ÇERKES,LERDE KIZ KAÇIRMA






çerkesler de muteber addedilen isteme yoluyla, ailelerin hatta kan bağıyla bağlı olan birinci derecedeki akrabaların ve dayılarında muvafakati alınmak suretiyle yapılan evlendirmelerdir. Kaçırma yoluyla yapılan evlenmelerde usul dışı değildir. Fakat onun, mantıklı bir yanının ve gerekçesinin olması gerekir.Yakın tarihlere kadar süren, hatta bu gün dahi bazı yanlarıyla uygulanan bu geleneğin daha iyi anlaşılabilmesi bakımından birazda ayrıntıya inerek anlatılması gerekir.Bu arada şunu da bilinmesinde yarar vardır: Ben Aşuwa’yım (Bask-xaeğ - Tapanta dedikleri guruptan) bazı Adıge boylarıyla birlikte en yakın tanıdığım tabii olarak kendi boyumdur. “İki komşunun inek sağımı bir değildir” dedikleri gibi: Anlatacaklarım bazı çerkes guruplarına uymayabilir.

Evlenme Geleneği:
Evlenmenin üç türü vardı: A- İsteme, B- Kaçma, C- Kaçırma yoluyla evlenme.
Burada kaçma ve kaçırma yöntemini ele alacağız.. Kaçmanın da üç şekli vardı:
1- Aracı vasıtasıyla kız kaçar, 2- Kız usulen kaçar, 3- Kız kendiliğinden kaçar,
Kız kaçırmanın diğer bir tarzı da: Kızın istememesine ve her şeye rağmen evlenme niyetiyle kaçırılmasıdır. Bu ve bunun dışında birde aşağılamak, intikam almak için kız kaçırıldığı da olmuştur fakat, bu usul dışıdır.…

Aracı Vasıtasıyla Kızın Kaçması:
Gençlerin evlenme isteğine, ailelerden birinin herhangi bir nedenle engel olacağı, kabül etmeyeceği ihtimaline karşı, konuyu güven duydukları ve kendilerine yakın hissettikleri birine açarlar. Oğlan tarafı ikna edilemezse de pek önemsenmez, emrivaki karşısında bırakılabilir. Fakat kız, ailesini dışlamamış olması bakımından önemlidir!.. Ailenin tepkisini yüklenebilecek kardeş, genç amca, genç dayı veya oğulları yada ailenin kıramayacağı aileye yakın birinin devrede olması gerekir ve bunu temin etmek, erkek tarafına delikanlıya, yada araya koyacağı başka bir yakınına düşerdi. Kızın ailesine dönük olan aracının sağlanmasından sonra, bu üçlü gün kararlaştırır ve karar-laştırılan gece: Evlenecek delikanlı güvendiği en az iki arkadaşını yanına alarak belirlenen yere gelir; aracıda kızı getirerek gelenlerden birinin atına bindirir, belli bir yere kadar selametledikten sonra (beraber gidildiği de olurdu) hiçbir şey olmamış gibi eve dönüp yatağına girerdi. Kızı götürenlerin biri kızı taşır, biri artçı olur, götürülen gençte gözcülük yapardı, Kaçan kız, kaçıranın atına değil arkadaşlarından atı daha kuvvetli olanın atına bindirilmesi usuldendı ve onun emaneti sayılırdı.

Kızın sahipleri, kızlarının evde olmadığını anlayınca bir armaya, soruşturmaya başlarlar ve konudan haberdar olan, kızı götürenlere zaman kazandırmak için onları oyalamaya ve engellemeye çalışırdı Fakat, baktı ki olmuyor.ve korkusunu da yenebilmişse durumu açıklardı. Şayet kızın kim tarafından, nasıl kaçırıldığı bilinmiyorsa, kaçıranların ardına düşerlerdi. Elbetteki bu silahlı bir takip olurdu ve kaçıranların da gurup oluşturması tedbirsel di fakat, geri dönüşü mümkün olmayacak bir olayın meydana gelmemesi ve kızı geri vermemek için saklanmak, şaşırtmak, yanıltmak, eğer olmuyor ve başkaca çıkış yolu bulunamıyorsa kızı o anda geri vermemek için silah dahil, her yolu denemek normaldi.

