Ne var ki İslam dini çok güçlüdür. Ve
Müslüman olan bir toplumun söylencelerini etkileyecek ve
besleyecek birçok veriye sahiptir. Hem Uzunyayla, hem de Kafkasya’da
derlenen söylencelerde Çerkeslerin İslam dinine tabi olmadıkları
dile getirilmektedir. Nitekim Çerkes söylencelerinde Güney
Arabistan ve İslam dininin erken dönemleriyle ilgili göndermelerin
dinsel bir propaganda olduğu düşünülebilir ve temkinli
yaklaşmakta fayda vardır. Ne var ki Çerkes söylencelerindeki bu
ısrarlı vurgu dinsel bir içerik taşımaktan uzaktır. Daha çok
Khabardey Çerkeslerinde göze çarpan bu veriler dağınık ve parça
parça olsa da üzerinde durulmaya değerdir. Sonuçta Khabardeyler,
söylencelerinde kendilerinin bir Kureyş kabilesi olduklarını
söylemektedirler.
Dışek’ Bedrettin ve Çerkeslerin Dört
Vatanı’na Dair
90’lı yılların başlarında Uzunyayla’da
yapıldığı anlaşılan bir röportajda Mudarey köyünden Dışek
Bedrettin adlı bir kişinin bir dizi mitolojik hikâye ile karışık
bir göç hikâyesi anlattığı görülmektedir.
Dışek’ Bedrettin uzun uzun eski mitolojik
türkü ve hikayeleri anlattıktan sonra Çerkeslerin Arabistan’da
ve Eski Mısır’da yaşadıklarını ve sonra da, daha önce
insanların hiç yaşamadığı ve boş bir ülke olan Kafkasya’yı
keşfettiklerini ve topluca Kafkasya’ya göç ettiklerini
anlatmaktadır.
Dışek Bedrettin konuşmasını “Türkiye,
Çerkeslerin Dördüncü Vatanıdır!” diye bitirmektedir.
Tabiî ki bu anlatılanlar subjektiftir ve
şimdilik tarih biliminin desteklemediği verilerdir. Ta ki
Arabistan’ın antik medeniyetleri ve onların kökenleri tam olarak
anlaşılana kadar.
Aynı durum Eski Mısır için de geçerlidir. Ne
var ki bizim baştan beri üzerinde durduğumuz temel konu
mitolojidir.
Çerkes kültürü üzerine derleme yapıyorsanız,
yaşı 60’ın üstündeki kadın ve erkeklerle oturup
kalkıyorsanız, size anlattıkları şeyleri dikkatle dinleseniz ve
anlattıklarını not edip kaydetseniz iyi olur. Çünkü kimden ne
çıkacağı hiç belli olmuyor. Beklemediğiniz anda bir mısra ya
da bir anekdot aktarıyorlar size. Sonra “tıp” deyip
susuveriyorlar. Siz de elinizdeki bu bir mısra ya da tek bir
anekdotla öylece kalakalıyorsunuz ortalıkta. Bu nedenle, her şeyi
kaydedip sabırla çalışmanız gerek. Bir keresinde ilk mısrasını
bulduğum bir ağıtın ikinci mısrasını beş yıl sonra
bulmuştum. Bazen bulamadığınız şeyler de oluyor. (Kardenguş
Zeramuk, Çerkes söylenceleri üzerine uzmanlaşmış bir isimdir ve
o bu konuda şöyle söyler: “Ben ne zaman bir türkü ya da ağıt
derleyecek olsam, o türkü ya da ağıtı en iyi bilen kişi mutlaka
ölmüştür” demektedir.)
Ama bazen de bu yaşlı adamlar ve kadınlar tek
bir cümle kuruyorlar ve sizin bütün tarih ve zaman algınız alt
üst oluveriyor. Bu tarz cümleleri en çok kuran kişi benim
tanıdığım kadarıyla Sasık Kemal’dir. O’nun “Boşverin
Hititleri-Hattileri, onlar daha dünkü çocuklardır!” sözü
birçok kişide böylesi bir alt üst oluş süreci başlatmıştır.
