KABERDEY,LER HAKINDA BİLGİLER

                                   
Kabartay’lar Kafkasya’da Çerkes boyları içinde en kalabalık topluluğu oluşturmaktadırlar. Kabartayca Çerkescenin doğu lehçesidir. Oysa Türkiye’de Çerkeslerin çoğunluğu batı lehçelerini konuşmaktadır.
                                    ŞAPSUĞ, ABHAZ, KABARTAY dışında az sayıda insan tarafından temsil edilen Çerkes boylarıda vardır. bunlar arasında KEMGUEY, BJEDUĞ’ lar sayılabilir. Batı lehçelerinden birini konuşan ile Kabartay’ca anlaşabilmek zordur. Bir Abhaz ile bir Kabartay birbirlerini ancak yavaş ve anlaşılır bir şekilde konuştuklarında zar zor da olsa anlayabilirler. Sonuçta bütün bu boylar Çerkes toplumunun birer parçası sayılmaktadır. Türkiye’deki tüm Çerkes boyları ve Ubıhların (Ubıhçayı tam olarak konuşan Tevfik Esenç Balıkesir’in Hacı Osman köyünde birkaç yıl önce vefat etmiştir. -1995- Tevfik bey ve bazı batı dilbilimciler yıllar süren çalışmalar sonucunda hazırlanan sözlük ve gramer kitapları sayesinde, kaybolmakta olan bir dil hiç olmazsa sayfalara geçirilmiştir.)  nüfusunun 2,5 ile 3 milyon arasında olduğu sanılmaktadır. Topluluk içinde anadilini koruyanların oranı yüzde 20-25 tir.
                                    Çerkes, Abaza, Ubıh ve Osetler İslam dininin Sünni-Hanefi mezhebindendirler. Çeçen ve Dağıstanlılar Sünni-Şafi’dir.
                                    Atatürk’ün yakın silah arkadaşlarının çoğu Kuzey Kafkasya kökenlidir. Rauf Orbay, Refet Bele, Bekir Sami, Yusuf İzzet, Ethem bey ve kardeşleri ve daha bir çokları.

                                    Hiçbir Kafkas halkı kendine Çerkes demez. Kendi dilinde kendine verdiği bir ad vardır. Türkiye’de “Çerkes” kuzey Kafkasya’dan göç etmiş olan halkların tümü için kullanıla gelmiştir. Bunun nedeni Rus işgali sonunda Osmanlı ülkesine göçerek yerleştirilmiş olan halkların çoğunu Çerkeslerin (Adigelerin) oluşturmuş olmasıdır. 1864 büyük Çerkes sürgünü ile 1877-78 kuzey Kafkasya ayaklanmalarından sonra Osmanlı topraklarına göç eden 1 milyon civarında Kafkasyalının yarıdan fazlasını Adigeler oluşturur. Şapsuğ boyu anavatanında kalmamacasına sürülmüşlerdir. Anadolu toprakları üzerinde Adige etnik grubu içinde Şapsuğlar en büyük nüfus yoğunluğunu oluşturur. Şapsuğları Abhazlar (Ahzek-Abadzeh) izler. Bu gün dilleri kaybolmuş Ubıhlar, Kabartaylara yakın sayıda yerleşik durumdadır. Kabartay’lar ise Çerkes boyları içinde en kalabalık topluluğu oluşturmaktadırlar.
                                    Adige Cumhuriyeti başkenti Maykop’tur.
                                   
                                    RUSYA, Rurik tarafından Leningrad’ın güneyindeki İlmen gölü kıyısında Novgorod kentinde 864 yılında kuruldu. (Tarihin ya da talihin cilvesine bakın ki kuruluşundan 1000 yıl sonra 1864’te Kuzey Kafkasya’yı işgal edecek ve Çerkeslerin varlığına ölümcül bir darbe indirecekti.)
                                   

                                    Kafkas-Rus savaşları dönemleri:
1.      Dönem: 968-1230 Svyatislav’dan Altınordu Devletinin kuruluşuna kadar 262 yıl sürdü.
2.      Dönem: 1556-1864 Altınordu Devletinin yıkılışından 1864’te Kafkasya’nın kesin olarak işgaline kadar 308 yıl sürdü.
Bu 2. Dönemde üçe ayrılmaktadır:
a)      Hazırlık savaşları:1556-1762 ; 206 yıl.
b)      Kesin savaşlar     : 1763-1845 ;   82 yıl.
c)      Sonuç savaşları   : 1846-1864 ;  18 yıl.

Toplamda 570 yıl sürmüştür.

