NART DESTANI -1

 


ÖNSÖZ
Ulusların, uzun geçmişlerini, yaşayış biçimlerini ve nelerle uğraştıklarını, geleneklerini, neler düşündüklerini, olayları yorumlama tarzlarını, amaçlarını ve dünya görüşlerini sergileyen ilginç söylenceleri vardır.
Bu söylenceler, yazılı birer tarihsel belge değerinde olmasalar da Karl Marks’ın dediği gibi, gerçekçi yanlar taşımaları ile ulusların geçmişlerinin aydınlatılmasında birer "ayna" görevi de görürler. Bu tür söylentilerden Adıg’elerde en çok bulunmakta olanlara "Nartlar" adı verilir. Nartlar, Kırgızların "Manas", Kalmıkların "Cangar" ve Ermenilerin "David Sasun" destanları gibi dünya kültürünün zenginleşmesinde büyük bir yer tutmaktadırlar.

Nartlara ilişkin şarkı (орэд-uered) ve öyküler (хъишъэ-xhice) yeterince derlenip yayınlanabilecek olursa, yazılı bir tarih bırakmamış olan Adıg’e halkının tarihinin aydınlanmasında büyük bir görev yerine getirilmiş olacaktır.

Adıg’e destanının bütün tekstlerinin derlenip toplandığını, halk arasındaki varlığını, genişliğini ve zenginliğini gösterecek ve tam bir bilgi sunacak bir yayının ortaya konduğunu söyleme iddiasında değiliz. Bu nedenle uzun yıllar boyunca derlenebilmiş olan Nart şarkı ve öykülerini yedi ciltte toplanmak üzere yayınlamayı kararlaştırdık.

Ciltlerimize alınan parçalar, daha çok Adıg’ey, Kıyıboyu Şapsığ, Kabardey-Balkar ve Karaçay-Çerkes yörelerinden derlenmiştir; ayrıca dış ülkelerden (Suriye, Ürdün, Lübnan vb ) derlenenleri de bunlara kattık.


 Şorten Askerbıy ve  Kardenguç Zıramıku (Къэрдэнгъушl Зырамыку;Qerdenğuşş Zıramıku), Nart destanı parçalarının derlenip yayınlanmasında uzun yıllardan beri çaba göstermiş olan kişilerin başında gelmektedirler.

Adıg’e Nart söylentilerini yayınlamak üzere harekete geçtiğimizde, izleyeceğimiz yol (yöntem) konusunda uzman biliminsanlarına danıştık. Eldeki parçalar SSCB (Sovyetler Birliği) Bilimler Akademisi’ne bağlı Dünya Edebiyatını Araştırma Enstitüsü’nde görüşüldü,Enstitü'nün biliminsanları bize yardım ettiler ve yol gösterdiler. Ayrıca Gürcistan Bilimler Akademisi üyelerinden Prof. M. Y. Çikovani de bize büyük bir destekde bulundu.

1946-68 yılları arasında Nartlara ilişkin Adıg'e söylentilerini derleyip toplayan ve onları yedi cilt halinde yayına hazırlayan, giriş bölümünü, parçaların kimlerden ve nasıl derlendiğini, ozanlarımız ile söylentileri yazdıran öykücülerin kısa yaşamöykülerini kaleme alan  dilbilimleri uzmanı  Hadeğal'e Asker’dir (Хьадэгъалlэ Аскэр/Hadeğal'e Asker).

İlk ciltte şöylesine bir sıra izlenmiştir: "Önsöz"ün ardından geniş bir açıklama biçiminde "Nartlar" başlıklı giriş bölümü gelmektedir. Bunu ayrı ayrı "parçalar" (tekstler) izlemektedir. Ardından notası da verilen şarkılar (oрэдышъо- ueredıcue) verilmektedir. En sonunda da "Şarkıcılarımız ve Öykücülerimiz" ile "Kaynaklar" adlı bölümler bulunmaktadır.