Yalnız Sasık Kemal böylesi bir cümle kurduğunda altını
dolduruyor mutlaka. Ben Sasık Kemal’le uzun süre konuşma şansı
yakaladığım için kendimi şanslı sayıyorum. Bir keresinde bana
“Çok seveceksin Çerkesçeyi, Çerkesçe konuşacak kimseyi
bulamazsan duvarlarla, masalarla, koltuklarla konuşacaksın. Ben
öyle yapıyorum! Yoksa Çerkesçe sana sırlarını vermez”
demişti! Çerkes Nart mitolojisi ile Eski Mısır mitolojisi
arasındaki paralelliklere ilk kez dikkatimi çeken ve beni uyaran da
Sasık Kemal olmuştur.
Sasık Kemal Uzunyayla’da ana dili Çerkesçe
olan ve Türkçeyi sonradan öğrenen son kuşaklardandır. Ama onun
Çerkes dili ve mitolojisi üzerine olan yaklaşımı bir aktarıcı
olmakla sınırlı değildir. O mitolojiler ve eski medeniyetlere
uzun yıllarını vermiş ve kendi kulvarında belli sonuçlara da
ulaşmış birisidir. Ama Dışek’ Bedrettin öyle değil. Dışek’
Bedrettin tam bir aktarıcı ve nakledicidir. Ve mitoloji
derlemeleriyle ilgileniyorsanız her ikisi de sizin için hayati önem
taşıyor demektir. Dışek’ Bedrettin, Mudarey adlı köydendir.
Sasık Kemal “Mudar” isminin en eski Çerkes kabile isimlerinden
birisi olduğunu söyler ve bu adla da bir de Kureyş kabilesi var
olduğunu hatırlatır “Beni Mudar; Mudar Oğulları”.
Ama isimler birbirisine benzer tabiî ki. Öyle hemen heyecanlanmamak
lazım.
Ne var ki Uzunyayla’da olduğu gibi Çerkesya’da
da erken dönem derlemelerinde, mesela Khabardey Çerkesleri arasında
18 yüzyılda yapılan derleme çalışmalarında hep bu Arabistan’a
atfedilen söylenceler göze çarpmaktadır. Aytek Namitok
“Çerkeslerin Kökeni II” adlı çalışmasında bu derlemelerden
söz eder. Bir Rus aristokrat tarafından Khabardey Çerkesleri
arasında yapılan folklor-derleme çalışmaları esnasında
Khabardey Çerkeslerinin kendilerini Kureyş kabilesi olarak kabul
ettiklerini ancak İslam dininin ilk dönemlerinde bölgedeki
Çerkesler ile başka kabileler arasında yaşanan bir dizi gerginlik
nedeniyle Çerkeslerin bu ülkeyi terk ettiklerini ve Kafkasya’ya
yerleştiklerini söylemektedirler. Namitok bu göç esnasında
Çerkeslerin liderinin adının ise Aubla olduğunu o dönemin
Khabardeylerinin ısrarla aktardığını söyler.
Bu Aubla ismi ilginçtir. Çünkü Beygua Ömer
“İbrahim Peygamber ve Aubla” adlı çalışmasında Kafkasya’dan
erken dönemlerde MÖ 3200’lerde çıkan ve Harran üzerinden Güney
Arabistan’a göç eden Aubla adlı bir kabileden söz eder. Ve
Beygua Ömer’e göre bu Aubla kabilesi Çerkesya’nın
Ubıhlarıdır. Aubla kabilesinin Kafkasya’ya geri dönüşüne ait
doneler ise 18 Yüzyılda derlenen Khabardey söylencelerinde ortaya
çıkmaktadır.
