Yaralı adam kapısının önüne gelir gelmez bir kelime dahi
söyleyemeden boş bir çuval gibi atın üzerinden yuvarlanıp, anasının ayakları
dibine düşmüş ve oracıkta can vermiş.
Kadın hiç bir telaş göstermeden oğlunu getirenlere dönüp
sormuş;
- Oğullarım yiğitçe savaştılar mı?
- Evet, kahramanca savaştılar, düşman karşısında asla geriye
dönmeksizin yiğitçe mücadele ettiler.
Kadın bu sözü duyduktan sonra ancak ölen oğulları için
ağlamağa başlamış. Bir yandan ağlayıp bir yandan "babalarına yakışır
şekilde yaşayıp ölen yiğit oğullarım, güzel evlatlarım" diyerek ağıtlar
yakıyormuş. Kadın bir an duralamış ağlamasını kesmiş ve şöyle söylemiş:
"Hayır ben şanssız, bahtsız bir kadın değilim, yüreğim rahat oğullarımın
akıbetlerini bilerek, yiğitçe kahramanca öldüklerinden emin olarak evlatlarım
için ağlayıp yas tutacağım ama şanssız ve bahtsız değilim.
Hanceriy bu olayı anlattıktan hemen sonra ekliyor ve şöyle
diyor devamında: Gördünüz mü Adige kadınını, onun mitolojideki kadın
kahramanlardan farkı nedir?
Dışarıdan Kafkas halklarını gözlemleyenler açısından ele
alacak olursak bunların pek çoğu Adigelerin kadına bakış açısını tam olarak
kavrayabilmiş değillerdir,hala da böyleleri vardır günümüzde.
Kadının özgürlüğünü sınırlayan doğu kültürleri ile Adige
kültürünü bir tutanlar maalesef hala mevcut .
Elbetteki bu kanaat büyük bir yanılgı olduğu gibi bu tür
düşünenleri haklı çıkartacak hiç bir örnekte gösterilemez.
Hanceriy bir başka yazısında Adigelerin kadına bakışlarının
Asya’daki diğer Müslüman halklar gibi olmadığına örnek olarak MET Çunatıko
Yusuf İzzet paşadan naklen şöyle söyler: "Doğu toplumlarında olduğu
şekilde Adigelerde kadın ağır işlerde çalıştırılmaz.
Onlarda adet olduğu şekilde bizde erkekler bir kenara
çekilip kadını sert yamaçlarda ziraat işlerinde, tarım işlerinde bahçe
işlerinde çalıştırmazlar."
Adigelerde erkeğin kadına el kaldırdığı, küfrettiği veya
aşağılayıcı sözler söylediği duyulmuş görülmüş değildir.
Ve bu tür hareketler çok büyük bir ayıp olarak karşılanır
toplum tarafından.
Dolayısıyla da Adigelerin kadına bakışlarını İslam'ın
yaklaşımıyla aynı görmek ve Adigelerin kadını Müslüman Doğu toplumlarının bakış
açısı ile değerlendirdiğini söylemek doğru değildir.
Adige töresinin kadına verdiği değeri ve kadına bakışını
yansıtan pek çok örnek vardır söylencelerimizde.
Mesela Seteney Guaşe, Adiyuh, Meliçıphu, Dahenağue, Laşın ve
benzeri pek çok örnek görebilirsiniz bu konuda.
Söylencelerden örneklediğim bu kadınlar hepsi aynı veya
birbirinin benzeri karakterde değillerdir,onlara dair anlatılan olaylar da
belki birbirinin zıddı olaylardır fakat bunların hepsinde Adige kadınına dair,
Adigelerin kadına bakışına dair güzel örnekler bulabilirsiniz.
Bu söylencelerde örneklerini görebileceğinin bakış açısı ve
değerlendirme biçimi bir kaç yüzyıldan günümüze kadar önemini yitirmeksizin devam edegelen
bir Adige töresidir.
