UNUTULMUŞ ÇERKESLER: MEMLUKLAR






Memlûkler devleti 1250 - 1517)

1250 Memlûkler yonetimi ele alirlar. Memlûkler, İslam dünyasındaki hükümdara bağlı köle sınıf kökenli askerler. Memlûkler bir nevi profesyonel asker olarak İslam toplumuna girmişler ve zamanla güçlenerek iktidarı ele geçirebilecek bir konuma dahi gelen oligarşik bir topluluk olmuşlardır.
Kelimenin kökeni, Arapça olup "cariye" gibi köle manasına gelen kelimelerden erkek kölesine tekabül eden kelimedendir. Genelde Mamlûk kelimesi 9. yüzyıldan kadar İslam dünyasında faaliyeti göstermiş beyaz köle kökenli askerler için kullanılmıştır. Memlûk kelimesi, genç hizmetkâr, azat edilmiş köle, delikanlı ve efendisine bağlı muhafız anlamları da taşır.
Memlûkler'ın çoğu Kıpçaklar başta olmak üzere Türk halkları ile Çerkesler başta olmak üzere Kuzey Kafkasyalılardan ibaretti. Ancak Moğol, Kürt, Ermeni, Gürcü, Rum ve Slav memlûkleri de mevcuttu. Beyaz tenli olmayanların Memlûk olma şansı yoktu.
Memlûk adayları köle olarak satın alınırlardı. Fakat, hem satın alanlar, hem de satanlar ile bu satışa konu olan kişiler bilirlerdi ki, askeri okul eğitiminden sonra, mevcut kölelik statüsü değişecektir. Böylece Memlûkler, ileride kaderlerini çizebiliyorlardı. Oysa, diğer kölelerin özgürlüklerini elde etme konusunda kesin bir şansları yoktu. Onların özgürleüklerini kazanmaları için efendilerinin ya onları azat etmesi ya da yakınlarının onları bularak fidye ödemesi gerekiyordu.
İkinci olarak, askeri okula katılan Memlûk adayı köleler, diğer köleler gibi olmusuz barınma ve beslenme koşullarıyla karşılaşmazlardı. Memlûk adaylarından ileride usta bir asker olmaları beklenildiği için, ihtiyaçları ideal koşullarda karşılanmaktaydı.[3] Üçüncü olarak, toplumsal statü bakımından köleler, özgürlükten yoksun olarak, her türlü ağır işlerde çalıştırılırlardı. Toplumda hor ve hakir görülen, pazarlarda ikinci sınıf insanlar olarak alınıp satılabilen insanlar olarak algılanırlardı. Memlûk adayı köleler de başlangıçta böyle pazarlarda alınıp satılsa da, Memlûk adayı olarak yetiştirildikten sonra azat ediliyordu. Memlûk sistemine giren bir Memlûk, sosyal statü bakımından en üst sınıfta yer alıyordu.[4] Oysa, köleler, toplumun en alt sınıfında bulunuyorlardı.
Dördüncü olarak, Memlûkler hukuk bakımından da kölelerden üstünlerdi. Özgür bir fert olarak hareket eden Memlûk, kendi iradesiyle evlenebilirdi. Fakat, köle statüsünde olanlar için bu durum, efendisinin izniyle mümkündü. Bir Memlûkün çocuğu hür doğarken, kölenin çocuğu da köle olarak doğmaktaydı. Beşinci olarak Memlûklerin mülk edinebilme hakkı varken, kölelerin böyle bir hakkı yoktu. Son olarak, kanun önünde de Memlûklerin üstünlüğü bulunmaktaydı.

Eyyubiler Devleti veya Eyyubiler

1171-1250, Hama'nın yerel yönetimi olarak 1348'e kadar), Fatımiler Devleti'nin eski komutanı ve veziri olan Selahaddin Eyyubi'nin kurduğu Kürt kökenli hanedanın ve hanedanın egemen olduğu Mısır'daki devleti'nin adıdır.
