ÇERKESLERİ FARKLI YAŞAMI


Sosyo-ekonomik ve milli tarihi içinde toplumumuz ilerleme kaydetmektedir... Kafkasya halklar köprüsü gibi oldu, gelip geçen kavimlerden kalıp yerleşenler çıktı. Bu sebeple gerek dil, gerek menşe, gerekse kültür açısından bir mozaik doğdu. Göçler halkları karıştırdı. Küçük soylar birleşip büyük bilikler kuruyor, en küçüklerse arada kayboluyordu. Saf, katıksız hiç bir toplum yoktur.. V.İ. Abayev 'saf toplum idealleri deliliktir' diyor. İskit, Sarmat, Alan, hiç birinin safkan olduğu (özellikle de Asetinler hakkında) asla iddia edilemez. Ş. D. İnal-İpa 'gıtronim' (su isimleri hakkında) diyor ki; 'Şüphesiz batı Gürcistan'da Adıge elementi vardır. Buralarda Adıge-Abhazcaya denk düşen su (ırmak) ve yer isimleri vardır; 'psı' (su) sözünü ve 'kva' ('ko', ova, çukur) gibi ekler ihtiva eden yer isimleri mevcuttur. Adıgelerin Sarmat, Türk ve Slavlardan geldiğine dair iddialar vardır. Arabistan, Mısır ve Suriye'den geldiklerine dair iddialar da vardır. Zencilerden, Hindulardan türediğini iddia edenler bile olmuştur.

Ant akrabalığı kabul edilemez. 'Ant' efsanelerinde Adıgeler '... ile Adıge' diye ayrıca sözkonusu edilmektedir. Caşe (Kalenbi) doğruyu bulmuştur. Antlarla Adıgeler arasında hiçbir akrabalık bağı yoktur. Adıgelerin Kafkasya dışından geldiği ve Adıge dilinin başka dillerden türediği gibi düşüncelerin tamamına yakını münakaşa götürmez yalan haberler olup ilmi hiçbir mana ifade etmezler.

M.Ö. 3000-4000 yıllarında su, dağ, orman vb. her açıdan çok zengin bir memleket olan Kafkasya'da otokton halklar yaşıyordu. Üç Gürcü bilim adamı G.A. Melikişfili, Z.V.Ançabazi ve O.M. Caparidzi'nin görüşüne göre Kafkas halkları güneyden, Ön Asya'dan gelmişlerdir. Hiç şüphesiz paleolitik dönemde insanların ataları bu coğrafyada yaşamıştır. O döneme ait 100 eser Maykop'ta , Abazekhskaya'da, Abinsk'te, Karaçay-Çerkes'te, Kabardey-Balkar'da, Osetya'da bulunmuştur. Taş devrinde, Karadeniz sahillerinde insan yaşadığına dair bilim adamlarının mütalaaları vardır.

Dağ silsilesinin kuzeyinde ve güneyinde yaşayan otokton halklar paleolitik dönem sonlarında kültürel farklılıklar göstermeye başladılar. Neolitik devrimde (M.Ö.5000) otokton Kafkas halkları üç ana gruba ayrıldı: Zakafkaz, Kuzeybatıkafkas, Kuzeydoğukafkas. M.Ö. 3000-4000 yıllarında Abhaz-Adıge, Nah-Dağıstan ve Kartvel.olmak üzere tamamen ayrıştılar. O tarihte kendi aralarında da ufak tefek ayrışmalar görülmeye başladı.

Kafkas halklarının (M.Ö. 3-4000 yıllarında) ayrışmaların sebebi, kendi aralarındaki anlaşmazlıklar değil, dışarıdan gelen ve karışan yabancılardır. Kuzey Kafkasya'nın tarihini anlamak için Ön Asya ile Avrupa arasındaki köprü işlevini unutmamak gerekir.

