ADİGE DÜĞÜN XABZESİ
Adige gelenekleri arasında aynıyla uygulanıyor olmasa da pek çoğu günümüze kadar ulaşmış güzel gelenekler mevcuttur.
Aşağıda
bahsedeceğimiz evlilik töreni de bazı değişikliklere uğramakla birlikte
bize kadar ulaşan bu tür geleneklerimizden birisidir.
. . .
Bu yazıda 18 yüzyılda Kafkasya’da çeşitli görevlerle bulunmuş Polonyalı Teofil Lapinski’nin gözlemlediği ve sonradan kaleme aldığı şekli ile o dönemin Çerkes kavimlerinde evlenme ve gelin alma törenini anlatacağız.
Bu yazıda 18 yüzyılda Kafkasya’da çeşitli görevlerle bulunmuş Polonyalı Teofil Lapinski’nin gözlemlediği ve sonradan kaleme aldığı şekli ile o dönemin Çerkes kavimlerinde evlenme ve gelin alma törenini anlatacağız.
Lapinski
notlarında Çerkeslerde evlilik konusunu aşağıdaki şekilde anlatır:
Adigelerde bir genç kızın veya erkeğin istemediği birisi ile
evlendirilmesi geleneği yoktur, aile o bireyin seçimine saygı duyar ve
bu konuda baskı yapmazlar.
Fakat gençler de aynı saygıyı anne babalarına gösterirler, onların bilgisi olmadan ve onların rızası alınmadan evlenilmez.
Adigeler kadın erkek ilişkilerinde diğer toplumlarda pek görülmeyen bir serbesti ve hoşgörü sahibidirler.
Genç kızlar ve erkekler bu hoşgörüyü istismar etmeden arkadaş olabilir birbirlerini daha yakından tanımaya çalışırlar.
Eğer
kızın ailesi o erkeğin kendi evlerine rahatça gelip gitmesine kızları
ile arkadaşlık etmesine izin vermişlerse, bu hoşgörü ailenin o gence
güveni olduğunu gösterir ve bu güven asla istismar edilmeğe çalışılmaz.
Fakat bu durum aynı zamanda ileride gençler arasında evlilik gündeme
gelirse ona karşı bir önyargılarının ve olumsuz tavırlarının
olmayacağına da işaret eder. Tabii bu arkadaşlığın evlilik ile
sonuçlanabilmesi için delikanlının genç kızın gözüne girmesi, kendini
ona beğendirmesi ve genç kızın kalbini kazanması gerekir.
Çok
ilginçtir, her iki genç anlaştıkları halde genç kızın kaçırılarak
evlenilmesi neredeyse bir kural haline gelmiştir Adigelerde.
Eğer
iki gencin arkadaşlığı ileriye dönük ciddi bir biçim alır ve evlenmeye
karar verirlerse geriye evlilik için gün belirlemek kalır, iki genç
kendi aralarında bu günü belirlerler.
İki
gencin kararlaştırdıkları gece genç damat adayı yanında güvendiği
birkaç arkadaşı ile gelerek kıza işaretini verir. Zaten hazırlanmış
beklemekte olan genç kız sessizce dışarıya çıkar ve delikanlı onu
kaptığı gibi atının üzerine alarak uzaklaşır.
Bu esnada genç damat adayı ve arkadaşları silahlar sıkarak ıslıklar çalarak, sevinç naraları atarak uzaklaşırlar.
Bu çığlıklar, ıslıklar ve silah seslerini duyanlar bir genç kızın kaçırıldığını bilirler.
Genç
kızın anne ve babası o gece olacaklardan haberdar olmalarına karşın
silah sesi duyuluncaya kadar hiçbir şeyden haberdar değilmiş gibi
davranırlar.
Fakat
silah sesleri, ıslıklar ve naralar duyulduktan sonra genç kızın
kardeşleri, akrabaları ve yakınları silahlarını alarak atlarına biner,
hızla uzaklaşan grubun peşine düşerler.
Buna
karşılık genç kızı kaçıran grup değişik yönlere dağılarak takip
edenlerin genç kıza ve erkeğe ulaşmasını önlemeğe çalışır, onları
yanıltarak oyalamaya gayret ederler.