Kaçan kız, daha önceden haberdar edilmiş, başka yöredeki tarafsız bir aileye götürülürdü ve bu aile, kızın ailesine telaşlanmamaları için, en kısa zamanda “Kaybınız bizdedir” diye bir haberci gönderir ve taraflar anlaşıncaya kadar o ev o kızın evi sayılırdı. Bu müddet zarfında kız evleneceği delikanlıyla yalnız başına bir araya getirilmez ve görüştürülmezdi!

Taraflar anlaştırıldıktan sonra kızın baba evine döndürülüp baba evinden, yada sakınca var veya israrı üzerine misafir edildiği, baba sorumluluklarını üstlenen aileden, “Kan” sayıldığı evden, erkek tarafı Adıge usulüne uygun şekilde ve kararlaştırılan gün de, gelin alayı ile gelip gelinlerini götürürlerdi.

Evlenecek delikanlı tarafların uzlaştırılmasına kadar, arkadaşlarından birinin evinde saklanır, büyüklerinin ve çevrenin gözüne batmamak için azami dikkati gösterirdi. Ancak, taraflar anlaşıp her şey hal olduktan sonra gelincilerin gelin almaya gidip, dönecekleri gün; kendisi için önceden Sağdıç olarak belirlenmiş ailenin misafir odasında ortaya çıkardı. Bu aile delikanlıyı “Kan” olarak isimlendirir, öyle kabul ederlerdi. Ayni tarzda kızın emanet edildiği ailede kızı “Kan”ları olarak sever, değer verirlerdi “Kan”: Bir bakıma evlat mesabesinde sevilen ve fakat evlattan da öte tutulan, sakınılan misafir demekti. Sağdıcın eşi de geline sağdıçlık yapar. Sağdıç gelinin manevi kardeşi sayılır, güveyi ye sahip çıkarken, daha çok geline taraf olurdu.

Usulen Kaçma:
Anlaşmış olan taraf ailelerin, merasimleri azaltmak için başvurdukları bir yöntemdi… Özellikle kız tarafının zorda bırakılmaması için, taraf değillermiş, kızları kaçtı havası içinde düzenlenirdi. Aracı kanalıyla kızın kaçmasından farklı yanı, aile bireylerinin haberdar olması ve götürenlerin ardına düşülmemesi idi. Şöyle düzenlenirdi: Yine belirlenen gecede evlenecek kişinin arkadaşları küçük bir gurup oluşturarak, el-ayak çekildikten sonra kararlaştırılan yere giderler ve guruptan en çok iki kişi, yaya olarak, kızı evinden alır, arkadaşlarının beklediği yere gelir ve ata bindirildikten sonra hep birlikte evlenecek olan arkadaşlarının evine indirirlerdi. Eğer üzerlerine gün ışımışsa köye VARİ-DADE söyleyerek girerlerdi Herhangi bir mani durum yoksa birazda kasıtlı olarak geç kalırlardı. Kızın getirilmesinde, evlenecek delikanlı bulunmazdı; bulunsa da, uzaktan takip eder ve arkadaşlarının dışında başkalarına görünmemeye çalışırdı. Bu tür evlenmede erkek tarafı: Diğer “isteme” yoluyla yapılan normal evlenmelerde yapılan düğüne yakın, fazla uzatmadan ve abartmadan, usulüne uygun kısa bir düğün yapardı.

Kızın Kendiliğinden Kaçması:
Kızın kendi isteğiyle kimsenin etkisi, dahli olmadan, kimseden yardım almadan, kendiliğinden istediği birine kaçmasıdır. Bunda kurallara riayet ihtiyaridir, fazla duyarlılık aranmaz! Kızın ailesi, kızları tarafından terk edildiklerini öğrenince; hiçbir şey olmamış gibi bir sessizliğe gömülür bir müddet beklerler. İşin halli ve tatlıya bağlanması tamamen erkek tarafının tutumu ve anlayışına bağlıdır. Eğer konuyu kısa surede cemiyet meselesi yapıp uzlaşma yolları aranmazsa; Kız tarafı, ya kızlarını zorla geri almaya kalkar, yada kızlarının kendilerine uygun bulmadıkları bu kimseleri tercih etmesinden dolayı: Kaçan kızlarını haram ederlerdi (Haram etmek: Aramamak, sormamak, sahip çıkmamak anlamına gelir.)