İkinci ciltte ise, Kabardey-Balkar ve Karaçay-Çerkes cumhuriyetlerinde kullanılan Kabardey edebiyat dili ile yazılmış "Adıg’e Nartları" başlıklı bir inceleme yazısı yer almıştır.

Böylece "Nartlar" adı verilen Adıg’e söylentileri, değişik söyleniş biçimleriyle, olduğu gibi ve her şeyiyle, yedi cilt (şimdi 'sekiz cilt' -ç.n.) halinde, bilimle uğraşan ve halk kültürüne ilgi duyan herkese sunulmak üzere ilk kez Adıg’e Bilimsel Araştırma Enstitüsü tarafından yayınlanmaktadır.

Adıg’e Bilimsel Araştırma Enstitüsü.
Maykop, 1968


***

NARTLAR Nartlar üzerine Adıg’elerce (Çerkeslerce) üretilen şarkı (uered/орэд-chant), türkü (pşınatl/пщыналъ-byline) ve sözlü öyküler (xhice/хъишъэ-légende) Adıg’e Yiğitlik Destanı “Nartlar”ı oluşturur. Nartlar çok eski, yani Milat öncesi dönemlerde başlayan, kuşaktan kuşağa aktarılarak günümüze gelen ve bu arada, çağlar boyunca gelişimini de sürdürmüş olan büyük bir destan-epope varlığıdır.

Biz, bu yazıda, destanın bütün sorunlarını ele almak ve onlara çözümler getirmek gibi bir amaç taşımıyoruz; biz, Adıg’e destanının, yalnızca birkaç yönü üzerinde durmak istiyoruz. Burada, daha çok, destanın içeriği, çıkış yeri, boyutu ve destan bölümlerinin "yaşı" üzerine kanılarımızı sunmaya çalışacağız.

Adıg’e destanı, Adıg’e topluluklarının bebeklik döneminin şarkısı, tarihi, olayları kavrama ve yorumlama yeteneği, bilgeliği ve düşünce düzeyidir. Destanımız, tarihten önceki Adıg’elerin öyküsü, karakteri, sabretme gücü, bereket ve verimliliği, toplumsal ilişkileri, gelişmiş insanlık anlayışları, dünya görüşü ile sanatsal düzeylerinin bir anlatımıdır.

Destanı "Adıg’e" (Çerkes) adı altında sunmamız, yaratılmasında bütün Adıg’e topluluklarının (лъэпкъ;tlepq) emeğinin bulunması, tümünün ürünü ve yararlandığı ortak bir yapıtı, Adıg’e topluluklarının ilginç öyküsü ve tarihi olması gibi nedenlere dayanmaktadır.

“Adıg’e (Çerkes ) toplulukları” olarak da Abzah' (Aбдзах/Abdzax), Bjedığu (Бжъэдыгъу), Besleney, Natuhay (Нэтыхъуай-Netıxhuadj), Şapsığ (Шапсыгъ), Hak’uç (Хьакlуцу;Hakvutsu), K’emguy (Кlэмгуй), Kabardey, Hatikuay(Хьатикъуай/Hatiquay), Mamhıgh (Мамхыгъ) ve Yegerıkuayları (Еджэрыкъуай/Yedjerıquay) sayıyoruz. "Nartlar" sınıfsız toplumun destanıdır.
Karl Marks'a göre, destan yaşamın bir ürünüdür ve yaşamı yansıtır. Adıg’e destanını yeterince kavramak için, destanı yaratan Adıg’elerin özelliklerini de öğrenmek gerekir.

