NARTL DESTANI -2





Nart destanı ne zaman oluşmaya başlamıştır? Destan bölümlerinin yaşları aynı mıdır ya da bölümler yaşıt mıdırlar?       
.........
Bu tür sorulara bilim adamlarınca verilmiş çok sayıda değişik yanıt vardır. Bazıları “destan çok eskidir”, M.S. ilk yüzyıllarda ortaya çıkmıştır, diyor. (11) Bazıları da MÖ 7’nci yüzyıldan başlayıp MS 14’üncü yüzyıla değin gelişimini sürdürmüştür, diyor. (12) Her iki görüş de sorunu bilimsel kanıtlara dayandırarak açıklayamıyor.
Geçmiş çağlarda oluşmuş olan bir halk destanının yaşını saptamak sıradan bir olay ve kolay bir şey olmamalı. Ermeni destanı “David Sasun” üzerinde çalışan bilim adamı İ. A. Orbeli’nin deyimiyle, bir halk destanı denize dökülen ve çok sayıda kolu olan bir ırmağı andırır. Irmağın renginden,görünüş ve tadından ilk akarsu kolunun harekete geçtiği yılı ve günü saptayabilir miyiz?
Kendi kişisel düşüncemize göre Nart destanını bir bütün halinde ele alıp “başlangıcı şu”, “sonu da bu” diyemeyiz, doğru da olmaz bu. Destanda karşılaşmakta olduğumuz olayların, olguların yaşları farklıdır. Çok eski destan anlatıları yanında, daha geç dönemlerde oluşmuş anlatılar da vardır. Bölümlerin yaşları her bir bölümdeki türkü, şarkı ve öykülerden gidilerek aydınlatılabilir. Sözgelişi ünlü Marksist Paul Lafarg’ın vurguladığı üzere, bir olay, yüzyıllar sonrasında değil, gerçekleştiği dönemde şarkı ya da türküye konu olur (13). 
Günümüzde değerli kişilerin adlarını yaşatmak için, adlarına kitaplar yazılması, anıtlar dikilmesi ve bronzdan heykellerinin yapılması örnekleri gibi, çok daha önceleri de “haklının yanında uğraş veren ve yiğitçe davranışlarda bulunan kişilerin ününü yüzyıllar boyunca yaşatmak için, o tür kişilerin adı ve eylemleri şarkılara konu edilirdi” (14). Kağıt yıpranır, taş heykel dağılır, bronz da eriyebilir ama toplumların şarkıları ve tarihleri “içine yerleştirilen” örnek kişiler kalıcı olurlar: Setenay, Mığezeşko Verzemes, Setenayko Savsırıko, Şebatınıko, Hımış (Хъымыщ), Peterez, Aşemez, Çelehset (Чэлэхъсэт), Tlepş’ (Лъэпшъ), Nebgırıyeko Ş'evay (Нэбгырыекъо Шъэуай), Adıyıf, Bevıç’ /Bevıç’ (Бэук1),   Setımıkoh’er (Setımıqoxer/Сэтымыкъохэр), Pak’oko Teterş'av (Пак1окъо Тэтэршъау), Yergun ve daha başkaları gibi.
Oğulların anaoğlu biçiminde çağrıldığı anaerkil döneme ilişkin ilk örneklere Nart destanında da rastlıyoruz.
Adige destanı “Nartlar”da adı geçen kişileri yakından tanıyıp üstlendikleri görevleri, beceri ve ustalıklarını ve onlar üzerine düzenlenmiş olan öyküleri incelediğimizde, her bir söylentinin doğduğu ve oluştuğu yüzyılı ya da dönemi yaklaşık olarak saptayabiliyoruz. Buna göre, Nart “yaşlıları” yanında, “genç” Nartlarımızın da bulunduğunu görüyoruz.
