Döneme Bir Bakış
Oldukça büyük bir güç haline gelen Rus İmparatorluğu
genişleme, jeopolitik gücünü artırmak için çalışmaya başladı. Kafkasya hem
doğuya,hem de batı ve güneye inmek için bir yoldu. Gürcistan, Ermenistan ve
Azerbaycan küçük Asya ve Hindistan’a inmek için Kafkasya’yı elinde bulundurması
gerekiyordu. 16. yy.da bölgede iki büyük güç ile karşı karşıya gelmişti;
Osmanlı ve İran. Transkafkasya bu iki devlet arasında paylaşılmıştı. 18. yy.a
kadar Gürcistan doğu sınırlarını korumayı başardı. Rusya Gürcistan’ı ordugah
olarak kullanmaya niyetliydi. Rusya, Gürcistan’ın kendinden yana cephe
alacağını biliyordu. Gürcistan ile kara bağlantısı kurmak için kuzey
Kafkasya’yı ele geçirmesi gerekiyordu.
Kuzey Kafkasya’ya göz diken sadece Rusya değildi. Aynı
şekilde İngiltere ve Fransa da Kafkasya’nın önemini anlamıştı. Karadeniz’de ve
Kuzey Kafkasya’da hakimiyet, emperyal genişleme için çok önemliydi.
19. yy.ın başlarında, Çerkesya Rusların, Türklerin,
İngilizlerin ve Fransızların gündemindeydi. İngiltere, Rusya’nın Kafkasya’dan
geçip Hindistan’ı ele geçirebileceğinden endişe ediyordu. Fransızlar ise
Hindistan pastasına üçüncü bir ortak istemiyorlardı. Fransa’da bir dünya gücü
olarak; Rusya’ya karşı desteğine önem vermesi bakımından Osmanlının Karadeniz
kıyılarını elde etmek için çabalıyordu.
Çerkesya tüm bu alandaki ilişkilerinin İngiltere ağırlıklı
olmasını istiyordu. Çerkesler, Kafkasya’da ticaret yapan tacirler ve
parlamenterler aracılığıyla İngiltere yönetimine, yakın ilişkiler içinde olmak
istediklerini, Rusya’nın Kafkasya üzerinde hiçbir hakkı olmadığını,
Çerkesya’nın bağımsız olduğunu iletiyorlardı. İngilizler her seferinde sözlü
olarak elçiler yoluyla Rusya karşısındaki mücadeleyi desteklediklerini
söylemelerine rağmen, hiçbir zaman somut destek vermemişlerdir.İngiltere’nin
Kafkasya politikası iki yüzlüydü;
1. Bir yüzü, Rus-Kafkas savaşını Rusya’nın iç işi olarak
algılıyor,
2. Ancak Kafkasya’da da provokasyondan geri kalmıyordu.
İngiltere’nin asıl istediği ise, Kafkasya’nın Rusya için bir
fren olmasıydı. Sonunda Çerkesler, büyük devletlerin yaktığı savaş ateşinin
içine düştüler.
Rus-Kafkas savaşı 100 sene sürmüştür. Tarihçiler son
dönemlerde, “Rus-Çerkes Savaşı” terimini de kullanmaya başlamışlardır. Bununla
ayrıştırılmak istenen nokta, orta ve batı Kafkasya’da Çerkeslerin savaşa
başlama tarihleri, ideolojileri ve mücadelenin sona eriş tarihinin doğudakinden
ayrı olmasıdır.
1714 senesinde 1.Petro Kafkasya’yı işgal için çalışmaya
başladı. Aynı sene 1.Petro “Batı Kafkasya Savaşçıları” adında bir madalya
bastırdı. 1.Petro amacına, Rusya’nın o günkü gücünün yetersiz kalmasından dolayı
ulaşamadı. Ancak 1.Petro işgalin politik ve ideolojik temelini kurdu. 1761’de
2.Katerina tahta çıktı. 1.Petro’nun temelini attığı politikayı hayata geçirmeye
başladı. Savaş strateji ve taktiğini iyi bilen generallerini Kafkasya’da yoğun
savaşa yönlendirdi. Terek ırmağı kıyılarında, Mezdeug’de Rus ordusu
konuşlanmaya başladı.