                                    Hem insan sayısı hem silah bakımından eşit olmayan güçler arasında yapılan savaşı haklı olan değil, güçlü olan kazandı. Kafkaslıların gücü gitti, savaşta bitti. Ve Elbruz ak başına kara bulutları sarıp gözyaşlarını bıraktı ki hala akmakta.

                                    Soykırım ve sürgün toplumları ve kültürleri yok etmenin yöntemleridir.
                                    Rus’ların amacı Karadeniz kıyılarını Çerkes’lerden arındırmaktır. Bunun yolu da soykırım (Jenosit) ve sürgündür. Öldürülenlerden kalanlarsa 1864 yılında toplu olarak Osmanlı ülkesine sürüldü. Geride kalan az sayıda 85,000 kadar halk bu gün Adıgey Cumhuriyetinin bulunduğu bölgeye sürüldü. Kıyı bölgesinde 15 civarında Şapsığ köyü kaldı. Bunlarında kıyıya 20 km. den fazla yaklaşması yasaklandı.
                                    Sürülen Çerkesleri Osmanlı devleti Rus’larla anlaşarak kendi topraklarına yerleştirmeyi kabul etti. Çerkes’lerin savaş deneyimlerinden yararlanmak için 300,000 Çerkes’i Bulgar ve Sırp’lara karşı Balkanlara yerleştirdi. Anadolu’ya yerleştirilenlerde Samsun, Amasya, Tokat, Sivas, Maraş, Çukurova, Suriye ve Ürdün hattı boyunca Rum, Ermeni ve Kürt’lere karşı denge oluşturmak içindir.
                                    1877-78 Osmanlı-Rus savaşı sonucunda  Osmanlı kaybedince Çerkes’ler Balkanlardan, Anadolu, Suriye ve Ürdün’e sürüldüler.
                                    Marmara bölgesinden de 1923’te Başbakan Rauf Orbay tarafından sürgün edilmişler, sonrada aynı Rauf bey tarafından durdurulmuşlardır.
                                    1967 yılında Suriye-İsrail savaşında, İsrail’in Golan tepelerini işgali sırasında yine sürgün edilmişlerdir.    
                                    Sürgün göçü sırasında ölüm oranı % 50 idi.
                                    Çukurova’ya yerleştirilen 74,000 Çerkes’ten geride 4,000 kişi kaldı. Diğerleri sıtmadan öldü.

                                    Osmanlı imparatorluğu yıkılarak parçalandıktan sonra Kuzey Kafkasya’lı göçmenler henüz yeni kurulmuş 8 genç ülkeye bölündüler: Yugoslavya, Türkiye, Irak, Lübnan, İsrail, Ürdün Mısır... Göçmen nüfusunun % 90’ı kadarı yani en büyük nüfusu Türkiye’dedir. Türkiye Kuzey Kafkasyalılar için gerçek bir ikinci vatan olmuştur. Türkiye nüfusunun yaklaşık % 7 ‘sine yakını Kuzey Kafkasya göçmenlerinin çocukları oluşturmaktadır.
                                   
                                    “Kuzey Kafkasya’da yazın dili geniş anlamda Ekim Sosyalist Devrimiyle başlamıştır. Her toplumun yazın dili, yazı dilinin oluşmasına bağlıdır. Ekim devrimine kadar Çerkeslerde yazın dilini etkileyebilecek kadar bir yazın dili yoktu. Adiğeler ve diğer Çerkes boyları Sosyalist Ekim Devriminden sonra yazın dilini gerçekleştirebilme olanaklarını yakalamışlardır.”

                    Çerkesler; Arap, Latin, Kril temeline dayanan farklı alfabeleri dönem dönem kullandılar. Esas bu güne kadar gelen ve yazı dilini oluşturan, aynı zamanda da yaygın olarak kullanılan alfabe Kril harflerinden oluşan Adiğe Kril Alfabesidir.
                                    Kuzey Kafkas veya Absag-Kerket dillerinin ana kollarından birine Leng adı verilir. Absag-Kerket dilleri Adiğe, Ubıh ve Abhaz lehçeleri olmak üzere üç bölüme ayrılır. Çerkesce, Doğu (Kabardey) ve Batı (Kyah) diye ikiye ayrılır. Adiğe kolu batı gurubunu meydana getirir. Kyah koluna giren lehçeleri de bozkır ve kıyı lehçeleri olmak üzere yine iki bölümde toplanır. Şapsığ, Natuhay, Hatuhay ve Hakuç Çerkeslerin kıyı lehçelerini meydana getirir. Abhaz (Abadzeh) ve Bijeduğ Çerkeslerin bozkır lehçelerini meydana getirir.
                                    Çerkeslerde ünsüzlerin çok fazla olması bu dilin en büyük ses özelliği olarak gösterilebilir. Çerkeslerde bulunan kelimelerin aşağı yukarı hepsinde bir çok gırtlak sesi vardır. kelimelerin ss, dd, ff, gibi çift ünsüz guruplarıyla sık sık karşılaşılır.
                                    Çerkes lehçelerinde 66 adet ünsüz bulunduğu tespit edilmiştir. Ana köklerde birkaç ünlü bulunur.
                                    Günümüzde asıl Çerkesce, Adiğece olarak yazılmakta ve konuşulmaktadır. Ekim Sosyalist Devriminden sonra Adiğece, Çemgury diyalektiği ile geliştirilmiştir. Rusya Federasyonu içerisinde Adiğe Cumhuriyeti Maykop bölgesi, Kuban Havzası Tuapse dolaylarında Çerkesce, Adiğece olarak konuşulmaktadır.
                            Adiğe dilleri, Kuzey Kafkasya dil gurubu içerisinde Hint-Avrupa’nın Kafkas bölümünü oluşturan zengin bir dildir.

