ÇERKES VE ANTİK YUNAN İLİŞKİLERİ MİTLERİ



Yunan mitolojisi ile Çerkes Nart mitolojisi arasında karşılaştırmalı bir okuma bugüne kadar yapılmamıştır. Bu yazı serisi, bu alandaki boşluğu doldurmak amacıyla kaleme alınmıştır.
Yüzyılın başlarında 1908'li yıllarda İstanbul'da kurulan Çerkes Teavün Cemiyeti etrafında örgütlenen Çerkes aydınları arasında Nart Mitolojisi ve Kafkas Tarihi üzerine eğilen bir çekirdek kadro oluşmuştur. Ancak önce Balkan Savaşları'nın, ardından da I. Dünya Savaşı'nın çıkması Cemiyet'in çalışmalarını etkilemiştir. Cumhuriyetin ilan edilmesinden sonra ise Cemiyet kapatılmış ve mal varlıklarına el konulmuştur. Çerkes Teavün Cemiyeti'nin kapatılmasıyla birlikte diğer bütün konulardaki çalışmalar gibi mitoloji ve tarih konulu çalışmalar da sona ermiştir.

Çerkes kültürü açısından Cumhuriyet'in ilanından 1950'li yıllara kadar geçen dönem ölü dönemdir. Bu dönemde Çerkes kültürü, tarihi ve mitolojisiyle ilgili çalışmalar daha çok Avrupa'ya kaymıştır. 1950'den sonra ise oldukça zayıf ve kontrollü bir dernekleşme süreci yaşayan Türkiye Çerkesleri, esasen 1908'de kurulan Çerkes Teavün Cemiyeti'nin ulaştığı entelektüel birikime halen ulaşabilmiş değildir. Bunda, Türkiye Cumhuriyeti'nin, 1908 II. Meşrutiyet sonrasındaki özgürlük ortamına halen ulaşamamış olmasının etkisi büyüktür.
20. Yüzyılın ilk çeyreğinde Met Çünatıko Yusuf İzzet’in Yunan mitolojisi ve Nart mitolojisini konu alan çalışmalarını Mehmet Fetgeri Şöenü'nün Avestik metinlerle Nart mitolojisi üzerine yaptığı çalışmalar izlemiştir. 30'lu yıllarda ise Aytek Namitok konuyu tekrar ele almış ve daha çok Çerkeslerin etnik kökeni bağlamında tartışmıştır.
Çerkeslerin Osmanlı Payitahtıyla kurdukları tarihi ilişkiler II. Meşrutiyet sonrasında İstanbul merkezli bir aydın grubunun öne çıkmasına imkân sağlamıştır. İmparatorluğun eğitim imkânlarından yararlanan, daha çok asker ve bürokrat kökenli olan bu kişiler bazı yönleriyle siyasi bir parti gibi çalışan Çerkes Teavün Cemiyeti çatısı altında toplanmış ve diğer birçok konuyla birlikte Çerkes mitoloji ve Çerkes tarihiyle ilgili eserlere de imza atmışlardır.
Met Çünatıko, Yunan Mitolojisi'nin iki ana teksti olan İlyada ve Odisse üzerine yaptığı incelemeler sonucunda İlyada destanında anlatılan savaşların, Kafkasyalı kavimler ile Hint-Avrupalı kavimler arasında geçtiği sonucuna ulaşmıştır. Yine Met Çünatıko'ya göre Homeros'un Odisse adlı eseri Troia Savaşı'ndan sonra Kafkasya'ya atalarının ülkesini ziyarete giden Argoslu Akha Kralı Ulisse'nin seyahatnamesidir.
Namitok ise “Çerkeslerin Kökeni” adlı kitabında Troia Savaşı'nın Kafkasyalı kabilelerle Hint-Avrupalı işgalciler arasında geçtiğini söylemiş ve bu savaşta müttefik olan Kafkasyalı kabilelerin tarihleri üzerinde durmuştur. Ancak ona göre savaşan taraflardan olan Akhalar Kafkasyalı Ubıhlar'ın atalarıdır. Hem Met Çünatıko, hem de Namitok Pelasglar ve Therakesler üzerinde özellikle durmuşlardır.
Öte yandan 70'li yıllarda, inatçı ve sabırlı bir kalem işçisi olan Beygua Ömer, Abhazca üzerinden bir dünya mitolojisi okumasına başlamış ve bir dizi kitaba imza atmıştır.