Sözgelişi, Adige Nart destanında geniş bir yer tutan, ilk orağı, demir maşayı, değişik kılıçları, koca mızrakları ve okları demirden yapan ünlü demirci ustası Nart Tlepş’i ele alalım. Bu Nart ustası durmadan demiri işliyor ve demirden değişik araç/gereç ve silahlar üretiyor. Burada karşılaşılan temel özellik demirdir. Bu nedenle Nart destanında yer alan Nart Tlepş’e ait bölümün oluştuğu dönemi belirlemek için, Kafkasya’da demir çağına ne zaman geçilmiş olduğunu saptamak gerekiyor. Bunun için de tarihsel olgulara dayanmak zorundayız.
Arkeolog E. P. Alekseyeva’nın saptamasına göre, MÖ 8-7. yüzyıllarda demir Kuzey Kafkasya’da kullanılmaya, demirden kılıçlar ve değişik aletler üretilmeye başlandı (15).
Kuban Irmağı kıyısında bulunan eski höyüklerde (Kelermessk, Kostromskoy höyüklerinde) arkeologlarca yapılan çalışmalarda, demirin çok eski dönemlerden beri Kafkasya’da kullanıldığı kanıtlanmıştır (16).
Arkeolog E. İ. Krupnov’a göre, tarih öncesi çağlarda Kuzey Kafkasya halklarının (ya da yerli topluluklarının) bol miktarlarda olmak üzere bronzdan (tunç) yararlandıkları, yiğitliği, en onurlu bir yaşam biçimi olarak algıladıkları ve birçok değişik soyun bir arada yaşamakta olduğu bir dönemde Nart söylentilerinin temeli atılmış olmalıdır.
“Akla yatkın olan şey,- diyor E. İ. Krupnov, büyük demirci ustası Tlepş’e ilişkin öykülerin temelinin, kuşkuya yer bırakmayacak bir biçimde demir çağının başlangıcı sıralrında atılmış olduğu durumudur” (17).
Arkeolog ve tarihçilerin belirlemelerinden ilerleyerek   söyleyebileceğimiz şey de şudur: Adige destanında yer alan Tlepş’e ilişkin bölümün başlangıcı MÖ 8-7. yüzyıllara dayanmaktadır; buna ek olarak, Tlepş’e ilişkin söylentilerin Adige toplulukları arasında yayıldığı sıralarda İskitler (18), Sarmatlar (19) ve onların ardılı olan Alanlar henüz Kuzeybatı Kafkasya’ya ayak basmamışlardı.Bunu belirtmemiz yerinde olur.
Bütün bunlardan çıkan sonuç, Adige destanı “Nartlar”da bulunan Tlepş bölümüne ilişkin motiflerin Milat öncesine ait olduğu,o yüzyıllara dayandığı gerçeğidir. Bu durum, “Nartlar” adlı destanın hiçbir Kafkasyalı halka ait olmadığı, tam aksine İran, Alan ya da Moğol (?) kökenli topluluklar tarafından, dışarıdan getirildiğine, Milattan sonra 1-2. yüzyıllarda Kafkasya’ya getirilmiş olduğuna ilişkin olarak, bazı yazarlarca öne sürülen görüşlerin yanlış olduğunu da ortaya sermektedir.
Bu yazarların sözünü ettiği halklar, çok sonraları Kafkasya’ya geldiklerinde, bu toprakların yerlisi/otoktonu olan, etnik kimlikleri oluşmuş ve gelişmiş bir kültürleri de bulunan Adige toplulukları ile karşılaştılar. O sıralarda Adige toplulukları toprağı işliyor, demirden değişik aletler, orak, kılıç, ok ve daha başka gereçler üretiyorlardı (20).
Arkeolog E. N. Alekseyeva, Nart destanının M.S. 1-2. yüzyıllarda Sarmat-Alanlar tarafından Kuzey Kafkasya’ya getirildiğini öne süren kişilerin yanıldıklarını, Ekim 1956’ da Vladikavkaz’da yapılan bir toplantıda tüm çıplaklığı ile sergilemiştir (21). Arkeolog, “Milat sonrası yüzyıllarda Alan topluluklarının, Sarmatlarınkinden ayırt edilebilecek önemde bir farklı kültürleri yoktu. Alan yapıtlarından ya da bir Alan kültüründen ise,ancak M.S. 4’üncü yüzyıl ve sonrasında söz edebiliyoruz” (22) diyor.