Uzun zamanlardan beri Kafkasya'daki en büyük değişimlerden biri Kuzey İran halklarının gelip karışması, M.S. IV. asırdan itibaren de Hun, Bolgar (Bulgar), Hazar ve Kıpçakların Kafkas halklarına karışmasıdır. Bu olay birkaç kez vuku bulmuş ve bölgeyi Türki bir coğrafya gibi yapmışlardır. Daha sonra XI-XVI. asırlarda Moğol istilaları vuku buldu ve 13. asır başlarında Alan hakimiyetini bozdu. 13-14. asırlarda Karaçay, Balkar ve Asetinler dağlarda yaşamaya başladılar. Adıgeler de doğu tarafa doğru yayıldılar. 

Tarihçi Yusuf İzzet Met Çunetıko ' Kafkas Tarihi' adlı eserinde Adıgeler ile Çeçenlerin aynı asıl ve aynı ırktan geldiğini yazmaktadır. 

Duba de Mönpere diyor ki; 'Greklerle Adıgeler arasında ne kadar çok benzerlik var! Kadınla yada erkekle konuştuğumda verdiği cevaplar, kadınların konumları , görevleri, kocasıyla beraber topluma girmesinin ayıp karşılanması, yiyecekleri, cenaze törenleri, bahar gelince yüz kişilik bir grubun 'tewe' (baskına) gidip esir getirmeleri... Bir Adıge'ye neden böyle yaptıkları sorulunca 'birincisi para yok, esir para yerine kullanılıyor. İkincisi gençlerimizin savaşçı ve cesur olarak yetişmesi, kendilerini ispatlamaları gerekir' diye cevapladı. Yunanlıya sorduğumda ise 'Spartan (İtalyanlar devrinde, Kral) Likurug'un delikanlıların hırsızlık yapmalarını serbest bıraktığını, gece uykusuzluğa alışıp savaşçı olarak yetişmeleri içn müsade ettiğini, yakaladığını kırbaçlattığını söylüyor.

'Önasya'nın en eski medeniyet tarihi, hal-i hazır medeniyet tarihinin başlangıcı demektir. Zira Sümer-Akat arşivleri okunmaya başladı... Yeryüzünde göçebelik zihnin almayacağı kadar eskidir. Hrozni, Mezopotomya medeniyetini kuran göçebelerin Hazar Denizi ve Kafkas üzerinden Türkistana'dan geldiği kanaatini izah eder. Sümerler yazılarında 'Arali'den geldik, Kaphazi'den geçtik' derlerse, Aral ve Kafkaslar anlaşılır. Temayüller takip edilirken daima kuzeye, kuzey-doğuya gidilir.

Hrozni'ye göre bundan 6000 yıl evvel Doğu Anadolu'da bir Kas milleti zuhur etti. Kas'lar Kaspi bölgesinden geldiler. Bu 'Kas' adı yer değiştirdikçe ve zaman geçtikçe Kaş, Kış, Kuş olmuştur... Kas köktür. Kaspi'deki 'pi' son ektir ve cemi edatıdır. Kafkas adı, eski Anadolu kavmi olan Kas-ka adı, eski Hitit şehri Kas-ur adı hep buradan gelir. Kiş-Sümer şehri dahi adını bu kaynaktan almıştır. Anadolu'da ve Kafkasya'da yer ve millet adı olmak üzere Kars, Kaz-ova, Kastamoni gibi isimler vardır... Bundan 6000 yıl evvel Kas adında bir kavim Orta Asya'dan, Hazar ve Kafkas maverasından Mezopotomya'ya geldi. Mezopotomya'ya gelenlerin en medenisi Kaslardır.

'Etiler Anadolu'ya bir kısım bilim adamına göre Kafkaslar yolu ile doğudan gelmiştir (diğer kısım Avrupa'dan geldiğini söylüyor). İ.Ö. 8. yüzyılda kendini gösteren ve Kafkaslar yolu ile doğudan gelen Kimer baskınlarına 7. yüzyıldaki İskitlerin istila hareketleri de katılmış olduğundan bu baskılar altında Urartu devleti (Doğu Anadolu'da) varlığını idame ettirememiştir. 