Ama bu konu bakir bir konudur ve erkenden heyecana
kapılmaya gerek yoktur. Güney Arabistan ve Arabistan etnik tarihi
ve medeniyetler tarihi ve mitolojisi ortaya çıkmadan da
karşılaştırmalı bir okuma yapmak mümkün değildir. Namitok
Arabistan ile Kafkasya arasındaki eski ortak kabilelerin adlarını
“Çerkeslerin Kökeni I” adlı kitabında verir.
Şu meçhul Ad ve Semud kavimlerinin tarihinin
ortaya çıkması gerekmektedir. Nitekim Dışek’ Bedrettin Ad
kavminin yıkılışından sonra geriye kalanlardan Wezrec adlı bir
kişinin Arabistan’da Araplar arasında yaşadığı zorlukları
anlatır. Ve işte bu Wezrec Mısır’a ve sonra da Kafkasya’ya
gelir, Kafkasya’yı beğenir ve geriye kalan tüm Çerkesleri
Kafkasya’ya yerleştirir. Bu yönüyle Dışek’ Bedrettin’in
bize aktardığı söylence İslam dininden çok daha erken dönemlere
işaret etmektedir.
İbrahimi dinlerdeki ana karakterlere atfedilen
bazı özelliklerin Çerkes Nart mitolojisinde de karşımıza
çıkması şaşırtıcı değildir. Sonuçta İbrahimi dinler tufan
sonrasının anlatılarıdır ve özünde temel referenaslarını
Tufan öncesi dönemden alırlar. Zaten Kabe de bir dizi yıkımın
ardından ortadan kalkmış ve İbrahim Peygamber tarafından
temelleri bulunarak yeniden inşa edilmiştir. Dolayısıyla Kabe’nin
tarihi ve işlevi anlaşılmadan İbrahimi dinlerin kökenini anlamak
mümkün olmayacaktır (Bununla birlikte İbrahimi dinlerden ilki
olan Yahudiliğin iki temel kaynağının Babil ve Mısır olduğu
açıktır).
İbrahimi gelenekteki birçok ana tema Çerkes
Nart mitolojisinde de varlığını hissettirir gibidir.
Mesela İbrahim peygamber hakkındaki ana
anlatılardaki konular Nart Sosrıko’yu hemen akla getirir. Yine
Musa peygamberin hayat hikayesi de fazlaca Nart Badinoko’nun hayat
hikayesine benzer.
İbrahim Peygamber’e ait Temalar
|
Nart
Sosrıko’ya Ait Temalar
|
İbrahim
Nemrut Tarafından Ateşe Atılır ve Yanmaz
|
Nart
Sosrıko çocukluğundan itibaren akkor halindeki kömür ocağında
uyur ve alevler onu yakmaz
|
İbrahim
Nemrut ile mücadele eder.
|
Nart
Sosrıko Jılahsten İle mücadele eder.
|
Nemrut’u
kafasına giren bir sinek öldürür.
|
Jılahsten’i
kafasına giren bir sinek öldürür
|
Nemrut
İbrahim’in tanrısını öldürmek için bir kule ve özel
silahlar yaptırır.
|
Jılahsten
Sosrıko’yu öldürmek için Nartların demircisi Tlepş’e
özel silahlar yaptırır.
|
İbrahim
Nemrut’un kızına aşık olur.
|
Nart
Sosrıko Jılahsten’in kızına aşık
olur.
|
İbrahimin
gökyüzüne çıkmak için kullandığı Burak adlı bir atı
vardır.
|
Nart
Sosrıko’nun gökyüzüne çıkmak için Thojeyıjj adlı bir
atı vardır.
|
İbrahim
göğe merdiven atıp çıkar ve tanrısıyla konuşur.
|
Nart
Sosrıko göğe merdiven atıp çıkar ve Harama
Uaşha’da 12 Nart tanrısıyla konuşur ve onların elinden
ölümsüzlük şarabını içer.
|
İbrahim
insan kurbanını kaldırır.
|
Nart
Sosrıko yaşlı Nartların öldürülmeleri geleneğini kaldırır.
|
Öte yandan İbrahim bir Keldanidir. Ve “Keldani”
bir halk ya da bir kavim değil bir meslek adıdır. Orta Doğu'da en
eski ve herkese açık olan üniversiteleri açan ve eğitim verenler
Keldanilerdir. Keldanilik eski bir bilgi okuludur. Bazı kaynaklara
göre İbrahimin ana vatanı Hindistan, bazılarına göre ise
Kafkasya’dır.