Selâhaddin'in kurduğu devlet, babasının adından dolayı Eyyûbîler olarâk anıldı. Eyyûbîler Devleti'nin sınırları kısa sürede Mısır, Suriye, Güneydoğu Anadolu ve Arabistan'ın güneyine kadar genişledi. Ancak Hanedanın son sultanı olan el-Salih Necmeddin Eyyub'ın karısı Şecer-üd-Dürr'ün ihaneti ile mısır'daki bahr-i memlük komutanlarından Aybeg tarafından yıkıldı ve yerine Memlûkler devleti kuruldu (1250). Hama kolu ise 1348'e kadar varlığını devam ettirmiştir.

Muizzüddin El-Mansur Aybeg, (ö. 1257, Kahire)

Mısır Memluk Devleti'nin kurucusu ve ilk sultanı olan Kıpçak kökenli hükümdar.
Ordu komutanlığına ise Muizzüddin Aybeg getirilir. Kısa bir süre sonra Şecer-üd-Dürr, Aybeg'le evlenerek sultanlığı ona devredecektir. Böylece 250 yıldan fazla sürecek bir memluk (köle asker, köle kamu görevlisi) hanedanı başlamış oldu.
Memluk hanedanlığının, tarihte üç önemli etkisi olmuştur. Askeri planda, Haçlı ordularının bölgeden atılması ve Moğol akınlarının durdurulmasıdır. Her iki olay da Arap - İslam devletini kaçınılmaz bir yıkımdan kurtarmıştır. Memluk hanedanlığının üçüncü etkisi ise toplumsal ve ekonomik alanda olmuştur, bir dizi düzenleme getirmeleri, askeri ve politik anlamda bölgede bir istikrar oluşturmaları sonucu, Mısır yeniden önemli bir ticaret yolu haline gelmiştir.
1260 yılında, Bağdat'ı alarak Halifeyi öldüren Moğol orduları Ortadoğuda hızla ilerlemişler ve Mısır sınırlarına dayanmışken, Memluk sultanı Sultan Kutuz, emrindeki memluk ordusuyla Moğol akınını karşılamak üzere harekete geçmiştir. Ayn Calut denilen bölgede karşı karşıya gelen iki ordunun çatışması, Moğolların bozguna uğramasıyla sonuçlandı.
Ayn Calut Muharebesi'nda öncü birliklerin komutanı olan Baybars, Sultan Kutuz'u öldürtüp kendi hükümdarlığını 1260 yılında ilan ettikten sonra 1261 yılında El-Muntasır'ı halife ilan etmiştir. Böylece halifelik, Bağdat'dan Kahire'ye geçmiş olmakta, Memluk devletinin himayesine girmektedir.
1265 yılında Suriye'deki halen Haçlıların elinde olan kaleleri ele geçiren Sultan Baybars, 1268 yılında ise bugünkü Antakya'ya saldırarak, Haçlı prensliğine son vermiştir

Memlûkler büyük bir medeniyet kurmuşlar, pek çok konuda Osmanlılar’ın önüne geçmişler ve onlara öncü olmuşlardır.
Memlûkler Moğol istilası sebebiyle Orta Asya’dan kaçan bilim adamlarını kabul etmişlerdir. Kahire, Halep ve Şamda büyük medreseler kurmuşlardır. Memlûkler ile birlikte Arabistana ve Mısıra her alanda damgasını vurmuşlardır. Mısır ve Suriye’de Memluk usulü eser olarak, Sultan Kalavun Camisi, Sultan Hasan Cami ve Medresesi, Sultan Berkuk Türbesi, Kahire Kalesi, Halep Kalesi örnek verilebilir. Memlûk mimarisinde çok renkli görünüm ve mineli cam örneği ön plandadır.
Hülagü, 1255 yılında abisi Mengü Han tarafından Orta Doğu'da henüz ele geçirilmemiş toprakların fethini tamamlamak üzere görevlendirildi. Görevleri, güneydoğu İran halklarından olan Lurları hakimiyet altına almak, Haşhaşi tarikatını ortadan kaldırmak, Abbasi Halifeliği'ni yıkmak, Eyyubi ve Suriye topraklarının istilası ve son olarak da Mısır'daki Memlük Devleti'ni yıkmaktı. Mengü Han, Hülagü'ye teslim olanlara iyi davranmasını, karşı koyanları ise tamamen ortadan kaldırmasını emretti.
