Tarihte Kafkasya adlı eserinin “Kafkasya’da Din” adlı bölümünde merhum İsmail Berkok, Kafkasya’da sırasıyla Mecusilik, Hıristiyanlık ve İslamiyet dönemlerinin etkili olduğundan bahseder ve Hıristiyanlık inancının, Kafkasya halklarının eski milli ve manevi dinleri olan Mecusilik inancını tamamen yok edemediğini, bir süre sonra Hıristiyan inancına ait unsurların Mecusilik kisvesine büründüğünü belirtir. Berkok’a göre, Kafkasya halklarının dini inanç sistemlerine bazı tören ve akideleriyle girmiş olan Hıristiyanlık, ancak Mecusiliğe yeni bir çeşni vermiş ve Kafkasya halkları arasında kökleşememiştir. İsmail Berkok kitabında bu bahsin sonunda, Hıristiyanlıktan Kafkasya halklarının hatırasında kalan tek şahsın, onların Avşgerg adını verdikleri St. Jorj olduğunu söyler.
Bugün “Kafkas Kültür Sahası” adını
verdiğimiz etnik ve kültürel coğrafyayı meydana getiren
Abhaz-Abazin, Adige, Karaçay-Malkar, Oset, Çeçen-İnguş ve
Dağıstan halklarının sosyo-kültürel yapılarını
incelediğimizde, bir dönem Kafkasya’da yayılma imkanı bulan
Hıristiyanlık inancının onların kültürlerinde İsmail Berkok’un
bahsettiğinden çok daha derin izler bıraktığını görürüz.
Konunun daha iyi anlaşılabilmesi için, Hıristiyanlığın
Kafkasya’daki yayılışına bir göz atmakta yarar vardır.
Kafkasya’da Hıristiyanlık
Dönemi
Kafkasya halklarının büyük
çoğunluğu günümüzde Müslüman'dır. Bunlardan Dağıstanlılar ve
Çeçen-İnguşlar şafi mezhebinde iken, Adigeler, Abazinler,
Karaçay-Malkarlılar ve Müslüman Osetler Hanefi mezhebine
mensupturlar. Osetlerin ve Abhazların büyük çoğunluğu ile
Adige kabilelerinden Kabardeylerin küçük bir bölümü bugün
Hıristiyan'dırlar.
M.S. 519 yılına ait arkeolojik
kalıntılar Hıristiyanlığın ilk önce Karadeniz kıyılarında
yaşamakta olan eski Adige kabileleri arasında yayıldığını ve
Gürcistan’a doğru genişlediğini belgelemektedir. M.S. 3.
yüzyıldan itibaren Hıristiyanlığın yeşermeye başladığı bilinen
Gürcistan toprakları ise, Kafkas dağlarının kuzey yamaçlarında
yaşamakta olan dağlı kabilelere, Karaçay-Malkar, Oset, Çeçen
ve Avar halklarının yaşadıkları bölgelere Hıristiyanlığın
taşınmasında vesile olmuştur. Bu bölgelerde günümüze kadar
ayakta kalmayı başaran Gürcü yapısı çeşitli Hıristiyan
mabetleri bunu ispatlamaktadır.
6. yüzyılda, özellikle Bizans
imparatoru I. Justinyen (527-565) döneminde Kafkasya’nın batı
bölgelerinde Hıristiyanlık oldukça yayılmıştı. Çok sayıda
papaz Kafkasya’ya gelmiş ve kiliseler kurmuştu. Adigeler
papazlara “şogen” adını veriyorlardı. Bugün Adigeler
arasında “şogen” yada “şevcen” adını taşıyan
soyların bulunması bunların etnik yönden de Adigelere
karıştıklarını göstermektedir. Öte yandan, Adigece şogen
kelimesinin kaynağı Gürcü dilinde “siyah elbise giyen”
anlamına gelen şavigani kelimesiydi.
