VE ALLAH ATI YARATTI

Bir Arap efsanesine göre; Allah, atı yaratmaya karar verdiğinde, öz teşkil etsin diye güney rüzgarına “cismani ol” buyruğunu vermiş. Cebrail, güney rüzgarına şekil vermiş; Allah ruh üflemiş.
“Sen, bundan sonra yeryüzünde yaşayan canlıların en asili olacaksın. Herkes sana gıpta ile bakacak. Sahip olmak isteyecek. Hayvanların lordu olarak hüküm süreceksin. Özgürlük, asalet ve cesaret seninle özdeşleşecek. Sana At adını veriyorum” diyerek yeryüzüne göndermiş. Böylece atın serüveni başlamış.
60 milyon yıl önce tilkiden büyük olmayan Eohippus’un bugünkü ata evrimleşmesi, efsanedeki gibi kolay olmadı. Yaşadığı dönemde kendinden büyük ve avcı hayvanlardan kaçmak ve engellerden kurtulması gerekiyordu. Bugünkü formuna ulaşması için uzun, bir o kadar meşakkatli ve etkileyici bir yol..
Şimdiye kadar 6000 yıl önce Orta Asya’da atların evcilleştirilerek göçler yoluyla dünyanın çeşitli yörelerine yayıldığı düşünülmekteydi. Bilim adamlarının 191 at türü üzerinde yaptığı araştırmaya göre; 4000 yıl önce farklı yerlerde farklı tekniklerle evcilleştirildiği kanıtlandı.
Bugün dünyada dört tip at bulunmaktadır. Bütün modern atlar, bu sınıflandırmaya dahildir .
I. Tip
Cidagosu 122-127 cm arasında olan, Kuzey batı Avrupa’da yaşayan pony’ler. En güzel örneği Exmoor’dur.
II. Tip
I.tip ponylerden biraz daha büyük olan Asya Yaban Atlarına yakın akraba olan pony’lerdir. Bütün Kuzey Eurasia’ya yayılmışlardır.
III. Tip
Cidago yüksekliği ortalama 150 cm. olan Orta Asya’nın iklim ve coğrafi koşullarına uyum sağlamış olan binek atlarıdır. Tarpan atlarından türedikleri düşünülmektedir. Soyu tükenme tehlikesinde olan Tarpan arları ve dünyanın en iyi atlarından olan Ahlak –Teke’ler bu grupta yer alır.
IV. Tip
Cidago yüksekliği ortalama 122 cm olan, küçük kemikli, sıcakkanlı, çöl kökenli binek atlarıdır.
Bu dört tip, dünyadaki atların ana bel kemiğini oluşturur . Bu sınıflandırma doğrultusunda, Ağır iş atları, Binek atları ve ponyler dağılım gösterir. Dünyaca ünlü İngiliz atları, Arap atlarından türetilmiştir.
Atların vücudunu örten kıl örtüsüne “Don” denir Atların don skalası, son derece geniştir. At donları kırmızı, melaninli ve kır olmak üzere üç ana gruba ayrılmaktadır.
Tarihe bir çok insan atlarıyla birlikte nakşedildi. Bunlardan biri Büyük İskender ve atı “Bucephalus”tur. Tarihe İmparatorluk kuran ikili olarak geçmişlerdir. Türünün en iyi Thessalonia örneğiydi. ( Thessalia, antik dünyada en iyi atların yetiştirildiği yer)
Buchephalus alnında beyaz bir işareti olan yağız bir attı. Genç prensin babası tarafından IO 343’te 10 bin Sterlin gibi büyük bir meblağ karşılığı satın alınmıştı. Buchephalus ve İskender, dünyada bir çok yer fethederek Makedonya’yı bir imparatorluğa dönüştürdüler. “Balta kafa” Buchephalus, 30 yaşlarında öldü ve bedeni dönemin adetlerine uygun olarak yakıldı.
Napolyon atı Marengo, ile beraber nam salarken; “Demir Dük” Wellington’un atı Copenhagen unutulabilir mi?
Ancak en vefalı at Babieca’dır. İspanyolların milli kahramanı El Cid, atıyla beraber 30 yıl ara vermeden Araplara karşı savaştı. 1099 yılında bir kuşatmada ölen El Cid’in ardından Andalucian cinsi bu beyaz at bir daha kimseyi üzerine almadı.
• Akhal Teke “En ünlü Türkmen”
At meraklıları bilir, çöl atlarının en ünlüsü, dünyadaki atların büyük çoğunluğunun atası Arap atıysa, step atlarının en iyi bilineni Akhal Teke’dir. Türkmenistan sınırlarının dışına geçmesi yasak olan Akhal Teke’lerin ilk kez İ.Ö. 1000 civarında Aşkabad civarında ortaya çıktığı sanılıyor. Eski Sovyetler Birliği döneminde yapılan bir yarışmada Akhal Teke cinsi bir at, çoğunluğu çöl ve suyun kısıtlı olduğu 4128 km’lik bir mesafeyi 84 günde tamamlamayı başarmıştır.