Moğollar'ın Bağdat'ı istilasıyla karşılaştırıldığında Alaric'in Roma istilası oldukça nazik görünür. Kaçmaya çalışanlar yakalanıp öldürüldü. Ölü sayısı hakkında tahminde bulunmak oldukça güç olsada değişik yaklaşımlar var. Bazıları yaklaşık 90000 kadar olduğunu savunurken, müslüman tarihçi Abdullah Wassaf birkaç yüzbin veya daha fazla Bağdatlının öldürüldüğünü tahmin ediyor. Hülagü Han, zamanın Fransa kralı IX. Louis'ye mektubunda ordusunun yaklaşık 200.000 kişiyi öldürdüğünü söylemektedir. Yapımı nesiller boyu süren cami, saray ve hastaneler yağmalandı ve yok edildi. Halife yakalandı ve öldürülmeden önce halkının katledilmesi ve şehrinin talan edilmesi izletildi. Bozkır kültürüne göre asil kan yere akarsa, tüm alem düşmanınız olur. Bu yüzden Halife keçeye sarılıp atlar tarafından çiğnetilmişti. Bir oğlu hariç tüm oğulları da öldürüldü.
Daha önceki örneklere baktığımızda Moğollar sadece dirençle karşılaştıkları şehirlerde, ele geçirdikten sonra halkıyla birlikte büyük bir yağma ve katliam yapıyorlardı. Eğer şehir savaşmadan teslim alınmışsa halkı bağışlanıyordu, Bağdat kuşatmasında da olduğu gibi kısa süren çarpışmalar sonucunda alınmışsa yağma yapılmakla birlikte bu kadar büyük bir vahşet olmuyordu. Bağdat'ın yağma edilirken sergilenen vahşet Moğol tarihinin de en acımasız olayıydı. Bazı Çin şehirlerinin de Bağdatla aynı kaderi paylaştığı söylenir fakat bunlar belgelenmemiştir. Bundan yüzyıllar sonra bile Bağdat terkedilmiş, harabe şehir görünümünden kurtulamadı. Tüm bu anlatılanlar Hülagü'nün Moğol hanları arasında niye en korkulan ve en büyük kan dökücülerden olduğunu açıklamaktadır.
1277de Baybars İlhanlı Moğollara tabi olan Anadolu Selçuklu Devleti'ne hücum etti. Ordusunun başında Elbistan'da bir Moğol ordusunu yendi. Anadolu’da Moğollara karşı direnişe geçen Türkmen beyliklerini destekledi ve sonra Kayseri’ye kadar ilerledi. Anadoluda'ki Türk beyleri yeterince desteklemeyince, Anadolu'daki arazi kazançlarını geride birakarak kendi merkezinden daha fazla uzaklaşmamak için Şam’a döndü.
Fakat bu sırada Avrupa'da Antakya kalesinin düşüp Antakya Prensliği'nin ortadan kaldırıldığı haberi yayılmıştı. Haçlılık ruhu yeniden canlandı ve (Galler ülkesini ve İskoçya'yi sindirmiş olan) İngiltere Kralı Edward I idaresinde Dokuzuncu Haçlı Seferi orduları denizden Mayıs 1271'de Filistin'de Haçlılar elinde kalan Akke limanına geldiler. Baybars Trablus-şam kuşatmasını bir barış imzalayarak bıraktı. Yeni Haçlı orduları Mogol İlhanlılarla bir muteffiklik aradılar. Fakat bu Haçlı orduları Baybars'a karşı hiçbir başarı kazanamadı. Bazı kaynaklara göre Baybars İngiliz Kralı I. Edward'ı zehirletmeye çalıştı ama bu da başarısız kaldı. Nihayet 1272de I. Edward Filistin'den ayrıldı.
Altın Ordu ve Bizans ile de siyasi münasebetler kuran Baybars, Haziran 1277’de, 54 yaşında öldüğü söylense de derviş kıyafetiyle bir gece ansızın sarayını terkedip doğduğu topraklara gittiği de rivayet edilmektedir.