Kafkasya’da ise II. Dünya Savaşı'ndan sonra Nart mitolojisi konusunda saha çalışmaları yapılmış ve derlenen tekstler kitaplaştırılmıştır. Adıgey Cumhuriyeti'nden Hadağatle Asker ve onu izleyen bir grup derlemeci ve Kabardey-Balkar Cumhuriyeti'nden Şorten Askerbiy, Kardenguş Zıramuk ve onların çevresindeki başka bir grup araştırmacı tarafından Nart mitolojisi tekstleri derlenmiş ve bastırılmıştır. Biz Çalışmamızda bu iki grup tarafından derlenip bastırılan sekiz ciltlik Nart Mitolojisi'ni temel aldık. Bununla birlikte bazı anlatıların Uzunyayla versiyonlarını göz önünde bulundurduk. Çalışmada atıfta bulunduğumuz Nart mitolojisinin Uzunyayla versiyonları daha önce tarafımızdan 2002–2006 yılları arasında Uzunyayla Çerkesleri üzerine İstanbul, Ankara ve Kayseri'de gerçekleştirilen mülakatlar sonucu derlenmiştir. Vatandaşı olduğumuz Türkiye Cumhuriyeti sınırlarındaki 200'den fazla üniversitenin ve devletin kendi arşivlerinin hiç birisinde Çerkes diline ait bir kayıt olmadığı için derlemelerimizi Rusya Federasyonu'na bağlı Kabadey-Balkar Cumhuriyeti'nin devlet arşivine teslim etmek zorunda kaldık. Çerkes dili ve kültürüne kayda değer hiçbir desteği hiçbir zaman vermeyen Türkiye Cumhuriyeti, kurulduğu ilk günden beri uyguladığı asimilasyoncu politikaları bu gün de devam ettirmektedir. En azında Çerkes dili ve kültürü açısından uygulama “Çerkes dili ve kültürüne sıfır destek” politikasıyla devam etmektedir. Türkiye Cumhuriyeti'nin Çerkes dili ve kültürü için genel politikası “Sizin için asimilasyondan daha doğal ve daha güzel ne olabilir ki” sözüyle özetlenebilecek netlikte olduğu görülmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti bütün imkânlarıyla Türk halk müziği ve Türk sanat müziği parçalarının derlenmesini arşivlenmesini sağlamış ve icra edilmesi için tüm imkânları temin etmiştir. Yüzlerce belki de binlerce ses kaydı ve derleme devlet arşivlerinde saklanmaktadır. Aynı devletin arşivlerinde tek nota Çerkesçe ses kaydı yoktur. Türk Devleti milyondan fazla Çerkes'den vergi alırken bugüne kadar yok olmakta olan Çerkes dili için tek kuruş harcamamıştır. Umulur ki demokrasi bir gün bu topraklara da gelir ve anadili Türkçe olmayan milyonlarca Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının ana dillerine de devlet desteği sağlanır.
***
Elinizdeki bu seri çalışma Türkiye ve Kafkasya'da konuyla ilgili olarak basılan söz konusu kitaplar ışığında yeni ve daha geniş bir okuma metni olarak tasarlanmıştır. Bu çalışma iki bölümdür. İlk bölüm Olimpos ve Harama Uaşha'nın Sakinleri adını almıştır. İkinci bölümü ise Ölüler Ülkesi adı altında ele alınmıştır. Çalışmanın ilk bölümünde Hesiodos'un, ikinci bölümünde ise Homer'in eserleri Nart mitolojileriyle ve Kokozoik kabilelerin kültürleriyle karşılaştırmalı olarak okunmuştur.
Yunan mitolojisinin ana metinlerinden ilk ikisi Yunanlı yazar Hesiodos'a aittir. Hesiodos'un “Erga kai Hemerai: İşler ve Günler” ve “Teogoni: Tanrıların Doğuşu” adlı kitapları aslında Olympos’un tanrılarına adanmış çalışmalardı ve bu nedenle de Harama Uaşha'nın Nartları ile Olympos'un Tanrıları arasındaki benzerlikler dikkatle etüt edilmeliydi. Bu nedenle çalışmanın ilk bölümü Hesiodus'un aktardığı bilgiler ışığında Olympos'un Tanrılarıyla, Nart mitolojisinde geçen Harama Uaşha'nın Nartlarına ayrılmıştır.
