"Kavram, kapsam ve ilkeler
Türkçe’de
“gelenek” kavramı genellikle “gelenek ve görenek”, “örf, adet”,
“an’âne”, “töre”, “görgü kuralları” gibi deyimlerle ifade edilir. Ahlak
kurallarıyla birlikte bütün bu deyimlerle ifade edilen kavramlar,
toplumu düzenleyen geleneksel kurallar kapsamında değerlendirilebilir.
“Din kuralları” ile “Hukuk kuralları” da toplumu düzenleyen diğer iki
temel kural grubudur.
Geleneksel kurallar içinde yer alan kurallar nispeten farklı olmakla birlikte bu farklar çok belirgin ve kesin değildir.
Görgü
kuralları : İnsan ilişkilerinde uyulması hoş olan nezaket ve saygı
kurallarıdır. Bu kurallara uyanlar nazik veya kibar insan olarak takdir
edilirken uymayanlar ise “kaba” ya da, argo deyişle, “kıro” gibi olumsuz
nitelemelerle dışlanırlar.
Görenek : Daha çok
iş ve meslek yaşamında bir şeyi eskiden beri görüldüğü şekilde yapma
alışkanlığıdır. Uyulması uyan kişiye bir takım kolaylıklar sağlarken,
teknoloji gelişimi açısından da geciktirici , olumsuz rol oynayabilir.
Gelenek
: Daha çok sözlü kültür alanında olup, uzun süreden beri kuşaktan
kuşağa aktarılan mitolojik ve tarihsel olaylar, öyküler öğretiler
toplumsal alışkanlık ve yapış-ediş-lerdir. Aynı geleneksel değerleri
paylaşan insanlar aynı şeylerden aynı biçimde haz alırlar ve kendilerini
birbirleriyle daha yakın hissederler. Bunlara an’âne de denir.
Adet:
Toplumda aynı şekilde yapılagelen davranışlar, uyulması gereken
davranış kuralları olup, öncekilere göre daha etkilidir. Adetlere
uymayanlar ayıplama, kınama gibi geleneksel yaptırımlarla
karşılaşabilirler.
Adet ile Töre aşağı yukarı aynı değerdedir. Töre bir toplumda benimsenmiş toplumsal alışkanlık ve uygulamalar bütünü demektir.
Her
ne kadar genellikle örf-adet biçiminde söyleniyor olsa da örf kavramı,
adetten daha önemli kurallar içermekte olup, yaptırımlarda daha
etkilidir. Hatta örf kuralları yerine göre hukuk kurallarına
dönüşebilir, veya kaynaklık edebilir veya hukukun referans kabul ettiği
somut bir dayanak oluşturabilir.
Ahlak
kuralları ise iyi veya kötü biçiminde değerlendirilebilen insan
davranışlarına ilişkin olup, manevi boyutu da olan, toplumun daha önemli
saydığı davranış kural ve kalıplarını ifade eder.
Sosyoloji
bilimi bu kavramlar arasında daha belirgin sınırlar buluyorsa da
sosyolog olmayanlar için sınırlar o kadar belirgin değildir.
Din kuralları genel olarak Tanrısal kökenli ve inanç temeline dayanması ile ayrılır.
Hukuk
kuralları ise yetkili yasa koyucu otoriteler tarafından oluşturulan
aynı yolla değiştirilebilen veya yürürlükten kaldırılabilen pozitif
kurallardır.
Çerkes kültürü içinde “geleneklerimiz” denildiği vakit (din kuralları dışında)bütün bu kurallar ve kavramlar ifade edilmiş olur.
Esasen
hepsinin amacı insanı ve toplumu daha iyiye daha güzele götürmek, birey
ve toplumun huzur ve güvenini sağlayacak mutlu bir dünya ve yaşam
kurmak ve bunu korumaktır.
Adıge gelenekleri, geniş kapsamlıdır
Görgü
kurallarından hukuk kurallarına kadar bütün toplumsal davranış
kurallarını içerir. Neredeyse İslam dini gibi, doğum öncesinden ölüm
sonrasına kadar insan yaşamının ve toplum ilişkilerinin her evresini
kapsar.