Kaçan kızın geri alınmasından sonra veya erkek tarafının da dışlaması neticesinde, sahip çıkma zorunda kalan kızın ailesi, ayıplı hale gelen bu kızlarını, ilk fırsatta uzağa, bilinmeze vermek suretiyle kurtulmak isterlerdi. (Bazı aktarmacılar, bu geleneği münferit olaylarla karıştırarak çok çirkinleştirmektedirler.)

Usül Dışı Kızın Kaçırılması:
Kızın isteği dışında, fırsat kollanarak alınıp kaçırılmasıdır... Bu kaçırma olayı aile edinmeye, iyi niyete dönükse: Kaçırma olayının ardından “Kızın Kaçması” usulünde olduğu gibi hareket edilerek Kız bir aileye emanet bırakılırsa ve kızı kaçıran taraf toplumun önde gelenlerini devreye koyarak iyi niyetini ispatlarsa, kızın gönlüde (rızası) alınmak suretiyle herhangi bir şekilde çözüm üretilirdi. Bu nevi olayda yapılan yanlışlığa karşı erkek tarafının kız tarafına tazminat ödenmesi mevzu dışı sayılmazdı.

Aşağılamak İçin Kaçırma:
Kız kaçırılırken aleni ve meydan okurcasına hareket edilmesi; bağırıp-çağırmak, silah atmak kötü niyet ifadesidir; beraberinde çözümsüzlüğü, kin ve husumet taşır! Biran için kızın ailesi ve çevresi sindirilse de zaman içinde aynisi, belki de daha fazlasıyla karşılığını bulurdu…

İlgili Bazı Adet Uygulamaları:
En hızlı ulaşım aracının “at ve at arabası” olduğu Lapinski nin anlattığı dönemde; çerkes lerin bu konularla ilgili uygulamalarını: Özellikle kaçırılan genç bir kızın götürüldüğü aile içine bir evlat , bir kardeş gibi alınışını, fakat bir misafir gibi koruma, sakınma altında tutuluşunu “KAN” kavramının önemini; Gelin alayı’nın nasıl düzenlendiğini, nelere dikkat edildiğini; Gelinin nasıl giydirildiğini, “NISETIN” konusunu; Sağdıcın görev ve sorumluluklarını “VARİDADE” nin anlamını, nasıl söylendiğini; “NİŞ”ın yanı sıra gereksiz gibi görülse de: ĞOMILE, PEYHAJA, HALIVA UPCA, KEYPXIH, URICEHL, ŞENT TEYKOE” nedir ve DIŞASE olayını ayrıntılarıyla anlatılmasıda gerekir! Fakat biz, Lapinski nin yazdıklarıyla ilişkili sandıklarımızı belirtmekle yetineceğiz... Bu arada yanlış bilindiği (Ben çerkes kızıyım iyi ata biner iyi silah kullanırım gibi yanılgılar nedeniyle) şunuda belirtmekte yarar görüyoruz...

 Kızları hiçbir zaman yalnız başlarına ve bacaklarını iki tarafa sarkıtarak ata bindirilmemiştir. Ata bindirilişi: Her iki ayağı da sola sarkık, sırtı sağ yan tarafa dönük, eğerin iki kaşının arasına, yan oturtulurdu. (yalnız olacaksada öyle oturtulurdu) Erkekte, eğerin arka kaşının gerisine, terkiye biner, sol eliyle atı idare ederken sağ koluyla eğerin kaşına tutunan kızı korumaya alırdı. çerkes kızı daima kabalıktan ve kaba hareketlerden uzak tutulmaya çalışılmıştır, değil kızın silah kullanması, kıza erkeğin silah göstermesi bile ayıp sayılmıştır.