*****HATTİLER*****



Adigelerin(Çerkesler) ataları olan hattiler çok geniş bir toprak üzerinde çok güçlü bir devlet kurdular.
Şu an Türk halkının yaşadığı küçük asya’dan başlayan kafkas dağlarını da kapsayan devletin sınırları ortadoğuda Mısır’a kadar dayanıyordu.
Bu güne kadar kurulmuş en büyük medeniyetler arasında kabul edilen Hattiler dönemine ait pek çok bilgi, papirüsler ve yontma taşlar üzerine işlenmiş olarak bize kadar ulaşmıştır.
Yakın zaman kadar ilk olarak hattiler döneminde yazılan refah ve medeniyete dair kitap ...Bunun dışında bu medeniyet hakkında bu güne kadar bizde pek gündeme getirilmeyen başka önemli örnekler de mevcuttur.
Ayrıca tarihte ilk istihbarat çalışması yapan ve bu bilgileri düşmana karşı kullanan halkın hattiler olduğu da tarihe geçmiş bir bilgidir.
E.B.Çernyak’ın 1985 yılında yayınladığı “beşyüz yıl süren istihbarat savaşı” isimli kitapta Mısırın genç firavunu 2.ramses’in bu günkü Suriye topraklarında kalan Kadeş kalesi yakınlarında hattilerle savaştığını anlatmaktadır.
Hatti savaşçılarından 2 kişi kaçak olduklarını öldürülmemek için birliklerinden kaçtıklarını söyleyerek Firavun’a sığınmış,firar ettikleri birliklere dair yanlış bilgiler vererek Ramses’i yanıltmışlardır. .
Bu sayede hatti birlikleri Firavunu ve birliklerini çepeçevre kuşatmışlar ve işgale gelen firavun yanındaki bir kısım birliklerle hatti çemberini yararak kendini zor kurtarmıştır.
Adigelerin en eski şarkıları arasında bulunan ve Hatt olarak anılan destan da işte bu savaştan bahsedilmekte ,Ramses’in büyük ordusunun nasıl bozguna uğratıldığı anlatılmaktadır.
Hayretle görüyoruz ki yüzyıllardan bu güne ulaşan eski adige şarkısının sözleri ile yukarıda bahsettiğimiz Çernyak’ın kitabında anlatılanlar birebir örtüşmektedir. . örtüşme tarihte anlatılan bu savaşın gerçek ve yaşanmış olduğunu gösterdiği gibi aynı zamanda halkımızın köken olarak hattilere dayandığının da inkar edilemez delillerinden birisi olarak geçmişimizi ararken izlememiz gereken yolu da işaret etmektedir.
Açıkça görülmektedirki bu verdiğimiz örnek gibi tarihe dair ipucu olabilecek pek çok örnekler vardır elimizde. Fakat üzülerek söylemek gerekir ki bilim adamlarımızın bir kısmı, geçmiş dönemin tarihçilerinin ulaştıkları sonuçları ve ortaya koydukları tesbitleri olduğu gibi kabul etmeyi tercih etmekte, bu tür tarihe dair belge ve bilgi olabilecek verilere gereken önemi gösterip,konuya gereği gibi eğilmemektedirler.
Şüphesiz yeni bilgilere ulaşmak,ulaşılan bu bilgileri verilerle destekleyerek kanıtlamak ve yeni bir sonucu ortaya koyarak bunu kabul ettirmek oldukça güç bir iştir. İşte bu nedenledir ki bu bilimadamlarımız çıkarttıkları cilt cilt bu kalın kitaplarda başkalarının yazdıklarını tekrarlamaktan öteye gidememekte,ünlü bilim adamlarının ulaştıkları sonuçlar,ortaya koydukları kanaatler üzerine halkımızın tarihini bina etmeyi tercih etmektedirler,çünkü böylesi daha zahmetsiz ve kolay yoldur.
Şunu net olarak söylemek gerekir ki Adige tarihini yeniden yazacak insanlar,Adige ruhu taşıyan,damarlarında Adige kanı dolaşan bilgi ve akıl sahibi insanlar olmak zorundadır.
Halkların dili her zaman için onlar hakkında bilgiye ulaşmanın en önemli yoludur . Bir halkın dili bize o halkın tarihin hangi döneminde ortaya çıktığının,hangi bölgede yaşadığının,hangi kültür seviyesinde olduğunun ipuçlarını verir.
Eski sovyet bilimler akademisi ...başkanı rus eğitimci İvanov Adige dilinin çıkış noktasını,köklerinin nerelere ulaştığını açıkladığı araştırması birkaç yıl önce kitap haline getirilerek yayınlanmıştır.Tarihe dair pek çok konunun ele alındığı bu kitapta Yunan dilinin gelişmesine Adige dilinin çok büyük etkisi olduğundan bahsedilmektedir.
80’den fazla dil konusunda uzman olan ünlü dilbilimci Alfred trambetti’nin yazdığına göre Etrükslerden daha geriye uzandığımızda Adigelerin ataları olan halkın Avrupada ve Asyada yaşadığından,topraklarının Atlantikten başlayarak Pireneleri,Kafkasları,Tibet dağlarını aşarak Çin sınırına kadar dayandığından bahsetmektedir.
Yine Trambettinin yazdığına göre yerleşik olmayan pek çok halk ortaya çıkmakta geçtikleri bölgelerdeki diğer halklarıda silip süpürerek yerlerinden ederek yollarına devam etmekteydiler.
Buna rağmen bu tür işgale uğrayan toprakların yerleşik sahipleri arkalarında pek çok kültürel değer bırakmışlar,enazından tümüyle yokolup silinmemişlerdir.
İşte bu kültürel miras göstermektedirki Pirenelerdeki Bask’larla Kafkaslarda yaşayan Adigeler-Abhazlar’ın Tibette ve ve Pamir dağlarında yaşayan Burişler ile Verşik’lerin akraba ve aynı dil kökenine dayanan halklardır.
Dil alanındaki tüm otoriteler Trambettinin bu öngörüsünü artık hiçbir şüphe taşımaksızın kabul etmektedirler.
Adigeler ile ilgili bu tür pek çok bilgiye pek çok dönemde rastlanmaktadır. Bilim adamlarımızın en önemli görevi bu tür bilgileri toparlamak,değerlendirerek halkımızın tarihini yeniden tam ve doğru olarak ortaya koymaktır.