KABERDEY,LERİN RUSYAYA KATILIMI


Kabardey'in Rusya'ya katılımı Kabardey halkının tarihsel kaderi için son derece önemlidir. Bu katılım Kabardeylere ulusal gelişmelerini ilerletme fırsatı vermiş, Padişahların Türkiye'si tarafından esir alınmaktan korumuş ve Ruslar ve ülkenin diğer halklarıyla ekonomik ve kültürel ilişkiler kurmak için uygun koşullar yaratmıştır. Kabardey'in Rusya'ya katılımının 400. yılı kutlamaları için hazırlıklar sürerken, Kabardey halkının tarihi ve sosyalizmin inşasındaki başarılarına ilişkin bir takım araştırmalar, makaleler, eleştiriler ve belgeler derlenecek ve yayımlanacaktır. Cumhuriyetteki fabrikalarda, kolhozlarda (Ç.N: Sovyet sisteminde bir tür kolektif çiftlik), MTSlerde (Ç.N: makina teknik istasyonu), sovhozlarda (Ç.N: Sovyet sisteminde bir tür kolektif çiftlik) ve eğitim kurumlarında bu önemli tarihe ithafen konuşmalar ve dersler yapılacaktır. Kabardey Dramatik Tiyatrosu, şarkı ve dans grubu ve Cumhuriyet filarmonisi özel repertuarlar hazırlayacaktır. Kabardey'in Rusya'ya gönüllü katılımının 400. yıldönümüne ithafen en iyi şarkı, film senaryosu, kantat ve opera güftesi yarışması kısa bir zamanda başlayacaktır. Moskova, Leningrad ve diğer kardeş cumhuriyetlerden bilim adamlarının katılımıyla Kabardey Araştırma Enstitüsü'nde bir oturum, reprodüksiyon sanatları sergisi, amatör performanslar ve diğer etkinlikler Kabardey halkının bu büyük ulusal bayramına ithaf edilecektir.

Kabardey'in Rusya'ya katılımının "gönüllü" niteliği, Kabardey tarihinin daima bağımsızlık amaçlı uzun bir mücadele olarak göründüğü insanlar için yeni bir nosyondur. Açıkça bu durum, Rus olmayan halkların tarihini Sovyet tarih yazarlarının giderek bizi alıştırdıkları çizgide yorumlamaya yönelik yeni bir girişimdir. Kabardey tarihine yönelik böyle bir yaklaşım münferit bir olay değil Kremlin'in "genel tarih çizgisi"nin bir parçasıdır.

Öncelikle Kabardey'in Rusya'ya sözde gönüllü katılımının gerçekleştiği dönem olan IV Ivan zamanındaki Kabardey tarihi kaynaklarına bakarak denebilir ki bunu kanıtlayacak deliller yoktur. Gerçeği kanıtlayabilecek arşivler ise 1626'daki ünlü Moskova yangınında yok olmuştur. 16. yüzyıl Moskova kayıtları da nitelik olarak resmi ve taraflıdır.

Genel tarihçiler özel kayıtları kullanırken ya belirleyici özelliklerini kaybettirmiş ya da kendi amaçlarına uygun bir biçimde değiştirmiştir. Olaylara ilişkin kendi usullerince bilgi verirken tam anlamıyla hükümetin bakış açısına bağlı kalmışlardır.

Bu duruma ayrıca yazıcıların ve yabancı ve özellikle Çerkes isimlerini ve coğrafi yerleri karıştırmış olan yazarların düşük seviyedeki okur-yazarlığı da eklenmelidir.

Benzer bir şekilde, bu döneme ilişkin Çerkes tarafında da güvenilir kaynaklar bulunmamaktadır. Sadece, kendi aralarında savaşan Kabardey prenslerine ait ve her birinin kendine göre uyarlayıp kullandığı çeşitli sözlü efsaneler vardır. Kabardey prensleri 18. yüzyılda iki gruba bölünmüştür- Kashkadau grubu (Kashkatau dağının isminden gelir) ve Baksan grubu (Baksan nehrinin isminden gelir). Birinin Türk, diğerinin de Rus eğilimi vardı. Birinci grubun taraftarları 18. ve 19. yüzyıllardaki Rus-Kabardey savaşları sırasında şunları ileri sürmüştür:

Asla Rusya'nın tebaası olmamışlardır ve Ivan Vasilieviç döneminde Rus devleti ile ilişkileri olduysa da; bu ilişki, tebaa ilişkisi ya da ikincil bir ilişki değil sadece dostluk ilişkisiydi.