Yunan mitolojisi için bir diğer kaynak ise ilkine göre daha edebi olduğu varsayılan iki eserdir ki bunlar Homer'in İlyada ve Odisse'sidir. Bu çalışma açısından hem İlyada, hem de Odisse tıpkı Hesiodos'un eserleri kadar önemlidir. Homer'in İlyada adlı yapıtında bize anlattığı Troia Savaşı'na katılan Kafkasyalı birçok kabile vardı ve Çerkesler bu geniş kabileler birliğinin bir mensubuydu. Homer'in eserlerinin etüd edildiği bu bölümde ilk olarak İlyada'da adı geçen Ligür-Kelt-Leleg-Karialı-Libya-Lidya ve Likyalı kabilelerin kendi aralarındaki akrabalıkları ve bağlı oldukları Therakes, Pelasg, Ligür ve Kelt üst soylarının Kafkasya ile olan ilişkileri ve Akdeniz havzasındaki Kafkas kolonları tartışılmıştır.
Homer'in eserlerinin etüd edildiği bu bölümde ikinci olarak Homer'in Odisse adlı eseri tartışılmıştır. Odisse bir Kafkas Seyahatnamesi olarak kabul edilebilir ve en temelde dünya mitolojisinde çok geniş bir yer kaplayan ana bir temayı bize sunar. Bu tema Ölüler Ülkesi'ne İniş temasıdır. Odisse bu bağlamda Nart mitolojisinde geçen Ölüler Ülkesi'yle ilgili temalar ve kahramanlarla birlikte etüd edilmiştir.
Bu çalışmada Nart mitolojisi adına Şorten Askerbiy ve Hadağatle Asker adlı iki araştırmacı tarafından derlenen Nartlar adlı sekiz ciltlik eser baz alınmıştır. Ancak çalışma temelde Khabardey Adıgecesi ile aktarılan varyantlar üzerine kurulmuştur. Kitaptaki alıntılar birkaç istisna dışında Khabardey Adıgecesi ile yazılmıştır.
***
Yunan mitolojisi ile Nart mitolojisi tanrısal bir mekân olan Olympos ve Harama Uaşha etrafında şekillenmiştir. Yunan mitolojisi için Olympos ne ise, Nart mitolojisi için Harama Uaşha odur. Nart mitolojisi açısından Harama Uaşha insanların, Nartların, Yarı Tanrıların ve Tanrıların buluştukları yerdir. Burası insanların, Nartların ve diğerlerinin zekâlarını, becerilerini, yetilerini ve cesaretlerini gösterdikleri yerdir. Nart mitolojisi özelinde Tanrı ve ondan doğan Yarı Tanrılar ve onlardan doğan Nartlar ve onlardan doğan İnsanlar aslında aynı gücün ve kaynağın taşmasıyla varlığa çıkmışlardır. Nart mitolojisi bu yönüyle bize bir düşüşün bir açılınımın ve bir Tanrısal gücün giderek insanlaşmasının hikâyesini anlatır gibidir. Kısacası, Nart mitolojisi mabutlaşmış insanların değil, insanlaşmış mabutların hikâyelerini anlatmaktadır.
Başlangıçta tanrısal güçleri olan ve tam bir tanrı olan birçok Nart'ın süreç içinde güçlerini yitirdiğini ve ondan doğan soyların hemen her zaman kendi atasından daha az donantılmış olduğu görülmüştür. Sahip oldukları bütün özelliklere rağmen onlar kendilerine insan demektedirler. Nartlar hiç şüphesiz ilklerdir. Varlığa ve varoluşa dair ilk tecrübeler, dile ve anlamaya dair ilk tespitler hepsi onlara aittir. Nartlar her yönüyle kozmiktir ve belli başlı Nartların tamamı bu kozmik var oluşa işaret edecek isimlere sahiplerdir; Nart Werserıjj bilmenin ve biliciliğin tanrıçasıdır. Nart Tlpeş varlığa form veren ve var olan her şeyin geometrisini ortaya koyan Nart'tır. Nart Thağalec kendi kudretinden bitkileri yaratan bir güçtür. Nart Mamış geleceğin bilgilerine sahiptir. Yarı Tanrıların ve Tanrıların Harama Uaşha'da toplanıp Nartlar'ı ve insanları huzurlarına kabul ettiklerinde içtikleri Nart içkisi NartSane Thağalec’in yetiştirdiği ölümsüz üzüm tanelerinden yapılmıştır.
