BİBLOS VE ABHAZ İLİŞKİLERİ



 
Biblos ve Abhaz Kolonileri
Bölgede Kafkasyalılara ait somut kanıtların belki de en fazla karşımıza çıktığı yer eski Biblos kentidir. Biblos’un gelişmiş bir ticaret kenti olması ve Kafkasya’nın bakırına olan ihtiyacı Biblos ile Kafkasya arasındaki en önemli ticaret kaleminin bakır oluğunu ortaya koymaktadır. Yüzyılın başlarında bölgede yapılan kazılarda yüzlerce ufak heykelcik ve tablet bulunmuş ve bu nedenle kente “Biblos” adı verilmiştir.
Bölgede bulunan kil tabletler tüm uğraşılara rağmen çözümlenememiş ve bilim adamları havlu atmıştır. Ne var ki Sovyetler Birliğinde yaşayan birkaç bilim adamı aynı dönemde Kafkas dilleri üzerine çalışmalar yürütmüşlerdir. N. Y. Marr ve G. F. Turçaninov gibi dilbilimciler Adıgece ve Abhazca üzerine yıllar süren çalışmalar yürütmüş ve sonunda Maykop kentinde bulunan bazı materyaller üzerinde Adıgece ve Abhazca olarak yapılan tercüme çalışmaları bu bilim adamlarını “Biblos” tabletlerinin de Abhazca olarak okunabileceği yolunda düşüncelere itmiştir. Turçaninov ondört yıl boyunca Abhazca üzerine yoğunlaşmış ve o güne kadar “Biblos”ta bulunan ve bir türlü okunamayan tabletleri Abhazca (Aşuva diyalektiyle) olarak okumayı başarmıştır. Turçaninov’un bu çalışması ve eserinin yayımlanacağının duyulması öncelikle Abhazya üzerinde sömürgeci eğilimleri olan Gürcistan’ın yerli bilim adamları tarafından; ardından da “Biblos” ve Fenike üzerine yoğunlaşan Sami ağırlıklı okumalara eğilimli bilim adamları tarafından şiddetle eleştirilmiştir. Gürcü bilim dünyası temelde Abhazya’nın tarihi kökenlerini oluşturan “Kolhide” mirasına talip olduklarından, Abhazlar’ın bölgeden çıkıp Biblos kadar uzak bir bölgede koloniler kurduğu ya da Abhaz dilinin bu bölgeye yayıldığını görmek istememişlerdir. Yine de Turçaninov Kolhide ve Argonotlar arasındaki bağlantıya yoğunlaşmış ve bu tarihi isimleri Abhazca olarak etüt edip anlamlı sonuçlara ulaşmıştır. Ne var ki Sovyet Akademik dünyasının böylesi önemli olguları Abhazlar gibi az nüfuslu Kafkasyalı bir halka kaptırmak niyetinde olmadıkları kısa zamanda anlaşılmıştır. Turçaninov’un çalışmasının 1978 yılında Leningrad’da yayınlanacağı ilan edilmesine rağmen beklenen olmamış ve Sovyet Bilimler Akademisi baskılar karşısında geri adım atmış ve çalışma yayınlanamamıştır.
Geç de olsa Kafkas dilleri üzerine araştırma yapan bilim adamları ortaya çıkmıştı ve bu bilim adamları Kafkasya’ya yaklaştıkça Yakındoğu ve Akdeniz havzasıyla ilgili bazı gizler ve tarihi bağlantılar kendisini göstermeye başlamıştı.

