ünlüdür: "Canım sağ ve savaştan zaferle çıktım, hile ile oğlumu yakaladın ama işte sonun geldi, sana önceden söylediğim gibi, benim elimde kana doyuyorsun." Bu sözler bir çok antik drama metinlerine malzeme olmuştur.
Heredotos, Massagetlerin giyiniş ve yaşamlarını Skythlere benzediğini, ok, kargı, hançer, Segerys denen baltalarla savaştıklarını, savaş araçlarını altın kabartmalarla süslediklerini, atların göğüs cebelerinin, gem, kantarma, şakakları koruyan plakaların altın yıldızlı olduğunu anlatırken, günümüze ulaşan ve bildiğimiz Çerkes binek ve koşum takımlarını tanımlar gibidir.
Dördüncü Kitap: Melpomene Heredotos'un dördüncü kitabına isim olan Melpomene, hafıza tanrıçası Mnemosyne ile Zeus'un kızları olan "Musa"lardan, ilham perilerinden biridir. Bu isim Tragedyayı simgeler. Heredotos'un Melpomene'nin adını taşıyan kitabın 1 numaralı bölümünden başlayarak 36 numaralı bölüme kadar ki metinlerde Skythler anlatılmaktadır. Skythlerin yurdunu tanımlayan, sınırlarını çizen ünlü tarihçi aynen şu açıklamayı yapmaktadır; "İranlıların ülkesi, Erytheria Denizi denilen güney denizine dayanır. Kuzey sınırlarında Medler oturur. Medlerin üst yanında Saspeirler, Sasperilerin daha üstünde de Kholkhysler, ki bunlar Phasis Irmağının döküldüğü Kuzey denizine kadar giderler. İki deniz arasındaki bütün bu alanı bu dört ulus tutar. İran'dan kuzeybatıya doğru uzakta Medler, Saspeirler ve Kholkhsler uzanır."
Skyth ülkesinde ırmakları ise şöyle saymaktadır: "Denzie baş ağızdan dökülen İstros (Tuna), sonra Tynas (Dinyeper), Hypanis (Kuban), Borysthenes (Dinyester), Pantikapes (Paol), Tanais (Don) ve işte bunların geçtikleri topraklar Skyth ülkesidir."
Heredotos bu ırmakları anlatırken Kuban Irmağını (Hypanis) şöyle tanıtmaktadır; "Kaynağını Skythya'da, çevresinde beyaz yaban atların otladığı, bir gölden alır. Bu gölden çıktıktan sonra Hypanis Irmağının suları beş günlük gemi yolculuğu boyunca tatlıdır. Sonra acılaşır. Çünkü tuzlu bir kaynağa rastlar, bu kaynak çiftçi Skythler (bu-günkü Osetlerin atası olan Alanlar) ile Halizonların (Adığelerin antik ataları) arasındaki sınır üzerindedir."