Tarihsel olgular/gerçekler böyledir.
Nart destanının bölümleri yaşıt ya da tek bir döneme ait değildir. Örneğin Nart Tlepş’e ait bölümü inceleyelim. Nart Tlepş’e ilişkin öykülerin MÖ 8-7. yüzyıllarda başlamış olması olgusu dışında, insanın dağa zincirlenmesi konularını işleyen Nart türkülerinin (пщыналъ) ortaya çıkışı ise,daha eski bir döneme, karanlık ve sis içinde kaybolan çok uzak bir döneme uzanıyor olmalıdır. Gürcü dilbilimcisi E. B. Virseladze, totemik mitlerin (söylencelerin), Kafkas destanıyla birlikte geliştiğini ve Kafkas destanının en eski elementleri (öğeleri) arasında yer aldığını kabul ediyor (23).
Adigey’de (-eski Çerkesya’da-) yaşanmış olan anaerkil ilişkileri bize göstrebilecek en eski örnek de Nart destanıdır.
Sözünü ettiğimiz bu çok eski anaerkil ilişkileri, Adige Nart destanının çekirdeğini oluşturan “Nart Setenay ile Verzemeg”, “Nart Setenayko Savsırıko”, “Nart Hımış”, “Hımışıko Peterez”, “Nart Şebatınıko”, “Nart Aşemez”, “Nart Nebgırıyeko Ş'evay”, “Nart Adıyıf”, “Nart Yergun”, “Nart Pak’oko Teterş'av” ve daha başkalarına ait destan bölümlerinde görülebilir.
Bütün bunların kanıtladığı olgu/gerçek tektir: Nart destanının çekirdeği, oluşumunun dayanağı olan yer, eski İranlılar, Alanlar ya da günümüzün Osetleri değil, Kafkasya’da Karadeniz ile Meot Denizi ( Azak Denizi) kıyılarında, Milat öncelerine uzanan çok eski dönemlerde türemiş ve henüz değişik etnik kümelere ayrılmamış olan eski insan topluluklarıdır.
Folklor uzmanı D. G. Jantiyeva (25) ile tarihçi Dr. V. İ. Çiçerov (26) da bu kanımızı doğrular görüştedirler.
Toplumda sınıfların ortaya çıkmasından önce beliren ve epik (hamasi) anlatılar biçiminde kuşaktan kuşağa aktarılarak günümüze getirilen bu öyküler, “gerçek sanat yapıtlarının” ortaya çıkışı öncesi dönemine aittirler. Bu konudaki en tutarlı yanıt, Karl Marks’ın genel bir teori halinde söylediği ve eski Grek destanına ilişkin olarak öne sürdüğü görüşlerinde bulunabilir.
Karl Marks’ın görüşüne göre, sanatın değişik formlarına (biçimlerine), sözgelişi destan formlarına ilişkin olarak konuşmak gerekirse, dünya tarihinde yer almış olan epopeler (destanlar), kendi klasik formları anlamında ele alındıklarında, gerçek sanatın oluşmaya başladığı bir dönemde ortaya çıkmamışlardır (doğmamışlardır). Sanatsal gelişimin ilk evrelerinde, sadece epik (hamasi) ürünler yeni yeni boy göstermeye başlamışlardır. (27) Başka bir söylemle, bu erken dönemde destan bir sanatsal yapıt olma özelliğini kazanmamıştı, o dönem insanında, o türden bir kavram ya da bilinç henüz oluşmamıştı. Bu tür yapıtların üretilmesi, çok daha başka nedenlere dayanıyordu: İnsanoğlu yaşamını sürdürmek zorundaydı, bunun için de tutarlı örnekler ve sağlam gelenekler oluşturmak, “iyi” ile “kötüyü”, “ulaşılmak istenen” ile “istenmeyeni” ayırt etmek, kişileri eğitmek ve onları yaşama hazırlamak gibi görevlerle karşı karşıyaydı. Bu nedenle destan, eskiden bir yasa düzenlemesi işlevini görüyor ve uyulması gereken kuralları gösteriyordu (28).