Aynı dönemde Kafkasya’da
Karaçay-Malkar halkının atalarını meydana getiren Hunlar ve
Alanlar arasında da Hıristiyanlık inancı yerleşip gelişmeye
başlamıştı. M.S. 555 yılında Süryani rahibi Zacharias Rhetor,
Arran başpiskoposunun 537 yılındaki gayretleri neticesinde
Kafkas dağlarının kuzey yamaçlarında Hıristiyanlığın tuttuğunu
ve burada yaşamakta olan Hunların dilinde kitaplar yazıldığını
kaydetmektedir. 8. yüzyılda Kafkasların kuzeyinde hakimiyet
kurmuş olan Hazar Türkleri arasında da Hıristiyanlığın
yayıldığı Arap gezginlerin kayıtlarında mevcuttur. Alanlar
arasında bulunan Arap gezginleri de onlar arasında
Hıristiyanlığın yayıldığını kaydetmişlerdir. Bunlardan Said el
Magribi “Kitab-el Coğrafya” adlı kitabında şöyle yazar:
“Gürcistan’ın doğusunda Alan
ülkesi bulunur. Bunlar Hıristiyanlaşan Türklerdendir”. 12.
yüzyılda Cenevizliler Karadeniz kıyılarında kurdukları
kolonilerde birçok kilise inşa etmişler ve Wubıhları
Katolikleştirmişlerdi. 1404 yılında Adigeler arasında bulunan
başpiskopos Johannes de Galonifontibus, deniz kıyısında
yaşayan Adigelerin Yunanlıların dinini benimsediklerini
yazmaktadır. Ancak kendilerine göre ibadet ve dini
törenlerinin olduğunu da bildirmektedir. Galonifontibus’un
1404 yılında Adigeler için yazdıkları şöyledir:
“Deniz kıyısında yaşayan Zihler
(Adigeler) Yunanlıların dinini benimsemişlerdir ve ayrıca
kendilerine göre ibadetleri ve dini törenleri vardır.
Paskalyadan önceki perhiz günlerini kırk gün değil elli gün
olarak tutarlar. Noelden önceki bir ay ve Cuma günleri de oruç
tutarlar. Kiliseleri, ikonları ve yortuları Yunanlılarınki
gibidir. Büyük yortularda ve Pazar günleri hayvan kurban
ederler. Kurbanın etleri dağıtılır ve yenilir. Kurbanın başı
ise yaşlılara ya da fakirlere verilir veya yüksek ağaç
dallarına asılır. Böylece kutsal ruhları doyurduklarına
inanırlar. Kilisenin yanında üzerinde haç bulunan bir ağaç
vardır. Bu ağaca “Allahın ağacı” derler. Bu ağacın dallarına
çeşitli semboller, hayvan kafaları asılmıştır. Keşişleri
yoktur.”
17-19. yüzyıllar arasında
Hıristiyanlığın izlerinin Karaçay-Malkarlılar arasında hala
etkili olduğu, bu dönemde onları ziyaret eden gezginlerin
notlarından da anlaşılmaktadır.
1653 yılında Gürcü-İmeretya kralı
Aleksandr, kendisini ziyaret eden Rusya elçileri Judavinov ile
Poroşin’e Malkar beylerinden Aydabol oğlu Canbolat’ı
Hıristiyan dinine döndürdüğünü anlatmıştır. Bu bilgi Rus
elçilerinin raporlarında kayıtlıdır.
1736 yılında Ogarı Çegem’de El
Tübü adlı köye gelen Rus prensi Aleksey Tuzov’a dağlılar
(Karaçay-Malkarlılar) Kala Tübü dedikleri bir mağarada
sakladıkları sekiz kitabı gösterirler. Tuzov’un kaydettiğine
göre bu kitaplar 15. yüzyıldan kalma İncillerdir. Çegemli
dağlıların kutsal bir emanet gibi korudukları bu İncilleri
1802-1803 yıllarında Çegem’e gelen J.Klaproth da görmüştür.
1745 tarihli bir belgede Gürcü
vakanüvis Vahuşti Malkarlıların, komşuları Osetlerde olduğu
gibi beyleri ve soylularının Müslüman, köylülerinin ise
Hıristiyan olduklarını, ancak çok yüzeysel Hıristiyanlık
inancına sahip bu halkın domuz eti yiyenleri Hıristiyan, at
eti yiyenleri Müslüman olarak kabul ettiklerini yazmaktadır.