Yine Nart Badinoko’da taşıdığı birçok
özellikle İbrahimi gelenekteki ana temaları akla getirmektedir.
Mesela hem Musa peygamber, hem de Nart Badinoko doğumlarından önce
kahinlerce doğumları haber verilmiş kişilerdir. Hem Musa, hem de
Nart Badinoko bir beşikle nehre/denize bırakılmış ve onu
bekleyen ölümden kurtarılmıştır.
Yine Nart Badinoko’yı
yetiştiren kadınlar onu büyüyene kadar yer altındaki özel
yerlerde mağara ya da labirentlerde büyütmüşlerdir. Nart
Badinoko ilk defa yeryüzüne çıktığında gündüzleri bile
gökyüzüne baktığında güneşin etrafındaki yıldızları
görebilmektedir.
Musa firavunun sarayındaki evlenme tekliflerini reddetmiştir.
Badinoko’da Nartlar ülkesine döndüğünde kendisine yapılan
evlilik teklifini reddetmiştir….
İbrahimi geleneklerdeki anlatılar ile Çerkes
Nart mitolojisindeki anlatılar daha fazla ortak noktalara da
sahiptir. Mesela hem Kur’an okumayı sevenlere, hem de Çerkes Nart
mitolojisini Çerkesçe olarak okuyabilenlere bir ev ödevi çıkabilir
bu karşılaştırmalardan. Kef Suresindeki Zülkarneyn ile ilgili
ayetleri okuduğunuzda ve sonrasında da Nart Sosrıko’nun Yemınej
ile ilgili teksti okuduğunuzda biri Kur’an’da, diğeri ise
Çerkes Nart mitolojisinde aktarılan aynı iki temayla
karşılaştığınızı fark ediyorsunuz.
Burada şu hatırlatmayı erkenden yapalım;
sanıldığı gibi Zülkarneyn’in Büyük İskender ile hiçbir
alakası yoktur. Zülkarneyn “Çift Boynuzlu” demektir. Mesela
Anadolu’daki Fırtına Tanrısı Teşup ve diğer temel tanrılar
da her zaman kafalarındaki çift boynuzlu taçlarıyla tasvir
edilmişlerdir.
Nart Mitolojisinde Göçler ve Nartların Kafkasya’ya
Yerleşmeleri Üzerine
Dışek’ Bedrettin, Sasık Kemal, Beygua Ömer
ve Namitok Aytek tekrar tekrar okunması ve dinlenmesi gereken şeyler
yazmışlar ya da anlatmışlardır.
Çerkes antik tarihinden bugüne parça parça
gelen bu göç hikayelerinin benzerlerine Nartların tarihçe-i
hayatında da rastlanmaktadır. Mesela, Abhaz Nart mitolojisi açıkça
Nartların Afrika’ya yaptıkları bir seyahati bize aktarır. Gerçi
çevirmenler bunu Nartların Arap ülkesine seyahati diye çevirmişler
ancak bu çeviri doğru değildir.
Yine Çerkes Nart mitolojisinde ana bir tema da
göç temasıdır. Ve bu temayı anlatan tekstler dikkatle
okunduğunda karşınıza bir yol ayrımı çıkmaktadır. Nart
mitolojisindeki “Göç” temasının ana kahramanı Khuyijtsuk
adlı Nart kahramanıdır. Bildiğiniz gibi bu Nart kahramanı
Anadolu’da da tanınır ve bildiğimiz Türkçe adı Keloğlandır.