Adigelerde eskiden beri bulunmuş olan özellikleri ve düşünüş biçimini, en anlaşılır bir sisteme dönüşmüş (kavuşmuş) olarak destanımızda görebiliyoruz: Söz konusu özelliklerin ilki, korkusuzluk, yiğitlik ve canını ortaya koymaktan kaçınmamak; ikincisi, düşmana karşı korkunç ve acımasız olmak; üçüncüsü de, ileri, gelişmiş bir merhamet, acıma duygusu, eli açıklık, cömertlik, başkaları için bile gözünü ve canını vermekten kaçınmamak özelliğidir. Nart yiğitleri, yukarıda sayılan bu özellikleri simgeleyen tiplerin (kişiliklerin) örnekleridirler; bu yiğitler kötü olan her şeyle savaşıyorlar; dara düşene yardıma koşuyorlar; hal-hareket ve davranışları ve deyişleri de (guşıezh/гущы1эжъ) o doğrultudadır. Bu yiğitlerin omuzladıkları görev ve sorumluluklar, durmadan artıyordu. F. Engels’in belirttiği gibi, yaşam süreci seyrinde/içinde avcılık ve hayvancılığa tarım eklenmiş, ardından sıra yün eğirme ve dokuma işine, demirden eşya üretmeye, seramik (çömlek) pişirmeye, deniz ve ırmak taşımacılığına ulaşmış, buöylesine bir gelişim çizgisi izlenmiştir. Bunların ardından ticari eşya üretimi gelmiş ve onlarla birlikte; ticaret, sanat ve bilim de doğmuştur (29).
Sanatın ortaya çıkmasıyla birlikte, estetik beğeni düzeyi de yükselmeye, güzel olan şeylere duyulan ilgi artmaya ve onlara değer verilmeye başlandı.Sonuç olarak, Nart türkü, şarkı ve öyküleri de birer sanatsal yapıt olarak benimsenir oldular. 
Toplum yaşamı içinde oluşan, kuşaktan kuşağa aktarılarak ve yüzyılları aşarak gelen,katettiği dönemlerin özelliklerini ve görüntülerini de günümüze taşıyan “Nartlar” destanını, bizden sonraki yüzyılların insanlarına da ulaşması dileklerimizle yayına veriyoruz.
III
Adige destanı “Nartlar”, çok sayıda besteli-makamlı türkü (pşınatl/пщыналъ) ve şarkı (wered/орэд) ile değişik öykülerden (khiş’e/хъишъэ) oluşmuştur. Şarkı parçaları, eski formlarını (biçimlerini) en iyi korumuş olanlardır. Şarkılar oluşturuldukları dönemin olaylarına daha bağlı kalmışlardır.Şarkılar,bu şarkıları besteleyen Adige bestecilerin o dönemde kullandıkları dil özelliklerini de en sağlam bir biçimde günümüze getirmişlerdir. Şarkı-öykü karması biçimindeki anlatılarda ya da öykü formlarında/biçimlerinde ise, anlatıcıların kendi dönemlerindeki gelenek ve görüntüleri de bu anlatılara kattıkları (karıştırdıkları) görülebilmektedir.
Savsırıko, Şebatınıko,Hımışko Peterez, Aşemez, Setenay ve daha başkalarına ait çok sayıda türkü ve şarkıları inceleyen Adige tarihçi, dilci ve yazarlarının ortak görüşüne göre, Nart destanı, başlangıç döneminde çok sayıda türküden oluşma büyük bir epik (hamasi) halk yapıtı durumundaydı. Greklerin “İliada”sı, eski Rus bılinleri, Kalmıkların “Cangar” ve Kırgızların “Manas”ı gibi, Nartların da bir dönemler büyük bir halk poemi (manzum destan) olduğuna kuşku yoktur “ (30) diyor Tembot K’eraş (Klэрэщэ Тембот).