Toplumsal yaşam pratiği içinde
doğa-insan, insan toplum ilişkileri çerçevesinde kendiliğinden oluşan,
tam anlamıyla “geleneksel” boyutu ve kesimi olduğu için, doğrudan
demokrasi ilkeleri çerçevesinde bilinçli, istençli çabalarla oluşturulan
doğal hukuk kuralları denilebilecek boyutu ve kısmı da vardır. Bu
anlamda gelenek daha doğru ve özgün deyişle “Xabze ” , “Xase*” nin
aldığı veya yasama organının kabul ettiği kanun anlamına gelir.
*Bu kelimedeki “x” harfi “ks” değil, Adıgecede ki ince “k” ve “h” seslerinin karışımı olan özel bir sesi ifade eder.
Evet, Xase’nin aldığı karar Xabze’dir.
Xase toplumun en yetkili ve biricik yasama organıdır.
Bir
toplum kesiminde (örneğin bir yerleşim merkezinde, köyde) geneli
ilgilendiren bir konuda bağlayıcı bir karar almak gerektiği takdirde,
toplumun ileri gelenleri tarafından Xase için toplantı çağrısı yapılır.
Buradaki “ileri gelenler” daha önceden seçilmiş, görevlendirilmiş
yöneticiler olabileceği gibi, böyle yöneticiler yoksa toplumun
yaşlılarından, bilgelerinden bir grup, o da yoksa soruna vakıf olan,
toplumun nispeten saygı duyup ciddiye alacağı duyarlı bir grup da
olabilir. Ancak yine de toplantının yöneticiliğini yaşlı ve bilge
kişilerin yapması esastır, daha önemli ve etkili sonuçlar doğurur.
Köy bazında Xase toplantısını el alalım.
Girişimci
grup, toplantının konusunu, uygun yer ve zamanını belirleyip tüm
köylüye duyurur. Her ailenin büyüğü, ailenin diğer ileri gelenleriyle,
katkıda bulunabileceğini düşündüğü bireyleriyle görüşüp görüşlerini
belirler, netleştirir. Xase’ye doğrudan kendisi katılır veya güvendiği
birini gönderir.
Böylece aile temsilcilerinden
oluşan kurultay açılır. Toplantıyı yönetmek üzere en az üç kişilik bir
kurul seçilir. ( Thamate/Thamade : Başkan, Thamate guadze/Thamade
Khuedze: Başkan yardımcısı, Pşeriha/ Pşşaf’e: yaver, ulak) Başkan
toplantıyı yönetir. Herkese söz verilir. Genel eğilime göre farklı görüş
ileri sürenler ikna edilmeye çalışır. Tam ikna olmayanlar bile
nezaketen çoğunluğun görüşüne katılır ve kararlar oybirliğiyle alınır.
Alınan kararlar delegeler tarafından aileye, aile bireylerine tebliğ
edilir. Artık kararlara uymak zorunludur. Bu zorunluluğun temel nedeni
saygı, özsaygı ve sözünde durma ilkesine dayanan disiplin anlayışıdır.
Toplantıya katılan ve kendisine söz hakkı verilen kişi, kendi iradesi
ile o kararın oluşmasına katıldığına göre ; bundan sonra öyle yapacağına
söz vermiş olmaktadır. İyi bir çerkes sözünde durmalıdır,öyleyse bu
karara uymaması sözünde durmamak anlamına gelecektir. Sözünde durmamak
ise onur kırıcı, aşağılık bir davranıştır. Kişinin kendisine saygı
duymaması anlamına gelir.
Alınan karar, kişinin kendi görüşüne aykırı bile olsa, çoğunluğun aldığı karara uymak, topluma saygının gereğidir.
Köy
bazındaki bu Xase uygulaması, bölge ve ülke düzeyinde de aynıdır.
Yalnızca bölge Xasesinde aile temsilcileri değil köy temsilcileri, ülke
düzeyinde de bölge temsilcileri görev yapar. Bu görevler ilke/kural
olarak onursal görevlerdir.
Adıge Xabze thamate/Thamade odaklıdır
Denilebilir ki Adıge Xabze Thamate/Thamade çevresinde örülmüştür.
Thamate : Thame yate : Tanrılara veren ( sunakta yiyecekler sunan) demektir.