Orta çağ tarihinin en büyük ve örnek hükümdarlarından biri olarak anılan Baybars, devlet teşkilatında büyük bir reform yapmış, Haçlıları Yakındoğu’dan sürüp çıkarmıştı.
Berkuk, tam adı Melikü'z-zahir Seyfeddin El-Osmani El-Yulbuğavi Berkuk
Çerkes kökenli Memluk hükümdarı. İç çekişmelerle yıpranan Memluk Sultanlığı'nı merkezi bir devlet durumuna getirmeye çalışmıştır.
Çerkeslerin Kasa kabilesindendi. Küçük yaşta tutsak edildi ve 1362'de Mısır'a götürülerek Emir Seyfeddin Yulbuğa'ya satıldı. Onun yanında asker olarak yetişti. Azat edildikten sonra Memluk sultanı II. Şaban'ın (hükümdarlığı 1363-76) hizmetine girdi. Tablhane emirliğine kadar yükseldi.
Berkuk, kurduğu merkezi devlet örgütüyle Memluk Sultanlığı'nı güçlendirirken, ülkeye tam anlamıyla egemen olamamış ve başarılı bir siyaset oluşturamamıştır. Öte yandan Türkler ile Çerkesler arasında ayrım yapması, sonraları rekabete ve devletin yığranmasına yol açmıştır.

ÇERKES SULTANLARI VE MISIR TARİHİNDE ÇERKESLER(ADİGELER)(1000-1871)

1099 Bu tarihten itibaren Suriye ve Mısır, Batı Avrupa şövalyelerinin ve Haçlıların saldırısına maruz kaldı.
1171 Fatımilerden sonra Kahire’de Kürt kökenli Selahattin Eyyubi Sultanlığı dönemi başladı.
1187 Selahattin’in yönettiği Mısır ordusu Hattın şehri yakınlarında Birleşik Haçlı ordusunu yenilgiye uğrattı. Bu büyük çatışmada Emir Fahrettin Çerkes başta olmakla üzere Çerkes Süvarileri çok önemli roller oynadı.
1249 Eyyubi Sultanlığı dönemi sona erdi.
1250 Mısır’da Memluklar adıyla iktidar Eyyubilerin elinden alındı.
1250-1257 Dourr, İzzettin Aybek, Nurettin Ali ile Türkmen kökenli Memluklar dönemi başladı.
1258 Moğollar Bağdat halifesini(Abbasi Halifeliği) tahttan indirdi ve öldürdü.Halifelik Memluk idaresinde devam etti.
1259 Sultan Kutuz iktidar oldu.
03.09.1260 Filistin’de Ayn Celud şehri yakınlarında Sultan Kutuz komutanlığında Çerkes süvarileri Kitbugi Moğollarını ağır bir yenilgiye uğrattı.
1260 Sultan I.Baybars iktidara geldi.
1261 Sultan Kutuz’un yerine geçen Baybars Kahire’de Abbasi halifeliğini kurdu.
1265-1268 Sultan Baybars Haçlıları iki kez yendi.
1274 Baybars Anadolu’ya girdi ve Ermeni başkenti Sis’i işgal etti.
1277 Baybars İlhanlı-Selçuklu ordusunu Elbistan’da yenerek Kayseri’ye girdi. Moğol egemenliğinin Suriye ve Mısır’a taşmasına kesin şekilde engel oldu. Yakın Doğu’da Haçlıların yıllarca süren işgaline son verdi.
1280 Sultan Kalavun(Al-Mansur Sayf Kalavun) iktidara geldi.
1280 Kalavun döneminde Memluk ordusu, Kıpçak Türklerine ait olanına Bahri Alayı, Çerkeslere ait olanına da Burci Alayı denerek iki kışlaya ayrıldı.
1281 Kalavun Sultan döneminde Moğol ordusu büyük komutan Cengiz Han neslinden olan Mengü Timur tarafından yönetiliyordu. Kalavun’un koruma bölümünün komutanı yüzbaşı Çerkes Özdemir Al Hac bu çatışmada Mengu Timur’u mağlup etti ve Çerkesler galip geldi.