15 Çerkes prensi Osmanlı ve Kırım desteği ile Ruslarla
savaşmak isteyen cephede, 13 prens ise Rusya ile diplomasi yapmak isteyen
cephede yer aldı. Rusya 1763’de Mezdeug’de büyük bir kışla kurdu. 1763’de küçük
çaplı savaşlar yapıldı. Rus-Çerkes Savaşının başlangıcı burada 1763’de
olmuştur. Çerkes prensleri, Rusya’nın niyetinin işgal olduğunun ve her geçen
gün daha büyük çapta askeri yığınak yaptığının farkına vardılar. Rusya’nın yıkım
gücünü bilen prensler diplomasiye başladılar. 1764’de prens Keysin Keytiqo ve
şövalye Kundeyt Şebez Giray Petersburg’da 2. Katerina ile görüştüler.
Katerina’ya “Mezdeug’deki askeri yığınağın kabul edilemez olduğunu, bölgenin
çok eski dönemlerden beri Adigelerin olduğunu, durumun düşmanlık ve çatışma
yaratacağını” bildirdiler.
Katerina Rus politikası gereği Mezdeug bölgesini terk
etmeyeceğini söyledi. Elçiler geri dönüp, durumu anlattıklarında büyük bir Xase
toplandı. Parlamento savaşın kaçınılmaz olduğunu gördü. Savaş resmi olarak
1764’de başladı. Savaşın ilk başlangıç yeri Kabardey bölgesidir. 1764 yılından
itibaren sayısız çatışma yaşandı. Ancak 1769’da büyük bir savaş yapıldı. Rus
ordusu Fransız kökenli General de Medem komutasında, Kalmık Hanı Ubaşi’nin
20.000 atlı süvarisinin desteğiyle savaştı. Kalmıkların Rusyaların yanında
olacağı hiç düşünülmemişti. Çerkesler sayıca az olmalarına rağmen, savaşmamayı
gururlarına yediremeyip savaştılar. Savaşın yıkım ve ölüm dolu olduğu Rus
arşivlerinde de görülüyor. En seçkin prensler burada can verdi. Çok büyük kayıp
veren Çerkes ordusu savaşarak geri çekildi. Savaştan sonra da Medem Meşikho
tepesi civarına büyük bir ordu yığdı.
De Medem elçilerle şöyle bir mesaj gönderdi; “Kabardey'i
Rusya’ya ait sayın” Kabardey prensleri cevap olarak “Biz ne Rusya’nın ne
Osmanlı’nın ne de bir başkasının gölgesinde yaşamak istiyoruz. Can verene kadar
vatanımızı koruyacağız.” cevabını verdiler.
Nartsane bölgesinde 1769 haziran ayında büyük bir savaş
başladı. İki taraf da üstünlük sağlayamadı. Bomet Misost büyük bir cesaret
gösterdi. Vur kaç baskınları ile Rus ordusuna zayiat verdiler. Misost ölene
kadar Rus ordusu rahat yüzü görmedi.
Savaş ile Çerkeslerin yenilmesinin zor olduğunu anlayan de
Medem politika değişikliğine gitti. Çerkeslerin de diplomasının bittiğini
bundan sonrasının kan ve gözyaşı olduğunu anladılar. ‘’Bundan sonrası kan ve
gözyaşlarıdır’’ dediler.
Çerkes prensleri Kalmık Hanı Ubaşi’ye Ruslardan ona hayır
gelmeyeceğini anlattılar. 28.000 Kalmık ailesi Volga kıyılarına çekildiler.
