ESKI ÇERKES HIKAYELERI 1


Eskiden bir Nart köyünde Kuytsuk adında ihtiyar bir adamla, ihtiyar karısı yaşarmış. Kadın öyle kavgacıymış ki, komşuları bile onun çınlak sesini duydular mı hemen sus pus olur, kaçacak delik ararlarmış. Kocasını da tir tir titretirmiş. Talihsiz ihtiyar, bırak karşılık vermeyi, yanında bir kelime söylemekten çekinirmiş. Dayak da yermiş boyuna. Çokluk öyle olurmuş ki, akşam ağzına bir lokma koymadan dışarıda çiğnemek zorunda kalırmış. 

Sonunda ihtiyar bu hayata dayanamaz olmuş ve karısını temelli bırakmağa karar vermiş. Dağlar asmış, sık ormanlar geçmiş, bir derin çukura erişmiş. Çukurun ağzı darmış ama aşağı doğru genişliyormuş. Öyle karanlık, öyle karanlıkmış ki, dibini görmek mümkün değilmiş. 

Birden ihtiyarın aklına bir şey gelmiş. Sevinçle: ‘’Eh, artık başımın belasından hepten kurtulurum’’ diye düşünmüş. Hiç zaman yitirmeden evine dönmüş. Biraz soluk alıp huysuz karısına: ‘’Biliyor musun sevgili karıcığım bugün bir çukur buldum, böylesi ilginç bir şeyi ben ömrümde görmedim. Çukur derin mi derin. Geniş mi geniş. Dibinde düşünemeyeceğin hazineler yatıyor. Neler yok ki orada! Dondum kaldım. Gözümü ayıramadım bir türlü. Ne yazık ki, aşağıya inmek için bir ip yoktu yanımda’’.

’’Hay sersem’’ diye haykırmış yaşlı kadın. ‘’Deminden beri daha yeni söylüyorsun bana bunu. Sen burada zaman yitirirken başkaları öğreniverirler hazineyi, bize de karşıdan bakmak düşer. Yarın sabah erkenden bir ip, birde çuval alıp ormana gideriz.’’

Daha ortalık ağarırken çıkmışlar yola. Uzun bir ip, biraz da yolluk almışlarmış yanlarına. Onlardan önce birileri giderde hazineyi bulur korkusuyla sürekli kocasını sıkıştırmış. 

Çukura eriştikleri zaman, adam aşağıya kendisi inecekmiş gibi ipi beline bağlamış. Kadın onu hızla bir kenara itip demiş ki, ‘’böyle önemli bir işi senin gibi bir aptala bırakır mıyım ben?’’ Çabucak beline ipi dolamış öbür ucunu ihtiyar adama vermiş. Homurdana  homurdana aşağıya inmiş. İhtiyar da bunu bekliyormuş zaten. 

Kadının aşağı inmesinden sonra ipi alıp çabucak eve koşmuş. Mutluluğuna bir türlü inanamıyormuş. Aradan daha bir ay geçmemiş. 

Kuytsuk bir gün ormana ava gitmiş. Birden bire içler acısı bir ağlama duymuş. Sesin geldiği yöne yürüyüp çukura varmış. Dibinde biri oturmuş acı acı sızlanıyormuş: «Vay, vay, vah öldürüyorlar beni. Dayanamıyorum artık, kimse yok mu beni kurtaracak? Kimse yok mu acıyan?’’ Kuytsuk'un yüreği pek merhametliymiş. Hiç düşünmeden ne olur ne olmaz diye hep yanında taşıdığı uzun bir ipi çukura sarkıtıp seslenmiş: ‘’Sıkı tutun zavallı yaratık, şimdi çıkarırım seni!’’ Karanlıkta seçilmeyen canlı ipe sarılmış. 

Kuytsuk bu ağır yükü çekebilmek için bütün gücünü kullanmak zorunda kalmış. İpin sonuna gelince dehşetinden donmuş kalmış. Çukurun ağzında. koskocaman bir ejderha ateş saçan gözleriyle belirmiş...  

Kuytsuk uzun zaman ağzını açıp bir şey söyleyememiş. Ejderha boylu boyuna toprağa uzanmış.' Sıtmaya tutulmuş gibi tir tir titrermiş. Dereler gibi göz yaşı döküyormuş. Kuytsuk kendini toparlayıp ejderhaya sormuş:
    - Ey söyle bakalım. Kim korkuttu seni böyle? Böyle acı acı ne ağlarsın?
    - Bu çukurda doğdum ben. Bu çukurda geçti ömrüm. Orayı bırakacağımı aklımdan bile geçirmezdim. Fakat günün birinde yaşlı bir kadın düştü içeri. O günden sonra hayatım zindan oldu. Öyle dövdükçe beni. Yarasız beresiz bir yerim kalmadı vücudumda. Hele kopasıca dili. Bir saniye durmadı. Sen yardıma gelmeseydin sonunda beni yutacaktı sanırım. İyiliğine karşılık dile benden. Ne istersen yaparım.
    - Bir isteğim yok. Günün birinde olursa, arar bulurum seni. 