Eğer
takip eden grup kaçırılan kıza ve damat adayına ulaşır onları
yakalarlarsa, kızı kaçıran erkeğe bir hırsız muamelesi yapılır.
Bu durumda bu erkeğin atı, silahı ve giysilerine el konularak utanç verici bir durumda ortalıkta bırakıverirler.
Çoğu
kez bu duruma düşen erkekler alay konusu olurlar ve hatta onlara dair
küçümseyen ve alay eden şarkılar, tekerlemeler söylenir.
Erkeğin
düştüğü bu aşağılayıcı durumdan kurtulabilmesi için atını, silahını ve
giysilerini karşı tarafın biçtiği ve genellikle değerinin çok üzerinde
olan miktarı ödeyerek geri satın alması ve ikinci kez genç kızı
kaçırması gerekir.
Fakat böyle durumlarda genç kızın ikinci kez kaçırıldığı çok ender görülen bir şeydir. .
Çünkü
genç kız, kalkışılan bu işi başaramayan ve yakalanarak utanılacak
duruma düşen (aynı zamanda kendisini de utandıran) erkeği istemez, o
kişinin henüz tam bir erkek olmadığını düşünerek evlenmekten vazgeçerdi.
Eğer
her şey yolunda gider ve erkek yakalanmadan genç kızı kaçırarak takip
edenlerin elinden kurtulursa, onu daha önceden haberdar ettiği ve
hazırlıklı olan bir arkadaşının evine götürür o evde nikâh kıyılır.
Genç
kız ve erkek geldikleri bu evde bir ay süre ile kalırlar, fakat erkek
bu bir aylık süre içerisinde anne babasına ve diğer yaşlılara görünmez.
Sabah erkenden evi terk eder, gece yarısı herkes çekildikten sonra eve
döner, gündüzleri ise bir başka arkadaşının evinde kalır. Bir aylık bu
sürenin sonunda genç kızın annesi ve bekar kız kardeşi gelini ziyarete
gelirler.
Gelin
getirildiği ve bir ay kaldığı bu evden alınarak annesi ve kız
kardeşinin de refakatinde şarkılar (ueridade) söylenerek, silahlar
sıkılarak törenle erkeğin evine yakın bir başka eve götürülür.
Gelin,
getirildiği bu evde de 8 gün annesi ve kız kardeşleri ile birlikte
misafir edilir. Bu 8 günlük zaman zarfında gelin ve damat hiç
görüştürülmezler.
Dokuzuncu gün tüm komşular, akrabaları ve yakınları ve arkadaşları en iyi giysilerini giyerek toplanırlar.
Erkekler bir grup, kadınlar bir grup olmak üzere kapı önünde dizilerek şarkılar (ueridade) söylerler.
Erkekler
damadın yiğitliğini cesaretini ve diğer maharetlerini överek şarkılar,
maniler söyler gelinin böyle bir erkeğe varmakla ne kadar şanslı
olduğunu anlatırlar.
Kadınlar
da buna karşılık olarak gelini metheden sözler ve manilerle gelinin
güzelliğini, maharetini, zarafetini metheder; erkeğin böyle birisi ile
evlendiği için ne kadar şanslı olduğunu ve damadın eşine layık olmak
için elinden gelen her şeyi yapması, onu mutlu etmesi gerektiğini
anlatırlar.
Yukarıda
anlatıldığı şekilde gelin, annesi ve kız kardeşleri ile birlikte
bulunduğu evden alınarak damadın evine getirilir ve kaynanasının
karşısına çıkartılarak onunla tanıştırılır.
Bu tören çok büyük bir titizlikle yapılır ve her şeyin usulüne uygun olması için azami özen gösterilir.
Gelinin
annesi, damadın annesini başıyla selamladıktan sonra kendi eli ile
kızının duvağını açar ve daha sonra iki anne sarılarak selamlaşırlar.
Bunun akabinde gelin eğilerek kaynanasının elini tutar.
