ANTİK ÇAĞ ÇERKESLERİ

Antik çağda Kafkasya Filistin ilişkileri

Bu yazımızda, Kafkasya’daki Maykop kültürünü yaratan “Aşuva” halkıyla Doğu Akdeniz ve Filistin’in eski halkları arasındaki ilişkilere değineceğiz.
Örnek Bilim Adamı Turçaninov
Bu bölüm,Turçaninov’un “Kafkasya’da bulunan Antik Eserlerin Keşfi ve Yazılarının Çözümlenmesi” adlı eserine bir yazı yazarak Turçaninov’u tanıtan İ. B. Basaria Ankvab’ın görüşlerinden yararlanarak yazılmıştır.
Ünlü Sovyet bilim adamı Georgi Fyodoroviç Turçaninov, yedi yıl boyunca Leningrad Üniversitesi Filoloji Fakültesi’nde Kabardey dili ve edebiyatı dersleri vermiştir. Kabardey dilinin bilimsel gramerini davet edildiği Kafkasya’da yazmıştır. 1581 yılına ait Grek harfleriyle Kabardey dilinde yazılmış bir yazıtı okuyarak 1944 yılında yayınladı. Kabardey halkının ünlü şairi, ünlü halk eğitimci ve dilbilimci Şora Bekmırza Noğuma’yı yirmi yıl boyunca araştırarak iki ciltlik bir eser yazdı.
Turçaninov, aynı zamanda bir Abhazologdur.
Arkeolog M.M.Trapş tarafından Akva’da (Sohum) bulunan ve M.Ö. 13. - 12. yüzyıllara tarihlendirilen ünlü Maykop levhasını okuduğu gibi Maykop kurganının gümüş kapları üzerindeki yazıları okumak şerefi de Turçaninov’a aittir.
Maykop Yazısı Aşuva Diline Aittir
Turçaninov, M.Ö. 3.bin yıla ait Maykop kurganın gümüş kapları üzerindeki yazıların Aşuva halkına ait olduğunu belirtmekte, Aşuva halkını da Abhaz, Abaza, Ubıh olarak açıklamakta ve “Kafkasya’nın - Aşuva’nın eski yazılarını yaratanların günümüze kadar yaşadıkları gerçeği, çok ilgiye değer tarihsel ve lenguistik bir olaydır. Abhaz, Abaza ve Ubıhların nesilleri bu zamana kadar hayatta kalabilmişlerdir” demektedir. (Turçaninov, s.27)
Şu tespitler de Turçaninov’undur:
“Arkeolog B. V. Farmakovski’nin ciddi biçimde incelediği İ.Ö. 3. bin yıl ortalarına ait Maykop Kurganının kendine özgü zenginlikleri, özgün dıştan alınmamış bir kültürü açığa çıkarır. Birinin üzerindeki bezemelerden açıkça görüleceği gibi, kurganda resimlerle hakkedilmiş gümüş kapları Aşuvalı usta Hvaoğlu Sadz Gyaç yapmıştı. Yakındoğu etkisi kuşkusuz vardı, ama yerli kültürü yutacak güçte değildi. Tersine bu etki, yerli kültürün güçlü şekilde gelişmesini ve kökleşmesini sağladı. Aşuva’da-Abhazya’da, halkın canlı biçimde yaşayan dilleri ve özgün yüksek kültürleri olmasaydı, Abhaz ve nesli onca yıl ayakta kalamaz, bu zamana kadar gelemezdi.” (Turçaninov, s.38)
Fenike’deki Aşuva Kolonisi Biblos
Biblos, Akdeniz sahilinde, eski Fenike ülkesinde bir kenttir. Turçaninov, Biblos’ta bulunan on iki yazıtı Aşuva dilinde okudu ve Biblos’un Aşuva kolonisi olduğunu açıkladı. Köle olarak Biblos’a satılan Aşuva kralı Ptu’nun, Aşuva dilindeki yazıtı Biblos’un hacimce en büyük yazıtıydı. Biblos’ta bulunan Aşuva dilindeki ilk yazılı kaynakları profesör M. Dunand M.Ö. 19 yüzyıla, son eseri ise M.Ö. 11-10 yüzyıla tarihlendirmektedir. (Turçaninov, s.43)
Turçaninov, Maykop Aşuva yazısındaki resimlerin ve basit hece düzeninin eski Kenan yazısında, daha sonraki Fenike ve Avrupa  yazılarında görüldüğünü kaydetmektedir.