G. V. Novitskiy'e göre, 1830'da Adıg’ey'de (Çerkesya) 1 milyon 082 bin 200 Adıg’e bulunuyordu. (Bkz. gl. z. "Kubanskie oblastnıe vedomosti", No 38, 1884). Şimdi savaş ve kıtlık artığı olarak 700 bin  kadar bir Adıg’e nüfus, Kıyıboyu Şapsığ (ХыIушъо Шапсыгъэ; 1924-45 yılları arasında "Şapsıgh Ulusal Rayonu" idi.RF tarafından alınan   1999 tarihli bir kararla Şapsığlara bir "küçük  yerli toplumu statüsü" verildi -ç.n.), Adıg’e (1922'den beri bir özerk oblast iken, 3 Temmuz 1991'de cumhuriyet oldu -ç.n.), Çerkes  (1922’de Karaçay-Çerkes Özerk Oblastı olarak kuruldu, 1926'da oblastın bölünmesiyle,ayrı birer Çerkes ve Karaçay oblastı oluştu;1943'te  Karaçaylar Kazakistan'a sürüldü ve Karaçay oblastı kaldırıldı;1957'de bağışlanarak sürgünden geri getirilen Karaçaylara geri verilen eski Karaçay oblastı toprakları,mevcut Çerkes oblastı ile birleştirilerek,ikinci kez "Karaçay-Çerkes özerk oblastı" oluşturuldu; oblast, 3 Temmuz 1991'de cumhuriyet oldu -ç.n.), Kabardey (1922'de Kabardey-Balkar oblastı kuruldu,oblast 1936'da özerk cumhuriyet oldu.1944'te Balkarların Kırgızistan'a sürgüne gönderilmeleriyle  cumhuriyetin Balkar adı kaldırıldı,cumhuriyet 'Kabardey Özerk Cumhuriyeti' adını aldı.Balkarların bağışlanmalarıyla  l957’de Kabardey-Balkar Cumhuriyeti yeniden oluşturuldu -ç.n.),bu sayılanlara ek olarak,Adıg'eler Krasnodar Kray
ın Uspensk rayonu'ndaki Şhaşefıj (Шъхьащэфыжь) köylerinde (üç köy: 1. Şhaşefıj ya da Urup; 2. Beçmızey ya da Kanoko ve 3. Kurğoko köyü-ç.n.), Kuzey Osetya-Alanya Cumhuriyeti’nin Mozdok rayonu ile Stavropol Kray’ın Kursk rayonu’nda yaşamaktadırlar.

Adıg’eler Kafkasya’da en çok Ş’açe (Шъачэ-Soçi), Tuapse, Maykop (Мыекъуапэ), Şıthale (Шытхьалэ/Beloreçensk), Adıg’ekale (Adıg’eysk/Адыгэкъалэ), Lebap (Ust-Labinsk), Krasnodar, Armavir (Ермэлкъалэ) (1), Çetıvın (Labinsk -ç.n.), Şerceskale (Шэрджэскъалэ/Çerkessk), Nalçik, Mozdok (2) Tırnavuz ve daha başka kentlerde oturmaktadırlar.

Değişik tarihlerdeki savaşlar nedeniyle Kafkasya'dan ayrılmış olarak Adıg’eler, şimdi Türkiye, Irak, Lübnan, Arnavutluk, Suriye, Ürdün, Mısır, Libya (ç.n.), Tunus, Cezayir, Kıbrıs (ç.n.), İsrail, Hint Okyanusundaki Madagaskar Adası ve daha başka ülkelerde (AB ülkeleri:işçi olarak Almanya, Hollanda, Belçika, Fransa, Danimarka, İsveç, Avusturya, yerleşik olarak da Bulgaristan, vb ile diğer ülkelerden İsviçre, Kosova, Norveç, ABD, Kanada, Avustralya, Sudan, Çad, vb yerlerde -ç.n.) yaşamaktadırlar. Bu değişik ülkelerde bulunan Adıg’eler de Nartlara ilişkin şarkı, türkü ve öyküleri bilmektedirler.

Adıg’eler, Kafkasya’da doğmuş ve oluşmuş olan bir halktır. Çok eski belgelerden anlaşıldığına göre, sözgelişi 2 bin 500 yıl öncesine gidildiğinde bile, Adıg’elerin Kafkasya'da yaşamakta olduklarını görürüz. Bunun doğru olduğunu antik çağ yazarlarından Gegataya Miletski, Gellanika Mitilenski, Skilak, Skimni, Strabon, Ptolemey ve daha başkalarına ait yazılardan da öğreniyoruz (3).