Bu sözler destanın eski şarkı formları üzerine söylendiği sürece, görüş olarak doğrudur. Çünkü Nart Savsırıko, Şebatınıko, Peterez, Aşemez, Setenay ve benzeri destan kahramanlarına ilişkin türkü ve şarkılar, kurgu tekniği, dil özelliği, örnek olma ve ritmik (dizemsel) yönlerden birbirinin benzeri olup “adeta bir gövde, bir beden gibisine birbirlerine yakındırlar”.
Anlatıların şarkı-öykü karması biçimine dönüşmesi, şarkıcıların şarkı dizelerini anımsayamamaları durumunda gerçekleşmektedir. O zaman çoğu kez karşılaşıldığı gibi, dizeleri sürdürme olanağı kalmadığından, o dizeler yerine, olayın öykü biçiminde anlatımı sürdürülür, anımsandığında da şarkı dizelerine dönülürdü.
Böylece Adige Nart söylentileri, ikinci bir tip (biçim), yani şarkı-öykü karması bir anlatım biçimi edindi. Bir başka yönden olay; düz anlatım, yani öykü yoluyla daha kolay anlatılabilmektedir.
Ancak değişik dönemlerde oluşturulmuş olan çok sayıda düzyazı benzeri öykü de, bir şarkının karşılığı olmadan da destana girivermiştir. Bunların belirli bir ritmi ve şarkı kuruluşu yoktur, sıradan düzyazı tipinde parçalardır bunlar.
1956’da kışın Vladikavkaz’da konuya ilişkin yapılan bir toplantıda Adige yazarı Dmitriy Kestan, Nart destanına ilişkin olarak yaptığı konuşmasında; bugünkü Adigey (AC), Şercesya (KÇC) ve Kabardey (KBC) yörelerinde yaşayan Adigeler arasında söylenen Nart destanının; doğuş biçimi, kurgu ve yapı yönünden aynı, ortak olduğunu,ama topluluk özelliklerinden kaynaklanma bazı önemsiz yöresel farklılıklar da bulunduğunu dile getirmiştir (31).
Nart söylencelerindeki ilginç bölümler ve Nart türküleri (пщыналъ), bütün Adige toplulukları arasında birbirine yakın ve benzer biçimlerde olmak üzere bilinmektedir. Başlangıç, gelişim ve bitiş (sonuç) biçimleri aynıdır. Sözgelişi Savsırıko şarkısı Natuhay’da şöyle başlarsa:
“Savsırıqov tiqan,
Savsırıqov tinef,
Pçıme’ufer zi’aşu,
Aşor zicenekoç’,
Pızıqutırer, zipçış’h…”
“Savsırıko koruyucumuz,
Savsırıko ışığımız,
Mızrağı, kalkanı,zırhı,
Zırhı giysisi,
Can alıcısı, mızrağının başı olan…”
Bu düzenleniş biçimi ve ritm örneği,Şapsığ, Bjeduğ, K’emguy, Kabardey, Şerces, Mozdok, Suriye, Türkiye, İsrail ve diğer yerlerdeki Adigeler arasında da aynı biçimlerde söylenir. Farklılıklar, daha çok, yazılı olmadıkları ve belli bir biçimde düzenlenip yayınlanmış olmadıkları ya da topluluk lehçelerinin özelliklerini yansıtmaları nedeniyle, fonetik (sesbilgisi) yönden, Nart adlarının söylenişinde ortaya çıkıyor: Şapsığlar “Savserıko”, “Sasıreko”, “Sevesıreko”; Bjeduğlar “Savserıko”; K’emguylar “Savsırıko”; Abzahlar “Savsıreko” ya da “Savsırıko”; Besleney ve Kabardeyler de “Sosrıko”, “Sovsırıko” diyorlar.