Mesela Seteney Guaşe'yi ele alalım. Onun mitolojideki yeri
diğer kahramanlarla kıyaslandığında hiçte küçümsenmeyecek kadar önemlidir.
Hatta daha ileri giderek "belki de Seteney Guaşe olmaksızın Nart
efsaneleri bu günkü önemini kazanamazdı" diyebilirim.
V. İ. Abaev bu konuda şöyle söyler: "Eğer Nart
efsanelerinden bir erkek kahraman eksilse bir şey olmaz ama Seteney bu
efsanelerin -olmazsa olmaz- karakteridir."
ŞOTEN Askerbiy "Kadının üstünlüğünü ve değerini
gösteren bu destanın bir benzerinin dünya kültürlerinde ve mitolojilerinde
olmadığını" söyler bir yazısında.
Nart efsanelerindeki erkek kahramanların pek çoğunun
öldüğünü veya bir şekilde yaşamlarının son bulduğunu görürsünüz. Fakat bu
destanların hiç bir yerinde Seteney Guaşe'nin öldüğünü söylemez, bir yoruma
göre bu onun yaşamının son bulmasını kabullenemeyen o halkın isteğinden ve
destanı bağlayış biçiminden kaynaklanır.
Çünkü Seteney güzeldir, akıllıdır, alımlıdır, o Nartların
annesidir, danıştıkları akıl hocalarıdır, ileri görüşlülüğü ile onların
gözüdür, sevecenliği ve ile iyiyi ve güzeli gösterendir, namuslarıdır kısacası.
İncelediğinizde dürüstlük ve açıksözlülükte Seteney'i gölgede bırakabilecek bir
başka Tanrı yoktur Adige mitolojisinde.
Günümüzde bile Seteney güzelliğin, dürüstlüğün, ileri
görüşlülüğün, asaletin ve aklın bir tarifi gibi görülür. Bu gün bile Adigeler,
Abhazlar, Asetinler kadını yüceltmek ve methetmek istediklerinde "o
Seteney'dir, Seteney gibidir" vb. ifadeler kullanırlar.
Bir diğer örnek olarak Meliçiphu'ı alırsak. O, Seteney gibi
bilge, güzel, akıllı değildir mesela. Bu söylencenin ortaya çıktığı dönem
ataerkil topluma geçildikten sonraki zamandır. Bu söylencede verilmek istenen
mesaj "gerçek kadın güzelliği ile değil aklı ile kendisini kabul
ettirendir" şeklinde özetlenebilir kısaca.
Buradaki kadın kahraman küçük ve zayıf, sıradan, hatta komik
bile denebilecek bir kişiliktir ilk bakışta. Fakat incelendiğinde görülür ki,
burada da kadının toplumdaki yerine, önemine ve Adigelerin kadına ba
Adigeler kadına en çok değer veren halklardan biri
olagelmişlerdir her zaman. Gerek toplumu ilgilendiren genel işlerde, gerek
kendi cemiyeti ve dar çevresi, gerekse aile çevresi içerisinde her zaman
kadının çok önemli bir yeri ve değeri olagelmiştir.
Bütün bunların ötesinde sadece Adige töresini incelememiz
bile kadının yeri ve önemi konusunda yeterince bilgi sahibi olmamız için
yeterlidir.
Hanceriy bir yazısında kadına gösterilen saygının Adige
töresinde en önemli geleneklerin başında yer aldığını belirterek şöyle söyler:
Öldürülen birinin intikamını almak için kılıç elde yola çıkan bir grup, araya
bir kadın ricacı girdiğinde yollarından döner ve silahlarını bırakırlar.
Bu ve bunun benzeri örnekler pek çoktur eski Adige
söylencelerinde.
Eskilerde tüm toplumu ilgilendiren önemli konularda
kadınlara danışıldığı zamanlar ve bu tür olayları anlatan pek çok örnek vardır.
