ATALIK İLE KAN



Adıgelerde Kan xabzesi çok eski yıllardan beri gelmektedir. Yazıldığına göre bu geleneğin geçmişi çok eski. Zaman olarak çok gerilerden geldiği söylenmektedir. Xabze 19. yüzyıla kadar devam etti, en çok uygulayanlarda pşılarla, werkler idi. Pşı çocuğunu Atalık ailesine büyüttürmezse ayıp sayılırdı. Çocuğunu Atalık ailesinde büyütmeyen pşının pek değeri kalmazdı. Bilenlerin, araştırmacıların yazdıklarına göre pşı çocuğunu evinde bırakmazdı. Çocuk dünyaya gelir gelmez; onu güvendiği bir werkıne verir, delikanlı oluncaya kadar o ailede büyüttürürdü (çocuğu büyüten eğiten onun Atalık ailesi olurdu). Çocuk adet ve geleneklere göre eğitilirdi. Genç olduktan sonra babasının evine getirilirdi. Bu şekilde büyütüldüğünü Negume Şora, Han Ceriy ve başka araştırmacılarda doğrulamaktadırlar. Çoğunluğun dediğine göre çocuk Atalık ailesine (verilen çocuğa Kan; büyüten, eğiten aileye de Atalık deniyordu) bebekken, meme emerken de verildiği olurdu.

Dünyaya gelen çocuğu Kan olarak vermeden önce, kendi evinde iki üç yıl büyütüp; konuşup yürümeye başlamasını bekleyenlerde olurdu. Hangi yaşta olursa olsun pşının oğlu oldu mu, o çocuğu Atalık ailesine büyüttürmek zorunda olup, bu vazgeçilmez bir xabze idi. Bu xabze azda olsa werklerle, lxukuellerde de vardı. Atalık ailesine Kaberdeyler Bıf-Быф, kıyı boyu Adıgelerde pur-П1ур derlerdi.

Kan olarak eğittirecekleri çocuğu rastgele vermezlerdi. O şahıs ve ailesi saygılı, xabzeleri derinlemesine bilen, topluma girmesini çıkmasını, oturup kalkmasını bilen (xeha xek zia), görgülü, tecrübeli olması gerekirdi.

Kan’ı büyütmek, eğitmek üzere alan aile büyük bir sorumluluğun altına giriyordu, onun hedefine ulaşamaması söz konusu olamazdı. Başkasının çocuğunu tam anlamıyla xabzelere uygun büyütmek kolay bir iş değildi, o görev rastgele alınmaz ve verilmezdi. Bu görevi alan onun üstesinden gelebilen aklı, becerisi, bilgisi, görgüsü, tecrübesi ve gücüde yerinde olan kimse idi. Çocuğunu Kan olarak veren ailede onun için huzurlu olur hiçbir endişesi olmazdı. Atalık görevi önce kalkanın alacağı, yapabileceği bir iş değildi.

Atalık ailesi aldıkları Kan’a kendi çocuklarından daha çok ihtimam gösterirlerdi, çünkü o emanetti, ona bir zarar gelmemeliydi. Kendi evlatlarına yapmayacaklarını onlara yaparlardı, emek boşa çıkmamalıydı. Beyin; beyinin doğurduğu da olsa adet olduğu üzere Atalık ailesinin büyüttüğü daha iyi eğitilmiş, xabzeleri daha iyi bilen, daha insanlıklı, daha görgülü bir şekilde yetişirdi, buda Kan olarak yetişmenin bir özelliği idi. (xabzem nakh xişıkırt, nakh gulıteyi, nakh uşığayi yiav, nakh şenıfev, nakh ğasayi khurt).