1771-1772 yıllarında prens Karamırza Soqur komutasındaki Çerkes ordusu birçok
Kazak köyünü yaktı, Rus kışlalarına saldırılar düzenledi.
Bir süre sonra Rusya’nın tek hedefinin Kabardeyler olmadığı
anlaşıldı. Savaşın ateşi batı Kafkasya’ya da sıçradı. Ruslar, Abaza, Besleney,
Ch’emırguey ve Hatıquey’lere de saldırdı. General Tekkeli 1787’de Psıj ırmağını
geçerek yukarıda saydığımız Çerkes kabilelerine saldırarak 300 Çerkes köyünü
yaktı. Çerkesler diplomasi ile çözüm aradılar. 1771’de Tatarhan Kurıghokho ve
Sidak Jankat liderliğindeki elçi grubu Petersburg’a gitti. Çar manifestosunda
açıkça savaşı durduramayacağını Çerkeslerin artık özgür olmadığını söyledi.
Çerkesler ekonomik ve sosyal olarak zayıflamaktaydılar.
1772’de general De-Medem 12 Çerkes prensini davet etti. Ancak general sözünden
dönüp prensleri esir aldı. Çerkes ordusu 25.000 süvari ile De- Medem’in
kışlasını kuşattı. De- Medem esirleri serbest bırakmak zorunda kaldı. Tarihçi
general Potto, de Medem’in başından geçen olayın Rus ordusunun onurunu yerlere
serdiğini söyler. Ruslar Mezdegu’den Kızlar’a kadar olan bölgeye yığınak
yaptılar.
Çeçenler de bu dönemde savaşa dahil olmuşlardır. Çerkesler
ve Çeçenler kurulan kalelere sık sık saldırılar düzenliyorlardı. Azak ve
Astrahan arasında tamamen Rus ordusunun kışlası haline gelmişti. Azak ve
Mezdegu arası da Rusların kışlaları ile doluydu. Yekaterinske, Pavlovska,
Marineski, Georgievsk ve Andrevsk adlarında askeri kaleler yaptılar. Bu
bölgelere Kazak orduları yerleştirildi. 1792’de Karadeniz kıyısında da yığınak
başladı. Çerkesler bu yığınaklara sık sık saldırıyorlardı. Rusların amacı
Çerkesleri abluka altına alıp, bölgeyle tüm ilişkilerini kopartmaktı. Bu konuda
da büyük ölçüde başarılı olmuşlardır.
10 Ekim 1779’da 3000 Kabardey atlısı ve Hatukey, Çemguey,
Besleney, Abaza Rus General Jakobi komutasındaki 10.000 kişilik tam donanımlı
bir orduyla savaştılar. Bu 3000 kişilik ordu, çoğu seçkin ailelerden çıkmış
genç savaşçılardı.
1739 Belgrat anlaşmasına göre Çerkesya bağımsızdır. Ancak
1774’de Küçük Kaynarca anlaşmasında Osmanlı Devleti Kabardey’i Rusya’ya
vermiştir. Bu anlaşma Kabardeylerce tanınmamıştır. Tanınmamasının sebebi
Çerkesya’nın hiçbir zaman Osmanlı toprağı olmamasıdır. Bu yıllarda Çerkes
ordusu ve general Jakobi komutasındaki Rus ordusu arasında savaşlar
yapılmıştır. Rus ordusu ağır kayıplar vermiştir.
1799’da Gürcistan Rusya’ya ilhak oldu. Savaş yayıldı ve
cephe genişledi. 19. yy.a yaklaşılan bu dönemde Kabardeyler yaptıkları
savaşlarda birçok seçkin insanlarını ve birçok sivili kaybettiler. Ancak Rusya
halen emeline ulaşamamıştı. 25 yıl boyunca Rusya’ya karşı büyük bir direniş
gösterildi.