Üstelik bu veriler ilginç bir şekilde hem eski Yunan’ı hem de Fenike’yi besliyordu. Bu durum karşısında Sovyet Bilim dünyasında daha baskın olan Gürcü ve Ari tezi savunanlar ve tabi ki Fenike-Sami ilişkisi üzerinde duran bilim adamları, ortaya çıkmaya başlayan bu Kafkasyalı “ekolü” baskı altına almaya ve eskiden olduğu gibi Kafkasyalı kabileleri “lokal” kılacak tezleri işlemeye başlamışlardır. Bu bağlamda hazırdaki “tez” en uygun olanıydı:
Binlerce yıldır Kafkasya’da dağlarda ve ovalarda oldukça ilkel şartlar altında yaşayan bu kabilelerin en nihayet Sovyet devrimiyle bir yazıya kavuştuğu, feodalizmin çarkları arasında ezilen halk yığınlarının özgürlüğe kavuşturulduğu ve sonunda Kafkasyalılar’ın da bu uygarlık getiren devrimciler sayesinde ehlileştirildiği tezi işlendi. Ancak Kafkasyalılar hiçbir zaman bu sınırın dışında algılanmadı, iyi savaşan, acıklı ölümlere imza atan, fakat son kertede dağlı olan bu halkın hiçbir zaman dış dünyaya açılmadıkları üzerinde duruldu. Zaten, bir üst yapı oluşturamayacak kadar karmaşık olan dilleri bir alfabeye sığmayacak kadar çok seslerden oluşuyordu ve yakın zamana kadar pagan olan bu halkların kil tabletlere yazı yazan, dönemin medeniyetleriyle ilişkiye, bazen de güç mücadelesine giren, hatta yer yer dış dünyada koloniler kurup siyasal, askeri ve tabi ki yazınsal alanda eserler bıraktığını düşünmek değil, akla getirmek bile anlamsızdı. Öyleyse Turçaninov ve çalışmaları her türlü baskıyı ve dışlanmayı hak etmekteydi. Turçaninov MÖ 3000’li yıllarda Kafkasya’da Abhazca konuşan, Abhazca yazan ve Yakındoğu’ya ve belki de başka bölgelere kadar uzanan bir Kafkas halkının varlığından söz etmekteydi. Oysa Sovyetlerin klasik bilim adamları o dönemde Kafkasya’nın daha ilkel komünal dönemi bile atlatamamış oldukları fikrindeydi. Ne var ki Turçaninov’un çalışmaları ilerledikçe bunun hiç te böyle olmadığı anlaşılacaktı.(1)
Turçaninov’un tercümesini Abhazca olarak yaptığı tabletler ve steller bizim Adıge Nart mitolojisiyle ilgili olarak öne sürdüğümüz bazı verileri destekleyen açıklamalar da içermektedir. Yapılan çevirilerde birden fazla kere Kafkasya’daki Güneş tanrısının adı geçmektedir. Yine bölgedeki Abhaz ve Ubıh kralların işbu Güneş tanrısının soyundan olduklarına vurgu yapılmakta, hatta ilginç bir şekilde Güneş tanrısının ülkenin halkı ve kralıyla konuşup onlara bilimlerini ve yazılarını korumalarını tavsiye ettiği, bunun için de bazı bölgeleri tutmalarını ve düşmana geçit vermemelerini tavsiye ettiği görülmektedir. Yine yapılan çevirilerden anlaşıldığı kadarıyla Biblos ile Batı Kafkasyaarasında özellikle Ubıh ve Abhazların sıkı bağlarının olduğu bölgede çok fazla Abhazyalı insanın yaşadığı, bunların içerisinde toplumun farklı tabakalarından kişilerin bulunduğu anlaşılmaktaydı. Kaçırılıp Fenikeliler’e satılan bu Abhaz ve Ubıhlar Biblos’ta isyanlar çıkarmış ve bağımsızlık için mücadeleler vermişlerdir.