Bu arada aynı öykünün değişik anlatım biçimleriyle de karşılaşıldığı görülebiliyor.
Giriş bölümünün hemen ardından gelen bir Adige Nart şarkısının söyleniş biçimi her yerde aynıdır, şarkının doğru ve eksiksiz söylenebilmesi şarkıcının becerisine kalmış bir şeydir. Ancak Nart şarkı ve türküleri çok uzadığında, sözgelişi 200-300 dizeyi aştığında, şarkıcılar, bazı yerleri unutabiliyorlar, unutulan yerler, anlama ters düşmeyecek bir biçimde şarkıcıların kendileri tarafından doldurulabiliyordu. Bu nedenle şarkılarda farklılıklarla, dahası sonradan oluşturulmuş parçalarla da karşılaşılabilmektedir. Ancak belirtmek gerekir ki, şarkı ve türküler, bir ortak anlatıma uygun düşecek bir biçimde sona ermektedirler. Şarkıların içinde görülen bu farklılıklara, daha çok, değişik Adige topluluklarının şarkıcıları tarafından yazdırılan parçalarda rastlanmaktadır.
Ayrı bir durum olarak da, bütün Adige topluluklarınca bilinen ve sevilen Nart tekstleri yanında, bir topluluğun iyi bildiği ama başka bir topluluğun sadece adını duymakla kaldığı örnekler de vardır.
Örneğin, eski Çerkesya’nın merkezinde yaşamış olan Abzahlar arasında Nart Aşemez’e ilişkin şarkı ve öyküler, adını duyma ötesinde pek bilinmezler, ama “Nart Aşemezjıye” (1ащэмэзжъые/Küçük Aşemez) gibi sevilen bir Nart; Natuhay, Şapsığ ve Bjeduğlar arasında yoktur dense yeridir. Kabardey (KBC) ve Şerces (KÇC) yörelerinde de Nart Aşemez’e ilişkin şarkılar iyi bilinir. Bu arada ilginç bir nokta: Güzel bir Nart kızı olan Laşın (Лащын), Nart kahramanlarına ilişkin söylemiş olduğu bir şarkıda, Nart Ş'evay (Шъэуай), Savsırıko ve başka kahramanların adları sıralandıkça, “Çok koştu peşimden, ama istemem!” diyor, ama sıra Aşemez’e geldiğinde, hemen ses tonu değişiyor, daha kibar ve saygılı bir tavır takınıyor;
“Atı koca ak burunlu, ama alımlıdır,
Kendi küçük yapılı, ama bir yiğittir,
Yaşemıko Aşemez sevdiğimdir benim,
Bir atlı ile haber göndersin tek, varırım ona!”
diyor kız. Aşemez’e karşı duyduğu saygı ve sevgi kızın bu sözlerinden anlaşılıyor.
Aşemez üzerine söylenen şarkıları çok seven ve söyleyen Adige toplulukları yanında, bu şarkıları söylemeyen Adige toplulukları da vardır.
Nasıl oluyor da şimdiki Adigey (AC) yöresi ile mesafe olarak oraya hayli uzakta bulunan Şerces (KÇC) ve Kabardey (KBC) yörelerindeki Adigeler, Nart Aşemez’in şarkı ve öykülerini aynı biçimlerde biliyorlar? Bu sorunun doğru yanıtını tarihçiler ile filologlar (dilbilimciler) verebilirler. Soruna diyalektik, yani yer ve zaman açısından bakmak gerekir.