Yine Nart Sosrıko alevin, ateşin ve rüzgârların hâkimidir. Ateşte doğmuş ve ateşte büyümüştür. Ateşin ve rüzgârların tam hâkimidir. Ortadoğu ve Mezopotamya'nın fırtına tanrısı adıyla andığı tanrıdır.
Bu Nartlar'ın hepsi de yeri ve zamanı geldiğindeHarama Uaşha'da toplanır ve kendisini gösterir. Olympos'taki antropomorfikler ne ise, Harama Uaşha'nın Nartlar'ı da odur. Birçok yönüyle Nartlar ve Yunan Tanrıları benzeşmektedirler. Hem Olympos tanrıları, hem de Harama Uaşha'nın Nartları verdikleri iktidar mücadeleleriyle destanlaşmışlardır. Nart mitolojisi ile Yunan mitolojisinde iktidarı elinde bulunduran taraflar birbirinin rakibi olan gruplardır. Yunan mitolojisinde Zeus, Poseidon ve Hades üçlüsü öne çıkar ve Yunan mitolojisi daha çok Zeus'u öne çıkarır.
Oysa Adıge Nart mitolojisinde ilginç bir şekilde Hades ve Poseidon'u çağrıştıran karakterler daha ön plandadır. Bu nedenle Yunan mitolojisindeki Zeus karakteri Nart mitolojisi için sevilmeyen bir karakter iken, Nart mitolojisindeki başat karakterler ve özellikle de Sosrıko-Hades ve Poseidon-Wezırmes Yunan mitolojisinde kötü karakterler olarak dikkat çekmektedir. Yunan mitolojisi ile Nart mitolojisinin çatışan iki Tanrı/Nart grubunun inananlarının duruşuna uygun anlatılar olduğu açıktır. Yunan mitolojisi Zeus'u Çerkes Nart mitolojisi ise Poseidon ve Hades'i merkezine yerleştirmiştir.
Kafkasya açısından Yunan mitolojisini besleyen halklardan üçü çok önemlidir.1 Bu halklardan ilki Therakesler'dir. Therakesler birçok açıdan Çerkeslerle benzeşen bir halktır. Mitolojik anlamda Çerkesler ve Therakeslerin önceledikleri antropomorfikler aynı karakterlerdir. Ne var ki Nart mitolojisi açısından Nartlar kendilerine “insan” demektedirler. Yine de kendilerini yeryüzündeki insancıklardan ayrı tutarlar, doğar yaşar ve ölürler. Fakat açık bir şekilde dünyalı değildirler. Çalışmanın ileriki bölümlerinde Therakeslerle Çerkesler arasındaki ortak özellikler tartışılmıştır.
Harama Uaşha'da yaşayan Nartlar iktidarı ve tanrısal bir karar mekanizmasını ellerinde tutarlar. Belki de bu nedenle onlar Tha Pellite(Тхэ Пэлъытэхэр Tanrı gibiler - Yarı Tanrılar) olarak adlandırılırlar. Buna karşın dünyada yaşayan Nartlar kendilerinden önce Yispiler'in (cüceler), kendilerinden sonra ise insanların yaşadığı bilgisiyle bize sunulurlar. Bu nedenle de Nartlar, Hesiodos'un kitaplarında anlattığı ve kendilerinden önce Tunç Kuşağı'nın, kendilerinden sonra ise insanların yaşadığını ileri sürdüğü Kahramanlar Kuşağı ile benzeşmektedirler. Öte yandan Hesiodos'un eserlerine göre Zeus'un kardeşi olan ve denizlerin tanrısı olarak adlandırılan Poseidon Çerkesya sahillerinin ve özellikle de Kolhide'nin resmi tanrısıdır. Bu da bizim, Kafkasya'nın gerçek adının Denizler Ülkesi olduğuyla ilgili fikrimizi destekler. Çerkeslerin kendi dilinde Kafkasya'ya taktığı ve “memleket” anlamına gelen Heku: “Denizler (arası-ortası) Ülkesi” adlandırmasını ayrıca destekler. Öte yandan Poseidon karakteri Nart mitolojisinde en çok Nart Wezırmes'i çağrıştırmaktadır.