Cenovalı Georg Interiano 1551 yılında Adıg’elerden söz eder; oturdukları yerleri, geleneklerini ve özelliklerini tanıtır: "İtalyan, Grek ve Latin yazılarında "Zih" (Зыхы), Türk ve Tatar dillerinde de Çiyarkasi (Çerkes -ç.n.) denilenler, kendilerine Adıg’e diyen insanlardır.

Yeni doğmuş bebeği, hava ne denli soğuk olursa olsun, suya götürüp yıkarlar.

Ülkelerinin çoğu yerleri bataklık olup kamış ve su otlarıyla kaplıdır. Doğru ve açık sözlü olmaya büyük bir değer verirler, at ve silah dışında her şeylerini seve seve verecek denli de eli açıktırlar.

300 ile 500 Duka değerinde altın kupaları ve gümüş kaseleri vardır, bunlarla, Tanrı aşkına, büyük bir zevkle içerler.

Zihler, kendilerini dört bir yandan kuşatmış olan Tatarlarla sürekli bir çatışma içindedirler. Ara sıra, buz tuttuğunda, Bosfor’u (4) (Kerç Boğazı -ç.n.) geçip Khersones Tavriçeski’deki (5) (Kırım Yarımadası -ç.n.) Tatarlara saldırırlar;küçük bir Zih müfrezesi koca bir Tatar ordusunu önüne katıp kovalayabilir;böylesine yürekli, iyi silahlanmış ve çevik kişilerden oluşmaktadır bu insanlar.

Ana geçim kaynakları balıkçılıktır. Darı ve diğer tarım ürünlerini de üretirler. İçtikleri içecekleri ise, boza ve bal suyudur. Evleri saz, kamış ve ağaçtan yapılmadır.

Zihler boş vakitlerini ok yaparak değerlendirirler."(6)

Günümüzdeki höyüklerin (tümülüslerin; yığma mezarların; Iуашъхьэ;къэгъэсэй) öyküsünü de, biri öldüğünde ona "yığma mezar" (къэгъэсэй) yapıldığını anlatan şu yazıdan öğreniyoruz: Ağaç çatıya toprak örterek mezarın üstünü yükseltirlerdi; ölünün zenginliği, etkinliği ve taraftar çokluğu ölçüsüne göre, yığma mezar da, büyük ve yüksek yapılırdı. (7)

Aynı biçimde çocuklar atalık (p’ur;пIур) geleneği gereğince, yetiştirilmek üzere başka ailelere verilir;orada at binmeyi, at sırtında adeta bir kuş gibi uçmayı, iyi kılıç kullanmayı, tertipli ve düzgün yaşamayı, dayanıklı ve metin olmayı, doğruluğu, hakareti affetmemeyi, gerektiğinde öç almayı, düzenli yaşamayı ve disiplinli olmayı öğrenirlerdi;kızlar da yün eğirme, kumaş dokuma, biçki-dikiş, tertipli, güzel ve saygılı davranma ve ev işleri konularında eğitilirlerdi.

Kafkas halklarının eski gelenek ve göreneklerini, birbirleriyle ilişkilerini, bozulmaksızın yüzyıllar boyunca korudukları, değişik yazarların yazılarında belirtilmektedir.

"Adıg’elerin yaşayış biçimi ve yaptıkları şeyler, İsa'dan bin yıl önceki ya da Strabon zamanındaki yaşayış biçimlerinin ve yaptıklarının aynısıdır, diye yazıyor Frederic Dubois. Adıg’eler gibi, kendi antik geleneklerini koruyabilmiş bir başka eski halk daha yoktur." (aynı yapıt, s. 39)