                                    Günümüzde Kuzey Kafkasya coğrafyasında üç ayrı özerk bölgede ve Cumhuriyette-ki bunlar, Adiğe Cumhuriyeti, Karaçay-Çerkesk bölgesi, Kabardey-Balkar bölgesinde yaşayan halkların Adiğe lehçe ve şivelerinde yazılan ve sanatsal değerleri olan yazılı ürünlere Adiğe edebiyatı denir. Kuzey Kafkasya’ya yayılan diğer Çerkesler ise kendi edebiyatlarını, kendi bölge ve adlarıyla adlandırırlar. Abhaz edebiyatı, Çeçen edebiyatı gibi. Adiğe edebiyatı yazı dili, Çemgury diyalektini kullanır. Diğer iki ayrı özerk bölgedeki Adiğe edebiyatı ise, Kabardey şivesi ile yazı dilini kullanır. Ancak her üç bölgedeki edebiyatlarda genel olarak Adiğe edebiyatı kapsamı içindedir. Çünkü etnik olarak her üç bölge halkı da Adiğe etnik gurubundan gelmektedir.
                                    Adiğe edebiyatı dili temelinde Bjeduğ, Şapsığ ve Abzah lehçelerinden de yararlanmaktadır.
                                    Kabardey edebiyatı yazı dili ise Kabardey şivesinin iki gurubu olan, Büyük Kabardey ve Baksan şivesine dayanır. Ancak Kabardey şiveleri ve Besleney lehçesinden de ortaklaşa yararlanılır. Bütün bu boylar, genel etnik yapıları içinde Adiğe boylarıdır.
                                    Üç ayrı bölgede iki ayrı şive ve lehçeden gelişen bir edebiyat vardır. Kuzey Kafkasya’daki diğer Çerkeslerin ise, Abhaz – Abaza, Çeçen halklarının edebiyatları, Adiğe edebiyatlarıyla hiçbir ortak dil ve özelliğe sahip değildirler. Ama Çerkesk, Kabardey ve Adiğe halkları ortak ve tarihsel gelenek ve kültür birliği ile Adiğe folklörüne bağlıdırlar. Çerkes ve Kabartay edebiyatı aynı yazı diline, Adiğe edebiyatı ise ayrı yazı diline dayanır. 