İlginç değil mi? Ama adına bakıp da Keloğlanı ya da Çerkes
Nart mitolojisindeki adıyla Khuyijtsuk’u hor görmeyin. Öyle
şabalak bir keloğlan değildir o. Üstelikte Yunan mitolojisindeki
çok itibarlı bir karaktere tekabül eder ve ona atfedilen
öğretilerin bir ucu eski Mısır’a kadar gider.
Ezoterizm böyle ilginç
bir şey işte. Hem sırrı saklıyor hem de sakladığı sırrı
sizin gözünüzün önünden ayırmıyor size ezberletiyor ve
böylece de sırrın kaybolmasını engelliyor. Üstelikte bunu
toplumun hafızasına gömerek saklıyor ama siz ezoterizmin
sembollerini bilmediğiniz sürece bu Keloğlan / Khuyijtsuk
masallarının ne anlattığını anlayamıyorsunuz. İşte Pamuk
Prenses ve Yedi Cüceler de uzaktan bir masal gibi görünüyordu.
Ama daha önceki yazılarımızda anlattığımız gibi bu masal
sanılan ezoterik anlatı, Ana Tanrıça Kültünden beslenen ve
kökleri Sümerlere kadar giden bir mitolojik / dini tekstten başka
bir şey değildi. Tam da bizim masal sandığımız Khuyijtsuk /
Keloğlan tekstleri gibi.
İşte bu Khuyijtsuk Çerkes Nart mitolojisindeki
göç temasının asıl kahramanıdır. Anlaşıldığı kadarıyla
Nart Khuyijtsuk ilk kuşak Nartlarla birlikte yaşamıştır.
Nartların Göçü:
Çerkes Nart mitolojisinde Nartların kıtlık ve kuraklık nedeniyle
büyük bir göç yaşadıklarını ve bu göç sayesinde de Nart
Khuyijtsuk ve Nart Gorgonıjj gibi birkaç Nartın önderliğinde çok
büyük ülkeleri ve okyanusları aştıkları ve en sonunda
Karadeniz üzerinden Kafkasya’yı buldukları, burada kıtlık ve
açlığın olmadığını gördükleri ve eski Nart Ülkesine
haberci gönderdiklerini ve bu habercinin liderliğinde tüm
Nartların asıl vatanlarını terk ettiklerini ve Kafkasya’ya
yerleştiklerini görmekteyiz.
Nartlar Kafkasya’ya gelip yerleştiklerinde
burada yaşayan Devler ile karşılaşırlar. Mesela son kuşak
Nartların hayatı bu devlerle savaşarak geçer. Nart Sosrıko’nun
Devlerle mücadeleleri meşhurdur.
Ancak, Nartlar’ın Kafkasya’ya yaptığı bu
yolculuk ve Kafkasya’nın keşfi ilk değildir. Tekstler dikkatli
okunduğunda Nartların bu topyekün göçünden önce bir dalga göç
daha olduğu ve Nartların en eski ülkelerinden (orası her
neresiyse!) bir ufak koloninin daha tüm bu göçlerden önce
Kafkasya’ya göçüp geldikleri görülmektedir.
Göçlerin Nedeni Kıtlık, Kıtlığın
Nedeni İse Nart Sosrıko’dur!
Bu günlerde “Çerkes ve Yunan Mitolojileri
Üzerine Tematik Okumalara Giriş” başlığı altında bir dizi
makaleyiadresinden yayımlıyoruz. Orada Yunanlı mitoloji anlatıcısı
Hesiodos’un eserleri üzerinde duruyoruz. Hesiodos dünyanın
yaratıldığı zamanlardan günümüze kadar “Beş Çağ”
yaşandığını, ilk çağın adının Altın Çağ olduğunu, son
çağın ise Karanlık Çağ adıyla adlandırıldığını
söylemektedir.