Tüm bunlarla birlikte, Biblos’un uzun süre Mısır’a ve Friavunlara bağlı olduğu ve Deniz Kabileleri’nin büyük saldırılarından pek etkilenmediği anlaşılmaktadır. Özellikle Abhazya’lı kral Ptu’nun Biblos’ta esaret yaşadığı dönemde Biblos tamamen Mısır’ın siyasi ve ekonomik etkisi altındaydı. Bu dönemlerde Mısır’da 11. ve 12. sülaleler hüküm sürmüştür. Deniz Kabileleri Kıbrıs, Ugarit ve Amurru’ ve Hitit Ülkelerini işgal etmelerine ve Mısır’a saldırmalarına rağmen, Biblos’un bu saldırılardan etkilenmemiş olması ilginçtir. Mısır’ın yönetim memuru olduğunu belirten bir ünvan taşıyan Biblos hükümdarları, diğer Asya kent ve kabilelerinin “şefleri”nden daha üstün bir konuma sahip olmuştur. Biblos’ta Mısır yazısı ve takvimi kullanılmıştır. Mısır tanrılarına tapılmış; Biblos’lu hükümdarların adlarına scrabeusların üzerinde bile rastlanmıştır.(2)
Biblos Tabletleri ve Güneş Tanrısı
Çalışmanın daha önceki bölümlerinde Güneş Tanrısı’nın Kafkasya ile olan ilişkisine değinmiş ve Ölüler Ülkesi Kafkasya’ya yolu düşen mitolojik kahramanların bu tanrıyla karşılaştığına dikkat çekmiştik. Nitekim Sümer mitolojisindeki Gılgamış, Odisse’de Ulisse ve eski Mısır’da Horus Ölüler Ülkesi Kafkasya’ya yaptıkları seyahatlerde her zaman bu tanrıyla karşılaşmış, konuşmuş ya da ondan işaretler almışlardır. Bu tanrının Çerkes Nart mitolojisindeki adının Nart Amış olduğunu da belirtmiştik. Turçaninov Biblos tabletlerinden hareketle yaptığı çözümlemelerde bu güneş tanrısının adının “Ai” olarak bilindiğini ve bazen “Amra-Mar” olarak ta geçtiğini belirtmektedir. Çevirilere konu olan birçok tabletten ikisinde bu tanrıya ait anlatılar dikkat çekmektedir. Biblos’tan D Bronz Tableti’nin ön ve arka yüzünde şu ifadeler yer almaktadır:
Aita ah ibeit. Ağa atsarauayu du diz arts itahın. Ui Aşataila damranı dkaup. Şeku ama utaıla ikoup. Htaıla abri şamazgı ağatsaa aşaku rzahan. Ari işrıl tsatau aga hahakua rıma, aha iapım(ui) abatsa rzıhaa. Ptu gbadu taleit Lanı apnı. La zalalartaçı ah dişırts Tana (p) Izı ağa matsuyuı igu itan. Ai ah ipnı ağatsa anımam ui ataıla iazhaum (iazırhalauam).
Ai efendisi gördü. Düşman aynı kabileden bu büyük bilgini yakalamaya karar verdi. O, Aşuva ülkesinin güneşidir. Yazısı olan ülken yaşıyor. Ama düşman, ülkemizin yazısını çaldı. O bunu bizim ülkemizde, Aşuva yurdunda yaparken o ülkenin Güneş-tanrısı ısrarla Ar insanlarına düşmanları hatırlattı, nasıl kovulacağını, sahil kayalıklarına sahip olarak, bu, babaların adeti olmadığı halde Ptu kral Tana (p)‘ta kurban sunmayınca Adzyuaba But kısa bir süre ortalıktan kaybolduktan sonra, bir gemi indirdi, La civarında. Amacı Tana (p) (yüzünden) La (ırmağının) dar yerinde kralı öldürmekti.(3)
Metinde dikkat çeken ilk ve en önemli ayrıntı Kartaca ve Fenike kültürününde sahiplendiği Tana bayramının ve ana tanrıça Tana’ya kurbanlar sunulması geleneğinin anavatanının Abhazya olduğunun anlaşılmasıdır. Fenikeliler bu anmayı Tanit adıyla adlandırmışlardır. Turçaninov’un çevirisini yaptığı tabletlerde aslında hayli trajik bir hayat hikâyesi saklıdır:
Tabletteki metin, eski Aşuva’daki; bu yazının savunucusu kral Ptu’nun halk üzerindeki otoritesini; gerici yöneticilerin bu nedenle onu kıskanmalarını; kral Ptu’nun yakalanıp, Biblos’a köle olarak satılmasını; Aşuva yazılarının Aşuva’dan Biblos’a taşınmasını ve bu yazının adı metinde geçmeyen “Baal seçkinine”, yani Fenike-Biblos kralına verilmesini anlatmaktadır.(4)
Başka bir tablette ise Abhaz kralı Ptu’nun Biblos’tan Abhazya’ya yazdığı mektubun bir örneğine rastlanmaktadır. Turçaninov Abhazların (Aşuva) Biblos’ta yaşadıkları bölgenin adının “Laha” olduğunu ve bu bölgeye ilk gelenlerin Abhazya’nın Lıhnı adlı bölgesinden gelmiş olabileceğini iddia etmiştir. Turçaninov’un yaptığı çevirilerde Güneş tanrısına dair bazı verilere rastlar ve Abhaz ve Ubıh krallarının kendilerini bu tanrının soyundan geliyor kabul ettiklerini söyleyip Güneş tanrısı ile krallar arasındaki ilişkiyi açıklamaya çalışır, Turçaninova’a göre Abhaz kıralları Güneş tanrısının soyundan geldiklerine inanmaktaydılar (Daha önce Çerkes kralları olan Pşı’ların da buna inandıklarını söylemiştik). Argonotlar döneminde bölgede kral olan Ayet Güneş tanrısının oğlu ve Kirkenin erkek kardeşiydi. Onun soyundan gelen Kral Saulak ile ilgili olarak yazar şunları dile getirmiştir:
Kolhide’de Ayet’lerin soyundan gelen Saulak hüküm sürüyordu…”Kendi atasından her ne kadar 12 yüzyıllık bir zaman aralığı bulunsa da, kral Saulak kendini Ayet’in neslinden sayıyordu. Kendini Maranı’nın (Güneş Tanrısı) kuşağından ve aralarında en azından 6-7 yüzyıllık bir zaman farkı olan Aya kalesinin sahibi kral görüyordu. Gelenek böyledir.(5)
Biblos tabletlerinden de anlaşıldığı gibi Çerkesya ve Kolhide’nin eski kralları kendilerinin Güneş tanrısının soyundan geldiklerini iddia etmekteydiler. Bu gelenek Türkiye Çerkeslerinde de korunmuş olmalıdır ki, Türk kurtuluş savaşında İstanbul ile Ankara arasındaki ayrışmada Padişahın ve Ankara’nın saflarında yer alıp kendi aralarında çatışan Anzavur Ahmet ile Çerkes Ethem’in Düzce bölgesi Çerkeslerinin himmetiyle barıştırılmak üzere bir araya getirildiklerinde Anzavur Ahmet’in, “Ben Güneşin ışıklarından yaratıldım sen ise kara topraktan yaratıldın!” diyerek Çerkes Ethem’i aşşağıladığı söylenmektedir.
Biblos Tabletlerinde Tana ve Seteney
Turçaninov’un üzerinde çalıştığı tabletlerde mitolojik tanrı isimleri dikkatini çekmiş ve konu üzerine eğildiğinde Beygua Ömer’in 1971 yılında yayımladığı Abhaz Mitolojisi Anaç Mı? adlı eserinde Atana ile ilgili belirttiği bazı noktalara göndermede bulunmuştur. Turçaninov, bilgi tanrıçası Atana’nın adının ve “Tanap” bayram gününün de tabletlerde ifade edildiğini görmüştür. Metne göre bir yorumda bulunan Turçaninov Abhazya’dan kaçırılan kral Ptu’nun kaçırılma nedeninin bilgi tanrıçası Tana -Atana-ya sunulması gerekenkurbanları sunmayı terk etmesi olduğunu belirtir.
Ne olursa olsun Athena’nın MÖ 19. Yüzyılda yazılan bir metinde yer alması Yunan mitolojisinin Kafkasyalı kökenlerinden birisinin daha açığa çıkması demektir.