Erkeğin
annesi gelinin el tutmasından sonra onu bir süre tepeden tırnağa süzer,
inceler ve daha sonra gelininin kendi düşündüğünden de daha güzel
olduğunu, oğlunun en doğru seçimi yaptığını söyleyerek artık genç kızın
da bu ailenin bir ferdi olduğu ve benzer iltifatlar eder.
Bu merasimden sonra ise sıra sofra kurulmasına gelir.
Gelin
bu sofraya oturmaz, kendisine eşlik eden iki kadın ile birlikte odadan
çıkartılarak duvağı açık bir şekilde kapı önüne getirilir.
Orada
bekleyen insanlar şarkılarla ve alkışlarla sevinçlerini belli ederler.
Gelin burada bir süre düğüne gelen topluluğa gösterildikten sonra eşlik
edenler tarafından kendi odasına götürülür.
Adige geleneğinin
gereği olarak, gelin kendi hazırladığı bazı el işi eşyaları gelen
misafirlerden daha saygın ve daha yaşlı olan bazı kişilere hediye eder.
Tüm bunlar bittikten sonra kapı önünde düğün kurulur.
Mızıka ile çalınan müziğe erkekler el çırparak ve koro halinde söylenen şarkılarla (deju) eşlik ederler.
Erkekler el çırparak oyuna çıkar ve oynamak istedikleri kızın yanına giderler.
Erkek
sözleri kendisine ait kısa bir şarkı veya mani söyleyerek oyuna davet
ettiği genç kızın omzuna dokunur ve genç kız oyuna çıkar.
O
anda erkeğin arkadaşları veya genç kızı beğenen, çekici bulan diğerleri
silahlarını çekerek gökyüzüne doğru ateş etmeye başlarlar.
Böyle anlarda oyuna çıkan genç kız ne kadar beğenilen birisi ise atılan silah o kadar fazla olur. .
Oyuna
çıkan bir genç kız için silah sıkılmaması o genç kıza saygı
duyulmadığı, beğenilmediği anlamına gelir ki, Adigelerde bu durum çok
ayıp ve o genç kıza saygısızlık olarak kabul edilir.
Düğün
bu şekilde bir süre devam ettikten sonra genç kızlar ve erkekler el ele
tutuşarak bir halka oluşturur çeşitli oyunlarla, şarkılarla eğlenmeye
devam ederler.
Bu eğlencelerin devamı olarak at yarışları ve atıcılık yarışmaları yapılır, kazananlara çeşitli ödüller verilir.
Tüm bu eğlencelerin sonunda düğüne gelenlere verilen yemekle tören son bulur.
Gelen
misafir kadınlar ve genç kızlar gelini tekrar görerek selamlaşır
damadın büyüklerine iyi dileklerde bulunduktan sonra ayrılırlar.
Gelinin
annesi ve kız kardeşi de düğünün ertesi günü ayrılırlar. Bütün herkes
dağılıp aile normal düzenine döndükten sonra gelin ailenin büyüğü
(thamate) ile tanıştırılır.
Adigelerde
kadınlar diğer Müslüman halklarda olduğu gibi eve kapatılıp dış dünya
ile ilişkisi kesilerek köle gibi davranılmaz. Kadının tüm akrabaları
onun herhangi bir sorunu olduğunda koşulsuz yardımcı olmak ve ona sahip
çıkmakla yükümlüdürler, dolayısıyla kadına yeni ailesinde kötü
davranılması iki aile arasında büyük kavgalara neden olabilir.
Lapinski,
Adigelerin ailelerine çok değer verdiklerini, büyüklere ve kadına
duyulan saygının Adige töresinde çok önemli bir yeri olduğunu, kadının
baskı görmediğini ve dolayısıyla ezik yetişmediğini fakat bu
serbestliğin de hiçbir zaman kadını şımartarak utanılacak durumlara
sebebiyet verecek şekilde istismar edilmediğini anlatır. .
Bu konudaki hassasiyetin diğer toplumlarca da imrenilerek örnek alınmaya çalışıldığından bahseder.
Genç
kızlar evlendikten sonra aile içerisinde önemli sorumluluklar
üstlenmelerine ve gereğinde eşlerine de yardım etmelerine karşın
bekârlık döneminde bu tür görevler üstlenmekleri gibi zor ve ağır
işlerle de uğraşmazlar.