Ejderhayı bile kaçırtan karısını ‘’çukurdan çıkarmak değmez’’ diye çekip gitmiş Kuytsuk. 

Ejderha yuvası olan çukura gayri dönmek istememiş. O günden sonra yer yüzünde yaşamaya başlamış. Dert olmuş insanların başına. Bir zaman sonra Kuytsuk'un köyünden geçen bir ırmağa ejderha set çekmiş. İnsanlar susuzlukları bitmiş, hayvanlar telef olmağa başlamış. Bir kuyu kazılmış, ancak içinde hemen hemen hiç su yokmuş. Nartların yaşamı artık dayanılmaz hale gelince ejderhayla savaşa bir ordu çıkarmışlar. Ancak korkunç ejderha çoğu savaşçıyı öldürmüş. Köy gene susuzmuş. Kuytsuk «bir gidip göreyim şu ejderhayı. Belki hallederim işi’’ demiş. Bazı kimseler «çok iyi olur diye sevinçlerinden bağırmışlar, bazıları ise iyi bir sonuç elde edileceğine inanmıyorlarmış. «Kuytsuk nasıl olurda bir ejderhayı  zorlayabilir?

Kuytsuk geçirmiş yayını omzuna, kılıcını alıp düşmüş yola... 

Ejderha, kendisini çaçaron kadının elinden kurtaran adamı hemen tanımış. Bu Nart'a, her isteğini yapacağına söz vermişti ya. İsteğine uyup suyu bırakmış ve nehir tekrar gürül gürül akıp insanlara, hayvanlara hayat ve neşe vermeye başlamış. Nart köyünün sakinleri büyük bir Sane(İçme Günü) hazırlamışlar. Kurtarıcı Kuytsuk şerefine beyaz Sane dolu bir çok boynuz boşaltılmış. Ejderha nehir boyunca gitmiş yakındaki başka bir kuyunun suyunu kesmiş.

O yaz sıcakmış. Hayvanlar, insanlar susuzluktan inim inim inlermiş. Kızgın güneşin altında sonları yaklaşmış. 
Kuytsuk'un haberi onların köyüne de gelmiş. En saygı değer yaşlılar, Kuytsuk'a gidip yardım dilemişler. Acılarına dayanamamış Kuytsuk. ‘’Ya sizi bu işkenceli ölümden kurtarırım ya da ben ölürüm’’ demiş. İkinci defa ejderhanın yanına varmış. Nehrin yolunu açması için konuşmuş. Ejderha: ‘’dileğini yerine getirip bu yerden gidiyorum ama şunu iyi bil ki üçüncü defa gelirsen istediğini yapmam. Üstelik yutarım seni! Çekilmez oldun sen de.’’ 

Dertten kurtulan köy, Kuytsuk'u büyük bir saygı ile karşılamışlar, sevinçleri sonsuzmuş. Kurtarıcının şerefine gece gündüz 
senlikler yapılmış. Fıçı fıçı Sane içilmiş. Ejderhaysa biraz daha gitmiş nehir boyunca. Nehrin yatağına girip suyun yolunu kesmiş. Üçüncü bir köy de susuz kalmış. O zamanlarda artık Nart ülkesinde Kuytsuk'un iki köyü ölümden kurtardığını işitmeyen kalmamışmış. Gene bir çok kişi gelmiş yalvarmışlar, ‘’Ejderha bizim de suyumuzu kesti. İki haftadan beri bir yudum suyumuz yok, ölüyor çocuklarımız susuzluktan. Kadınların, ihtiyarların hali dayanılır gibi değil. Yardım et bize, Kurtar 
bizi Kuytsuk, ölüp gideceğiz yoksa.’’ Kuytsuk kendi kendine: ‘’Ben tekrar ejderhaya gidersem istediğimi yapmayacak. Üstelik yutacak beni. Ancak elimden bir şeyler gelmezse bütün köy yok olacak. Peki.’’ deyip ejderhaya yollanmış…

Ejderha nehir yatağına uzanmış kimseye bir damla su bırakmıyormuş. Taa uzaktan Kuytsuk 'u görmüş: «Gene mı buradasın? Sana üçüncü defa gelirsen istediğini yapmam. Üstelik yutarım seni demedim mi?» diye bağırmış. ‘’Yok, yok’’ diye karşılık vermiş Kuytsuk. ‘’Bu kez bir şey istemeye gelmedim... İki kez dilediğimi yaptığın için teşekkür etmeye, sonra yaşı kadının çukurdan çıktığını, seni aradığını söylemeye geldim.’’

Kuytsuk gözünü bir kere kırpmana dek ejderha dehşetinden öyle bir sıçramış ki, havaya bulutlara girip sıra dağların ardına kaybolmuş. O günden beri Nart Ülkesi’nde bir daha görünmemiş.