1774 yılında Kafkasya’da bulunan
İ.A. Güldenşted ise Malkarlıların önceleri Gürcülere tabi
bulunduklarını, bu yüzden Gürcü ve Yunan Ortodoks inancının
etkisiyle Hıristiyan olduklarını, halen yaşadıkları bölgede
eski kilise kalıntılarının bulunmasının ve halkın hala domuz
eti yemeye devam etmekte olmasının onların eskiden Hıristiyan
olduklarının bir delili olduğunu aktarmaktadır.
J.Klaproth 19. yüzyıl başlarında
artık Müslümanlığı kabul eden Karaçay-Malkarlılar arasında
hala Hıristiyanlığın izlerinin yaşadığını,
Karaçay-Malkarlıların ilkbaharda yedi hafta boyunca ve yazın
sonunda dokuz hafta süreyle et, süt, yağ orucu tuttuklarını
yazmaktadır.
1846 yılında Kafkasya’da bulunan
N. Danilevski, Karaçay-Malkarlıların eski kiliselere ve kutsal
Pazar gününe saygı gösterdiklerini, bir haç gördüklerinde
kalpaklarını başlarından çıkarıp hürmet ettiklerini
kaydetmektedir.
Kafkasya halkları arasında
Hıristiyan inançlarının yayılmasında bir Kafkas ötesi
(Trans-Kafkas) ülkesi olan Gürcistan’ın önemli rolü olmuştur.
3. yüzyılda Bizans düşüncesinden çok etkilenmiş bir Hıristiyan
kültürü Gürcistan’da yayılmaya başlamıştı. Ancak kuzeydeki
dağlık bölgenin üst kısımlarında yaşamakta olan dağlı
kabileler Hıristiyanlığın etkisinden uzak kalmışlardı. 5.
yüzyılda bağımsız bir Gürcü kilisesinin kurulmasıyla
Gürcistan’daki misyonerlik hareketleri kuzeydeki dağlık
bölgeye, yani Kafkasya’ya doğru yön değiştirdi. Sarp dağ
yamaçlarında kurulan manastır ve kiliselerle, burada
Hıristiyanlığı yerleştirmek için sarfedilen ilk gayretler
Kafkas halkları üzerinde büyük etki yaptı. Ancak Gürcistan’ın
15. yüzyıldan itibaren gücünü kaybetmeye başlamasıyla
Hıristiyanlığı yayma ve misyonerlik faaliyetleri kesintiye
uğradı. Fakat buna rağmen dağlık bölgelerdeki manastırlar ve
misyoner hücreleri faaliyetlerini 18. yüzyıla kadar
sürdürdüler. Ücra yerlerde olmaları, yalnız onların
kuruluşlarının geç kalmasına sebep olmakla kalmamış, aynı
zamanda ortadan kalkmalarını da geciktirmişti. Teşkilatlı
Hıristiyanlık Kafkas dağlarının ücra köşelerinden çekilmeye
başlayınca, bu dinin etkisi bütün Kafkaslarda gevşemeye
başladı. İşte bu dönemde halkın eski dini inançları
Hıristiyanlık inancına galip geldi ve henüz halkın ruhuna tam
anlamıyla yerleşmemiş olan Hıristiyanlık, pagan inanç ve adetleri arasında onların bir parçası halini aldı.
Kafkas Kültüründe
Hıristiyanlığın İzleri
Hıristiyanlığın en önemli
unsurları arasında olan Meryem Ana, Kafkasya halkları arasında
Hıristiyan inançlarının zayıflayıp Mecusiliğe dönüşmesiyle
birlikte değişime uğradı. Adigelerin “Merem” veya
“Meyrem”adını verdikleri Meryem Ana artık onlar için doğa üstü
güçlere sahip bir tanrıça idi. Adigeler Meryem Ana’yı bir
tanrıça olarak kabul ederler ve onun şerefine bir bayram
düzenlerlerdi. 6 Kasım 1838 tarihinde Adigelerin Merem
Bayramını kutlama töreninde bulunan İngiliz gezgin J.Bell bu
törende halka “şuat” adlı bir içki, çörek ve mayasız
ekmek sunulduğunu, oyunlar oynandığını bildirmektedir.