Aile genellikle genç kızın biçki, dikiş, nakış gibi beceriler kazanmasına çalışır.
Yukarıda
Lapinski’nin bahsettiği gelenekler bu gün bizim yaşattığımız “evlilik
ve Çerkes düğünü” ile ilgili geleneklerimize temel teşkil etmektedir
Elbette zaman içerisinde geleneklerimizde yaşadığımız koşullara ve
zamana paralel olarak önemli değişiklikler olmuştur.
Fakat yinede bizim kültürümüzün bir parçası olarak bunların bilinmesi ve öğretilmesi gerektiğini düşünüyorum.
——————————
Prof. MEMBET H.
Tarih Bilimleri Doktoru
——————————
Prof. MEMBET H.
Tarih Bilimleri Doktoru
ADİGELERDE SOFRA XABZESİ
Toplumumuzda,
daha doğrusu Xabze toplumunda sofra kültürü, başlı başına bir konu
oluşturur. Sunulacak yemeklerin yapımından başlayarak, yemek
çeşitlerine, bu yemeklerin yapılış usullerine, hangi sofraya ne tip
yemeklerin yapılacağına ilişkin kurallara varıncaya değin, geniş bir
sofra kültürü vardır.
. . .
Hatta denilebilir ki; bugün toplumsal yaşamda uygulanabilen Xabze normlarının en çok konu olduğu yer, sofra kültürü alanıdır.
Hatta denilebilir ki; bugün toplumsal yaşamda uygulanabilen Xabze normlarının en çok konu olduğu yer, sofra kültürü alanıdır.
Sofra ile ilgili kurallara geçmeden önce, okuyucuya sofra hakkında açıklayıcı kısa bilgiler vermek istiyorum.
1) Sofralar genellikle ikiye ayrılabilir.
a) Protokol sofraları,
b) Protokolsüz sofralar, günlük sofralardır.
a) Protokol sofraları,
b) Protokolsüz sofralar, günlük sofralardır.
Ancak,
bu ayrım protokolsüz sofraların kurala bağlı olmaması sonucunu
doğurmaz. Her iki sofra çeşidinde birbirine benzer Xabze kurallarının
uygulanması söz konusudur. Aile içinde kurulan sofralar da bu kurallara
bağlı olarak kurulur.
Sofraların
kuruluş yeri, kuruluş biçimi, kurulacağı zaman ve sofralara
oturtturulacak kişilerin kimlikleri, Xabze kurallarıyla ciddi olarak
belirtilmiştir. Ayrıca hangi misafirler ve grupları için nasıl sofra
kurulacağı ve ne gibi yemeklerin yapılacağı, yine Xabze kurallarında
açıkça belirtilmiştir.
Ben bunların uzun uzun ayrıntısına girmeden bir Adige sofrasında uygulanan ve uygulanması gereken kuralları kısaca belirtmekle yetineceğim.
Ben bunların uzun uzun ayrıntısına girmeden bir Adige sofrasında uygulanan ve uygulanması gereken kuralları kısaca belirtmekle yetineceğim.
Bu kuralların Kafkasya ve
diaspora için, ayrıca Xabze toplumunu teşkil eden farklı halk grupları
için, değiştiğini ve değişebileceğini belirtmek istiyorum.
Örneğin
Kabardey’de kurulan bir sofrada oturanların hemen tamamına söz hakkı
verilir. Ancak, diasporada bu kural bu şekilde uygulanmaz. Ne var ki,
bugün Kafkasya’nın etkisinde kalınarak kurulan sofralarda, herkese söz
hakkı verme gibi bir uygulama da sık sık görülmektedir.
Adige Sofrasının Başlıca Kuralları
• Adige sofrasında yaş sırasına göre oturulur.
• Ev sahibi büyük olarak sofraya oturamaz. Onun yerine aynı soydan gelen yakın komşu büyüğü oturur.
• Misafirler arasında çok ağırlığı olan olsa bile, thamate olarak oturtulmaz.