Thamade: Thaxem yade : Tanrıların (huzura ) kabul ettiği kimse demektir.
Tanrıların
huzuruna çıkmak onlara yiyecekler, kurbanlar sunmak sıradan insanların
değil ancak seçkin kişilerin işidir. Dolayısıyla Thamate/Thamade
toplumun en bilge, yetenekli, becerikli, ehliyetli, seçkin kişilerine
verilen bir onursal ünvandır.
Thamade, belirli
toplum kesimine özgü bir görev, yada nitelik değildir. İslam’daki
imamlık statüsüne benzer. Herkes, kendisinden daha ehliyetli birinin
bulunmadığı bir toplumda, ortamda, imamlık yapabilir. Thamadelik de
öyledir. Herkes kendisinin herhangi bir zamanda, herhangi bir zamanda
bir şekilde Thamate olabileceğini hesaba katarak buna hazırlanmak
zorundadır. Her aile de çocuğunu buna hazırlar ona göre yetiştirir.
Adıge
toplumu, örgütlü bir toplumdur. Xabze’ye göre iki kişi birlikte bir iş
yapacak olsa, biri Thamate, diğeri yardımcısı (Khuedze/Guadze)dir. Her
iş olabildiğince grup halinde yapılmaya çalışılır. Her ailenin,
mahallenin, köyün, bölgenin ve ülkenin bir Thamade’si vardır. Ayrıca
yapılacak işlere ve toplum kesimlerine göre grup Thamade’si (Gup
Thamade) de olur. Düğün Thamade’si, Gençlerin Thamade’si, Genç kızların
Thamade’si v.b gibi)
Thamade, bu görevi yerine
getirdiği sürece sorumlu O’dur ve O mutlak otoritedir. Ama bu otoritenin
kaynağı da toplumsal, yani demokratik ve Xase’de olduğu gibi saygı,
özsaygı ve disiplindir. Zira Thamade, bu görevi yürüttüğü sürece
kararlarını Xabze gereği ve Xabzeye göre davranarak oluşturur.
Kararlarını mümkünse toplumun tümüne veya değişik kesimlerine, küçük
grup Thamadeleri’ne, en azından , varsa Nexhıjj Thamade’ye, hiç değilse
yardımcısına danışarak alır. Nispeten demokratik olarak alınan
kararların uygulanmasında merkeziyetçilik esastır. Bu anlamda Thamade
otoritedir. Genel olarak ona mutlak itaat esastır.
Thamade,
toplumun yapılacak işe göre en bilgili, birikimli ve dirayetli
kişisidir. Bu kişi genellikle toplumun en yaşlılarından biri olur. Çünkü
dirayetli olmak, öncelikle bilgi birikimi gerektirir. Geleneksel
toplumda bilginin yegane kaynağı tecrübedir. Çok yaşayıp çok görmüş
olan, çok bilgi sahibi olduğundan daha dirayetli olma şansına da
sahiptir. Dolayısıyla Thamade olmaya daha layıktır. Amacı bir kez daha
vurgulayalım ki ; genellikle yaşlının Thamade olmasının temel nedeni
bilgili ve dirayetli olmasıdır. Thamade olmak için yaşlı olmak değil,
bilgili, becerikli ve dirayetli olmak esastır. “Savaşta kılıcı, barışta
dili ile önde olan başımızdır” sözü, Adıge kültüründeki demokrasi ve
Thamade anlayışının özlü bir anlatımıdır.
Thamadelik,
yalnızca bir saygınlık statüsü değil aynı zamanda bir görevdir, bir
sorumluluk ve yükümlülük ifade eder. Dolayısıyla Thamadelik bir
külfettir de. Bu nedenledir ki; hem bu külfetten esirgenerek korunması,
hem de Thamade’nin saygınlığından yararlandırılmak üzere, bir bakıma
eylemsi, Thamade denilebilecek bir Nexhıjj Thamade (Yaşlı Thamade)
statüsü vardır. Thamade kim olursa olsun, yaşlı Thamade daha saygın
yerde, Thamade’nin sağında ve doğal danışmanlık konumunda bulunur.