Abhaz Kralı Ptu’nun Kaçırılmasını Anlatan Tabletin Orijinal Abhazca Çevirisi
(1) Kılıç deihabnı dıkan, ağatsaa maçımkua uma (2) Lanı dahataan. Dara bnalanı ikan. Kba (3) açı, Aja anı drılananı utaıla ui izlarhoa ala (4) aamta kaçla dahıst. Ua Ar (Aryuta) ibeit (Lataılan -ihata taılan (5) ibazahma)- abatsa ryuıra ahakua? Aşaı itala abatsa ryuıra ahakua (6) amşap açnı La aknı astara izatarangı (7) Ptu ah ipatu iban dilamleit. Uara u=Ptu (8) ah Lanı aknı astara izatair, abatsa rgu inhuauan. (9) Lanı açı ui (11) arts itahanın. Ui Aşataila damranı dıkoup. (12) Şeku ama utaıla ikoup. Htaıla abri şamazgı ağatsaa aşaku (13) rzahan. Ari işrıl (15) tsatau aga hahakua rıma, aha iapım(ui)abatsa rzıhaa. Ptu (16) ğbadu taleit Lanı (18) apnı. La zalalartaçı ah dişırts Tana (19) p Izı ağa matsuyuı igu itan. Ai ah ipnı ağatsaa anımam (20) ui ataıla iazhaum (iazırhalaum). Dipıla Lanı aknı (21) ah işka ua dnıkau dijatrs, ağa ihı hitsaarts. (22) Ptu ah ihatai ğba phaka ianjaıla Aşaırdanı (23) ianaanırkıl dtkuan jarada uıtaılan. (24) uı halam. Lanıta ataı ari ibeit. İha (25) rhagaz ataı Anapa ui dıtiin. İdırbeit ahu Kbaçı. (26) Ahu bzian. Utaıla ataı=ah (27) asaup dşıtsaaz. Ptu ah ihataı ğba pha (28) iaatsanı, ui rabatsaa rtaıla ah iaatsa, ui dızla (29) nalaları? Abatsa rtaıla ah hahuadaı açı ağatsaa mlaşua (30) eyzeit, uayuı dıkam. Ğba du dıtalanı Ptu (31) ijaroup, drıvsını ahadaatsa. R=Kba aknı irhaoit (32) Azyuaba idura (ipatu)ızit. Ayuıtajaı, itala ajra irtsaahit. (33) Lıh (Lıhnı) Gudou arsutaçı irjit ats iazou ilahaa. Ui aşakkua (34) pçın. İgaz ahura, aha inanırıktsaa (37) inandırtutsaa, anapı ahuta ataı iitaız Amra ap (38) sıç, irırgeit Baal ialhıu eiğu izı. Ataıla dtaa (39) un Açba Hua, Ui Ainı dabaup rhoit. Ptu mlaşı, (40) ataı abaa tsaka, apsı. Diargeit Lıhka. (41) Ainı Anıs
Abhaz Kralı Ptu’nun Kaçırılmasını Anlatan Tabletin Türkçe Çevirisi
Kılıç yaşlı ataydı. Düşmanı çok olan Kılıç Ka (bölgesi) üzerinde oturuyordu. Düşmanları ormanın içinde gizlenmişti. O, Onlara doğru, Kba ve Aja’ya hareket ederek, söylentilere göre senin ülkeni kısa zamanda geçti. La (bölgesi) Ar’da (Aryuta) gördüğü şeyi kendi ülkesinde de gördü mü? Babaları (ataları) sütunlara yazılmış. O Aşuva’ya (dağlardan), babaların (ataların) yazılmış sütunlarına indi. La’da Amşap’ta bilime kurban sunduğu halde, kral Ptu’nun otoritesini görünce onunla ittifaka girmedi. Senin kral Ptu La’da bilime kurban sunsaydı, bu, babaların hoşuna giderdi. La’da Ai hakimi (yaşlı ata) kral Ptu’nun La ülkesinde otoritesinin güçlendiğini gördü. Düşman, bu aynı kabileden bu aynı Bilgin’i kaçırmaya kara verdi. O, Aşuva ülkesinin güneşidir. Yazısı olan senin ülken yaşıyor. Yurdumuzda yazı vardı, ama düşmanı bu yazıyı çoktan çalmıştı. (O) (düşman) yurdumuzda yazıyı çalınca, Aşuva ülkesinin Güneş-tanrısı kendi insanlarına ısrarla hatırlattı kıyı kayalıklarına sahip olmalarını ve babalarının (atalarının) adeti olmamasına rağmen düşmanı nasıl kovacaklarını. Kral Ptu Tana(6) bayramında kutsal kurban adamayınca (kendi) köyünden Adzyuaba But adlı (biri) gizlice ortadan kayboldu. Ancak çok geçmeden La ırmağı civarında (suya) büyük bir gemi indirdi. Amacı kral Ptu’yu La ırmağı ağzında öldürmekti. Bu düşman, Ptu Tana bayramında kurban sunmadığı için bu hizmeti yerine getirecekti. Kralın etrafında düşmanlar olmasa, ülkesinin sınırları sürekli genişleyemezdi. O, La’ya krala (Ptu) doğru hareket ederken, düşman orada onu aldatmaya, başını gövdesinden ayırmaya niyetlendi. Kral Ptu gemisini dar boğazdan sokup, Aşuva orman açıklığı civarında durunca, kendi ülkesinde hilesiz tutsak edildi. Biz buna katılmadık, La’dan bir köle bunu gördü. Düşman bu karlı köleyi Anapa’da sattı. Kba’da fiyatını söyledi. Fiyatı iyiydi. Senin ülkenin kölesini (kralı) böylelikle (Biblos’a) götürdüler. Kral Ptu gemisini ileriye yöneltip babalarının yurduna yaklaşınca, buraya nasıl girilecekti? Aç düşman babalarının yurdu yakınında, bizim dağlık orman açıklığında toplanmıştı, ama halk yoktu. Ptu büyük gemiyle inerken düşmanları yanıltması, elebaşların yanlarından geçmesi gerekiyordu. Derler ki Adzyuaba Kba’da saygınlığını yitirmiş. Eski yazılar Lıh’da, Guduata köyünde tabakalanmış bir deriye sarılarak bir hendeğe (düşmandan) saklanmış. Senin yazı kırılmış. Yara kabuk bağlayıp Aşuvalar babalarının (atalarının) işlerine yeniden koyulunca, hünerli elleriyle yazmaları yeterince işlediler, bunlardan pek çok yapıp miktarlarını arttırınca, zayıf köleye, Amra’ya ait olan kişisel payı (Biblos’a) Baal’ın yüce seçkinine yolladılar. (Senin)ülkende (şimdi) kambur (eğri) Acba oturuyor. Diyolar ki o Ai babasıymış. Aç köleyi, bir deri bir kemik kalmış çelimsiz Ptu’yu Lıh’a (Biblos’ta Abhazların yaşadığı bölge B.S.) buraya göndermişler. Ai üzerine ant içerim!(7)
Yukarıdaki metinde bilgi tanrıçası Tana’nın(Athena-Seteney) adının geçmesinin dışında Abhazya’daki eski bilginlerden, bilgi sütunlarından işlenip çoğaltılan ve Biblos kralına gönderilen kil tabletlerden ve Biblos’ta yaşayan Aşuvalardan söz edilmektedir. Kral Ptu Biblos’ta Lıh adlı bölgede diğer Aşuvalar ile ancak köle olarak yaşamak zorunda kalmış ve ülkesi Abhazya’ya bir de mektup yazmıştır. Bu mektup Biblos’ta bulunan ve A Steli olarak bilinen tablettir. Yine Abhazya’lı yazıcı ve bilginlerin üzerinde önemle durdukları bilgiler ve yeniden yazılıp Biblos kralına gönderilen tabletlerden söz edilse de bu tabletlerde yer alan bilginin ne olduğuna dair bir açıklama yer almaz. Yine de bu bilginin atalardan ve bilgi tanrıçası Tana’dan gelen bir gleneğe ait olduğu kesindir.
Kral Ptu’nun Biblos’tan Abhazya’ya Yazdığı Mektubun Abhazca Çevirisi (A Stelin’den)
Ahaha itayu, abriarğaroup sıhura. Azyuaba anaga ansılıh ayuada isiryuit abri aşaku Ptu ah=ataı tsaka inkıta Akua tıpkau rah iyuup uara uzı saşa: Gudounı azıhaa. Lıhnı uara iazıuyuhu abri ua uara irgalı adani iudkıla Gudou uapş açı-uara ujala anataitsakaup. Gudou ibeit yeigu iamaz Lıhnı uşaka. Abri ağa Akua uaa rah ui damıt. Ptu iiyuız haa iazıhalalhaait. Gudou. Sarei uarei hajala anaataitsakaup. Gudou azıhaa Lıhnı(tai) uşaku abratai ataışaka Ptu ah ihala Bağ iirtsait ari.