•
Sofra thamatesinin sağ tarafına, misafirlerin büyüğü oturtulur. Sol
tarafına kendisinden yaşça sonra gelen, misafir olmayan büyük xagarey
oturtulur. Diğerleri yaş ve misafir kuralları gereği oturtturulur; ancak
iki misafir yan yana oturmaz.
•
Adige sofrasında iki adet hizmet eden vardır: Bogoejes ve Şhagırıt. Bu
iki hizmet eden, sonradan dava hakkına sahip olmadan thamatenin
isteklerini yerine getirir, içki düzenine, yemek düzenine bakarlar.
•
Thamateden izin alınmadıkça kimse sofradan kalkmaz, sofra mahallini
terk edemez. Bu hareketi yapanları, önceleri sofraya almazlardı. Daha
sonraları çeşitli cezalar verilmesi biçiminde uygulamalara başlandı.
Ayrıca kendisine soru sorulmadıkça ve thamate izin vermedikçe, kimsenin konuşma yetkisi yoktur. Herkesin konuşmaya başlaması halinde grup dağılmış sayılır, Xabze uygulanmaz.
Ayrıca kendisine soru sorulmadıkça ve thamate izin vermedikçe, kimsenin konuşma yetkisi yoktur. Herkesin konuşmaya başlaması halinde grup dağılmış sayılır, Xabze uygulanmaz.
•
Adige sofrasında yemeğe ve içkiye, gerek miktar olarak gerekse alınış
ve geniş şekilleri olarak, çok dikkat edilmesi gerekir. Aşırı isteklerde
bulunulmaz. Tekrar tekrar istekte bulunulmaz. Servis ve sıra beklenir.
Hafif hareketler yapılarak yemek alınmaz ve yenmez. Yemek ağızdayken konuşulmaz. Lokmalar büyük alınmaz. Lokmalar sağa sola sıçratılarak alınmaz. Sıraya dikkat edilir. Sıra dışı içilmez. Burada temel kural şudur: Kişi oturuşuyla, ciddiyeti ile konuşma üslup ve adabıyla, yaptığı konuşmalar ve akıllı davranışlarıyla sofraya oturduğu gibi kalkmalıdır.
Hafif hareketler yapılarak yemek alınmaz ve yenmez. Yemek ağızdayken konuşulmaz. Lokmalar büyük alınmaz. Lokmalar sağa sola sıçratılarak alınmaz. Sıraya dikkat edilir. Sıra dışı içilmez. Burada temel kural şudur: Kişi oturuşuyla, ciddiyeti ile konuşma üslup ve adabıyla, yaptığı konuşmalar ve akıllı davranışlarıyla sofraya oturduğu gibi kalkmalıdır.
• Geç kalan geldiği zaman, yaşça büyük olanlar ayağa kalkar. Fakat kim gelirse gelsin thamate ayağa kalkmaz.
•
Grup topluca sofraya ara verme gibi bir durumla karşılaşırsa (geçici
bir süre için) bu durumda sofra boş bırakılmaz. Burada da thamate
zorunlu olmadıkça sofrayı terk etmez.
•
Geç gelen sofraya oturmadan önce, geç kalma dublesi verilir. Kendisine
uzatılan içkiyi sonuna kadar içmek zorundadır. Daha sonra kendisine
uzatılan parça eti alır, yer ve gösterilen yere oturur. Kendisine içki
bardağını thamatenin talimatıyla hizmet eden uzatır.
•
Kabardey uygulamasına göre izinle dışarı çıkan kimse içeri girince “Gup
Maxoeapsı” (grubunuz iyi olsun, iyi yürüsün) sözünü söyler, izinle
yerine oturur. Bu uygulama batıda yoktur. Sofraya geç katılanda bu sözü
söyler.
• Yemeği bitiren hiçbir şekilde oturuşunu bozmaz. Yemek yiyormuş gibi aynı ciddiyetle oturur.
• Adige sofrasında içki içmeye zorlamak adet değildir.
•
Adige sofrasında bayanlar da oturuyorsa bu bayanların içki içmeye
zorlanması adet değildir. Ancak içmek isteyen bayana aynen erkeklerde
olduğu gibi içki servisi yapılır.