Adıge
toplumunda bilgisi, birikimi, yeteneği, dirayeti ne olursa olsun her
yaşlı daima saygıdeğerdir ve saygı görür. Yaşlıya kayıtsız, şartsız
saygı esastır. Ama itaat yaşlıya değil, Thamade’ye, yani fiilen toplumu
yöneten, sorumluluk taşıyan kimseye yapılır.
Adıge Xabze, geniş ve etkili bir otokontrol mekanizması ile denetlenir.
Klasik
Adıge toplumunda, toplumun en uç kesimlerine kadar uzanan etkili ve
geniş bir sanal devlet örgütlenmesi var gibidir. Zira herkes her koşulda
kendisi ve toplum karşısında, Xabze kurallarına uymakla ve uyulmasını
sağlamakla yükümlüdür. Bu kavramdaki temel ilke şudur: “Pfeşuaşer
ğetsaç’e, selheç’ı P’ow şüaşem Wyimıç’!/ Pxuefaşşer ğezaş’e solheç’ır
jip’ew şşapxhem wyimıç’! : Sen sana layık olanı yerine getir!Gücüm
yetiyor diye sınırı / haddi aşma!”
Buna göre
her Çerkes, her yerde daima kendisinin, ailesinin, toplumunun
kendisinden beklediği, bekleyeceği, hiç değilse onaylayabileceği biçimde
davranmalı, başka türlü davranmaya gücü, fırsatı ve olanağı var olsa
bile başka türlü davranmamalıdır. Bu Adıge Xabze’nin en büyük
güvencelerinden biridir.
Bu etkili ve yaygın
oto kontrol mekanizmasının, başka deyişle, Adıge yaşamının ve
anlayışının temel dayanağı ve kaynağı olan bir başka ilke de şöyle ifade
edilebilir. “Zıfeşuaşem feşüaşer feğeşüaş! Zıfemışüaşem pfemışüaşe
khızfyemığeşüaş! Zıxueffaşşem xuefaşşer xueğefaşşe, Zıxuemıfaşşem
pxuemıfaşşer khızxuyemığefaşşe! : Layık olana layık olanı layık gör!
Layık/ haddi olmayanın sana, layık olmadığını layık görmesine
izin/fırsat verme!”
Bunun en önemli anlamı;
toplumda herkese karşı ölçülü, saygılı, adalet ve hakkaniyet ilkelerine
uygun davranmak, herkesten de aynı şekilde bir davranış beklemektir.
Adıge Xabze geniş bir aile ve akrabalık ilişkisini öngörür.
Denilebilir
ki; insan, çevre ile zamanın ürünüdür. Yaratılış/oluş ilke ve
kurallarını/doğa yasalarını Tanrı koymuş/kurmuştur. Ancak bu kurallar
gereğince yaratılış veya oluşa, insanın da katılması Tanrı iradesinin
gereği olup, bu; insanın sorumluluğunun da kaynağıdır. Bir bebeğin,
şöyle veya böyle, şu veya bu yetenekte olmasında anne ve babasının, yedi
kuşak boyu dede ve ninelerinin, onların aldığı gıdaların, yaşadıkları
ortamların, bedensel, ruhsal/psişik yapılarının dahi etkisi/katkısı
vardır.
Bu anlamda her Adıge bireyi, Adıge
anlayışının, Adıge yaşam biçiminin, Adıge Xabze’nin, anayurt Kafkasya
doğal çevresinin ve bu doğal çevrede doğup, oluşmuş Adıge toplumsal
çevresinin ve tarihsel yaşam deneyim , birikimlerinin (yani zamanın)
ortak ürünü ve bileşkesidir. Bu yüzdendir ki; özgündür, özeldir, daha
güzeldir. Ve başka yerde yaşatılması, korunması, kendi iç dinamiği ve
anlayışı içinde geliştirilmesi hiç kolay değildir, hatta olanaksızdır.
Evet,
insan ve değerleri çevre ile zamanın ürününün bileşkesidir. İnsanın en
önemli ürünü ise sözdür. Her söz bir öz taşır, bir yaşam deneyiminin
ifadesidir.
İnsanın başka insanlara karşı bulduğu ilk sözler belki selamlaşmaya ilişkin sözlerdir.