Kral Ptu’nun Biblos’tan Abhazya’ya Yazdığı Mektubun Tükçesi A Steli’nden.
Bu yazılmış taş yaramı iyileştirmeli. Azyuaba bana kötülük yaptıktan sonra, beni Kuzeye bu mektubu yazmaya teşvik etti. Köle kral Ptu olarak bu mektubu Akva (Sohum) diyarlarına, kardeşim sana yazıyorum: Sen, Lıhnı’daki Gudou (ta) topluluğu için, bu yeniden yazılmış mektubu orada mutlak bir avluya (orman açıklığına) dik, onu Gudou (ta) topluluğuna bırak zaten senin aslın oradandır. Düşman Gudou (ta) topluluğunda, Lıhnı’daki senin en değerli yazını görünce, bu düşman Akva insanlarının kralını senin yazından yoksun bırakınca, Ben Ptu, bu yazıyı Gudou (ta) topluluğuna faydalı olsun diye yazdım benim de, seninde soyumuz oradan değil mi! Gugou (ta) topluluğu için, buranın gerçekten kölesi olan kral Ptu bu yazıyı işlemeyi (taş ustasına şahsen emretti).(8)
Ptu’nun Biblos’a ulaştıktan sonra ülkesindeki kardeşiyle mektuplaştığı görülmektedir. Bu mektubun da ana teması yine yazılar- bilgiler ve kil tabletlerdir. Ptu’nun ülkesinin yazısı ve bilgisine çok büyük önem verdiği anlaşılmaktadır. Ancak ne yazık ki düşmanları bu yazıyı ve bilgiler içeren tabletleri çalmaktadırlar. Kral Ptu’nun insanları tarafından çok sevildiği anlaşılmaktadır. Çünkü o kaçırıldığında halk toplanmış ve onu kaçıranlara beddualar etmiş ve bunu da bir tablet üzerine aktarmıştır.
Yukarıdaki B bronz İspatula’nın iki yüzünde Abhazca olarak bir beddua yer almaktadır. İspatula metni Aşuva’da, Aşuva kralı Ptu’yu yakalayan ve Biblos’a köle olarak satan Tram’ları(9) denizde ele geçirmeyi ve yok etmeyi sağlaması için, kutsal kurbanın iki payını su-tanrıçasına (su Ana’ya) adanmasına dair rahibin soydaşlarına okuduğu beddua biçiminde bir söylevi içermektedir.(10)
Beddua B bronz İspatula Abhazca Çevirisi
İs’azataszıan 1+ hu Tram rmıhrazı. ptuşı ızı r=h=la dısı ağa ğbaua (uıy)ippıza, idırı zıataap Amra rıla bılı glatsaat.
Beddua B bronz İspatula Türkçe Çevirisi
Su Ana’ya kurban ayırın 1+ Tram(ları) ele gaçirmek için. Kutsal Ptu adına onların elebaşlarını köpek katili olduğu için, düşman gemisini parçaladıktan sonra,(onu) yok etmeye zorlamak gerek. Güneş onların gözlerini tamamen yaksın.
Biblosta bulunan tablet ve stellerde aktarılan hikâyeler bir dönemden sonra trajikleşiyor. Kral Ptu ülkesinde sevilen bir kral olmanın yanı sıra atalarından kalan yazı ve bilginin de muhafızı olarak anılmaktadır. Biblos’a götürüldükten sonra kardeşine yazdığı mektuplarda bu konular öne çıkıyor. Bir süre sonra kral Ptu kardeşinin kendisini özgür bıraktırmasını ve bunun için gereken bedeli ödemesini istiyor. Ancak zaman sonra Abhazya’dan kaçarak Biblos kentine gelen bir Abhaz, kral Ptu’ya kötü bir haber getiriyor. Abhazya’dan kaçan ve Biblos’a gelen bu köle, kral Ptu’yu bulup ona Abhazya’da bıraktığı kardeşinin öldürüldüğü haberini veriyor. Ve işte bu nedenle de Abhaz kralı Ptu’nun taş ustası Bağ adlı kişiye yazdırdığı bütün mektuplar ve tabletler Abhazya’ya gönderilmeden Biblos’ta kalıyor. Çünkü mektupları Abhazya’da alacak ve mektuplarda istenen şeyleri yerine getirecek kişi artık ölmüştür. MÖ 1900 yılına tarihlenen bu tabletlerin günümüze aktardığı işte böyle bir hikâyedir.