•
Sofraya gelen yarım baş, kırması için misafir olan büyüğe verilir;
ancak o başı kırmasını ev sahibi olan büyükten rica eder. Bu büyüğün
thamate olması muhtemeldir. Thamate yarım başı parçaladıktan sonra,
sadece kulaktan kopardığı bir parçayı ilgilisine uzatır. Parçaladığı
yarım başı tekrar misafire verir. Başı ilgililerine usulü dairesince
dağıtmak bunun görevidir.
•
İkiye ayrılan başın sol parçası misafir sofrasına konulmaz. Ayrıca
yarım baş (sol) yemeğin yendiği evden dışarı çıkartılmaz. Protokol
olmadan koyun kesildiği zaman ise sağ yarım baş en yaşlı komşuya hisse
olarak verilir. Bu ona saygının bir ifadesidir.
• Evde sol yarım başı yiyecek kadar yaşlı kimse yoksa yaşlı komşu davet edilerek bu yarım baş kendisine usulen ikram edilir.
• Babası sağ olan kimse yarım başı hem kıramaz hem yiyemez.
•
Adige sofrasında genellikle sofra süresi uzun tutulur. Şarkılar
söylenir ve konuşmalar yapılır. Amacı yemek ve içkinin dokunmamasıdır.
•
Adige sofra adetine göre, içki dokunan adamın horlanması, küçük
düşürülmesi veya onun yarı yolda bırakılması Xabzeye aykırıdır. Ona
gerekli yardım yapılır, evine götürülür, gereken her müdahale yapılır.
Ayrıca bu duruma düşen şahsın durumu hiçbir şekilde başkalarına
anlatılmaz, dedikodusu yapılmaz.
•
Adige sofra adetine göre dilek konuşması yapması gereken kimselere ve
isteyenlere Thamate söz verir, izinsiz konuşma yapılmaz. sofrayı açan ve
kapatan sofra Thamatesidir.
•
Sofranın güzelliği ve yenilenin, içilenin rahat hazmedilmesi
thamatesinin maharetine, sevk ve idaresindeki başarıya bağlıdır. Bu
nedenle Adige sofrasında thamate seçimine ve thamadelik olayına çok önem
verilmiştir.
Yarım Baş Nasıl Dağıtılır ve Kimlere Neler Verilir
• Kulaktan kesilen parça en gence (Şhagırıt’a) verilir. Bunun anlamı “Yanlış yapma, dikkatli ol” demektir.
•
Burun kısmı thamate kodzeye verilir. Bu da “Dikkatli ol, tehlikeli bir
durum veya olay olmasın” demektir, ikisinde de var olan dikkatli ol
uyarısı farklıdır. Birincisinde hizmette dikkat uyarısı vardır,
ikincisinde emniyet uyarısı.
• Göz kısmı “Kengeşeğu” (danışman) olana verilir. Bu da thamatenin danışmanıdır. Anlamı her şeyi görmesi, gözetlemesidir.
• Beyin kısmı yöneticiye, yani thamateye aittir. Zira iyi yönetmek sağlıklı çalışan bir beyinle mümkün olacaktır.
———————————–
Rahmi Tuna
Adige Xabze (Adige Etiği ve Etiketi kitabından
———————————–
Rahmi Tuna
Adige Xabze (Adige Etiği ve Etiketi kitabından
XABZEDE THAMATE KAVRAMI
RAHMİ TUNA
THAMATE KAVRAMI
Doğru
ya da yanlış, çeşitli zamanlarda gençlerimizin thamate ve thamatelik
konularını aralarında yazılı ve sözlü olarak tartıştıklarına tanık
olmaktayız. Konularımızın sansür getirilmeden tartışılmasından yana
olduğumu her zaman açıkça söyledim. Tabulaştırmakla ya da oluştuğu
varsayılan tabulara sığınmakla kültürümüze ve kimliğimize kişilik
kazandırmayacağımızda bir gerçektir. .....