Adigelerin Merem’e “sen göklerin sahibesi, kızların
koruyucususun. Ey güzel Merem, sen bize verimli ürünler, barış
ve mutluluk bağışla” diye dua ettiklerini kaydeden J.Bell,
onun şerefine kurbanlar kesilip ziyafetler verildiğini
anlatmaktadır. 19. yüzyıl başlarında Adigeler arasında bulunan
Leonti Lyulye de Adigelerin Meryem’i “Meriyem tğaşhuo yi
yan” (büyük Tanrı'nın annesi) diyerek yücelttiklerini
kaydetmiştir. Adigeler ayrıca kimliğinden habersiz oldukları
halde “Meyremok” yani Meryem oğlu dedikleri Hz.İsa’ya
da çok hürmet gösterirlerdi.
Karaçay-Malkar inançlarında da
Meryem Ana, kadınların, çocukların ve ailenin koruyucu
tanrıçası Bayrım veya Bayrım Biyçe şekline dönüşmüştü.
Karaçay-Malkar’da “Bayrım” adı verilen tanrıçaya ait pek çok
kutsal taş vardı. Evlerine kısmet, bereket, mutluluk, bolluk
getirmesi için Karaçay-Malkarlılar Bayrım Biyçe’ye dua eder,
kurban keserlerdi. Bayrım Taş adı verilen kutsal taşlara
çocuğu olmayan kadınlar yanlarında güzel yiyeceklerle birlikte
bir kuş tüyü alıp gelerek Bayrım Biyçe’ye şöyle dua ederlerdi:
Bayrım sanga kelgenme
Bayrım sana geldim
Baş urama, tileyme
Baş eğiyorum, diliyorum
Bu tük kibik kuv
etme Bu tüy gibi
kurutma
Har tügü sayın
manga Her tüyü
için bana
Bir sabiy ber, cazıksın
Bir çocuk ver, merhamet et
Teyri da tilegimi kabıl
etsin Gök tanrısı da
dileğimi kabul etsin
Gökteki ayın parlak olduğu
gecelerde Karaçay-Malkarlılar Bayrım taşına giderek ondan
çocuk vermesini dilerlerdi. Kızı olmayanlar yanlarına bir kız
çocuğu, oğlu olmayanlar ise bir erkek çocuğu alarak Bayrım
taşının yanına gelir ve dua ederlerdi. Yanlarında et, yumurta,
yağ gibi yiyecekler de götürürlerdi. Yolda “Nart Mezarları”
denen mezarların çevresinde bir kere döner, sonra bir mezarı
kazıp içine pişmiş yumurta, bir kepçe süt, üç adet etli börek
(hıçın), darıdan yapılmış “kak” adlı yemekten koyarlardı.
Ayrıca gümüş yada altından yapılmış bir eşya da bırakırlardı.
Sonra:
Sıylı Bayrım Biyçeden
tileybiz
|
Kutsal Bayrım Biyçe’den
diliyoruz
|
Bayrım teyriden Nartla bla
tileybiz
|
Bayrım tanrıdan Nartlar ile
diliyoruz
|
derlerdi.
Daha sonra Bayrım taşının yanında
şu duayı okurlardı:
Bayrım Biyçe, bay biyçe
|
Bayrım Biyçe, güçlü prenses
|
Men tileyme senden sabiy
|
Ben diliyorum senden çocuk
|
Calınama, calbarama
|
Yalvarıyorum, yakarıyorum
|
Kozu kurmanlıkla eteme
|
Kuzular kurban ediyorum
|
Bayrım Biyçe-savgala
üleşüvçü
|
Bayrım Biyçe-hediyeler
paylaştıran
|
Cerge-cavum, erge küç
berüvçü
|
Toprağa yağmur-erkeğe güç
veren
|
Seni teyriliginge iynanıbma
|
Senin tanrılığına inanmışım
|
Carıt, men iynanganlay
turayım
|
Sevindir, ben hep inanayım
|
Okla keltirdim tizgin
tizgin
|
Kurşunlar getirdim sıra sıra
|
Ak taşha saldım alanı
|
Ak taşa koydum onları
|
Okla seni-caş meni
|
Oklar senin-oğlan benim
|
Okla seni-caş meni
|
Oklar senin-oğlan benim
|
Çille keltirdim kanat-kanat
|
İpek getirdim çile-çile
|
Çille seni-kız meni
|
İpek senin-kız benim
|
Çille seni-kız meni
|
İpek senin-kız benim
|
Meryem Ana’nın adı bugün Karaçaylıların iki büyük soyunun adında yaşamaktadır. Bunlar Bayramuk ve Bayramkul (yada Bayrımkul) soylarıdır. Bayramuk Meryem’in oğlu, yani Hz. İsa anlamına gelmektedir. Bayramkul ise Meryem’in kulu ya da Meryem’in hediyesi anlamına gelen bir isimdir. Bu isimler Meryem Ana’ya, yani Bayrım Biyçe’ye çocuk sahibi olmak için dua ederek bu çocuklara sahip olan aileler tarafından verilmiş isimlerdir. Bu eski Karaçay-Malkar geleneklerinde rastlanılan bir durumdur.