Adıge
kültüründe eylemden soyut bir selamlaşma söylemi yoktur. Bütün
selamlaşma söylemleri bir eyleme bağlıdır. Bu selamlaşma söylemlerine
burada giremiyorum. Ancak bu söylemlerin hemen hepsinden sonra söylenen
“yeblağ/yeblağe!” veya “Gyeblağ/geblağe!” söylemi üzerinde duracağız.
Adıgece’de
“blı” yedi demektir ve en ilginç eklerden biridir. Sanki biraz kutsal
gibidir. Adıgeler’in, haftanın yedi günü olduğunu öteden bildikleri
anlaşılıyor.
Pazartesi: blıge/blışha: ”yedinin
başı” demektir. Gökteki takım yıldızı “jöğue zeşibl / veğue zeşibl:
yedi yıldız kardeştir. Yedi gün, yedi yıl, yedi kuşak Adıge kültüründe
önemlidir.
Selamlaşma sözlerinden sonra
söylemler gelen “yeblağe/gyeblağe” söylemi “yaklaş”, “yakınlaş”, “akraba
ol”, “akraba arasına katıl”, “yedi kuşak arasına gir” anlamlarına
gelir. “L’ewıjjır bjjiblç’e mawe:soy/gen yedi kuşak öteye sıçrar deyişi
hem tıbbi/genetik bir yaşam pratiğine, bilimsel ve teknolojik bir
düzeyde işaret eder, hem de Adıgeler’deki geniş akrabalık anlayışını
belirtir. Adıgeler’de aynı soydan gelen yedi kuşak, akraba sayılır ve bu
akrabalar arasında evlenme olmaz. Bu anlayışın tam olarak geçerli ve
egemen olduğu dönemlerde Adıgeler’de doğuştan, zeka engelli veya özürlü
insanların görülmediği, yabancı gözlemcilerin tespitlerindendir.
İşte
“ Yeblağe” bu yedi kuşak arasına katıl anlamına gelir ki Adıgeler’de
bir aileye hamil olan kimse ile o aile arasında, akrabalık düzeyinde bir
saygı ve bağlılık oluşur.
Blağe : yakın akraba hısım demektir.
“Blaner
gızşalhfiğem yek’uel’ejı / blaner şşalhxuam yok’uel’ej: yiğit olan
doğduğu yere döner” anlamına geldiği gibi “hiç değilse yedincisi doğum
yerine döner anlamına da gelir.”
Kısacası,
Adıge Xabze’de yedi kuşağı kapsayan geniş bir akrabalık anlayışı
esastır. Bu da sağlıklı ve güçlü bir toplum oluşumu ve düzeni açısından
büyük önem taşır.
Adıge Xabze’ye göre toplumda herkes özgürdür. Gençler daha da özgürdür.
Denilebilir
ki; Adıge yaşamının temeli bireysel özgürlük ve buna karşılık bireysel
sorumluluktur. Toplum özgüveni tam, kişilikli özgür bireylere dayanır ve
böyle bireyler yetiştirmeyi hedefler. Adıge toplumunda, feodal dönemde
kölelere bile dahili ölçüler içinde Hak ve özgürlükler tanınmıştır.
Başka bazı toplumlarda görüldüğü gibi, Adıge toplumunda kölelerin mal
yerine konulduğu, eza ve cefa edildiği (belki bazı çok özel istisnalar
dışında) görülmemiştir.
Adıge toplumunda her
birey, oluşumuna aileler bazında özgürce katıldığı düzenleyici toplumsal
kurallara Xabze’ye veya Adıgağe’ye (Çerkeslik ilke ve kurallarına,
değerlerine, anlayışına) veya Ts’ıfığe’ye (insanlık değerlerine) uygun
davranma sorumluluğu dışında tam anlamıyla özgürdür. Bu kurallar
evlenmemiş gençlere daha büyük ve geniş bir özgürlük tanır. Ancak gencin
de bu geniş özgürlüğü hak edecek biçimde Xabze kurallarını öğrenmesi,
ona uygun davranmayı becermesi, o şekilde yetişmesi/yetiştirilmesi
esastır. “Wıç’eleme wıdyel, wıdyeleme wetxhe/wış’elexu wodyele,
wıdyelexu wotxhe: Gençsin/genç olduğun sürece delisin, deliysen/deli
olduğun sürece mutlusun” deyişi gençlere gösterilen hoşgörünün tanınan
geniş özgürlüğün mizahi bir anlatımıdır.