Diğer grubun taraftarları ise, daha sonra Rusya'nın düşmanı olana kadar, atalarının kendilerini Moskova çarına teslim ettiğini, Kabardeylerin Terek'e yerleşmek üzere Ukrayna'dan geldiğini, "Çerkas" ya da "Çerkes" olarak adlandırıldıklarını ve hepsinin sonra Hıristiyan olduğunu beyan etmiştir.[3] Bir başka deyişle, Çerkeslerin Ryazan bölgesinde yaşadığı ve oradan da Kafkasya'ya kaçtığına ilişkin Moskova'daki yaygın efsaneyi tekrar etmişlerdir.

Kabardey'in Rusya'ya "gönüllü katılımı" sorununu aydınlatmak için, sadece kaynakların taraflılığını ve doğru verilerin olmayışını göstermek değil, ayrıca devlet yapısını, o dönemde Moskova ve Kabardey'in iç ve dış durumunu ve coğrafi konumu hatırlamak da önemlidir.

IV Ivan yeni devlet düzenin zafer kazandığı dönemde doğmuştur. Prensliklerin bağımsızlığı yok olmuş, Büyük Moskova Prensi bir diktatör olmuş, bizzat ülke halkı devlete "tabi" olmayı onaylamıştır. "Moskova yaşamının tamamı güçlü bir devlet fikri üzerine inşa edilmeye başlanmıştır".  Merkezi otoritenin zarar gördüğü ama bağımsız prenslerin fayda sağladığı halkın "akışkan" durumda olduğu günler de geride kalmıştı. Daha önceden olduğu gibi, yeni işgallere, Moskova'nın kendisi için zararlı kabul ettiği unsurların bozguna uğratılmış kentlerden ve Moskova'daki yeni yerleşimlerinden kitlesel ihracı eşlik etmiştir. Moskovalılar işgal edilmiş bölgelere yerleştirilmiştir.

Bu denenmiş bir asimilasyon yöntemiydi. Korkunç Ivan hala hayattayken, Kazan birkaç yıl içinde bütün Tatarlar'ın sürülmesiyle tam bir Rus kentine dönüştürülmüştür.

Çerkes halkı ve Moskova arasındaki ilk ilişkiler döneminde, 1552'den 1557'ye kadar, Kabardey delegasyonu çara gelerek ülkelerini Rusya'ya "kattığı"nda, Korkunç İvan "seçilmiş radalar" ile yani, çarın çocukluk arkadaşı ve köken olarak Çerkes olan Sylvester ve Adashev yönetimindeki hükümet ile manevi bir ayrılık yaşamıştır.

Bu hoşnutsuzluk daha sonra açık bir düşmanlığa, "radalar"a ve feodal sınıfın kalıntılarına karşı bir zulme dönüşmüştür. Kendisini Sylvester ve Adashev'in himayesinden çıkartan Korkunç İvan "radalar"ın dış politikasının tam zıttı bir dış politika benimsemiştir. Çara göre dış politikanın amacı Livonya'ya karşı mücadele etmek ve Baltık Denizi'ne açılacak bir yer bulmak olmalıydı. [8] Doğuyla ticari bağlar için yol Astrahan'dan açıktı. Güneyde daha ötede genişleme için herhangi bir girişim, Kazan ve Astrahan'ın işgalinden sonra Moskova'ya karşı zaten fazlasıyla düşmanca davranan Bab-ı Ali ve Kırım ile bir çatışmanın belirtisiydi. Kırım ve Bab-ı Ali'ye yakın olan Kafkasya'da bir saldırı hakkında düşünmektense, güneydeki sınırların savunmasını düşünmek çok daha önemliydi.
Kabardey'in 16. yüzyılda Moskova'ya gerçekten bağlanıp bağlanmadığı sorusu üzerine düşünürken, bu koşullar - çarın iktidarının merkezileşmesi, halkın devlete "bağlanması" sistemi, bağımsız prenslere karşı verilen mücadele, söz konusu prenslerin çar tarafından tasfiye edilmesi, dış politikadaki batı eğilimi ve güneye yönelik pasif savunmacı tutum - göz önünde bulundurulmalıdır.