Hesiodos’a göre Karanlık Çağ’da açlık,
hastalık, korku ve yalan tüm dünyayı kaplamaktadır. Erdem
yeryüzünden yok olmak üzeredir. Ve Hesiodos’un kendisi de
böylesi kötü bir Çağ’da yaşadığı için mutsuzdur.
Çerkes Nart mitolojisinde bu Karanlık Çağ Nart Sosrıko’nun
doğumuyla başlar. Zaten bu nedenle de ilk kuşak Nartlar onun
doğumunu hiç istememişlerdir. Ancak mukadderat yaşanmış ve Nart
Sosrıko dünyaya gelmiş ve onun doğumuyla da dünyada açlık ve
kıtlıklar ilk kez yaşanmaya başlanmıştır.
İşte bu kötü doğumu yüzyıllar öncesinden
gören ve Nart Ülkesinde açlık ve kıtlık olacağını bilen ilk
kuşak Nartlardan Nart Amış (Hayvan Tanrısı), Nart Mamış
(Bilici Tanrı) ve Nart Thağalec (Bereket Tanrısı) eski Nart
ülkesini terk ederler ve bilinmeyen bir ülkeye yerleşirler.
Burada, yakın yüzyıllarda gelecek olan kıtlıktan korunmak
amacıyla en iyi hayvan nesillerini ve en iyi bitki tohumlarını
yetiştirip depolarlar. Bu üç Nart karakter mitolojiye göre
kardeştir ve anneleri de Çerkes Nart mitolojisindeki ilk ana
karakter (Ana Tanrıça) olan Nart Werserıj’dır.
İşte bu üç kardeşin en eski Nart Ülkesinden
çıkıp kıtlık ve karanlık çağdan korunmak amacıyla
yerleştikleri ülkedir Kafkasya. Peki öyleyse Nartların ilk
yaşadıkları yer-ülke-kıta neresidir? Bunun cevabını bulmak
istiyorsanız siz de Çerkes Nart mitolojisini bir elinize alıp,
diğer elinize de dünya mitolojilerini almak ve karşılıklı
okumalara başlamak zorundasınız. Kolay gelsin.
Kafkasya’ya yerleşen bu üç kardeşin üçü
de çok önemlidir. Ancak içlerinden birisi Yunan mitolojisinde ve
Eski Mısır Mitolojisinde de tanınır. Bu kişi Güneş Tanrısı
Apollon veya Amon olarak bilinen Nart Amış’tır.
Daha önceki yazılarımızda
Nart Aşemez’in Çerkes Gılgamış’ı olduğunu söylemiştik.
Şimdi ise Nart Amış’ın Güneş Tanrısı olduğunu ve Yunanlı
Apollon ve Eski Mısırlı Amon ile
aynı karakter olduğunu iddia ediyoruz. Bu bir iddia olarak
kalmamalı ve temellendirilmelidir. Ancak bu köşede değil.
adresindeki Yunan mitolojisi konulu makaleler bittiğinde muhtemelen
kendimizi ya Eski Mısır, ya da Sümer mitolojileriyle uğraşırken
bulacağız zaten. Orada Nart Amış’ın neden Güneş Tanrısı
olduğunu ve Apollon ve Amon ile aynı karakter olduğunu ileri sürme
nedenimizi açıklayacağız.
Nart Amış-Neter Amon ve Eski Mısır Mitolojisinde Göçlere
Dair
Eski Mısır iki ayrı etnik grup ve dini ekol
tarafından kurulmuş ve sonra tek bir Mısır halini almıştır.
Mane-Mene ya da Menes adlı Firavun iki Mısır’ı birleştirene
kadar da Aşağı ve Yukarı Mısır iki ayrı medeniyet ve din
olarak kalmıştır. Bu Manes ismi oldukça evrensel bir isimdir.