İnsan
evlendikten sonra ise artık sorumluluğu armış, doğal olarak özgürlük
oranı daralmıştır. Kabul ve itiraf etmek gerekir ki; burada kadının
özgürlüğü kocasına göre daha dardır. Örneğin evli erkek evlilik
öncesinde olduğu gibi düğünlere katılarak gönlünce oynayıp eğlenebildiği
halde, evli kadın düğünlerde ancak pasif bir seyirci olarak yer alır.
Evli erkek dilediği her yere gidip dilediği herkesle dilediğince görüşüp
ilişki kurabilirken, evli kadının özgürlük alanı kendi ailesi ve yakın
akrabaları, kocasının ailesi ve yakın akrabaları ve yakın arkadaşlarıyla
sınırlı gibidir. Kocasının, büyüklerinin bilgisi ve izni dışında bu
sınırı aşamaz. Bu anlayış da toplumda ailenin taşıdığı büyük önem ve
değerden kaynaklanır. Aile toplumun temel yapı taşıdır. Aile oluşturan
bireylerin bu yapı taşını koruyup, güçlendirme, örnek olma
sorumlulukları da vardır. Yeni evlenen delikanlı da zaman içinde bu
ölçülere uymak zorundadır, bu ölçülere uyduğu ölçüde ailesini ve
toplumunu temsil yeteneği kazanır, saygınlık ve itibarı artar.
Adıge Xabze katı , dogmatik kurallar bütünü olmayıp, kendi mantalitesi içinde esnek, devingen ve değişkendir.
Her
Çerkes, bulunduğu yer, zaman ve konuma göre davranır. Bu duruma uygun
bir Xabze kuralı yoksa veya bilmiyor olsa bile, o, kendisinin ve
toplumun kendisinden bekleyebileceği biçimde davranırsa Xabze’ye uygun
davranmış olur.
Nitekim “Yek’ur Xabzeşş: uygun
olan töredir” ve “Mıxhume zerexhow ş’ı!: olmuyorsa olduğu gibi yap/nasıl
oluyorsa öyle yap!” deyişleri bunu ifade eder. Bu ikinci söylemin bir
başka anlamı da şudur: “Giriştiğin bir işi, baştan kararlaştırdığın gibi
gerçekleşemeyecek olsa bile, vazgeçme, bir başka biçimde; o işi
gerçekleştir, sonuca ulaştır.
Adıge Xabze, esas
olarak feodal dönemde ve sınıfsal temelli olarak oluşturulmuş olsa da
bireysel başarı ve üstünlük temelinde biçimlenir.
Adıge
Xabze, aslında, feodal öncesi dönemden, belki en eski, ilkel dönemden
bu yana oluşan yaşam deneyimi, birikimleriyle oluşmuş olmakla birlikte,
feodal dönemin derin izlerini ve damgasını taşır, hatta Adıge Xabze’ye
“Werkh Xabze”: soylu töresi de denilir.
Ancak
Adıge feodal/sınıfsal yapısı, başka bazı toplumlarda olduğu gibi
doğuştan ve aşılmaz sınırlarla çevrili bir kast yapısı taşımaz.
Yukarıdan aşağıya doğru Pşı: prens, “l’ekhuel’eşkhşövalye, Werkh: soylu
sanları, liyakat ölçüsüne göre Xase tarafından demokratik usullerde oy
birliğiyle verilir ve geri alınır. Yukarıda değinildiği gibi, savaşta
kılıcı, barışta dili ile önde olan başımızdır.” ilkesi esastır. Daha çok
Batı Adıgelerinde egemen olan wıl’ime wıl’akhu: erkeksen/yiğitsen
soysun/soylusun/sülalesin/ailesin deyişi bu ilkenin daha açık bir başka
anlatımıdır.
Adıge Xabze’nin erkek egemen bir
toplumsal yapının damgasını taşıdığı inkar edilemez. Bununla birlikte,
Adıge töresinde kadının çok özel, çok saygın bir yeri ve konumu vardır.