1290 Çerkes Sultan Halil iktidar oldu. 4 yıl sonra Sultan Muhammed’e bıraktı.
1291 Memluklar Haçlıları tamamen Yakın Doğu’dan kovdular.
1303 Çerkesler Şam’ın güneyinde Sefer çölünde Moğol imparatoru Kazan Han’ın ordusunu bozguna uğrattılar.Bu savaştan sonra Moğollar bir daha Suriye’ye saldıramadı.
1310 Sultan Muhammed üçüncü kez iktidar oldu.30 yıl iktidarda kaldı.
1326 Çerkes Memlük sultanları, Pers Kaanları ve onların ast Emirlerine karşı önlem olarak suikastçi (asassian) kullanmaya başladılar.
1340 Sultan Ebu Bekir iktidar oldu.
1341 Sultan Kudjok iktidar oldu.
1342 Sultan Ahmet ve İsmail iktidarı paylaştı.
1347 Sultan Hasan iktidar oldu, 4 yıl sürdü.
1351 Sultan Saleh iktidar oldu, 3 yıl sürdü.
1354 Sultan Hasan tekrar iktidar oldu,9 sene sürdü.
1363 Sultan II.Saban iktidarlığı, 13 yıl iktidarda kaldı.
1376 Sultan Mansur Ali iktidar oldu.1382’ye kadar ülkeyi yönetti.
1382 Bahri Memluklularından II. Hadji genç yaşta iktidara geldi.
1382 Kahire’de Malihuk (Çoban) lakaplı “Emir” Berkuk İbn Anas el Çerkasi iktidarı almak zorunda kaldı.17 yıl iktidarda kaldı.Ülke Çerkes Memlukları olarak anılmaya başlandı.

1389 Hadji II tekrar iktidara geçse de, aynı yıl Sultan Berkuk iktidarı geri aldı.
1399 Berkuk’un oğlu Sultan Ferej iktidar oldu,6 yıl ülkeyi yönetti.
1412 Abbasi halifesi Arap kökenli Mustayn Bilal iktidara geldi.
1412 İktidar yıl sonunda tekrar Sultan Seyh Muayat ile Çerkeslere geçti.
1421 Sultan Ahmet iktidarı aldı.
1422 Sultan Barsbi (Barsbay) iktidarlığı dönemi.Tam 16 yıl sürdü.
1426 Sultan Barsbi iktidarında Emir İnal komutanlığındaki donanma Kıbrıs Adası’nı işgal etti, Çerkes ordusu Kral Jean de Lousignan’ın son haçlılarına karşı galip geldi.
1438 Sultan Djakhmak (Çakmak) iktidara geldi,15 yıl iktidarda kaldı.
1453 Sultan İnal iktidar oldu, 8 yıl sürdü.
1461 Grek asıllı Khushkadem bir yıllık Sultan Ahmet’ten iktidarı aldı.
1467 Khushkadem iktidarı Çerkes kökenli Balbay’a bıraktı.
1468 Kaytbay iktidara geldi.1496’ya kadar 28 yıl kadar bir dönem ölene kadar iktidarda kaldı.
1485-1491 Çerkesler 6 yıl süren savaşlarda üç kez Osmanlı ordularını Türkiye topraklarında yendiler.
1485 Mayıs Karagöz Mehmet Paşa Gülek Boğazı’nı geçerek Çukurova’ya girdi. Burası Memlukların kendilerine ait topraklar değildi. Onların idaresindeki Ramazan Beyliği’ne bağlıydı. Bu arada Memluk ordusu Çukurova’ya doğru yola çıkmıştı.
1485 Temmuz Memluklular önce Osmanlılara tabi Dulkadir Beyliği’nin topraklarına girdi. II. Bayezid’in kayınpederi olan Dulkadir Beyi Alaüddeyle Bozkurt Bey damadından acil yardım istedi. Kayseri Sancak beyi Yakup Bey ordusu ile yardıma geldi ve Memluk ordusunu durdurdu.