Korku bilmeyen Çerkesleri bitirmek isteyen general Bulgakov
biyolojik savaşa başladı. Astrahan’dan veba mikrobu getirdi. Bu veba belası
binlerce Çerkesi öldürdü. 1804 yılında general Glazenap komutasındaki Rus
ordusu ile yapılan savaşta Çerkesler büyük zarar gördü. Çok büyük zayiat
verdiler. Humbaley ırmağı bir hafta kızıl aktı. Çerkesler bu olayı bir
atasözünde şöyle anlatırlar; “Yemınem qeylaar humbaleym yehhıjj.” (Vebadan
kurtulanı Xhumbaley nehri götürür).
1805-1807 yıllarında Bulgakov’un ordusu 80 Kabardey köyünü
yaktı. 3 sene sonra da 200’den fazla köyü yaktı. Binlerce insan öldürdü. Bir
Rus generali olan Orbiliani bile, bu kadar sivil öldüren general Yevdokimov’u
ayıpladı. Yevdokimov ise “Bize zararı olabilecek insanların sayısının azalması
hiç de fena olmaz. Veba hastalığı da bize oldukça yardımcı oldu.” demekle
yetindi. Küçük Kabardey’de (Jılakhstaney) 1810’da sadece 300 aile kalmıştı.
Rus generallerinin soysuz, gurursuz ve insanlığa
yakışmayacak şekilde yürüttükleri savaş stratejisi 1.Alexandre’i bile rahatsız
etmekteydi. 1763’de 350.000 olan Kabardey nüfusu 1817’de sadece 37.000 kadardı.
Kabardey 1822’ye kadar savaştı. Ama Kabardeyler’in bir kısmı batıya gitti, bir
kısmı da Şeyh Şamil’e katıldı.
Kabardeyler Rus-Kafkas savaşının ilk 60 yılında Rusya’ya
karşı neredeyse tek başlarına savaştılar. Kabardey’deki kanlı savaş, diğer
Kafkas halklarını da uyandırdı. Savaşın ateşinin onlara da çok kısa zamanda
sıçrayacağı artık çok belliydi. Kafkas halkları arasındaki dayanışma ve
birliktelik arttı. Çerkesler, Çeçenler ve Dağıstanlılar beraber savaşmaya
başladılar.
Rus-Kabardey savaşı zaman zaman batı Adigelere de
sıçrıyordu. General Bursak 1800, 1802, 1807, 1810, 1811’lerde Bjeduğ,
Natıxhuey, Shapsığ ve Abzex köylerine saldırdı. Birçok sivil esir alındı.
1786-1790 arası Rus ordusu Kuban nehrini geçerek birçok
Çerkes köyüne saldırdı. Ancak general Bibikov’un ordusu yenildi. Kabardeyler
eski güçlerini kaybettikten sonra, Rus ordusu batı Adigelerin yaşadığı bölgeye,
Dağıstan’a ve Çeçenya’ya yerleşmeye başladı. Savaş gittikçe yayıldı ve
vahşileşti. Kazak komutanı Ataman ve general M. G. Vlasov 1822 yılında Kuban’ı
geçip 17 köyü yaktı. General Velyaminov da batı Kafkasya Adigelerine saldırdı.
Adigeler artık çocuklarını “Bak! Velyaminov geliyor” diye korkutmaya başlamışlardır.
Ruslar 1828’de Anapa’yı (ki o zaman Türklerin elindeydi)
kuşattılar. Osmanlı Çerkeslerden yardım istedi. Savaş iki ay sürdü. Anapa
Rusların eline geçti. Bu olay Çerkeslerin işini zorlaştırdı. Rusya’nın Kafkasya
orduları komutanı general G. A. Emanuel Anapa’nın intikamını almak için 6
Natıhuey köyünü ve birçok Shapsığ köyünü yerle bir etti. Daha sonra Kuban’ı
geçip 210 köyü daha yaktı. Kışlık erzaklarını yakıp sığırlarını çaldı.