Ayrıca o dönemde Kabardey'deki durumu değerlendirmek de bir o kadar önemlidir. 1453'de Gürcü kaynaklar tarafından Büyük Inal olarak adlandırılan ve tüm Çerkesya ve Abhazya'yı bir devlet içinde birleştirmeyi başarmış olan Prens İnal'ın ölümünden sonra, ülke yeniden ayrı feodal prensliklere bölünmüştür. Hatta Doğu Çerkesya (Kabardey), Büyük Kabardey ve "Pyatigorsk" Kabardey olmak üzere ikiye bölünmüştür. Çerkes prensleri birbirleri ile mücadele ve rekabet ediyorlardı. Dağıstan'a doğru genişlemeye çalışan Kabardey, Kuzey Dağıstan'ın yöneticisi Şamhal'la çatışıyordu. Kırım, "Pyatigorsk" Çerkesleri ve Batı Çerkesleri'ne aralıksız olarak gerçekleştirdiği saldırılarla rahat vermiyordu. Astrahan kavmi mevcutken, bazen yardım başvurusunda bulunurken, nadiren de yardım ediyorlardı.  Ancak Astrahan'ın 1556'da hiçbir karşılığı olmadan çöküşü bir boşluk yarattı, özellikle de Çerkesler ve Türk Padişahı II. Beyazıt (1481-1512) [10 ]arasındaki bir tür anlaşmaya dayanarak Çerkesya üzerinde hak iddia eden ve her biri yeni bir hanla Çerkes köleler talep eden Kırım'a karşı. Kırım hanları bu taleplerini Batı Çerkesya ile de sınırlamadılar. Besleneyler'e, yani "Pyatigorsk" Çerkeslerine de tebaaları olarak gözlerini diktiler. Hanların çocukları genellikle eğitim için Besleneyler'e gönderildiği ve ancak büyüdükleri ve tamamen Çerkesleştirildiklerinde döndükleri için, Besleneyler'le dostça ilişkiler sürdürmüş olmaları gerekmesine rağmen. Ayrıca, Hanlar ve oğulları genellikle Besleney kadınlar ile evlenirdi.

Besleneyler Kırım Hanlarının taleplerine daha fazla katlanmayı zor buldular ve tıpkı Kabardeyler'in Şamhala karşı yardım aradığı gibi, onlar da dışarıdan yardım aradılar. Bu desteği de Kırım Türkiye'nin tebaası olduğu için Türkiye'de değil ancak kuzeyde bulabildiler.

Coğrafi olarak, Moskova devleti ve Kafkaslar'ın ortak bir sınırı yoktu. Ryazan, Tula ve Kaluga bölgesinde başlayan ve üzerinde sadece haydutların etkin olduğu geniş "sahipsiz topraklar" ile ayrılıyorlardı. Merkezdeki insanların dikkati bu "sahipsiz topraklar"a ancak 1558'de başlayan Moskova ve Livonya arasındaki savaşlar ve özelde de oprichnina terörü sırasında çevrilmişti.

Ciddi ekonomik kriz sonucunda, Moskova 1571'de Güneyi işgal etmeye karar verdi. O yıl Çar güney sınırında güç noktaları kurmaya karar verdi. Sınır güneyde istihkam edilmiş Bryansk, Orel, Voronezh ve Kursk kentlerine doğru genişletildi. Bu çok büyük bir mesafeydi- 15 günlük bir yolculuk. Bu nedenle, Çerkesya ve Moskova arasındaki ilişkiler dolaylı bir biçimde Volga üzerinden sürdürülüyordu. Kabardey'in Rusya'ya katılımı sorusunu değerlendirirken, bu coğrafi faktör de göz önüne alınmalıdır.