1485 Kasım Memluk idaresinde bulunan Malatya önlerine kadar gelen Yakup Bey’i, Kaytbay’ın Başkumandanı Uzbeg Bey pusuya düşürdü ve Osmanlı birliğini imha etti. Karşı koyacak bir ordu olmaması nedeniyle Uzbek Bey rahatlıkla Çukurova’ya girdi. Adana ve Tarsus sancak beylerinin öldürülünceye kadar mukavemet göstermelerine rağmen Memluklular Osmanlıları Toroslar’ın gerisine atmayı başardı.
1486 Ocak Anadolu Beylerbeyi Hersekzade Ahmet Paşa, Çukurova’yı tekrar almak için Gülek Boğazı’nı geçerek Memlukların önüne çıktı. Fakat yenilerek esir düştü. Bir yıllık esaret hayatından sonra serbest bırakılan paşa İstanbul’a döndü. Memluk sultanı Kayıtbay savaşın sona ermesi için barış teklifi yapsa da kaybetmeye alışık olmayan Osmanlı devlet adamları barışa razı olmadılar.
1487 Sadrazam Damat Koca Davut Paşa Çukurova için Memlukluların üzerine yürüdü. Kendisi İçel’e geçerken Rumeli Beylerbeyi Ali Paşa’yı Tarsus’un üzerine gönderdi.
1487 Haziran II. Bayezid Memluklarla olan savaş döneminde Venedik’e Osmanlı donanmasının o zamanlar Venedik’e bağlı olan Kıbrıs’ın Magosa limanında demirleme isteğini bildirdi. Memluklarla savaşı göze alamayan Venedik bu isteği nazikçe geri çevirdi.
1488 Osmanlı Ordusu Vezir Ali Paşa kumandasında yine Çukurova’daydı. Adana, Tarsus, Kozan başta olmak üzere Çukurova’yı ele geçirdi. Memluk başkumandanı Uzbeg Bey yine yetişti ve 16 Ağustos 1488′de Ağaçayırı Meydan Savaşı’nda Osmanlı’yı yendi. Yine Çukurova’yı Osmanlılardan temizlemeye çalışan Uzbeg Bey 7 aylık kuşatma neticesinde Adana’ya girdi.
1490 Kayseri’yi kuşatan ve Karaman’a kadar Osmanlı toprakları içinde ilerleyen Uzbeg Bey’in üzerine yine Hersekzade Ahmet Paşa gönderildi. Kayseri yakınlarında Osmanlı Ordusu’nu bir kere daha yenen Uzbeg Bey, Ahmet Paşa’yı yine esir alarak Kahire’ye gönderdi.
1490 Kasım Bu son yenilgi üzerine Sultan Bayezid bir sefer-i hümayun başlatmayı düşündü.
1491 Tunus hükümdarının araya girmesiyle Osmanlı Devleti Kaytbay yönetimindeki Memluklularla barış imzaladı.
1496 Sultan Eşref Kaytbay’ın ölümünden sonra oğlu Sultan Nasir Muhammed iktidara geldi.
1496 II. Bayezid kardeşi Cem Sultan’ın kızı ile yeni Çerkes Memluk sultanı Nasir Muhammed’i evlendirmek suretiyle barışı güçlendirdi.
1497 Muhammed ilk defa “silahlı olarak” siyahi kölelerden bir alay kurdu.
1497 Sultan Muhammed Farajallah adındaki siyahi bir gözdesini bir Çerkes esir kızla evlendirdi.Bu nedenle çoğu Çerkes asıllı olan Memluklar isyan ettiler.
1497 Bu olaydan sonra Mısır’da çeşitli Çerkes grupları arasında kanlı savaşlar başladı.Kısa aralıklarla bu savaşlar 1501 I.Tumanbay dönemine kadar devam etti.
1498 Sultan Zahir Kanşav iktidara geldi.
1500 Sultan Eşref Janbulat iktidara geldi.
1501 I.Tumanbay iktidara geldi.
1501 Sultan Kanşav el Gauri iktidar oldu ve durum biraz düzeldi.Bu dönem Memluk Devleti hala Avrupalılar ve Osmanlılar için güçlü bir devletti.Örnek bir adalet anlayışı tesis edilmişti.
