NART MİTOLEZİSİ HAKINDA DÜŞÜNCELER 1


Çerkes Mitolojisi`nin neredeyse bütününü kapsayan Nart destanları, İsa`dan önceki henüz yazının dahi bulunmadığı binli yıllardan itibaren Çerkeslerin dilinde, müziğinde, sanatında kendisine yer edinerek kuşaktan kuşağa aktarılarak, toplumsal ve tarihsel koşulların değişimiyle şekillenip, gelişerek günümüze kadar ulaşmıştır. Başlangıcı ise tam olarak bilinmemektedir. Yine de buna karşın, destanlarda geçen kimi olaylardan destanın ortaya çıkışının M.Ö. 4000-5000`li yıllara rastladığı düşünülmektedir. 

Destanlarda adı geçen Nartlara genel olarak bakacak olursak; Nartlar, bolluk-bereket içerisinde yaşayan merhametli, yardımsever ve varlıklı antik bir halktı. Soylu, güçlü atlara biner, yerler ve içerlerdi. Ancak bu iyi yönlerine karşın, acımasızdılar ve yaşlıları öldürürler, kan güderlerdi. Uzun ömürlüydüler, iki yüz, üç yüz yıl yaşarlardı. 
Nartlarda kral ya da kraliçe yoktu, demokratik bir yönetim anlayışına sahip olup, Xase (Хасэ) adı verilen kurultayda, Don Azak ve Karadeniz Bölgesi`nden gelerek önemli sorunları tartışır ve çözüme ulaştırmaya çalışırlar, toplum ve yaşam ile ilgili yasalar yaparlardı. Aynı zamanda sadece kadınların alındığı Nıxace (Ныхасэ) adı verilen Analar Kurultayı da vardı. Zorluklar karşısında korkusuzca savaşlar verir, günlük işlerinde çiftçilikle ve avcılıkla uğraşırlardı. Nartlarda evlilik yoktu, dolayısıyla günümüzdeki gibi bir bir aile yapısı yoktu, bunun yerine ana-oğul ve baba-oğul ilişkisi vardı. Fakat bunlar bir aile oluşturmazdı. Ülkeleri olan Natia, Kafkas dağlarının eteklerini, Kerç boğazından itibaren Karadeniz kıyılarını, Azak Denizi`nin doğu kıyılarını, Don ve Maniç nehirlerini, Terek Nehri ve Hazar Denizi`ndeki Aşağı Volga bölgelerini kapsamaktaydı. 

Nartlar, suya, ateşe, bitkilere, ormanlara, kayalara, gök gürültüsüne ve yıldırıma taparlardı. Dans ve müzik eşliğindeki ibadetlerini kutsal koruluklarda gerçekleştirirler ve kurallara uymayanlar cezalandırılırdı. Aynı zamanda Tanrılarla da yoğun ilişki içerisindeydiler. Pagan dönemi Tanrılarından Ateş ve Demir Tanrısı Tlepş, Bereket Tanrısı Thagalec ve hayvanların koruyucusu Amış, sözünü ettiğimiz Xase`de yer alırlar. Tanrılar her yıl şölenlerine Nartlardan birini davet ederler. Thagalec`in ve Amis`in annesi Nartlara tavsiyelerde bulunarak yardımcı olur. Ateş Tanrısı Demirci Tlepş, Nartlara silah, zırh ve iş aletleri yapar, zarar gören kemiklerini, kafataslarını tedavi eder, dayanıklı hale getirir. Bazı Nartlar Tanrılarla da akrabadır. Bunların başında bilge kadın Setenay-Guaşe (Сэтэнай-гуащэ, Kabardey diyalektiğinde ise Seteney-Guaşe, Сэтэней-гуащэ) gelir. Nartlar onun bilgeliğinden yararlanır, ona akıl danışırlar. "Setenay" Adigece "Сэ/Se(Kılıç)+тэн/ten, тын/tın (veren)=Kılıç veren" anlamına gelmektedir ("ay" eki aidiyet, "гуащэ"/guaşe eki de "kadın, hanım" anlamında fazladan eklerdir). Onun kişiliğinde anaerkil düzenin özellikleri görülebilmektedir.

Nart Destanları`nın tüm kahramanları da insana değer veren, insanı yücelten özellikler taşır. Halkı koruyup yol gösteren, kötülük yapmayan, iyilik düşünen bilge kişilerdir. Örneğin kahramanlardan biri olan Nesren-jak`e (Несрэн-жак1э), doğruluğu, adaleti ve dürüstlüğü simgeleyen, Nart Kurultayı (Хасэ) Başkanı da olan yaşlı bir Narttır. Nesren kelime yapısı olarak Adığabze "En önce erişen", "Uzağı gören" gibi anlamlar içermektedir (Нэс-рэн). Nartlardan ateşi çalıp insanları ateşsiz ve karanlıkta bırakan, üstelik tanrılığa da kalkışan Pak`o`yu (Пак1о) kızdırdığından Kafkas Dağı`na, bir anlatıya göre de Elbruz Tepesi`ne (Oşhamafe;"1ошъхьамафэ" ya da Haramoşha/"Хьарам1уашъхьэ") zincirlenir. Başına da bir kartal dikilir.Kartal geceleri Nesren-jak`e`nin göğsünü parçalayıp acı çektirir, ama gündüzleri ak bir güvercin gelip göğsünü gagası ile sıvazlar, Nesren-jak`e`nin acısını dindirir ve yarasını iyileştirir. Nesren-jak`e (Sakallı Nesren) dudaklarını çatlatacak denli susuzluk çeker ama yine de sabah çiyi ile yaşamını sürdürmeye çalışır. 