Bu
anlamda bu yöndeki tartışmaların yapılmış olmasını da yararlı, hatta
zorunlu buluyorum. Ne var ki kavramı her yönüyle anlamadan önce, kavramı
öğrenmeden önce lehte ya da aleyhte olsa da tartışmaya açmak kanımca
bazı sakıncaları beraberinde zorunlu olarak getirecektir.
Bu
düşünce ile bu yazıda, daha geniş olarak yapmakta olduğum bir
çalışmadan kısa alıntılar yaparak thamate kavramına bir açıklık getirmek
istiyorum.
Öncelikle şu deyimlere beraberce göz atmakta yarar vardır.
Çünkü
bu deyimlerin tamamı ve bunlara benzeyen başka birçok deyim yönetimle,
yönetmekle, yöneticiyi görevlendirmekle ya da sevmekle
ilişkilendirilebilir ve thamate kavramıyla yakından ilgilidir. Deyimleri
uzun uzadıya açıklamadan örnek olsun diye sıralayıp geçeceğim.
NAHIJ: Genellikle saygın kişiliği olan daha yaşlı kimse.
VINAFE:
Çıkan bir sorunu, bir problemi çözmek için yapılan toplantı ve alınan
prensip kararları (Bunlar Xabze kuralları değildir. Karıştırmamak
gerekir).
WUNEFEJ: Çıkan herhangi bir sorun, bir konu ya da olayın çözümünü üstlenen, Wunafe yapabilen kişi ya da kişiler (kurul).
KENGEŞ: Akıl, bilgi ve deneyim danışma.
KENGEŞEUĞ: Danışılacak, düşünmeye götürecek bilge kişi.
XEXİN: Eylem olarak seçme fiili.
XEXİNIĞE: Seçme eyleminin sürekli duruma getirilmesi.
XEXE: Seçilen (burada genellikle aday tek ya da az sayıdadır).
XADZE: Birçok aday arasından seçme.
thamate
THAMATAĞE
HABLE thamate
KOAJE thamate
XEĞEUG thamate
ÇILE thamate
XEUK thamate
thamate KODZE.
Açıklamaya
geçmeden önce, okuyucudan bir konuda özür diliyorum. Konuyu uzatmamak
için farklı dil guruplarındaki kavramları ele almadım. Nitekim yaptığım
çalışmada da ağırlıklı olarak Kabardeyce’yi aldım. Çünkü o dille
yetiştim. Kavramları genel olarak bu dille öğrendim. Bu dile aşinalığım
var.
Adigabze
olarak sıraladığımız bu kavramlar, basitte olsa toplum niteliğini
kazanmış olan topluluklardan başlayarak ulusal devlete, hatta
imparatorluklara kadar her çeşit toplumda kendi dillerine özgü olarak
vardır,
olmakta zorundadır. Örneğin: Şef-Reis, Han, Kral, İmparator, Bilge,
delege, yönetici, seçilmiş ya da seçilmemiş Lider vb. kavramlar
bunlardan bazılarıdır. O halde konuya şöyle başlamak gerekiyor.
Thamate kimdir?
Thamatağe- thamatelik nedir?
Thamate kimler olabilir?
Thamate nasıl olunur?
Thamate olmanın koşulları nelerdir?
Thamate seçilmeden olunabilir mi?
Thamatenin görevleri ve sorumlulukları nelerdir?
Thamate kimlere karşı sorumludur?
Thamatelik süreye ve göreve bağlı mıdır?
Sürekli thamadelik var mıdır?
thamate Çeşitleri
Bu
soruların çokluğu okuyucuyu sıkabilir. Hatta gereksiz olarak da
değerlendirilebilir. Bunu da saygıyla karşılamak gerek. Ne var ki tarih
boyunca Xabze TOPLUMU olmakla gurur duyduğumuz ADİGE TOPLUMU bu
kavramların hepsini ayrıntılı bir biçimde kurallara bağlamıştır.