23.08.1514 Sultan Kanşav Gauri Çaldıran Meydan Muharebesi’nde Dulkadiroğlu Yavuz Sultan Selim Han’a(I.Selim) yenilip kaçan İran Safevi hükümdarı Şah İsmail ile ittifak kurdu.
24.01.1516 Mercidabık Savaşı:Suriye Valileri Hairbey, Halep Valisi ve Şam Valisi Canberdi el Gazali’nin ihaneti yüzünden Kanşav el Gauri ordusu Dabik Çölü’nde Sultan Selim’e yenildi.15 yıllık bir saltanattan sonra Sultan Gauri, Yavuz Sultan Selim’e Suriye’yi kazandıran Mercidabık Meydan Savaşı’nda öldü.
1516 sonbaharı Kanşav’ın yeğeni II.Tumanbay Sultan oldu.Sultanlığı beş ay kadar çok kısa bir zaman sürdü.Tumanbay Osmanlılarla birkaç kez savaştı, başarı elde edemedi.
13.08.1517 Ridaniye Savaşı:Kahire Osmanlı birliklerince kuşatıldı.Memlukların birkaç topu vardı.Osmanlılar saldırmak yerine birliği iki yandan kuşattı.Memluklar süvari saldırısına geçtiler ve Osmanlının bir topçu kanadını yendiler fakat savaşı kaybettiler. 7.000 kadar Memluk savaşçı bu savaşta öldü,geri kalanı Kahire’ye savunmaya geçti.
1517 Tumanbay kenti yiğitçe savundu ve düşmanı geri çekilmek zorunda bıraktı. Ama sonunda ilgisiz bir suçlamayla hain (qumal-къумал) sayılarak Kahire’de Züeyl kapısı denilen yerde idam edildi ve Çerkes hanedanlığı dönemi bitti.
1517-1522 Çerkes kökenli Khaur Bey Osmanlıya bağlı olarak Emir sıfatıyla Mısır’ı yönetti.1522’den sonra Mısır’da kontrol 1630 yılına kadar Osmanlı sultanlarına geçti.
1520 Osmanlı Sultanı I.Süleyman iktidara geldi.1566 yılına kadar 46 yıl iktidarda kalan Sultan Süleyman’ın anne tarafı Çerkes kökenliydi.
1584 III.Murat döneminde Çerkes kökenli Özdemiroğlu Osman Paşa vezirlik yaptı.
1623 Çerkes Mehmet Paşa sadrazamlığa getirildi.Annesi Kösem Sultan’dır.32. Osmanlı Padişahı Abdülaziz’in kızı olan Esma Sultan ile evlendi.Sadrazamlığı döneminde Türkçeyi aksanlı değil, kaba bir Çerkes şivesiyle konuştuğu söylenir.
1630 Mısır’da yönetim kademesi tekrar Memluk bakiyesi Çerkes Emirlerine geçti.
1630-31 Çerkes kökenli Kitas Bey Mısır Emir’i oldu.
1631-1656 Çerkes kökenli Rıdvan Bey ve hükümdar Kanşav Bey Mısır’I yönetti.
1653 VI.Mehmet döneminde Çerkes kökenli Derviş Mehmet Paşa vezirlik yaptı.
1692-1714 Çerkes kökenli İbrahim Bey ile Çerkes Emirleri dönemi devam ediyor.
1711 Mısır’da yönetim , Memluk yönetim şeklinin kabulü anlamına gelen yarı bağımsız Emirlik şeklinde yönetilmeye başlandı.
1719-1807 Çerkes Emirleri Mısır’ı yönetmeye devam ettiler.
1774 Anne tarafı Çerkes kökenli Sultan Abdulhamid iktidara geldi.
1787-1789 Abdulhamid döneminde Çerkes kökenli Cezayirli Hasan Paşa vezirlik yaptı.
1789 Abdulhamid döneminde Çerkes kökenli Meyyit Hasan Paşa vezirlik yaptı.
19.05.1799 Fransız diktatör Napolyon Bonapart Toulon limanından 55.000 asker ve biyolog, doktor, sosyolog, arkeolog, mühendis ordusu taşıyarak ayrılan 400 gemilik Fransız filosu ile Malta’yı ele geçirdi.
