Rusya'nın Kafkasya politikasını korku ve anlaşmazlık üzerine inşa ettiğini savunan Rus yazar, ülkenin geleceğinin Kafkasya'ya bağlı olduğunu söyledi. Rusya'nın önde gelen gazetecilerinden Maksim Şevçenko Rusya'nın geleceğinin Kafkasya'da yaşanacak gelişmelere bağlı olarak belirleneceğini savundu.
Şevçenko son yazısında Rusya Federasyonunun üç temel unsurundan birisinin Kafkasya olduğunu belirterek buna rağmen devletin Kafkasya politikasının korku ve anlaşmazlık üzerine inşa edildiğini söyledi. Şevçenko yazısında, "Bunun içindir ki bölge iki yüz yıldan fazla bir süredir devam eden savaşlardan kurtulamıyor. Devletin bölgedeki hedefinin ne olduğu bilinemiyor. Kafkasya'daki durumu doğru bir şekilde analiz edebilecek merkezler yok. Sadece istihbarat birimleri içerisinde çeşitli kurumlar faaliyet göstermekte. Kremlin Sarayı politikacıları güç kullanma dışında politika üretememekte. Bölge halkına Vehhabi mührü vurulmakta, Rusların soykırıma uğradığına dair asılsız iddialar ortaya atılmaktadır," diyerek sorunun çözülmesi için stratejik derinliğe sahip analizler yapılmasını ve konunun derinliğine kadar incelenmesini önerdi.
"Rusya devletçiliği önündeki en önemli
sorunun çözümü için farklı teklifler de yapılmakta. Ülkenin uzun vadeli
Kafkasya politikası stratejik ve dayanıklı tezlere dayanmalı. Yeni
Kafkasya politikasının temel tezi şu olmalı: Kafkasya, Rusya'nın
ayrılmaz bir parçası ve onun kaybedilmesi ülkenin tarihi sonunun
gelmesine neden olabilir," diyen yazar, Kremlin sarayı çevresinde
bağımsızlık seslerinin yükselmeğe başladığına dikkat çekti. Maksim
Şevçenko zaman zaman medya içerisinde de bu gibi görüşlerin gündeme
taşındığına dair de hatırlatmalarda bulunarak şu ifadeleri kullandı:
"Kafkasya'nın başkent Moskova
yönetiminden bağımsız olması gerektiğine dair iddialar ortaya
atılmakta. Bu iddialar iktidar tarafından cevapsız bırakılmakta ve
geçiştirilmekte. Rusya neden iki yüzyıl devam eden Kafkasya savaşını
bitirmiyor? Bu savaş hem Rusların hem de bölge halkının ölümü ile
sonuçlanmakta. Güney Kafkasya'nın bağımsız olmasına rağmen Kuzey
Kafkasya neden Rusya içerisinde varlığına devam ettiriyor? Devletin
yolsuzluk ile mücadeleyi kaybettiği bir dönemde neden Kafkasya'ya mali
kaynak aktarılmakta? Kafkasya savaşı ülkenin batı devletleri ile
çatışmaya girmesi ile sonuçlanabilir. Bu durum Rusya'nın çıkarlarına
uygun mu? Kafkasya terör üretiyorsa, bölge Rusları üzerindeki baskı
devam ediyorsa Kremlin sarayı neden bağımsızlık konusunda kararsız
kalmakta? Bu gibi sorular liberal görüşlü milli-demokrasi düşüncelerini
savunan siyasiler tarafından Rusya gündemine taşınıyor."Yazarın sözlerine göre henüz üst düzey devlet yetkilileri bu konuda açıklama yapma cesareti göstermese de onların arasında da Kafkasya'nın ayrılmasını isteyenler bulunuyor ve Kafkasya vatandaşları içerisinde de bağımsızlık yanlılarının olduğu unutulmamalı.