Bir diğer önemli kahraman Setenay-Guaşe`nin taş içinden doğmuş olan oğlu Savsırıko`dur (Саусырыкъо). Savsırıko`nun doğuşuyla ilgili çeşitli anlatımlar vardır. Bunların arasından en çok bilinenine göre; Setenay Guaşe bir gün Kuban Irmağı (Пщызэ) kıyısında çamaşır yıkarken, ırmağın öte yakasında bulunan Nartların çobanı (чэмэхъожъ) Tlıptsemıko Zertıj (Л1ыпц1эмыкъо Зэрт1ыжъ) kendisine vurulur; okunu göstererek, Setenay-Guaşe`ye doğru "Göndereyim mi?" diye seslenir, Setenay-Guaşe de "Gönder" der. Bunun üzerine çoban aşk okunu (хъопсащэ) atar, ok Setenay-Guaşe`nin yanındaki bir taşa çarpar. Setenay-Guaşe taşı bir beze sarıp evine götürür. Taş yavaş yavaş büyümeye başlar, 9 ay 10 gün sonra taş iyice irileşir, sallanmaya ve içinden ses vermeye başlar, taşı hemen Ateş Tanrısı ve hekim olan demirci Tlepş`in (Лъэпшъ) atölyesine götürür ve taşı kırdırır. Taşın içinden kıvılcımlar saçan kızgın bir oğlan çocuğu çıkar. Setenay-Guaşe bebeği eteği ile tutmak ister, ama bebek annesinin eteğini yakarak yere düşer. Bunun üzerine Tlepş, bebeği dizlerinden maşayla tutup yedi kez suya daldırır ve bebeğe, gelenek gereği, Adığabze, "Kızgın Oğlan" (Сао[Шъао]-сыр-ы-къо/Save [Ş`ave] - sır-yı-ko ve "Kılıçla Saldıran" (Сао[Сэуэ]/Save [Seve]) anlamlarına gelen "Savsırıko" adını verir. Maşa ile tutulduğundan suya değmeyen ve yumuşak kalan dizleri dışında, Savsırıko`nun çelikleşmiş vücuduna artık silah işlemez. Sosruko Tanrılar`dan ateşi çalar, yeraltı yaratıkları tarafından ele geçirilen darı tohumlarını geri getirir. Nartlar`a Tanrının içkisi Sane`yi hediye eder.

Bu iki karakterden yola çıkıldığında Yunan Mitolojisi`nde adı geçen ve bugün bu şekilde bilinen Prometheus ile Akhilleus (Aşil) arasında büyük benzerlik bulunmaktadır. Prometheus da, Nesren Jake gibi aynı şekilde Grek/Yunan mitolojisine göre; ateşi Tanrılardan çalıp, insanlara hediye eder, bunun üzerine Zeus tarafından ceza olarak bir kayaya zincirlenir ve başına bir kartal dikilir. İşte bu noktada ilginçtir ki, Nart Mitolojisi`nde Nesren Jake`nin Elbruz Tepesi`ne zincirlenmesi gibi, Yunan mitolojisinde de Prometheus`un Kafkas Dağı`ndaki bir tepeye zincirlendiği ifade edilmektedir. Akhilleus da Savsırıko ile benzerdir; Akhilleus`un annesi Tanrıça Thetis tarafından Styks Nehri`nde sol topuğundan tutularak suya daldırılıp vücudunun çelikleştirilmesi gibi. Bu olaydan itibaren de Akhilleus`un vücuduna da, aynı Savsırıko gibi silah işlemez. Yine başka örnekler verilecek olursa, Yunan Mitolojisi`ndeki Demirciler Tanrısı Hephaistos da aynı Tlepş gibi, Tanrılar ve kahramanlar için silahlar, zırhlar yapmaktadır. Yunan Mitolojisi`nde diğer tanrıların kıskançlığına uğrayan Adonis, tanrıların gönderdiği bir yaban domuzunun saldırısına uğrar. Sevgilisinin yardımına koşan Tanrıça Afrodit`in ayağına beyaz güllerin dikeni batar, yaradan akan kanlar Tanrıça`nın beyaz güllerini kırmızıya dönüştürür. Bunun Nart Mitolojisi`ndeki karşılığı ise şu şekildedir: Setenay Yınıjlarla (devler) boğuşan oğlu Savsırıko`nun yardımına koşarken bahçe çiti olarak yetiştirilen güllerin dikeni ile ayağından yaralanır ve bütün beyaz güller kırmızıya dönüşür. Yunan Mitolojisi ile Nart Mitolojisi arasındaki benzerlikler bunlarla sınırlı olmayıp, daha pek çok benzerlik mevcuttur.