• Don “ Sert bir Mizaç”
Rus at cinsleri içinde en çok bilinenlerinden biridir. Ruslar tarafından Kazak atlarına öykünerek bir çok atın çaprazlanmasıyla ortaya çıkmıştır.
İlk kez Napolyon’un ordusuna karşı savaşlarda kullanıldılar ama fazla atik ve hassas oluşlarından dolayı ordu, bu at cinsini tercih etmedi. Çelişkilerine rağmen, Don havzasına en iyi uyumu sağlamış cins olarak ortaya çıkmaktadırlar.
Çerkes milleti, yaşadıkları coğrafyanın etkisiyle hızlı ve çevik atlara ihtiyaç duymuşlardır. Çerkes Atları, orta-uzun boylu, çevik, uzun yola dayanıklı, güçlü göğüs ve bacak kaslarına sahip atlardır. Literatüre giren en ünlü at ırkı ise, yetiştiricileri olan Kabardey ‘lerden alan Kabardey Atıdır.
Dünya’nın en iyi dağ atları cinslerinden birisi olan bir çok dağ cinsi at gibi Kabardey atları, ortalama bir cidagoya (150-160 cm) sahiptir. Kabardey atları sakin mizaçları, yeri sağlam kavrayan, dayanıklı ve sağlıklı bir cins olarak bilinir. Yüzlerce yıl içinde bu nadide cinsin cesaret ve bağlılığı defalarca sınanmakla kalmamış, insanoğlunun bu meziyetlere sahip atlar içinde ürettiği en iyi cins olarak ortaya çıkmıştır. Ayrıca hızlı öğrenirler ve kuvvetli bir hafızaya sahiptirler
Kabardey atları, bir çok step atının mükmmel bir bileşenidir. Moğol cinsi atlar ve Arap atlarının çaprazlanmasıyla bu at cinsi geliştirilmiştir. Kabardey atının en iyi ve bilinen örneği ise: ŞAĞDIY’dır. (шагди- Mermiden hızlı) Şağdiyler, mükemmel denilebilecek seleksiyonlarla 500 yıldan uzun bir sürede savaş ve koşum atı olarak geliştirilmiştir.
Adige halkının yetiştirdiği atlar, “Adige Atı” (АДЫГЭШ) olarak adlandırılır. Günümüzde ise bu atlardan geriye sadece Kabardey atı kalmıştır.
Kabardey atlarının geçmişi yaklaşık olarak XVI. yüzyıla uzanmaktadır. Pek çok seyyah bu atlardan bahsetmiştir. XVI. ve XVII. yüzyılda Adigeler ve Polonyalılar arasındaki tecimsel irtibat neticesinde Adige atları, at koşumlarının fiyatlarının yüksekliğini tespit etmek mümkündür.
Adige kültürü son derece eskidir ve kökleri (шагди (Nart mitolojisi, yunan, Bizans kayıtları ve Hatti kil tabletlerinden bu bilgiye ulaşabiliyoruz
Ortaçağda Adigelerin yetiştirdiği at cinsleri aşağıdaki gibiydi:
Şoloh (kab. ЩОЛЪЭХЪУ, rus. шолох), “ Bu cins at özellikle göğüs göğse muharebelerde düşman atına göğsüyle vururdu.
Şağdiy (шагди), “Safkan bir Arap atıyla boy ölçüşebilecek kadar hızlıdır.”
Abuk (абук)
Beçkan (бечкан)
Jiraşt (жирашт)
Kundet (кундет)
Hağundoko (хагундоко)
Şeceruko (шеджеруко)
Yeseney (есиней)
Yağan (еган)
Krım-Şokal (Крым-шокал)
Açatır (ачатыр)
Tram (трам)
Huare (хуаре) “Bir cins binek atıdır. Ayrıca cins olan tüm binek atları tanımlarken de kullanılabilir.”
Yukarıdaki at cinslerinin tamamına yakını yetiştiricisi olan ailenin adıyla anılmaktadır. XVIII. yüzyıl sonu ve XIX. yüzyılın başlarında Rus yayılmacılığı güney bölgelerini kana buladı. Kuzey Kafkasya’nın özgür insanları efsanevi bir dirençle karşı koydu. Bu karşı koymadan atlar da nasiplerini aldı. 1800’lü yıllarda Yaklaşık 200 bin baş Kabardey atı vardı.
XX. yüzyılın başlarında, Komünist devrimi geçmişin sembolü olduğu Çerkes atlarını yok etti. İki dünya savaşında da iyice azalan atlar, süvari birliklerinde düşmana karşı ön saflarda boy gösterdiler.