                                    İslamiyeti ilk kabul edenler Adiğe hakim sınıfları ve soyluları olmuştur. Yoksul Çerkes halkı ise kendi geleneksel eski inanç dizgelerini sürdürmüşlerdir. Adiğeler arasında köylere mollalar islamlığı sokarken Arapça üzerinde sıkıca dururlar. İlk camiler Bjeduğ ve Şapsığ boylarının köylerine 1870’lerde yapılır. Çok da uzak olmayan bu dönemde İslam dini, yerli hakim sınıflar tarafından yoksul halka kavga ve dövüşle zorla kabul ettirilir. Halk eski dinsel inançlarını inat ve ısrarla (Güneşe taparlığını) sürdürür. Hıristiyan olan Çerkes boyları ise kendi inançlarını sürdürürler. Nathoylar, Şapsığların camilerini yıkmışlar, Şapsığlarda, Nathoyların kiliselerini yıkmışlardır.
                                    Büyük Ekim Devriminden önce, 1907’de Adiğe nüfusu 130,000’di. Adiğe halkından 38’i Rus devlet okullarında okuyordu. Bunların 37’si Pşı ve Vork çocuklarıydı. 1’i ise yoksul köylü çocuğuydu. Diğer çocuklar ise mollaların elinde tarikat eğitimi görüyordu.
                                    Çerkesler bir zamanlar, Kuzey Batıdaki en büyük etnik gruptu, ama geriye kalan nüfusu 1989 yılında 125.000’dir. batı Çerkesleri (Adıgeler) çoğunlukla Adıge otonom bölgesinde veya Karadeniz kıyısında Tuapse civarında yaşarlar. Buna karşılık doğu Çerkesleri, Karaçay-Çerkesya’daki 40.230 Çerkes, Kabartay-Balkarya’da 363.351 Kabartay olarak bölünmüşlerdir. Ubıhların yurtları Soçi civarındaydı. Abhaz’ların yurtları da Sovyet Gürcüstan’ına ilhak edilmiştir. 1989 yılında Abhazya’da 93.267 Abhaz, Karaçay-Çerkesya’da Abhaz’lara yakın akraba 27.475 Abazin (Abaza) yaşamaktaydı.
                                    Kuzey Kafkasya kesinlikle geleneksel Rus bölgesi değildir. Ancak 19.yy. emperyal yayılmasının hala elinde tuttuğu ganimetlerden biridir.
                                    Kuzey Kafkasya Çerkes coğrafyası, Kızıl Ordu ile karşı devrimci Beyaz Ordu arasında kanlı çatışmaların merkezi olur. Bu çetin mücadele sosyalistlerin zaferiyle sonuçlanır. 1920 yılında sosyalist iktidar Adiğe de ve tüm Kuzey Kafkasya’da kurulur. İktidara gelen Adiğe sosyalistleri “ulusların kaderlerini tayin hakkı” ilkesini uygulayınca, Adiğe halkı da özerkliğe kavuşur.
                                    Sosyalist iktidarın kazanımları sonucu Adiğe halkı cumhuriyette, kendi hükümet ve parlamentolarını oluşturur, yasalarını kendileri yapar. Kendi kendilerini yöneten, geleceklerini belirleyen egemen bir halk olarak dillerini; kamu yaşamında, basında, televizyonda, radyo ve okullarında özgürce kullanırlar. Adiğeler arasında ilk defa Adiğe anadilinde gazete, Özerkliğe kavuştuktan sonra “Adiğe maq” (Adiğe sesi), ismiyle 1923’te çıkartılır. Karaçay-Çerkesk özerk bölgesinde  de “Adiğe Pseukve” (Adiğe Yaşantısı) ismindeki gazete 1924’te çıkartılır.
                                    1930 ‘lu yıllara gelindiğinde Adiğeler arasında okuma yazma bilmeyenler yok denecek düzeydeydi. Halk, kültür devrimi gereksinimini sağlamanın çabasındaydı. 1937 yılından itibaren günümüze kadar ise Adiğe Kril alfabesine dayanarak yazın dilini hayata geçirirler.

ABHAZ EDEBİYATI
                                    8. yy. Abhaz kralı Konstantin’e ait olduğu tahmin edilen mühür parçası kazılarda ortaya çıkarılmıştır. Yazının Rum (Bizans) harfleriyle yazılmış olması, Rum alfabesinin Abhazlar tarafından kullanıldığını göstermektedir.
                                    Günümüzde Abhazca yazının benimsenmesi ve gerçek yazılı Abhaz edebiyatının başlangıç tarihi olarak 1865 yılı sanılmaktadır.
                                    Kuzey Kafkasya’da yaşayan Çerkeslerin ilk ataları olan Meot, Sind, Zikh ve boylarından olan Adiğe halklarıyla akraba olan Abhazlarda, görüldüğü gibi yazının bulunması çok daha eskidir.
                                    Abhazlarda diğer Adiğe boyları gibi bir çok alfabe örnekleri kullanırlar. Latin, Kabardey ve Adiğe alfabeleri gibi. 1938 yılında Gürcü harfleri ile alfabeleri yapılır. Bu da benimsenmez. Son olarak 1954 yılında günümüze kadar kullanılan Rus Kril alfabesine geçilir.
                                    Kuzey Kafkas Çerkeslerinin kolektif ürünü olan Nart mitolojilerinin, Abhaz edebiyatının gelişmesinde de önemli rolleri olmuştur.
                                    Bagrat Şinkuba; dünyaca tanınan Türkiye’deki Çerkeslerce pek tanınmayan Abhaz, edebiyatçı ve devlet adamıdır. Dimit Gulya Abhaz aydını ve yazarıdır.



 
                                    Kuzey Kafkasya’nın Adiğe, Abhaz ve tüm Çerkes boyları karakter ve yaşam benzerlikleriyle ortak bağlara sahiptirler. Abazinlerin, Kabardey, Abzekh, Şapsığ, Bjeduğ gibi Adiğelerle aralarında bir yakınlık vardır.