"Dağıstan dağlarında savaşan direnişçilerle batı yanlısı liberallerin ve milliyetçilerin ortak görüş etrafında birleşmesi ilginç ve çelişkili bir durum olsa gerek," diyen Şevçenko, iktidarın ise bu taleplere silahla karşılık vermeyi tercih ettiğinin altını çizdi.
"SADECE KALEYİ KORUMAK İÇİN YAPILAN SAVAŞ KAYBEDİLİR"
Şevçenko'ya göre bununla da Kremlin
sarayı düşünce ve analiz savaşını kaybediyor. Yazar, Rusya'nın şu anda
savaşı devam ettirme gücü bulunsa da sadece toprak bütünlüğünü korumak
için savaşanların kaybettiğini savunuyor. Yazar, "Sadece kaleyi korumaya çalışanlar eninde sonunda onu teslim etmek zorunda kalır" diyor.Maksim Şevçenko'ya göre Kafkasya Rusya açısından sadece doğal güzellikleri, turizm ve tarım bölgeleri, kuzey ile güney ve doğu ile batı yollarının üzerinde bulunduğu için önemli değil. Bunun yanı sıra Kafkasya'nın Rusya açısından en büyük önemi birkaç uygarlığı bir arada bulundurması ve bu açıdan Rusya'yı dünyanın tek devlet olmasını temin etmesi. Yazar Kafkasya uygarlığının Rus, Arap, Türk, batı Avrupa veya Çin medeniyetinden farklı bir konuma sahip olduğunu ifade ediyor.
Bilindiği üzere Kafkasya uygarlığı etnik rekabet sonunda ortaya çıktı. Bölge halkının büyük çoğunluğu işgaller sonucunda ulaşılması zor dağlara yerleşmek zorunda kaldı. Şu anki etnik gruplar ve halklar eski büyük halkların kalıntıları konumunda.
"Kafkasya'da büyük halklar ikamet etmediği için bir etnik grup bölgenin tamamında hakim olamamıştır. Çeşitli dönemlerde büyük imparatorluklar Kafkasya'yı birleştirmek için çaba sarf etmiştir. Bu imparatorluklar içerisinde Roma, Fars, Bizans, Moğol, Osmanlı ve Rus imparatorluğu sayılabilir. İmparatorluğun Kafkasya'da yaşadığı en büyük tecrübe bölge halkının hiç bir zaman asimile olmamasıdır. Bölge halkı yok olabilir, sıkıştırılabilir, ama asla kazanan halk içerisinde kaybolmaz. Kafkasya etnik grupları arasında hayati savaş uzun süre devam etse de, sonuçsuz kalmış ve hiç bir halk kazanamamıştır," diye tarihi analizlerde bulunan Şevçenko bölgedeki etnik grupların varlıklarını devam ettirebilmek için anlaşmalar imzalamak zorunda kaldıklarını hatırlattı.
"KAFKAS HALKLARI ASİMİLE OLMAZ"
Yazar, Kafkasya'dakı durumu "toplumsal anlaşma" terimi
ile tanımlıyor. Ancak bu anlaşmaların da geçici olduğunu ve süreklilik
arz etmediğinin altını çiziyor. Maksim Şevçenko, 1992 yılında yaşanan
Kuzey Osetya İnguşetya çatışmasını buna örnek olarak gösterdi ve bölge
gerçeğinin önemli bir kısmının dini düşünceler tarafından
belirlendiğini öne sürdü. Ancak buna rağmen bölgede hiç bir dini
doktrinin de uzun vadede gücünü koruyamadığını her ne kadar savaş ve
kriz dönemlerinde yaygınlaşsa da, sonradan etnik kimlik içerisinde
kaybolduğunu vurguladı.Yazarın görüşüne göre özellikle savaş yıllarında dini ideolojiler bölge insanı üzerinde etkili olabiliyor. Buna örnek olarak Rusya'da Vehhabilik olarak isimlendirilen selefi akımları gösteriyor. Selefilik, milli kimlik anlayışını yok sayıyor ve İslami düşünceye karşı olduğunu savunuyor.