Bu özellikler, Adıg’elere ve onların çok eski atalarına ait olan bu binlerce yıllık gelenekler, Nart Yiğitlik Destanı’nda da tüm açıklığıyla görülür. Bu çok eski Adıg’e geleneklerinden söz edilirken, her zaman bildiğimiz ve tanıdığımız kimselermiş gibi, Nart görüntüleri karşımızda canlanır: Setenay hünerli elleriyle hızlı hızlı elbise dikiyor; Tlepş (Лъэпшъ) yeni doğmuş Savsırıko’yu suya daldırıp yıkıyor (soğutuyor); Aşemez annesinin elini sıcak yulaf çorbasına bastırıp babasının katilini söyletiyor; Nart Koles’in höyüğü karşımıza çıkıveriyor; Şebatınıko’nun da atına atlayıp Don Irmağı (Ten) boyunca ilerleyerek güneye indiğini, geçilmesi zor Kuban Irmağını (Pşıze) atının böğrüne bile değdirmeden yüzerek geçmekte olduğunu görür gibi oluyorsun.

Yani, A. M. Gorki’nin dediği gibi, folklor ile tarihin, en eski dönemlerden bu yana birbirleriyle ilişkili olarak günümüze doğru yol almakta olduğunu görmüş gibi oluyoruz.

Destandaki anlatıya göre, Nartlar, bir yönleriyle bolluk-bereket içinde yaşıyorlar, merhametli, yardımsever ve varlıklıdırlar, soylu atlara binerler, yerler içerler ama başka bir yönleriyle de acımasızdırlar: yaşlıları öldürürler. (Bkz. Yaşlı Jemadıv’
ın öldürülüşü, Circassiancenter, internet), kan gütme geleneğini de katı bir biçimde sürdürürler. Destan, yüzyılları aşıp gelmiş olması nedeniyle, farklı dönemlere özgü izler de taşımaktadır. Ancak, burada vurgulanması gereken şey, Meotların (МыутI/Adıg’elerin) yaşam biçiminin, sanatsal biçimde sunulmasıyla yetinilmeyerek, insan özlemlerinin de anlatılara yansıtılmış olduğu gerçeğidir. Doğa güçleri karşısında güçsüz ve çaresiz olan eski insanların, kuraklık, su baskını ve yangın gibi afetler yüzünden korkusuz ve güven içinde bir yaşam sürdürmeleri çok zordu. Destanda, Nartların bolluk ve bereket içinde imiş gibi gösterilmeleri, onların gerçek yaşamlarını değil, düş ve özlemlerini yansıtmaktadır.

Çok eskiden ilkel toplulukların vahşi doğada göçebe toplulukları biçiminde dolaştıkları dönemlerde, Kafkasya’daki Adıg’eler, çağlarına göre ileri ve daha üst bir toplumsal yaşam düzeyine ulaşmışlardı ama henüz yazılı bir yaşamları oluşmamıştı. (Son dönemde, Adıg’ey'deki höyüklerde -kurgan; qeğesey- yapılan arkeolojik kazılarda eski yazılı tabletler bulunmuştur. bkz. Adıg’ey-Vikipedi, Adıg’ey Cumhuriyeti, internet; ayrıca Nart dergisi, sayı 41, Jineps gazetesi, Ocak 2007 -ç.n.)

Adıg’elerin başından iyi kötü çok şey geçti, başkaları tarafından kendilerine değişik adlar takıldı, ama en kalıcı olanları kendi kendilerine verdikleri ve kendi aralarında kullandıkları adlar oldu.

Kafkasya’nın nefes kesici güzellikteki ve sağlıklı doğası, zenginliği ve diğer çekici yanları nedeniyle, Adıg’elerle dostça ilişkiler kuran ya da tam tersine sık sık bir çekişme ve savaş içine giren topluluklarla da karşılaşılmıştır. Örneğin, Karadeniz yoluyla Adıg’ey (Çerkesya) kıyılarına ulaşan Grekler, bu kıyılarda koloniler kurdular. Sonuç olarak, Adıg’eler gelişmiş bir kültürü ve yazılı bir yaşamı olan uygar bir halkla ilişki kurmuş oldular.