'Neseb-i Çerakise' müellifi, meşhur Arap tarihçisi Safedi'den naklen 'fetih döneminde Kureyş kabilesinin yeryüzünün doğusuna ve batısına dağılışı' başlığını taşıyan yedinci bölümde şu izahatı kaydeder: Kureyş'in Benu Amir adında bir kabilesi vardı. Kesa b. İkrime b. Amr b. Zü'l-Amiri kralları idi. At üstünde cirit oynarlarken attığı sopalarla bazı Arapların gözlerini çıkarmış. Adamlar (Hz.) Ömer'e gelip kısas istemişler. Kısastan kurtulmak için Kesa gece Arz-ı Rum'a kaçmış. Bu olayı duyan insanlar "Kesa geceleyin kaçtı" anlamında 'Sera Kesa', 'Cera Kesa' demişler (Çerkes ismi buradan doğmuş). Dolaşa dolaşa 30 bin kişilik ordusuyla Bursa'ya gelmiş. Önüne gelen her kuvveti yendiğinden korku salmış. Konstantin, İmparatorluğunun deniz ötesini verip karşıya geçmesini istemiş. O da gidip, eskiden Arz-ı Neyarik olarak bilinen -ki, önceleri Ermenilerin elindeydi- Bilad-ı Ububan'a yerleşmiş. Oradaki Ermenileri de boyun eğdirmiş. Havası, suyu, toprağı rızkı bol ve bereketli bir yerdi. Buraya şimdi Arz-ı Çerakise denir.

'Çerkesler, beyaz ari ırktandır. Kafkaslılar beyaz ırkın aslı ve en temizidir. Kumral saçlıları, bal rengi veya mavi renkli gözlüleri, kestane renginde saçlıları vardır. Tenleri saf beyazdır. Altında beşeriyetin şahit olduğu en temizinden sımsıcak bir kan akar.' 

Çağdaş etnograflar Kafkasya'yı diğerlerinden ayrı, müstakil olarak ele alıp etnografik tarihini inceliyorlar. Kültür materyalleriyle ortaya çıkarılan bir gerçek Kafkasya'nın çok eskilerden beri bir bütün olduğudur. Kafkasya'da yaşayan diller, diğer hiçbir yerde görülemeyecek çokluktadır. Burada elli ayrı dil kullanan halklar yaşamaktadır. Bunlardan kırk tanesi otokton olup hepsi akraba dillerdir. Kafkasya'da otakton olmayan Hint Avrupa ve Altay dilleri vardır. Hint-Avrupa soyları, Rus, Ukraynalı, Ermeni, Rum, Asetin, Kürd, Tatlar'dır (İran'dan gelen dağ Yahudileri). Altay ailesine mensup olanlar ise Azeri, Kumuk, Karaçay, Balkar ve Nogaylardır. Kafkas ( veya İbero-Kafkas) dillerini muasır lisaniyatçılar üç gruba ayırır: Kuzeybatı Kafkas dilleri, Doğu Kafkas (Dağıstan, Nah) dilleri, Güney Kafkas (Kartvel) dilleri. İ.M. Dyakanov ile S.A. Starastin bu üçüncüsünü ayırırlar. 

'Arkeolojik kazıların verdiği bilgilere göre Kafkasya, insanlık medeniyetinin önemli halkalarından birisini teşkil etmiştir. Madenin keşfedildiği, ateşin ilk defa kullanıldığı yerlerin başında Kafkasya'nın geldiği rivayet edilmektedir. Ancak medeniyet alanındaki bu ilk atılımlara karşılık Kafkasya coğrafyasının sağladığı özellik dolayısıyla, dünyanın diğer bölgelerine nazaran daha farklı bir yapı göstermiştir. Fiziki coğrafya bakımından bütünlük göstermesine karşılık tarihi gelişmeler neticesinde beşeri coğrafya bakımından bir mozaik özelliği taşımaktadır.