Çerkes toplumunda, erkek egemen görüntüye rağmen, asıl egemenlik
kadındadır. Özellikle bilge Adıge kadını, bilge kadınlar piri Setenay
Guaşe örneğini izleyerek, erkeğin egemen görüntüsünü bozmadan, onu
yönetir ve yönlendirir.
Zorunluluk olmadıkça
kadın evi dışında çalıştırılmaz. Çalışıp kazanmak erkeğin, kazanılan
şeyi evde değerlendirmek, kullanmak, kadının işidir. Evde, avluda,
bahçede kadın egemendir.
Toplumsal yaşamda en
saygın yer ve statü öncelikle kadına, sonra konuğa, sonra yaşlıya, sonra
Thamade’ye ve sonra da toplumsal statü önceliklerine göre diğerlerine
aittir. Kadın, kim olursa olsun, ilke olarak erkeğin sağında, daha
saygın konumda yer alır. Yalnızca o erkeğin kendi karısı, bu özel
ilişkiyi belirtmek üzere solunda yer alır.
Adıge Xabze korunmalı mı?
Adıge
Xabze elbette korunmaya çalışılmalıdır ama tümüyle korunması elbette
düşünülemez. Çağa, yaşam koşullarına uygun düşmeyen, gelişmeyi,
ilerlemeyi engelleyen ve zorlaştıran kalıplar elbette ayıklanmalı ve
terk edilmelidir. Atın toplumsal yaşamdan çekildiği bu dönemde ata bağlı
kuralların, davranış kalıplarının korunması hem anlamsız hem
olanaksızdır. Aynı şekilde, feodal sınıflara bağlı kurallar ancak sosyal
statüye uygulanarak korunabilir.
Çocuk
eğitimine ilişkin P’ur veya Khan uygulaması aynı biçimde uygulanamaz ama
tatil dönemlerine uyarlanarak sürdürülmesi düşünülebilir.
Bilindiği
gibi ailede çocuğun eğitimi, babadan çok dede-nine, amca-dayı vb.
büyüklere, aileye aittir. Çocuk, bu geniş aile ortamında eğitilir ancak
bu tür genel ve doğal eğitim de yeterli olmadığından, çoğu zaman aileler
annesine bağımlılıktan kurtulan çocuklarını eğitilmek üzere,
güvendikleri başka bir aileye gönderirler. 10-12 yaşlarına kadar özel
bir özenle yetiştirilen ve eğitilen çocuk, o ailenin P’uru yani Khan’ı
olur. 10-12 yaşında özel hediyelerle ve törenlerle çocuk kendi ailesine
götürülür, teslim edilir. Bu ilişki nedeniyle iki aile akraba haline
gelir.
Bu uygulamanın, aynen korunamayacağı
açıktır. Ancak bu uygulama, tatil dönemlerinde, bir bakıma staj
mahiyetinde olmak üzere, çocuğun bir iki hafta/ay süreyle, başka bir
aileye, tercihen de anayurt Kafkasya’ya gönderilmek suretiyle günümüze
uygulanabilir ve taşınabilir.
Adıge Xabze gerçekten korunabilir mi?
Başta
da belirtildiği gibi insan, çevre ve tarihin ortak ürünü/bileşkesi
olduğuna göre Adıge Xabze’nin gerçek yapısıyla kendi mentalitesi
doğrultusunda, kendi iç dinamiği ile geliştirilerek sürdürülmesi ancak o
kuralların oluşup doğduğu çevrede yani anayurt Kafkasya’da mümkün
olabilir. Başka deyişle Kafkasya’da oluşup biçimlenen değerlerin başka
yerlerde aynen korunması ve yaşatılması hiç de kolay değildir, hatta
olanaksızdır.
Buna rağmen, Adıge törelerini
öğrenmek, çağdaş yaşam koşullarına uygulayarak yaşamaya ve yaşatmaya
çalışmak, her Adıge için ve onların örgütlü oldukları yegane sivil
toplum kuruluşları olan kültür dernekleri için en önemli doğal ulusal
görevlerden biri olarak değerlendirilmelidir.
|