Semitolog Anton Jirku
Fenike yazısının Kafkas kökenli olduğunu ilk dile getiren Avusturyalı Semitolog Prof. Anton Jirku, 1966’ da Turçaninov’a gönderdiği mektupta, Maykop insanlarının M.Ö. 2000-1800 yıllarında Kafkasya’dan Suriye’ye gelerek Biblos’u kurduklarını, Kafkasya’dan getirdikleri kendi yazılarını kullandıklarını, benzer bir göçün yine Kafkasya’dan Filistin’e M.Ö. 2400 yıllarında gerçekleştirildiğini yazmaktadır. Turçaninov, A. Jirku’nun bu görüşlerinden çok etkilendiğini belirtmektedir.(Turçaninov, s.45)
Turçaninov’un Görüşlerine Düşmanca Yaklaşanlar
Turçaninov’un tezine dilciler temkinli yaklaştılar, özellikle arkeolog, etnolog ve tarihçiler karşı çıktılar. Turçaninov, çalışmalarını sürdürürken eleştirilere cevap verdi. Bazı görüşlerini de düzeltti. Sonunda SSCB Bilimler Akademisi Leningrad Dil Enstitüsü Bölümü Bilim Konseyi, Turçaninov’un “Kafkasya’da bulunan Antik Eserlerin Keşfi ve Yazılarının Çözümlenmesi” adlı eserinin basılmasını 1975 yılında onayladı. Leningrad’da bir yayınevi kitabı basmaya karar verdi.
Buraya kadar olan süreç, normal bilimsel tartışmalar olarak değerlendirilebilirse de bu aşamadan sonraki gelişmeler hiç de normal değildir.
Turçaninov’un tezi, Abhazları Gürcülerin etnik parçası olarak gören, Kafkasya’nın eski tarihini Gürcülere endeksleyen Gürcistan’ın resmi tarih tezine karşı olduğundan, Gürcü yetkililer Turçaninov’un kitabının basılmasına da şiddetle karşı çıktılar. Baskıların sonucu olarak kitap dizgiden çıkarıldı, tüm anlaşmalar tek taraflı feshedildi. Sonunda kitap Abhazya’da basıldı ise de, basılmış halini Turçaninov göremedi.
(Bu bölüm, Moskova Abhazoloji Araştırma Merkezi Yöneticisi Y.D. Ançabadze’nin yazısından yararlanılarak yazılmıştır.)
Biblos’u, Babil  Olarak Gösteren Bir Yayın
G. F. Turçaninov’un, “Kafkasya’da bulunan Antik Eserlerin Keşfi ve Yazılarının Çözümlenmesi” adlı eserinin yalnız Kafkas halklarının tarihi için değil, eski Yakındoğu ve dünya halklarının tarihi için de büyük önemi vardır. Bu eserin Türkçe’ye çevrilmesi de çok önemlidir. Ancak çevirinin özenle, doğru şekilde ve etik kurallara uygun biçimde yapılması, çeviri yapılırken yazarın düşüncelerine ve haklarına saygı gösterilmesi gerekir. Ne yazık ki, A. Hayrettin Tınmaz tarafından Mahmut Bi’nin sorumluluğunda Arapça’dan çevrilen ve Birleşik Kafkas Dernekleri Federasyonu tarafından yayınlanan kitapta yukarıda belirtilen kurallardan hiçbirine uyulmadığı gibi maddi yanlışlıklar da bulunmaktadır. Örnek olarak 24. sayfadan 44. sayfaya kadar olan bölümde “Biblos” adının geçtiği her yerde “Babil” açıklaması yapılmıştır. Bu açıklama yedi kez yapıldığına göre baskı hatası değildir. Ne çevirmen, ne Mahmut Bi, ne de Birleşik Kafkas Dernekleri Federasyonu’nun yöneticileri, Biblos’u Babil sanacak kadar cahil olmadıklarına göre, bu açıklamanın başka bir sebebi olsa gerek. Anlamakta güçlük çektiğimiz bu sebebi ilgili kişiler herhalde açıklayacaklardır.
Bu kitabı yayınlayanlar, Turçaninov’un düşüncelerine ve kişilik haklarına niçin saygı göstermediklerini ve Adıge dili uzmanı olan yazarı, Adıge dilini bilmeyen biri olarak sunup niçin okuyucuları yanılttıklarını da herhalde açıklayacaklardır. Bir açıklama yapamıyorlarsa, sorumluluk sahibi  insanlar olarak “Kabzenin” gereğini yerine getirmeleri, kamuoyundan özür dilemeleri, yayınladıkları kitabı da toplatmaları gerekir.