Fakat zaman içerisinde Adigelerde de kadın toplum işlerinden çekilmiştir, fakat
yinede aile ve toplumdaki saygınlığı aynı şekilde günümüzde de devam etmektedir.
Adige töresinde kadına saygı sadece namus kavramı ile
açıklanamaz. Erkek için öngörülmeyen pek çok hak kadına verilmiş ve saygı bu
ilişkilerin temeline olmazsa olmaz koşul olarak konulmuştur.
Bir kadının hatırını kırmak, onu incitmek ve ona karşı saygısızca
davranmak en ayıp işlerden biri olarak görülür.
Adigelerde kadına verilen değer yaşamın her alanında
belirgin bir biçimde gözlemlenebilir.
1829 yılında Kafkasya'da bulunan Belçikalı bir biliminsanı
olan Jan Şarl de Bess şöyle anlatır kitabında: "Bir atlı yolda bir kadın
ile karşılaştığında, atından iner ve atını kadına verir binmesi için; eğer
kadın bunu kabul etmezse adam atının gemini tutarak kadına gideceği yere kadar
yaya olarak eşlik eder."
Bir atlı yolda bir erkekle karşılaştığında eyerinin üzerinde
hafifçe doğrulup onu selamlaması yeterli idi, fakat eğer bir kadınla
karşılaşmışsa atından inip onu selamlamak ve ona bir süre eşlik ettikten sonra
yoluna devam etmek gerekirdi.
Bir gurup erkeğin oturduğu bir odaya kadın davet edildiğinde
veya öyle bir ortama kadın geldiğinde kadın en iyi yere oturtulur ve erkekler
ayağa kalkarak ona güzel sözler söylerler gönlünü alırlardı. Sofrada olanın
iyisi kadına ikram edilirdi, odada bir kadın olduğu sürece sert bir ifade ile
konuşulmaz, kötü söz ve küfür benzeri kelimeler kullanılmaz, bu tür konuşmalar
kadına duyurulmazdı.
Kadının gözü önünde hayvanlar kamçılanmaz, onlara vurulmaz,
bir yolculuğa çıkılacaksa, kadınlar sürücünün at'ı (veya öküzü) kamçıladığını
görmeyecek şekilde oturtulurlardı.
Çeşmelerde veya derelerde kadın suyunu doldurup işini
bitirmedikçe atlılar oraya atlarını sulamak için girmezlerdi.
Dörtnala giden atlı eğer kadınların olduğu bir yerden
geçiyorsa yavaşlardı, silahını göstererek tutmaz, kadının olduğu yerde silah
çıkmazdı.
Eğer erkek bir kapı önünden geçerken bir kadının odun
kırdığını veya benzer ağır bir iş yaptığını görürse yanına gider o işi kadının
elinden alıp kendisi yapar ve sonra yoluna giderdi.
Yolculukta kadının rahat etmesi için azami özen gösterilir,
eğer dağda, ormanda veya yolda yemek yenecekse kadına yemek yaptırılmaz bu iş
erkekler tarafından yapılırdı.
Görüldüğü gibi Adige toplumu töresinin gereği olarak kadını
en üst mertebede tutmakta
ve ona hak ettiği değeri vermektedir.
Bunun yanı sıra büyük sıkıntılar çekip baskılara uğrayan,
pek çok hakkı gasp edilen kadınlar da olmuştur toplumumuzun içerisinde. Fakat
bunun asıl sorumlusu Adige toplumu ve töresi olmayıp sonradan pek çok
geleneğimizin deforme olmasına yol açan din kaynaklı davranış biçimleri ve bunu
kendi çıkarları için en iyi şekilde kullanan feodalitedir.
Bu tür istisnalar hiç bir zaman
Adige toplumunu ve töresini tümüyle sorumlu kılmaz ve kapsamaz. Fakat yinede
günümüzde bile o dönemlerden kalmış ve Adige kültürüne uygun olmayan pek çok
hatalı davranış biçimi hala muhafaza edilmektedir maalesef