Hesiodos'un beslendiği kaynaklardan birisi de kendi kabilesi olan Pelasg’lardı. Pelasglar Balkanlarda İllirya ve onların soyundan gelen Arnavutlar'ın ataları kabul edilmekteydiler. Ne var ki Pelasglar Kolhide halkıdırlar, bu bağlamda da Abhazlarla olan bağlarının soydaşlık düzeyinde olduğu, hatta aynı halktan oldukları ileri sürülmüştür. Olympos'un büyük tanrısı Zeus bir Pelasg tanrısıdır ve Abhaz kültüründeki adı JüanDav yani Göksel Dev’dir. 2
Ne var ki Zeus doğumundan evliliğine kadar ki dönemi Kafkasya'da Altın Elma Ağacı'nın altında geçirmiş ve eşi Hera ile burada evlenmiştir. Hera Yunan mitolojisindeki özellikleriyle resmi evlilik ve evlilik içi aşka olan bağlılığı ile Nart mitolojisindeki Nart Bırımbıhhu'n karşılığı yahut benzeridir. Nart Bırımbıhhu, Hera ile örtüşürken, Nart Bırımbıhhu'n kocası Nart Albeç de Hera'nın kocası Zeus ile örtüşmektedir. Ancak burada bire bir bir benzeşmeden çok yeteneklerin ve yaşanan olayların örtüşmesi söz konusudur. Ve hem Nart Albeç hem de Zeus biri Olympos diğeri ise Harama Uaşha ile ilişkilidirler. Zeus/Albeç benzerliği eşleri ve iktidarları bağlamındadır. Bununla birlikte Zeus'a atfedilen birçok özellik aslında Nart mitolojisindeki birden çok karakterde kendisini gösteren özelliklerdir.
Hesiodos'un muhtemel kaynaklarından birisi de Akhalar'dır. Akhalar Kafkasya'da özellikle Soçi bölgesinde göze çarparlar ve Soçi'nin eski sahipleri Ubıhlar bazı kaynaklara göre Akhalar ile soydaştırlar. Ne var ki Çerkesler'le Ruslar arasında geçen Soykırım Savaşları’nda sahneyi en son Akha/Ubıh Çerkesleri terk etmiştir. Bu savaşlar Ubıh'lar için bir soy kırım olmuştur.
Konunun Ubıhlar ve çalışmamız açısından önemi ise Osmanlı ülkesine birkaç köy olarak yerleşen Ubıhların dillerini tamamen yitirmiş olmalarıdır. Ubıh dilinin ve kültürünün yok olması Nart mitolojisi çalışmaları açısından bir kara deliğin oluşmasına neden olmuştur. Ve bu açığın kapanması mümkün görünmemektedir. Nart mitolojisi ve dünya mitolojisi arasında yapılacak tematik karşılaştırmalı bir okumada Ubıh dili ve kültürünün yok olmuş olması kendisini şiddetle hissettirmektedir. Ancak Ubıhlar'ın Abhazlar ile olan yakınlığı, buna karşın Abhazların Pelasg, Ubuhların Akhalar ile olan yakınlığı ve Pelasgların Troia savaşında Akhalar'la birlikte hareket etmesi, söz konusu bu yakınlığın sandığımızdan daha eski olduğunu göstermektedir. Akhalar ve Pelasglar tıpkı Abhazlar ve Ubıhlar gibi iç içedir.
Akha/Ubıh halkının Soçi bölgesindeki hâkimiyetlerinin etkisini eski tarihçilerde sıkça anlatmışlardır. Özellikler Anadolu’nun Roma İmparatorluğu tarafından işgal edildiği dönemde bu işgale karşı direnen Kırım-Kafkas-Pontus İmparatoru Mitridates IV Eupator’un Roma orduları karşısında yenik düştüğü dönemde Kafkasya üzerinden Kırım-Taman bölgesine çekildiği bilinmektedir. Rivayete göre Akha/Ubıh orduları Mitridat’ın Soçi bölgesinden ordularıyla geçmelerine izin vermemişler ve Mitridat Soçi bölgesini denizden geçmek zorunda kalmıştır. Tarihçiler Mitridat’ın Akha/Ubıh ülkesini deniz yoluyla geçmek zorunda kalmasını Akha/Ubıh halkının barbarlığıyla açıklamaya çalışmışlardır. Oysa Mitridat Abhazya’dan Akha/Ubıh ülkesine kolayca geçmiş kuzeydeki Heniokh ve Zygh bölgesini de fazlaca zorlanmadan geçmiştir. Zaten en kuzeyde yaşayan Meot konfederasyonuna