Tarihin kaydettiği üzere, Natuhaylar (Netıkhuac/Нэтыхъуадж) ile Şapsığlar (Шапсыгъ) Karadeniz kıyısında, güneydeki Tuapse (Т1уапсэ) yöresinden (güneyde Karadeniz’e dökülen Şahe ya da Şex/Шэх Irmağından -ç.n.) başlayarak, kuzeybatıda Novorossiysk (Ts’emez/Ц1эмэз), Anapa ve Taman’a değin uzanan bir alanda eskiden beri oturmaktadırlar. Komşuları olan Kabardeyler de Taman Yarımadası (Temenıç’e;Тэмэнык1э), Kerç Boğazı (Xı T’uale;Хы Т1уалэ) ve Azak Denizi (Xı Mıvt’e;Хы Мыут1э) kıyıları ile Kırım’ın bazı yerlerinde yaşıyorlardı. 13-14-15. yüzyıllarda çizilmiş olan Cenova ve Venedik haritalarında Kabardeyler (Chabardi) Azak Denizi’nin kuzeyinde, şimdiki Taganrog yöresinde de bulunuyorlardı. Bu nedenle Kabardeylerle Şapsığlar, öteki Adige topluluklarına göre, fonetik (ses bilgisi) ve leksik (sözcük dağarcığı) yönünden birbirlerine daha yakındırlar;“Hatxım yıqo Mıhamet Ğuaz/Хьатхым икъо Мыхьамэт Гъуаз” (Hatxı oğlu Muhammed Ğuaz) ve “Aydemırqan/Айдэмыркъан” (Aydemirkan) adlı eski Adige kahramanlık şarkıları, birbirine daha benzer bir biçimde bu topluluklar arasında halen söylenmektedir. Aynı biçimde Nart Aşemez, Savsırıko, Peterez, Ş'evay (Шъэуай), Tlepş’, Şebatınıko ve başkalarının türkü ve öyküleri de birbirine daha yakın ve hepsi tarafından benimsenmiş olarak hala yaşatılmaktadır. Nart şarkıları bu biçimde söylenip dururken, Kabardeyler 14 ve 15’nci yüzyıllarda yayıldıkları o yerlerden, Oşhamafe (1ошъхьэмафэ/Elbrus) eteklerindeki şimdiki yörelerine doğru çekilip bu yerde toplanmışlardır.
Bir Adige topluluğunun iyi, diğerinin az bildiği Nart parçalarının bulunduğunu söylemiştik. Sözgelişi Nart Koles’e ayrılan bölüm K’emguy toprağında iyi bilinir. Bu bölümde adı geçen Koles, Kojevbıy (Qojevbıy/Къожэубый) ve benzeri Nartların “yığma mezarları” K’emguy toprağındadır. Bu höyükleri (sintepeleri) büyük küçük herkes gösterebilir, çektiğimiz fotoğrafları da Adige Bilimsel Araştırma Enstitüsü arşivindedir.
Nart Koles’e ilişkin anlatıları Yegerukaylar (Yecerıquay/Еджэрыкъуай) pek bilmezler ama Nart Setımıkoların (32) öykülerini severek anlatırlar, eteklerine değin götürüp “yığma mezarlarını” gösterirler.
Şerces yöresi (KÇC) Adıgeleri arasında Nart Setımıko kardeşlere ilişkin anlatılar pek bilinmez ama Nart Adıyıf’ın (Adıyıxu/Адииху) öykülerini bilmeyen de yok gibidir.
Aynı biçimde Nart Adıyıf’ın öyküleri Bjeduğlar arasında yaygın halde ve yeterince bilinmez ama Nart Bevıç’ (Бэукl), Nart Dzeğaşt (Zeğaşt), Nart Ş'evaç’ (Шъэуакl) ve Pak’oko (Pakoko da denir) Teterş'av’a ilişkin öyküleri severek anlatırlar.
Kabardiya’da (KBC) Nart Ş'evaç’, Pak’oko Teterş'av, Nart Bevıç’’ın öyküleri yeterince bilinmeyebilir, ama Nart Nebgırıyeko Ş'evay (Nebgırıyeqo Ş’evay/Нэбгырыекъо Шъэуай) ve Nart Laşın’ın Nartlara ilişkin şarkı bestelerini, “eski Nart şarkılarını” hemen her köyde söyleyecek kişiler bulabilirsin. Yani her bir ayrı yörede, spesifik (özgül) olarak kendilerinin en çok sevdikleri Nart anlatıları daha yoğun olarak bulunmaktadır.