14 Eylül 1829’da Adriapol anlaşması yapıldı. Bu anlaşmada Osmanlı
Kafkasya’yı Rusya’ya vermekteydi. Karl Marx bu olay için şöyle yazmıştır;
“Osmanlı kendisine ait olmayanı nasıl Rusya’ya verebilir ki” Çerkesler Adriapol
anlaşmasını tanımadılar. Çerkes elçileri İngiltre, Fransa ve Osmanlıya
gönderildi. Elçilerin görevi yaşanan vahşet ve yıkımı anlatmaktı. Bugünlerde 1.
Nikola Çerkeslerin tamamen ortadan kaldırılması için emir çıkarmaktaydı.
Rusya Çerkeslerin bölge ile bağlantısını kesip ablukaya
almıştı. 1831’de general Bergman karadan ve denizden kuşatarak Gelincik, Gagra,
Ptsinda ve Bambari’yi aldı. Ancak Adige-Abhazlar buraları Ruslardan geri
aldılar. Hawudıkho Mansur, Shirıxhukho Dıghuj, Dıghujıqo Kazbek önderliğindeki
süvari ordusu Rus ordusunu dağıttı. Dıghujıkho Kazbek 1834’de Abıne bölgesinde
büyük bir savaş yaptı. Çerkes ordusu 700 kişiydi. 12.000 kişilik Rus ordusunu
yendi. Rusya büyük kayıplar verse de, Karadeniz kıyısında Aleksandır
Velyaminov, Golovin, Lazarev ve Novaçin kalelerini kurmayı başardı. 1840’da
Çerkes komutanlarından Berzeg Dzepsh, Hawundıkho Mansur, Baletokho Aytek ve
Hatoxhushoqo Jambolet bu limanlara saldırdılar ve Rusların iç bölgelere
girmelerini önlediler.
1839’da Hacı Berzeg Dzepsh (Ubih), Copua İsmail (Abhaz)
ordularını birleştirip Rusların Karadeniz’deki liman kalelerine saldırdılar.
Rusları yenilgiye uğrattılar. General Arayevski Petersburg’dan yardım istedi.
1840’da yeni bir topçu ordusu Karadenize yanaştı. Bu ordu Abhazya’da büyük bir
yıkım yaptı birçok köyü yaktı. Aynı yıl Hacı Berzeg’in kardeşinin oğlu Berzeg
Gerandiqo 2000 kişilik süvari ordusuyla, Abhazya’daki Rus ordusuna karşı
savaştı. Yıkımı durdurdu. Yine aynı yıl Athara ve Gagra kalelerini Ruslardan
geri aldı. Üstünlük Ruslar ve Abhaz-Ubihler arasında senelerce el değiştirip
durdu. 1857’de Ubihler ve Abhazlar deniz kıyısındaki Rus ordularını yenilgiye
uğrattılar.
1858’de Şeyh Şamil teslim olduktan sonra, Petersburg’da yeni
bir savaş stratejisi geliştirildi. Kuzey batı Kafkasya’da “ayrım yapmayan” bir
savaş yapılması kararlaştırıldı. 1859 Ocak ayında general Loris-Melikov
komutasındaki Rus ordusu Abhazya’ya girdi. İnsan ve hayvanları öldürdüler,
tarlaları ve evleri yaktılar. 1860 yılında Psıhu kıyısında general Garganov
komutasında büyük bir Kazak ve Rus ordusu Ubih-Abhazlar’la savaşmaya başladı.
Ubih ve Abhazlar büyük bir direnişle karşılık verdiler. Ancak sayıca üstün olan
Rus ordusu savaşı kazandı. Garganev “Ubih ve Abhazları kendi kanlarında
boğduk.” dedi. Süre gelen savaş 1864’de kadar devam etti. Kibade’de 1864 Mayıs
ayında en son savaş yaşandı.