ÇERKES,LER'İN UZUNYAYLA'DA İSKANLARI




Kafkasya'dan gelen Çerkesler için ilk düşünülen iskan alanlarından biriside Uzunyayla arazisi olmuştur. Sivas ile Kayseri arasında yer alan ve o zamanlar Sivas Sancağı'na bağlı bulunan bu geniş arazi, 19.yy'ın ortalarında büyük öçlüde ormanlık ve boş (yani köy ve kasabalar yok) idi. Önceleri Dulgadir Beyleri'nin yaylağı olan Uzunyayla daha sonra Mekke ve Medine vakıfları arasına alındı. Kafkasya'dan göçler başlayıp da Çerkesler'in burada yerleştirilmeleri düşünülünce önce bu arazinin onlara kiralanması tasarlanmış, ancak daha sonra bunun uygun bir yol olmayacağına karar verilerek, burası Vakıflar'dan alınarak (ilişkisi kesilerek) göçmenlere parasız dağıtılmıştır.

Bu arada Çerkesler'den önemli bir kısmı da buraya sevk edilmişti zaten. Hatta burasının statüsü daha tam belirlenmeden önce (1859'da) yerleştirme işi başlamış görünüyor. Ancak bir zamandır bu araziyi Türkmen -Afşar Aşireti de yaylak olarak kullanmaktaydı. Aşiret yazı orada geçiriyor, kışı ise Çukurova'da geçiriyordu. Hayvan sürüleri ile göçebe olarak yaşayan Afşarlar kışlak ve yaylakları arasında gidip, gelirken Göksu Vadisi'ni kullanıyorlardı. İşte bunlar Uzunyayla'da Çerkesler'in yerleştirilmesini kabul etmek istemedikleri için bunu önlemeye çalışmışlar ve iki taraf arasında çatışma ve çarpışmalar patlak vermiştir. Bu tarihlerde hükümet göçebelere karşı göçmenleri daha fazla koruyor gibiydi. Çünkü Afşarları kontrol altına almak için Çerkesler'den yararlanmaya çalışmaktaydı. Zaten Osmanlı Devleti bu zamanlarda bütün göçebeleri toprağa bağlamaya çalışıyordu. Ayrıca Afşarların Uzunyayla ile Çukurova arasında gidiş gelişleri sırasında çiftçi halkın tarla, bağ ve bahçelerine zarar vermeleri yüzünden bu halk da hükümete Afşarlar'dan olan şikayetlerini iletmişlerdir. Bu da hükümeti Afşarlar'ın aleyhine daha çok döndürmüştür, herhalde.

Ancak 1863'de Afşarlar'ın hükümetin otoritesi altına alınmaları ve bilhassa 1865'de zorla toprağa bağlamaları ile Uzunyayla'ya daha geniş ölçüde Çerkes göçmenlerinin yerleştirilmesi kolaylaşmıştır. Büyük göçe kadar gelenlerin iskan masraflarını ve gerekli işleri civar kazalar karşılıyorlar, kazaların mal sandıkları veya halkın ayni yardımları ile ihtiyaçları gideriliyordu. İskelelerden Uzunyayla'ya kadar olan yolda da göçmenleri geçtikleri yerlerdeki halk arabaları ile taşıyor, evlerini inşa etmek, ürün alıncaya kadar yövmiyelerini vermek, tohumluk, saban ve öküz gibi ihtiyaçlarını karşılamak için de Sivas Vilayeti'ne bağlı ve Uzunyayla civarındaki kazalar yardım ediyorlardı.

*Alaca Kazası 4 aileyi, Tenos Kazası 15 aileyi, Kangal ve Aşuri kazaları 5 aileyi, Turhal Kazası ise 120 aileyi (600 kişi) bu şekilde her türlü masrafları karşılayarak bir defada yerleştirmişlerdir. (Takvim-i Vakayi, -Hicri- 14 Cumade'l Evvel 1277 ve Muhacirin Defteri 758/38-1de 15 Zilka'de 1281)

Bu şekilde daha 1862 başında Uzunyayla'daki Çerkes nüfusu 10.000'e ulaşmış ve Muhacirin Komisyonu Başkanı Hafız Paşa dahi buradaki iskan işi için yöreye gelmişti. Göçmenlerin yerleştirilmiş o bölgenin bir kaza ad edilmesine ve Mesudiye denilmesine dahi karar verilmiştir. Ancak daha sonra kazanın ismi Aziziye olarak değiştirilmiş ve Mesudiye de bir nahiye merkezi olmuş görünmektedir.

1864'deki göç sırasında da buraya Çerkesler'den bir çok nüfus gönderilmiş olmalıdır. Ancak bunlara dair özel bir bilgi belgelerde mevcut olmadığı için kesin bir şey söylemek mümkün değildir. Ancak özellikle burada akrabaları ve yakınları bulunanların daha sonraki yıllarda da gönderilmiş olduğu görülmektedir.(Ayniyat Defteri -Başbakanlık Arşivi Bab-ı A'li Evrak Odası, 1141de No:63, 124 ve 1143 de No: 141, vs.) Ancak 1874'de burasının dolduğu  ''...arazi-i haliye kalmadığı...'' için yeni göçmen gönderilmemesi istenmiştir. (Ayniyat Defteri 1143 de No:57 ve 17 B 1291)

*Çerkesler'i Uzunyayla'nın giriş ve çıkışlarını kontrol edebilecekleri ve Afşarlar'ı buraya girmekten men edecek geçitleri koruma görevini yerine getirebilecekleri yerlerde yerleştirildiği belirtiliyor.
Afşarlar ile Çerkesler arasındaki çatışmalara dair; ''...tabiatlarında olan eser-i vahşiyet baki olduğuna ve muhacirin-i merkume dahi ahlakça bunlardan gerü kalmadıklarına mebni aralarında zuhur eden mübayenet ve husumet...'' nedeniyle bir kaç Çerkes, Afşarlar tarafından öldürülünce iki taraf da silaha sarılmıştı (Muhacirin Defteri 758/38-1  de 18 Muharrem 1278/18 Temmuz 1861). Bunun üzerine Sivas Valisi olay yerine bizzat gelerek iki tarafı barıştırmış ve Afşarlar'ın öldürdükleri Çerkesler için diyet olarak bir miktar para vermeleri ile olayları yatıştırmıştı (C. Havadis, 9 Ca 1279). Ancak ertesi yıl aralarında yine çatışma olmuş (Tercüman-ı Ahval, 16 Cumade'l -evvel- 1280 ve Muhacirin Defteri 758/38-1 de 19 Safer 1280) hem Çerkesler'e ve hem de yerli halka karşı tehdit oluşturdukları için Afşarlar'ın asker kuvvetleriyle itaate alınmalarına, devlete olan birikmiş vergi borçlarını ödemeye zorlanmalarına karar verilmişti. Ayrıca bir kısmının Harput ve Kastamonu gibi uzak yerlere dağıtılmalarına ve elebaşlarının bazılarının da kur'a neferi olarak askere alınması, bazılarının da Ergani Madeni'de sevk edilmesine de karar verilerek, bu kararlar uygulanmış ve Afşarlar asker sevk edilerek kuvvetle bastırılmışlardı (Haber Tercüman-ı Ahval, 5 Cumade'l -ahire- 1280). Bundan sonra onlarla Çerkesler arasında başka bir olay olduğuna dair herhangi bir habere rastlamadık. Ancak yukarıdaki olayların hatıraları ve izleri halen bu iki tarafta da yaşamaktadır.