Mayrem adını verdikleri Meryem Ana
Osetler için de kutsal bir tanrıça idi. Her köyde onun
yaşadığına inanılan bir kayalık bulunurdu. Çocuk sahibi olmak
isteyen kadınlar buraya gelerek ona dua ederlerdi.
Hıristiyanlık döneminde Kafkasya
halkları tarafından kutsal kabul edilen bazı Hıristiyan
azizleri de, Hıristiyanlığın halk üzerinde etkisini
kaybetmesinin ardından doğa üstü güçlere sahip tanrılara
dönüştüler.
Hıristiyan azizlerinden Teodor
(ya da Fedor) Karaçay-Malkar inançlarında kurtların,
çobanların ve avcıların koruyucu tanrısı Totur biçimine
dönüşürken, Osetler arasında da Tutır adını almıştı.
Hıristiyan azizlerinden St.Nicholas
Osetler arasında, bilhassa Digor kabilesinde çok güçlü kutsal
bir ruh kabul edilirdi. Osetler Nikolla adını
verdikleri bu ruhun sıkıntıda olanların koruyucusu olduğuna
inanırlardı. Karaçay-Malkarlılar da ona Nikkol veya
Lukkol adını verirlerdi.
Hıristiyan azizlerinden
İlya Kafkas
halkları arasında yıldırımlar ve gökgürültüsü tanrısına
dönüşmüştü. Karaçay-Malkarlılar ona
Eliya adını verirken, Abhazlar
Eli,
Osetler İliya,
Çeçen-İnguşlar Seli
diyorlardı.
Karaçay-Malkarlılar diğer
Hıristiyan azizlerinin adlarını da mecusi inanç sistemlerinde
şu adlarla anarlardı:
Aziz
Vasiliy
Karaçay-Malkar inançlarında Başil
adını almıştı. Aziz Apostol’un
adı ise Abustol
olarak anılıyordu. Aziz Georgi
(St. Jorj) Karaçay-Malkar kültüründe
Gürge ve
Biy Aşkergi,
Kırkavuz adlarıyla
tanınıyordu. Diğer Kafkas halklarında Aziz Georgi’nin adı
Aus Gerga,
Auş Gerga,
Jeorgi,
Vastırci,
Vaskergi
biçimlerine dönüşmüştü. Hıristiyan azizi
Andrey Karaçay-Malkar
Mecusi inançlarında Endrevük
adını almıştı.
Karaçay-Malkar Takviminde
Hıristiyanlık Etkisi
Diğer Kafkas halklarıyla birlikte
kültürlerinde Hıristiyanlık döneminden kalan izler taşıyan
Karaçay-Malkarlılar, bunun en canlı örneğini takvim
sistemlerindeki ay ve gün adlarında yaşatmaktadırlar. Mecusi
inançlarındaki doğa üstü güçlere sahip tanrılara dönüşmüş
Hıristiyan azizlerinin adlarından oluşan ay adları şöyledir:
Başil ay Ocak
Bayrım ay
Şubat
Toturnu al ayı Mart
Toturnu art ayı Nisan
Hıçavman ay
Mayıs
Lukkol ay Haziran
Eliya ay
Temmuz
Kırkar ay Ağustos
Kırkavuz ay Eylül
Et ıyık ay
Ekim
Abustol ay
Kasım
Endrevük ay Aralık
Karaçay-Malkar takviminde Ocak
ayını karşılayan Başil kelimesi Bizanslı Hıristiyan azizi,
piskopos Vasiliy’in adından gelmektedir. Hıristiyan kilisesi
Vasiliy’in şerefine yeni yılın başlangıcını onun adıyla
başlatmıştı. 31 Aralık gecesi “Vasiliy gecesi” olarak
adlandırılırken, 1 Ocak gününe de “Vasiliy günü” deniliyordu.