Ordunun ihtiyacı daha yüksek cigadolu atlardı. Sovyet yönetimi sırasında özellikle Kafkasya’da bulunan devlet haralarında Safkan Kabardey atları, İngiliz atlarıyla çaprazlanarak Anglo-Kabardey atları yetiştirilmeye başlandı.
60’lı yıllarda Karaçay-Çerkes Cumhuriyetinde yeni cins at cinsi olan Karaçay Atı yetiştiriciliği yapılmaya başlandı. Kabardey atlarına göre daha ağır ve masif bir görüntü sergiliyordu. Başlarda Karaçay atları, literatürde Kabardey atlarının alt türü olarak tanımlanmaktaydı. Bugün bağımsız bir cins olarak karşımızdadır.
Bugün kolhozlar dışında özel çiftliklerde ve haralarda atçılık devam ediyor. Aşağı yukarı Nartan, Çegem gibi tüm köylerde her evde 1-2 at bulunmaktadır. Kimi aileler 5-10 arasında ata sahipken; en büyük at sahibi yaklaşık 1500 baş ile Ibrahim Yağanov (Yağan İbrahim)’dir. İbrahim Yağanov, pek çok uluslar arası yarışmada Kabardey cinsi atlarla başarı sağlamıştır.
1994’te üç Kabardey atı ile bir grup, Moskova’dan St. Petersburg’a kadar olan yaklaşık 700 km yolu 6 günde katetmiştir.
3 yıl önce başka bir grup da, 2063 km’lik bir yolu almıştır.
1931 yılında Kabardey atı Aza, 100 km. yolu, 4 saat 25 dakikada ortalama 22.2 km/h ile almıştır ki kayıtlara geçen ilk başarıdır.
1935-36 kışında 15 safkan Kabardey ve 8 Anglo-Kabardey atı 3000 km.’yi 47 günde almıştır. Aynı grup bir ay sonra Pyatigorsk – Rostov na donu arasında 550 km.’lik çamurlu bir parkuru 5 günde tamamlamıştır.
Çerkeslerde Damgalar çok önemlidir ve özellikle At damgaları önemli bir yerdedir. Adige aile damgaları konusunu ilk kez ele alıp araştıran Hekun Baresbiy'dir. ilk kez 1989 yılında Lenin’in Işığı isimli gazetede Baresbiy'in "Adige At Damgaları" isimli yazısı ile gündeme gelmiştir.
Bu yazı pek çok yönden ilginç ve önemli bilgiler içermektedir. Adige at türleri, bu türlerin isimleri ve bu türlere özel kullanılan damgalardan (42 tür damga) ilk kez bu yazıda bahsedilmektedir.
Eskiler özellikle atlara vurulan damgayı çok önemserler ve üzerinde damga olan at'a köpeklerin yaklaşmadığına inanırlar, atın dayanıklılığını üzerindeki damga ile ölçerlerdi. Eğer bir at yerinden kımıldamadan üzerine damga vurulmasına katlanamıyor ve huysuzlanıp kaçmağa çalışıyorsa onun cins at olmadığına inanırlardı.
Ayrıca Türkiye’nin Doğusunda Uzunyayla Bölgesinde Leonora Kossewig’in derlemesi de at damgaları konusunda ciddi bir kaynak teşkil eder.
Atların damgalanması da belirli kuralla bağlı idi. Adigeler bu konuyu çok önemser, adeta bir merasim havasında yaparlardı bu işi. Mesela Pşı (prens)’lerin atlarında damga atın sol sağrısının üstüne,Werk (soylu)’ların atlarında ise atın sağ terkisine (sağrısına) vurulurdu. (Kaynak: Guk’emıh’u İbrahim, Adige atı ile Adige erkeği –Oşhamahue dergisi no: 4 -1995.)
Çerkeslerde özellikle atlarla ilgili çok sayıda atasözü vardır. Bunlardan Adigebze / Adigece olanların bazılarını paylaşalım istedik:
At kendine uymayan eğeri kırar. (Şı femış’u waner yequte.)
Attan düşmemiş olan hiç ata binmemiş olandır. (Şım rimıdzıxığer şesığaxep)
Yürümekten kesilmiş ata eyer vurulmaz. (Şı wuçuğe wane fahıjırep)
Bir at için yüz at su içer. (Zı şı pae şışe psı yeşo)
At alırsan yürüyüşünü de beraber al. (Şı pşefıme, k’o deşef)
Ürkmeyen at iyi değildir. (Yemıtxıorer şış’u khurep)
İyi at, iyi arkadaş gibidir. (Şış’ur nıbjeğuş’um fed)
Ürkek at sert başlı olur. ( Şı txıwualer şı pkhaş)
Bir abuk ile kemendin oldu mu yuvanı yaptın demektir. (Zı abıkhure zı arkhenre wi’eme wınağo pş’ağe)