Doğrusunu isterseniz Xabze dediğimizde bütün bu kuralların toplamından
başka bir şey değildir. Benim inancıma göre KÜLTÜRÜMÜZÜ- GEÇMİŞİMİZİ,
GEÇMİŞTEKİ TOPLUMSAL YAPIMIZI ANLAYABİLMEK İÇİN SABIRLI, HAZIMLI,
SOĞUKKANLI OLARAK ÖĞRENMEYE ÖNEM
VERMELİYİZ. KOLAYCILIĞA KAÇMAK BİZİ HİÇBİR KONUDA AMMA HİÇBİR KONUDA KURTARMAYACAKTIR.
Thamate Kimdir?
Thamate,
kendisine verilecek görev ya da görevlerin gerektireceği özellikleri
taşımak koşuluyla, toplum ya da topluluk ya da onların temsilcileri
tarafından, belirli bir görevi yerine getirmek üzere, görevlendirilen,
belirli bir misyon ve statüyü belirli süreyle taşımak üzere
seçilen
kimseye denir. Bu anlamda thamate, belirli bir görevi yerine getirmek
üzere, belirli bir misyon ve statü ile seçilerek görevlendirilmiş kişi
anlamında tanımlanmalıdır. Nitekim ADİGE Xabze' ye göre de böyledir.
Burada çok önemli bir noktaya değinmek zorundayız. thamate ile NEXIJ
belirli görevde, zamanda ve kişide örtüşebilir. Ancak thamate hiçbir
zaman Nahıj değildir. Nahıj’de thamate değildir. Bu iki kavramı
kesinlikle birbiriyle karıştırmamak gerekir. Bu şekilde seçilmiş ya da
atanmış olan thamate, üzerine almış olduğu görevi tam yetkili olarak
yerine getirmek zorundadır. Burada kendisini seçen ya da görevlendiren
kişiler ya da kurullara karşı tam bir sorumluluk altında olduğunu
düşünerek, tam yetki ile görevini yerine getirir, misyonunu tamamlar.
Görevin sınırları içerisinde hiçbir yetki kısıtlaması yoktur.
Yine önemle durulması gereken bir konuda, yaşlılıkla thamatenin özdeşleştirilmesi olayıdır.
Bilindiği
üzere ADİGE kültürü hiçbir zaman yazılı olarak toplanmamış, yazılı
biçime getirilmemiştir. Tersine sözlü ve uygulamalı olarak kuşaktan
kuşağa süre gelmiştir. Bu durumda yaşın ilerlemesine paralel olarak
bilgi ve deneyimin artmasına, birikmesine neden olmuştur. Bir yabancı
yazarın dediği gibi Adige thamateleri kendilerini propaganda ile ya da
para ile kanıtlamamışlar, pratikte gerçekleştirdikleri eylemlerle bu
unvana hak kazanmışlardır. Bunun içindir ki, yaşla thamadelik çoğu kez
örtüşmüştür. Ancak temel kural bu iki kavramın ayrı olduğudur. Nitekim
belirli thamateler için yaş hiçbir şekilde aranmamıştır.
Thamatağe- thamatelik
Adige
Xabze toplumunda thamadelik hem kavram olarak, hem de kurumsal olarak
oluşmuş ve toplumsal düzenimizde bir statü olarak yerini almıştır.
Ayrıca bu kavramın toplumsal yapıda yer alması öyle yakın bir zamanda
olmamıştır. Daha avcılık ve toplayıcılık dönemlerinde, görevin
başarılması ve paylaşımın adil ve eşit olması için eşitler arasında
thamate seçilmeye ve görevlendirilmeye başlanmıştır. Geçen uzun tarihsel
süreç içerisinde thamadelik kavramı gelişerek daha çok toplumda saygı
kazanarak bir kurum biçimine dönüşmüştür.
Bugün
Thamate'lik denilince thamate'nin yetkilerini, özelliklerini, kimlerin
thamate olabileceğini, sorumluluklarını, görevlendiriliş biçimini,
süresini, thamateliğin bitmesi ve bitirilmesini en ayrıntılı ve açık
şekilde anlayabiliyoruz. Onun için Adige Xabzesine göre THAMATAĞE ya da
thamadelik thamateden ayrı olarak ve soyut olarak toplumsal ve kuramsal
bir olgu şeklinde ulusumuzda vardır. Toplumumuz devam ettikçe de var
olmaya devam edecektir.