Adige söylentilerinin derlenip yayınlanmasında büyük emeği bulunan College de Fraçaise üyesi Prof. Dr. Georges Dumézil’in yazdığına göre, Diasporadaki Adigeler de Nart söylentilerini iyi korumuş durumdadırlar.
1930-1931 yıllarında Türkiye’nin şimdiki Kocaeli ve Sakarya illeri (eski İzmit ili) Adıge köylerinde “Nart destanı parçalarının bulunduğunu”, “destan parçalarının buralardaki Adıgeler tarafından kendisine rahat bir biçimde anlatıldığını” gördü, çok sayıda Abzah ve Şapsığ tekstini yazıya geçirdi (33). Tüm bu yazdıklarımızın kanıtladığı şey, Nart türküleri, Nart şarkıları, Nart menkıbeleri (txıdej/тхыдэжъ) ile Nart deyişlerinin (guşı’ej/гущы1эжъ) Adıgeler arasında yaygın bir biçimde ve bol miktarda bulunduğu, Nart şarkı ve öyküleri yönünden Adıgelerin, öbür Kafkas halklarından, karşılaştırılamayacak ölçüde, çok daha zengin oldukları gerçeğidir.
Bütün bunların ardından kanıtlanan ikinci şey ise, Nart destanını Adıgelerin oluşturduğu, kendi destanları olduğu gerçeğidir: Bu kanıyı V. Miller ve L. Lopatinski (34) gibi akademisyenlerin de paylaştığını belirtmeliyiz.
Adige destanı “Nartlar” 26 bölümden (*) oluşmaktadır. Bunlar:
Setenayre Verzemecre (Setenay ile Verzemeg)
Setenayqo Savsırıqu (Setenay oğlu Savsırıko)
Verzemecqo Yerışequ (Yeşerıqu, Yerışqeu) (Verzemeg oğlu Yerışok) (Yeşeruk, Yerışkav)
Verzemecqo Şebatınıqu (Verzemeg oğlu Şebatınıko)
Khımışıqo Peterez (Hımış oğlu Peterez) 
Yaşemıqo Aşemez ( Yaşe oğlu Aşemez)
Nart Tlepş’ ( Nart Tlepş)
Nebgırıyeqo Ş’evay ( Nebgırıye oğlu Ş'evay)
Azenaç’ ya Kur (Malıçıpkhu) (Azenaç’ ya Kur) (Malıçıphu)
Nart Adıyıf
Nart Babıkhu (Nart Babuh)
Nart Dexenağo (Nart Deh’enağo)
Nart Tırişav (Teş’av) ( Nart Tıriş'av) (Teş'av)
Nart Çelekhset (Nart Çelehset)
Pak’oqo Teterş’av (Pak’o oğlu Teterş'av)
Nart Alec (Nart Aleg)
Nart Thağelıc (Nart Thağelıg)
Nart Setımıqoxer (Nart Setımıko'lar)
Nart Yergun
Nart Dzeğaşt
Degujıyeqo Cerım (Degucer) (Degujıye oğlu Gerım) (Deguger)
Nart Koles
Nart Ş’evaç’ (Nart Ş'evaç’)
Nart Bevıç’ (Nart Bevıç’)
Nart Emış’ (1эмышъ) (Nart Amış' )
Şarkılar, değişik öyküler ve atasözleri (guşı’ejxer).
Bağımsız bölümler arasında yer almayan, ama her biri neredeyse bir bölüm oluşturacak kadar büyük, değişik Nart öyküleri (Nart kadınlarının ürünlerini ve yaratıcı yeteneklerini yansıtan öyküler, Nart kızlarınca bestelendiği izlenimini veren şarkılar) ile bunların dışında Nart özdeyişleri (psetlej’/псэлъэжъ) de oldukça çok sayıdadır.