Bu sebeple Karaçay-Malkar takviminde de yılın ilk ayı olan
Ocak ayı Vasiliy’in adından değişerek Başil adını aldı.
Şubat ayının adı olan Bayrım adı
Meryem Ana’nın adından gelmektedir. Oset takviminde de Meryem
Ana’nın adına Mayrem biçiminde rastlanır. Ancak Karaçay-Malkar
takviminden farklı olarak Mayrem Ağustos ayının karşılığıdır.
Mart ve Nisan aylarının adlarında
Hıristiyan azizi Teodor (ya da Fedor) adlarına
rastlanmaktadır. Karaçay-Malkar dilinde bu isim Totur biçimine
dönüşmüştür. Mart ayını karşılayan “Toturnu al ayı” Totur’un
ilk ayı anlamına gelir. Nisan ayını karşılayan “Totur’nu art
ayı” ise Totur’un son ayı demektir.
Mayıs ayını karşılayan Hıçavman
kelimesi Hıristiyanlıkla ilgili Osetçe bir kelimedir. Paskalya
ayı ve Tanrı’nın günü anlamına gelen Osetçe “hıtsavbon”
kelimesi Karaçay-Malkar dilinde Hıçavman biçimini almıştır.
Haziran ayının adı Lukkol,
Hıristiyan azizi Nikolay’ın (St. Nicholas) adından
gelmektedir. Karaçay-Malkarlılar bu aya Nikkol adını da
verirlerdi.
Temmuz ayının adı aziz İlya’nın
adından gelmektedir. Yıldırımlar ve gök gürültüsü tanrısı
Eliya biçimine dönüşen bu isim Karaçay-Malkar dilinde yıldırım
anlamını da taşır. Karaçay-Malkar beddualarında “Eliya ursun!”
(Yıldırım çarpsın!) biçiminde karşımıza çıkmaktadır.
Ağustos ve Eylül aylarının
adlarında ise karşımıza Hıristiyan azizi Georgi çıkar. Kırkar
ve Kırkavuz adları Georgi adından değişerek bu biçimi
almışlardır. Kırkavuz kelimesindeki -avuz eki Osetçe’de kutsal
ve aziz anlamlarına gelen -vas kelimesine dayanmaktadır.
Karaçay-Malkar halk takviminde Avuzgergi adıyla rastladığımız
ay adı da aziz Georgi anlamını taşımaktadır.
Ekim ayının adı olan “Et ıyık”
Karaçay-Malkar dilinde “et haftası” ya da “kutsal et” gibi bir
anlam taşımaktadır. Eski Hıristiyan inancından kaynaklandığını
zannettiğimiz bu ad, hayvan ürünlerinin yenmediği oruç
haftasıyla ilgili olabilir.
Kasım ayının adı havari anlamına
gelen Apostol kelimesinden değişerek Abustol biçimini
almıştır. Aralık ayının adı da aziz Andrey’in adından
değişerek Endrevük (ya da Andreyig) biçimine girmiştir.