"Hiç kuşkusuz bu ideoloji savaş döneminde çok etkili olmuştur. Birinci ve ikinci Çeçenistan savaşları sırasında direnişçilerin birleşmesine hizmet etmiştir. Ancak barış döneminde Selefilik zayıflamaya başlamıştır," diyen yazar, radikal görüşlerin Kafkasya Uygurlarının temel prensipleri ile çelişki arz ettiğini savundu. Şeyh Şamil tarafından kurulan 'İmamet'i ve SSCB dönemindeki Bolşevik iktidarını buna örnek vererek her iki dönemde de Kafkasya ile ilişkilerin bu şekilde düzenlendiğini öne sürdü.
Yazar, Kuzey Kafkasya'nın Rusya açısından büyük öneme sahip olduğuna dair görüşlerine devam ederek dünya lideri olmak için nüfusun artışının büyük strateji konuma sahip olduğunu belirtti. Rusya geneline bakıldığı zaman bu artışın sadece Kafkasya halklarına özgü olduğu görülüyor. Özellikle de Dağıstan, Çeçenistan ve İnguşetya gibi bölgelerde bu durum kendisini daha fazla gösteriyor.
Şevçenko, Kuzey Kafkasya'nın bağımsız olması durumunda Rusya'nın güney sınırlarının tamamında huzursuzluğun yaşanacağını öne sürerek etnik ve dini çelişkilerin devamlı gerilim ve teröre neden olabileceği üzerinde duruyor. Yazara göre Kafkasya savaşların devam etmesi durumunda "Afganistanlaşma" süreci içerisine girilebilir. Kuzey Kafkasya'da yaşanabilecek iç savaşın Afganistan'dan daha vahim sonuçları olacağını öne süren Şevşenço bunu bölgenin SSCB dönemindeki değişimine bağladı. "Buradaki süreç Afganistan'dan farklı senaryolarla gerçekleşebilir. Sovyet döneminde uygulanan modernizasyon çalışmaları sonucunda Kafkasya vatandaşları yüksek entelektüel ve teknolojik gelişim kaydetti. Dolayısıyla da bölge halkı yapılacak analizlere dayanarak oluşacak yeni durumdan Kremlin sarayını sorumlu tutabilir," diye sözlerine devam eden yazar, şu anda Rusya'da sosyal, ekonomik ve kültürel alanlarda Kafkasya kökenli diaspora gruplarının baskı altında tutulma sürecinin yaşandığını vurguladı.
"KAFKASYA, CEZAYİR'LE KIYASLANAMAZ"
Yazar, bu durumun Kafkasya'da yeni milli
ve etnik devletlerin oluşmasına neden olabileceğini, yeni oluşumların
-Rusya alanından çıkarılmaya çalışılan- Kafkasya kökenli diasporaların
aşırı milli ve dini hareketleri desteklemesi ile mümkün olabileceğinin
altını çizdi.
Şevçenko, yazısını şöyle tamamladı:
"Avrupa, Ortadoğu, Basra Körfezi,
Orta Asya, Hindistan ve Çin arasındaki ekonomik, enerji ve doğal
kaynakların transit bölgesinde bulunan Kafkasya kilit konuma sahip.
Rusya'nın tarihi önemi Kafkasya'nın geleceğine bağlı. Kafkasya'nın
Rusya içerisinde bulunmaya devam etmesi Rusya'nın gelecek varlığını da
belirleyecek. Her ne kadar ülke içerisindeki liberaller Kafkasya'yı
Cezayir'le kıyaslasa da bu kıyaslama bölge gerçeğini yansıtmamaktadır.
Onlar Fransa ile Cezayir arasında şu anda devam eden ilişkileri örnek
göstererek Rusya'nın da gelecekte Kafkasya ile benzer ilişkiler
kurabileceğini öne sürüyor. Ancak bu kıyaslama bölge gerçeğini
yansıtmamaktadır."