01.07.1799 Fransız filosu İskenderiye’ye ulaştı.
03.07.1799 Napolyon Kahire üzerine yürüyüşünü başlattı.
21.07.1799 Napolyon Çerkes kuvvetleriyle karşı karşıya gelir. “Piramitler savaşı” denilen savaş başlar. Fransız ilerleyişini durdurmak isteyen Çerkesler piramitlere yakın Embaba bölgesinde süvari saldırısına geçerler, fakat yenilirler. Fransız topçusu, saldıran Çerkes süvarilerini daha yaklaşamadan paramparça etmiştir.
01.03.1811 Kahire’de iktidarı ele geçiren Kavalalı Mehmet Ali Paşa(Arnavut asıllı) vilayetleri yöneten yirmi dört Çerkes beyinin etkinliğinden rahatsızdır.Bir bahaneyle şölen tertipler ve barış amaçlı onları da davet eder. Çerkes beyleri beş yüz kişilik bir grup halinde Kahire kalesine giderler. Yemekten sonra kaleyi terk etmek üzere dar bir geçitte at üzerinde ilerler¬ken, burçların üzerinde önceden sinmiş askerler tarafından ateş açılır. Geçidin iki ucundaki demir kapıların kapanmasıyla savunma ve kaçma şansını bulamayan Çerkesler tümüyle katledilir.Mehmet Ali Paşa Mısır’a vali olur.
1820 Çerkesya’da “Çerkes (Adige) Aslanı” namıyla ünlenen Hacı Guzbeg (Kuzbech Tughuzique)’in Hac dönüşü Kahire’yi ziyareti. Oturması için divanını ona sunarak birde şeref kaftanı hediye eden Kavalalı Mehmet Ali Paşa tarafından karşılandı.Kahire’de kendisine teklif edilen üst düzey görevleri reddederek vatanına döndü.
1838-1840 Abdulmecid (annesi Çerkes) döneminde Çerkes kökenli Khousrev Mehmet Paşa vezirlik yaptı.
1839 Abdulmecid Mısır’ın asileşen valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa’yı dize getirmek için Suriye’ye ordu yolladı.Ali Paşa’nın ordusu Nizip,Suriye yakınında Osmanlı ordusunu bozguna uğrattı.Osmanlı ordusu çoğunlukla askere çağrılmış Kürtlerden oluşuyordu.
1461 yılına kadar Memluklarla Osmanlı Devleti arasında yakın ilişkiler hüküm sürmüştür. 1461 yılından itibaren etki alanları yönünden gerginleşen ilişkiler, 1468 yılında Sultan Kayıtbay zamanında açık rekabete dönüşmüş, 1485-1490 yılları boyunca Çukurova'da yapılan savaşlarda iki taraf da önemli kayıplar vermekle birlikte kesin sonuç alamamıştır.
Giderek gerginleşen ilişkiler 1516 yılında tarafların Mercidabık'da savaşa tutuşmalarına yol açmıştır. Memluk ordusunun yenildiği bu savaşın ardından Osmanlı son darbe olarak Ridaniye'de Memluk ordusunu ikinci kez yenilgiye uğratmıştır. Her iki savaş da savaş tarihinde önemli bir dönüm noktasıdır. Bir açıdan, kitle halinde yönetilen disiplinli süvari birliklerinin, Falanks düzeninde muharebe eden piyade birliklerince önlenebilirliğinin kanıtlandığı savaşlardır bunlar. Diğer açıdan ise dönemin ateşli silahları olan sahra toplarının etkinliğini vurgulamaktadır. Askeri tarihçiler Memluk ordusunun yenilgisini genellikle Osmanlı ordusunca etkili bir biçimde kullanılan sahra toplarına bağlamaktadırlar.
Bu iki zaferin ardından Osmanlı ordusu Kahire'ye girerek 267 yıllık Memluk devletini ortadan kaldırmıştır. Osmanlı açısından bu zaferlerin parlaklığı, İslam dünyasının hem askeri-ekonomik, hem de Halifeliğin Osmanlı Devleti'ne aktarılmasıyla politik hakimiyetinin Osmanlı Devletine geçmesinde yatar.