-Ölüm Haberi- F bronz İspatula’nın Abhazca Çevirisi
Saztsa (rauayu) uara uzipılar Zıku ataı yazou Aşata, idırza Ptu: Ataım haşaala ilşeit daayunı (dıyunı arah) Laka işra uaşa(dı)z tau iyuaşarım urt, irıp Tsata(ka) Aşaıta ataı uaa.***Ölüm Haberi- F bronz İspatula’nın Türkçe Çevirisi
Sadz bilgini, eğer sen (burada), Aşuvalı genç köle Dzuku’ya rastlarsan bilesin ki Ptu: Yabancı-köle firar ederken La’da senin kardeşini, kendi efendisini öldürmeyi başardı. Aşuwa’dan Tsata’ya (Kenan) aşıp giden köle insanlar yanılmazlar.(11)
Antik çağlarda Biblos, Ege Adaları ve Abhazya arasında korsanlıklarıyla ünlü kabileler yaşamıştır. Onlar kıyılardaki şehirleri yağmalar elde ettikleri ganimetleri aralarında paylaşır ve başka limanlarda satarlardı. Karialılar ve Lelegler bu kabilelerin en ünlüleriydi. Onların bölgedeki egemenliklerini Kral Minos engellemişti. Bazı kaynaklara göre Kral Minos12 MÖ 1300’lü yıllarda Karia-Leleg’lerin Ege Denizi’ndeki hâkimiyetlerine son vermiş ve onları adalardan sürmüştür. Homeros’un eserinde korsanlık ve yağmacılık yapanlar bununla övünmekteydiler. Öyle anlaşılıyorki eski çağlarda korsanlık çok ta illegal sayılmamaktaydı. Karia-Lelegler Batı Kafkasya ile Akdeniz havzası arasındaki her bölgede korsanlık yapıyor olmalıydılar. Bunun Batı Kafkasya açısından ispatı Biblos’ta ele geçirilen tabletlerdir. Tabletleri dikkatle okuduğumuzda Abhaz kralı Ptu’yu kaçırıp Biblos’ta satan, Abhazya’nın bilginlerini ele geçiren, yazısını ve tabletlerini yağmalayan düşmanlardan söz edilmektedir. Bu düşmanlar gemilerle korsanlık yapmaktadırlar ve Batı Kafkasya’dan Biblos’a ulaşacak büyük gemileri olduğu açıktır. Turçanınov’un yaptığı çevirilerde gemileriyle korsanlık yapan bu halkın adı Tram olarak okunmuştur. Tram’lar bir soy olarak Abhazların arasında yaşarlar. Ancak MÖ 1900–1700 arası dönemde Tram’ların Abhazlarca düşman olarak anıldığı tabletlerden anlaşılıyor. Üstelik bu düşmanlar deniz aşırı bir yerden gelip Batı Kafkasya’nın ve muhtemelen Karadeniz tamamında korsanlık yapıyorlardı. Turçaninov’un çevirilerinde Tram adıyla kendisinden söz edilen bu korsan halk Karia-Lelegler olmalıdır. Bir kere bu erken dönemde Dorlar ya da Akhalar’dan söz etmek mümkün değildir. Bu dönemde Ege bölgesinde Karia-Lelegler, Pelasglar ve Kaukonlar gibi kabilelerden söz edilebilir ve bu halkların hepsi temelde Kokozoik’tir. Turçaninov’un tercümelerinden öğrendiğimiz Tram ismine en yakın isim Karia-Leleg’lerin ulusal ismi olan Trmml’dir. Abhaz kralı Ptu’yu kaçıran Tram’lar kendilerine ulusal dillerinde Trmml, ülkelerine ise Trmmisa diyen Karia-Leleg’ler olmalıdır.