Hint Mitolojisinde Manu, Kelt mitolojisinde Men, Minos medeniyetinde
Zeus’un oğlu Manes, Kırgız mitolojisindeki Manas ve Çerkeslerin
eski dönemlerde kullandığı Man bu ismi hep aklımıza getirir.
(Çerkes dilindeki Man ile ilgili olarak Bkz. Met Çünatıko Yusuf
İzzet, Kafkas Tarihi II, KAF-DAV yayınları.)
Konuyu ilginç kılan ise Eski Mısır’ın
eskiden deniz olmasıdır. Geleneğe göre Eski Mısır’a dışarıdan
gelen Neterler su yolları ve kanallarla denizin suyunu uzaklara
taşımış ve Mısır’ı denizden çıkarmışlardır. Her neyse,
bu Mısır’a iki ayrı zaman diliminde iki ayrı halkın gelip
yerleştiği söylenmektedir. Halklardan birisi Aşağı Mısır’a
yani Nil deltasının ağzına; diğeri ise Yukarı Mısır’a yani
Nil’in kaynağına doğru olan bölgeye yerleşmişlerdir. Bu iki
halkın dinsel inançları ise başka başkadır. Cames Churchward
çalışmalarında her iki halkın da aynı ana kıtadan ancak
binlerce yıl arayla çıkıp Mısır’a yerleştiklerini söyler.
Churchward’a göre bu kabilelerden birisi Mısır’a batıdan,
diğeri ise doğudan gelmişlerdir. Her iki halk da bölgeye deniz
yoluyla gelmişlerdir. Bu nedenle ana yurtlarına izafeten birisinin
kutsal yönü doğu, diğerinin kutsal yönü ise batı olmuştur.
Yukarı Mısır’daki resmi tanrının adı
Amon’dur. Yukarı Mısırlı rahipler başlangıçtan beri aşağı
Mısır halkını da dinlerine katmak için çalışmışlar ve iki
ülkenin rahipleri hep bir mücadele halinde olmuşlardır. Ne var ki
Mısır tek bir Firavun’un emri altında birleştirildiğinde bu
iki din birleştirilmiştir.
Bu iki rahip okulunun ilki Amon Rahipleridirler ve
Güneş Tanrısına tapmaktadırlar. İkinci grup rahipler ise Teslis
inancını taşımaktadırlar ve üçlü bir tanrısal panteonu öne
çıkarmaktadırlar. Bir anlamda tek tanrılı bir dinle, teslis
inancına dayanan çok tanrılı bir inanış söz konusudur.
İlginç olanı ise bu iki ayrı dinsel ekolün de Eski Mısır’a
göçler yoluyla gelmiş olmasıdır.
Konuyu uzatmadan sadede gelirsek... Tıpkı Çerkes
Nart mitolojisinde olduğu gibi Eski Mısır‘da da iki ayrı
zamanda, iki ayrı göç dalgası yaşanmış ve ilkinde Amon,
ikincisinde ise teslis inancı eski Mısır’a gelmiştir. Burada
Güneş Tanrısı Amon’un aslında Çerkes Nart mitolojisindeki
Nart Amış’tan başkası olmadığını tekrarlayalım. İlginç
bir şekilde Çerkeslerin “Nart” adını verdiği bu
Antropomorfiklere Eski Mısırca’da “Neter” denilmektedir.
Siyah Athena adlı kitabın yazarı Eski Yunanca'daki birçok
kelimenin Mısır dilinden alınma olduğunu ve “Natür-Natürel”
kelimesinin asıl kökeninin eski Mısırca’daki “Neter”
kelimesi olduğunu ileri sürmektedir.
Bizim için önemli olan ise Eski Mısır’daki
Neterlerin sayısının 100 adet olmasıdır. Çerkes Nart
mitolojisinde de Nartların sayısı Sosrıko ile birlikte 100
adettir.
Erken Sonuç:
Bize göre Çerkes Nart Mitolojisindeki Nartlar ile Eski Mısır
Mitolojisindeki Neterler aynı karakterlerdir