Darius Hispasın hükümranlığı döneminde, M. Ö. 522’de yaşayan ünlü antik coğrafyacı Skilaks Kordiask “Propileya” adlı yapıtında Don Irmağından güneydeki Farz Irmağına dek uzanan Pont (8) (Karadeniz) kıyıları dolaylarında yaşayan insan topluluklarını göstermektedir. Bu topluluklar içinde “Maet” (Meot ya da MыутI;Mıvıt') ve “Kerket”lerden de (Çerkeslerden) söz etmektedir (9). Yani, MÖ 6. yüzyılda, başka bir deyimle, günümüzden 2 bin 500 yıl önce, kendileri tarafından hiç kullanılmayan “Çerkes” adının başkalarınca Adıg’elere verilmiş olduğunu da görüyoruz.

Bütün bunlar bize, ilk önce, Adıg’elerin ilk çağdan bu yana Karadeniz (Хы ШIуцIэ), Kerç Boğazı (Xı Tvuale/Хы ТIуалэ) ve Azak Denizi ( Xı Mıutve/Хы МыутIэ) kıyılarında yaşamakta olduklarını; ardından da Adıg’elerin, bu çok eski dönemlerde bile, büyük bir özgün kültürlerinin bulunduğunu kanıtlıyor.

Nartların eskiden yaşamış bir Adıg’e topluluğu olduğunu düşünenler de vardır. Örneğin, Suriye’den bize gönderilen bir yazıya göre, "Şam’daki Adıg’e yaşlıları Nartların bir Adıg’e topluluğu olduğunu düşünüyorlar. Geniş bir Nart anlatı zenginliği bulunan Suriye Adıg’eleri ‘Nartların’, Adıg’elerin en güçlü ve en kalabalık bir topluluğunun adı olduğunu sandıklarını söylüyorlar” (10).

Kökü eskilere uzanan Nart destanında bulunan şarkı, türkü ve öykülerin sunulduğu dil Adıg’ece’dir. Yüzyıllara uzanan bir geçmişten geliyor olmasına karşın, destan; sözcük, terim ve anlatım biçimi gibi yönleriyle bozulmadan günümüze ulaşabilmiştir.

Adıg’e destanının şarkı, türkü ve öykülerinde Tatarca, Türkçe ya da Moğolca bazı sözcüklerle karşılaşılmakta olması, destanın Adıg’elerce oluşturulmuş olduğu gerçeğini değiştirmez. Destanın dili Adıg’ece’dir ve destan Adıg’e dilinde oluşturulmuştur. Yeryüzünde Adıg’eler dışında, Adıg’ece konuşan başka bir insan topluluğu daha yoktur. Yani, Adıg’eler dışındaki bir halkın Nartlara ilişkin Adıg’ece şarkı ve türküler bestelemesi düşünülemez bile.

Adıg’e dilinde başka dillerden alınmış bazı sözcüklerle karşılaşılması, Adıg’elerin o halklarla ilişkilerinin bulunduğunu gösterir. Dahası Adıg’e destanına ait şarkılar ile eski tarihsel Adıg’e kahramanlık şarkıları, şiirsellik (poetik), kurgu sistemi ve leksik (sözcük dağarcığı) yönünden birbirinin aynısıdır.

Adıg’e toplumsal ilişkileri de, Nart destanındaki ilişkilerle örtüşmektedir. Örneğin destandaki sembolik adlar, çok sayıda olmak üzere, şimdiki Adıg’eler arasında da bulunmaktadır. Bunlar arasında Nart-psıho (Нарт-псыхъо), Nathuac (Nart-quadj/Нарт-къуадж), Nartsan (Narzan), natıf (nartıf, nartıxu, natrıf) gibi sözcükler;Nart, Nartekoh’er (Narteqoxer/Нартэкъохэр), Aşemezkoh’er (Iащэмэзкъохэр), Setımıkoh’er ve Nesrenkoh’er gibi soy adları; Setenay, Savsırıko, Peterez, Tlepş (Лъэпшъ), Hımış (Хъымыщ), Verzemeg (Орзэмэдж/Uerzemedj), Adıyıf, Koles ve Ş’evefıj (Щъэофыжь) gibi kişi adları çoktur.