Karaçay-Malkar halk takviminde
yılın belli haftalarına ve gün aralıklarına Hıristiyan
azizlerinin isimlerinden gelen ay adlarının verildiği de
dikkati çekmektedir. Bunlardan bazıları şöyledir:
Başil: 2-12 Ocak
arasındaki günler
Totur: 1-10 Nisan
arasındaki günler
Hıçuvman: 11-21 Nisan
arasındaki günler
Hıçavman: 21-30 Nisan
arasındaki günler
Nikkol: 11-21 Mayıs
arasındaki günler
Lukkur: 22-31 Mayıs
arasındaki günler
Lukkol: 1-10 Haziran
arasındaki günler
Eliya: 22-30
Haziran arasındaki günler
Eliya: 15-20
Temmuz arasındaki günler
Kırkar: 23-31
Temmuz arasındaki günler
Kırkavuz: 24 Ağustos-1
Eylül arasındaki günler
Abustol: 24 Ekim-1
Kasım arasındaki günler
Amıstol: 2-12 Kasım
arasındaki günler
Endrevük: 23 Kasım-2
Aralık arasındaki günler
Haftayı meydana getiren gün
adlarından bazılarında da Hıristiyan kültürünün etkisi
görülmektedir. Karaçay-Malkar dilinde günlerin adları
şöyledir:
Baş kün
Pazartesi
Gürge (Gevürge) kün Salı
Baras kün
Çarşamba
Orta kün
Perşembe
Bayrım kün Cuma
Şabat kün Cumartesi
Iyıh kün
Pazar
Salı gününün adı Gürge (ya da
Gevürge) Hıristiyan azizi Georgi’nin adından gelmektedir.
Çarşamba gününün adı olan Baras
ise Hıristiyan azizi Praskovi’nin adından değişerek bu biçimi
almıştır. Aziz Praskovi’nin adı komşu Kafkas halklarının
kültürlerinde de yer alır. Söz gelimi, Çeçen-İnguşlar’da Cuma
gününün adı olan Peraska kelimesi Gürcü dilinde Cuma günü
anlamına gelen Paraskevi sözüne dayanır. Bu sözlerin kaynağı
da aziz Praskovi’nin adıdır. Kabardey Çerkes dilinde bu ad
Berejey biçimine dönüşerek, Karaçay-Malkar’da olduğu gibi
Çarşamba gününün adı olmuştur. Adigelerde Hıristiyan
kültürünün izlerini taşıyan büyük perhiz ya da büyük oruç
geleneğinin adı olan “Bereskeşhue” kelimesi de aziz
Praskovi’nin adından gelir.
Cuma gününün adı olan “Bayrım”
adı, Şubat ayının adı olan “Bayrım” gibi Meryem Ana’nın
adından gelmektedir. Komşu Kafkas halklarında da Cuma gününe
Meryem Ana’nın adının verildiği görülmektedir. Kabardeyler
Cuma gününe Merem adını verirlerken, Osetler de Mayrem
demektedirler.
Hıristiyanların kutsal günü
olan Pazar gününe Karaçay-Malkar dilinde eski Türkçe bir
kelime olan “Iyıh” adı verilir. Eski Türkçe’de
ıduk biçiminde
karşımıza çıkan bu kelimenin anlamı da kutsal veya
mukaddestir. Dolayısıyla Karaçay-Malkarlılar Hıristiyanlar
tarafından kutsal kabul edilen Pazar gününe kendi dillerinde
kutsal anlamına gelen ıyıh
adını vermişlerdir. Pazar gününe Kabardeylerin verdiği
Thamahue ve
Osetlerin verdiği Hıtsavbon
adları “Tanrı’nın günü” anlamına gelir ve Hıristiyan inancıyla
ilgilidir.
Hıristiyan inancının ve kültürünün
bir dönem yaygın ve etkili olduğu Kafkasya’da, toplumlar
üzerinde yaşanan sosyolojik süreçler farklı kültürlerin
karşılaşmasına ve aralarında bir kültürel etkileşimin
yaşanmasına yol açmıştır. Böylece Hıristiyan inancının önemli
unsurları olan Meryem Ana ve azizler gibi kişilikler
Kafkasyalıların mecusi-pagan inançları karşısında bir süre
sonra değişime uğrayarak, tabiat üstü varlıklara ve tanrılara
dönüşmüşlerdir. Kültürleşme ve kültür değişmesi gibi
sosyolojik kavramlarla ifade edebileceğimiz bu sosyo-kültürel
süreçler neticesinde Hıristiyanlıkla ilgili birçok dini unsur
ve kavram yeni karakterlere bürünerek Kafkasya halklarının
kültürlerinde yer alırken, Karaçay-Malkar takvim sisteminde
halkın günlük hayatının ayrılmaz bir parçası olarak günümüze
kadar ulaşmayı başarmıştır.