Atalık ailesinin her şeyden önce Kan’a Adıge xabzelerini öğretmesi gerekiyordu. İnsanların içine girdiği zaman (yi namısre yi şenke kaxeşu) terbiyesi ve becerileriyle fark edilebilen, yaşlıya saygı gösteren, yakışanı-yakışmayanı bilen, Adıgelerin şuvey dedikleri gibi atına bindiği zaman mertliği, yiğitliği olan, kılıcını, tüfeğini ustalıklı kullanabilen, tüm zorluklara katlanabilen, korku bilmeyen olarak yetişirdi. Atalık, Kan’ın bu şekilde yetişmesi için hiçbir şeyden, zamanından, mülkünden hiç tasarruf yapmazdı. Atalık Kan ile beraber sık, sık yolculuklar yapar geziler tertiplerdi. Bu gezilerde çevreyi tanır, tecrübeleri artar aynı zamanda, çevrelerden arkadaş ve dostları da olurdu. Bu yolculuklar özellikle eğitim için yapılırdı, içinde her türlü güçlüklerle karşılaşmak şartıyla. Kan’ın aynı zamanda karşılaşabileceği tüm zorlukların, üstesinden korkmadan yılmadan gelebilecek şekilde tecrübe kazanarak yetişmesi gerekiyordu.

Delikanlı oluncaya kadar yediriyor, giydiriyor, yetiştiriyor, eğitiyor tekrar annesine, babasına geri götürüyordu. Atalık Kan’ı evine götürürken onun bineceği atını, kullanacağı silahlarını da verirdi. Oğulları evlerine gelen öz anne ve babasının evinde yedi gün düğün yapılırdı. Oğullarını büyüten, eğiten Atalık’a saygı gösterirler onu ağırlarlardı. Atalık ile Kan’ın anne ve babası ömür boyu akraba olurlar, hiçbir zaman birbirlerini unutmazlardı. Kan ile Atalık baba oğul gibi idi, belki anlamak biraz zor gibi ama onlarda ömür boyu birbirlerini unutmazlardı.

Genelde adet olarak Kan’ın adını onu yetiştiren Atalık ailesi takardı. Kan’a isim olarak ta kendisini yetiştiren Atalık sülalesinin adı da takılırdı. Adıge tarihinde ünlü Abat Besleney ile Vubıh isimlerini bu şekilde almışlardır. İki kardeşten büyüğü Besleney’de büyütülmüştü (Abat Besleney) ismini aldı. Küçük kardeşte Vubıxların Kan’ı olarak yetişmişti onun için adı Vubıh oldu.

O zamanlarda komşu devletlerden çocuklarını Adıge xabzelerine göre yetiştirmek için Adıgelere Kan olarak verip eğittirenler de olurdu.

Kan Atalıkların yanında kaldığı sürece öz anne ve babasının arkasından gitmesi adet değil, evlerine de getirip görmeleri ayıp sayarlardı. Babayla oğul görüşmeden kan delikanlı olur, ondan sonra ancak görüşebilirlerdi.

Bu konuda Han Ceriy şöyle yazıyor: On sekizinci yüzyılın sonlarında Bjeduğ werklerle, Şapsığ Lıxukueller kendilerini Bziyıkue zave dedikleri bir savaşın içinde bulurlar. Bu savaşta her iki taraftan epeyce kan dökülür. Savaşın içinde genç bir delikanlı Bjeduğ beyinin dikkatini çeker. Pışı delikanlının savaşçılığının, maharetlerinin yaşına göre çok iyi olduğunu görüyor ve hayret ediyordu. Delikanlı savaşırken kurtulamayacak bir şekilde yaralanır, ölmek üzeredir. Savaşa ara verilince pışı delikanlıyı sorar ve: “beni yanına götürün de gösterin” der. Delikanlının canı çıkmadan pşıyı yanına götürüp gösterirler. “kimlerden? ”- diyerek sorar. Diğerleri de “oğlun” diye cevap verirler. Pşının oğlu meşhur bir werkın yanında Kan idi, Atalık ailesinin yanında kalması gereken süre henüz dolmadığı için kendi ailesinin yanına törenle getirilmemişti. Delikanlı o karşılaşma anında yukarı bakar ve canı çıkar. Pşının gözünden bir damla yaş akmaz. Kendi evlerine getirilmeden oğlunun yüzüne bakmasını ayıp sayarak delikanlının cesedinin yanından ayrılır…