bağlı Çerkes kabileleri en baştan beri MitridatesIV Eupator’un ordusunda yer almışlar ve Anadolu’ya inerek Roma İşgaline Karşı Anadolu’yu korumuşlardır. Bu Kafkasyalı Çerkeslerin Anadolu’nun işgaline karşı verdiği ilk destekti ve ikincisi bundan binlerce yıl sonra Mustafa Kemal’e verdikleri destekle gerçekleştirilmiştir. Mitridat’ın Abhazya’dan doğrudan destek almasına, Kuban’daki Meot Çerkeslerinin ona tabi olmasına rağmen Soçi bölgesindeki Akha/Ubıh direnişini sadece barbarlıklarına bağlamak ne derece doğrudur? Üstelikte Akha/Ubıh halkının bölgeye eski Yunanistan’dan geldikleri ve Dor öncesi Yunan kültürünü temsil ettikleri düşünülürse Mitridat’a yol vermemelerinin barbarlıkla bir ilişkisinin olmadığı anlaşılacaktır. Gerçekte Soçi bölgesi en erken dönemlerden itibaren Kafkasya için “kutsal” bir bölgeydi ve Heredot'tan Strabon’a kadar tüm klasik tarihçiler Akha/Ubıh halkının sahillerine gelen yabancıları Kırım'daki Ma Tanrıçasına kurban ettiklerini bilmekteydiler. Öyleyse Soçi bölgesinin girilmez olmasının temel nedeni bu bölgenin dinsel anlamda kutsal sayılması ve yabancıların sokulmaması olmalıdır. Aslında bu yasak Çerkes-Rus Savaşları boyunca da devam eden bir yasak olmuştur. Nitekim Rus haritacılar tüm Çerkesya’nın haritasını çıkarmış olmalarına rağmen Soçi bölgesindeki Ubıhların onları kutsal saydıkları topraklara sokmamaları nedeniyle bu bölgelerin haritalarını yapamamışlardır.
Hesiodos yaşadığı dönem itibariyle Anadolu'da yaşayan Therakes kabilesi olan Frig kültürüyle tanışmış olmalıdır. Onun kitaplarında anlattığı Yunan tanrılarının bir kısmı Pelasg ve Akha tanrıları olduğu gibi, bir kısmı da Balkanlar'da Therakes Anadolu'da ise Frig adıyla yaşayan Therakesler'in resmi tanrılarıydı. Therakesler'in hem kabile adları, hem de tanrıları Karadeniz'in doğu yakasında Kafkasya'da yaşayan Çerkesler'le ortaktır. Öyleyse Hesiodos'un yaşadığı dönemde onu besleyen en önemli üç kabile olan Pelasg'lar, Akhalar ve Therakesler sırasıyla Abhazlar, Ubıhlar ve Çerkesler'le akraba ve soydaş kabileler di.
Bu çalışma Yunan mitolojisi ile Nart mitolojisi arasındaki ilişkiyi ortaya koymak ve Çerkesya ile Hellas3 arasındaki tarihi bağlara ve Kafkasya ile Akdeniz Havzası arasındaki ilişkiye dikkat çekmek amacıyla yapılmıştır. Böylesi bir amaç için ilk önce Hesiodos'un çalışmaları etüd edilmiş ve Olympos ile Harama Uaşha arasındaki benzerlikler ve zıtlıklar tartışılmıştır.
Hesiodos Etüdleri'nde Harama Uaşha ile Olympos arasındaki benzerlikler ve örtüşmeler ortaya çıkarken Homeros'un İlyada ve Odisse'si üzerinden de eski kabilelerin Kafkasya, özellikle de Çerkesya ile olan bağları tartışılmıştır. Bu nedenle, Troia savaşına katılan ve Troia'nın büyük kralı Priamos'a destek veren her bir kabile mercek altına alınmıştır. Savaşın sonunda Troia yıkılmış buna karşın Akha komutanlarının büyük bir kısmı da ölmüştür. Sağ kalan Akha komutanlarından Argoslu Ulisse Karadeniz ve Kafkasya'ya bir seyahat düzenlemiş ve başından geçenler Homeros'un Odisse'sine konu olmuştur. Ne var ki Odisse'de öne çıkan birçok kahraman ve anlatılan birçok olayın, kendi tarzı ve kendi bağlamıyla Çerkes Nart mitolojisinde de anlatıldığı görülmüştür. Bize göre Çerkes Nart mitolojisi ile eski Yunan mitolojisi aynı Kafkasyalı geleneğin farklı iki dildeki aktarımıdır.