Çerkeslerde Sosyokültürel Yapı

"Toplum birlikte yaşanan ve faaliyette bulunan fertler grubudur.. Toplum fertlerinin örgütlenmesi, sosyal sistem ise fikirlerinin örgütlenmesidir. Sosyal sistemler umumiyetle iki unsura sahiptirler. Bunlardan biri sosyal yapı diğeri ise değer yönelimi (oryantasyon) dur. Rol, statü ve yetki sosyal yapıyı; gaye, hedef normlar ise toplumun değer yönelimlerini ortaya koyar. Sosyal yapı sosyal sistemin normatif değerlerini açıklarken değer yönelimi toplum içindeki durumları işaret edser. Kısacası sosyal yapı, herhangi bir sosyal grubun içe ait örgütüdür." 

Gerek komşuları ile yaptıkları savaşlar, gerekse kendi içlerindeki sınıf çatışmaları sebebiyle sosyal yapı değişiklikler arzediyor, bir kabile küçülürken (Jeney, Khigak, Adeley, Hatıkoy, Yeğerıkoy, Mehoş, Bjeduğ, Mamkhığ), bir kısmı da büyüyordu (Abzeh, Şapsığ, Natuhay). Devrim öncesi yazarlar bu sonrakileri demokrat addederler. Büyüme sebepleri de pşıye çalışmak istemeyenlerin gelip bunlara katılmasıydı. Etnik safiyet hususunda en hızlı ve en büyük değişiklik, 18. Yy.’ın ikinci yarısında, Balk, Baksan, Şecem ve Terç sularını kapsayan alanda oturan Kabardeylerde olmuştur. 

18. Asırda sosyal yapı, önceden olduğu gibi feodalitenin kırılarak her çiftçinin dilediği yerde çalışabilmesi yönünde gelişme kaydetmiştir. Öbür taraftan da pşıler arazileri bölüşüp yerlerini sağlamlaştırmaya çalıştılar. Çiftçilere yapılan baskılar aradaki kini büyütüyordu. Bu ayaklanma bir tek kabileye münhasır kalmayıp bir çok kabileye sıçramıştır. 


Soy taksimatı

Çerkeslerin kendilerine Adıge derler. Adıge kavmi, Abzekh, Besleney, Bjeduğ, Cemguy, Hatukay, Kabardey, Mehoş, Natuhay, Şapsığ, Ubıh vs. kabilelerden oluşmaktadır. Her kabile büyük sülâlelerden teşekkül eder. Sadece ‘kheku’ (anavatan) Kafkasya’da değil, dünyanın bir çok ülkesine dağılmış bulunan Adıgelerin büyük bir kısmı da halen sülâle adlarını ve damgalarını muhafaza etmektedirler. 

Büyük tarihi göçlere köprü olan Kafkasya’da yaşayan yerli kavimlere çeşitli şekillerde sonradan karışan kavimler de olmuştur. 

Mafedz S., ‘Hajı’, ’Muhamed’, ‘Kumuk’ vb. isimler taşıyan bugünkü bir çok kabile, Dağıstan tarafından İslamı tebliğ gayesiyle gelip yerleşen ve zamanla Adiğeleşen şahıs ve ailelerden türemiş olduğu görüşündedir. Kan davası, hırsızlık vb. sebeplerle dışlanan Çeçen ve Dağıstanlıların kudretli Adiğe pşılerine sığınıp onların himayesinde yaşamaya başlaması da bir başka Adiğeleşme yöntemi olarak karşımıza çıkmaktadır. Kurallara uyum sağlayamayan mülteciler khabzeyi bozmamaları için toplumdan soyutlanarak ayrı bir mahalde iskân edilirdi. 

Kabardeyıpş Karamırza’lar ile Jırışt’ler Karaçay’a gidip onların yöneticileri olduktan sonra Karaçay dilini almışlardır. 

18. Asırda yaşayan insanların anlattığına göre Kafakasya ile Kırım ve Osmanlı arasındaki ticaretin en önemli kalemi köle ticareti idi. Peysonel; ‘Çerkes ticaretinin en önemli kalemlerinden biri esir-köle ticareti idi.’ demektedir. 

Kırım hanları, anlaşma gereği verilen kölelerden başka baskınlar düzenleyerek esir alıp satıyorlardı.