NOGAYLAR


 Kıpçak grubuna dahil olan Nogayların menşeyleri konusunda değişik görüşler bulunmaktadır. Bazı görüşlere göre Moğol kabilesinden olan Mangıtlardan,  bazı görüşlere göre ise Uz ve Peçenek Türklerinden geldikleri kabul edilmektedir. Nogaylar ise kendilerini Kıpçaklar'dan kalan bir Türk grubu olarak tanımlıyorlar.

 Nogay ismine gelince Kurat'a göre Coci oğullarından birinin neslinden gelmektedir. Caferoğlu'na göre ise Cengiz Han'ın büyük torununun adıdır. Nogay'a göre Berke Han'ın başkomutanı olan bir tümen beyiydi. Rasonyı'ye göre de Coci'nin torununun oğludur. Nogay isminin kime ait olduğu konusunda değişik görüşler bulunmasına rağmen O'na tabii olan il ve uruglara ''Nogaylar'' denildiği hakkında fikir birliği mevcuttur.

 Nogaylar Yayık, Emba ve İrtiş yöresine yayılmışlardır. Bir kısmı Hazar Denizi'nin kuzey ve kuzeydoğusundaki bozkırlarda göçebe hayatı yaşamışlardır. Bazen Türk boyları tarafından, bazen de Ruslar tarafından sürgüne tabi tutulmuşlardır. Nogay Türkleri, Kırım Tatarları ile birlikte ve benzer gerekçelerle 2. Dünya Savaşı sırasında sürgüne gönderilmişlerdir. Aralarından küçük bir grupta Türkiye'ye göçmüştür.

 1552 yılında Kazan Hanlığı, 1556 yılında da Astrahan Hanlığı Rusların eline geçmiştir. Bu durum o yıllarda görülen kıtlıktan dolayı da Nogayları zor durumda bırakmıştır. Aralarında görüş ayrılıkları ortaya çıkmıştır. Bir kısmı Ruslarla işbirliğine meylederken bir kısmı da Kırım topraklarına gitmişlerdir.

 Nogay Mirazaları Azak ve Kırım Hanlığı'na ve İstanbul'a elçiler göndererek Ruslar hakkında şikayetlerde bulunmuşlardır. İstanbul, Don ve Volgan İdil'i bağlayıp Hazar'a asker yollamayı düşündüyse de Rusların engellemesi ve Karadeniz'e inmeleri endişesiyle bu fikirlerini gerçekleştirememiştir. İstanbul Nogay mirzalarına iyi niyet mektupları göndermekle yetinmiştir.

 1601 yılında ikinci bir kıtlık yaşandı. Bunun üzerine Nogaylar'ın birçoğu Samar nehri civarındaki göç yerlerini bırakarak İdil'in sağına ve Kuban bölgesine göç etmek zorunda kaldılar. Nogayların çekildikleri yerlere Ruslar yerleştirilmiş, Rus tehlikesi Türkistan'a kadar yaklaşmıştır.

 1603 yılında Rusya'da başlayan karışıklıklar Nogayları ümitlendirdi. Rusya'nın bu durumundan faydalanmak isteyen bazı Nogay beyleri Osmanlı Devleti'nin egemenliğine girmek istediler. 1605 yılında Terek nehri üzerindeki Rus kalesinin Dağıstan'daki Türk kuvvetleri tarafından yıkılması ve Ruslar'ın Kafkasya'dan çıkarılmasıyla Nogaylar için uygun şartlar oluşmuştu. Hatta bazı Nogay mirzaları bağımsızlıklarını ilan etmişler ve Osmanlı Devleti ile Kırım'dan yardım beklemeye başlamışlardır. Fakat beklenen yardımın aksine kısa bir süre sonra gelen Kalmuk akınları, Nogaylar için bir felaket oldu. Nogaylar dağıldı. Bir kısmı İdil tarafında kaldılar, bir kısmı Kuban boyunda, bir kısmı da Kırım Hanları tarafından Tuna tarafına göç ettirildiler.

 Ruslar diğer Türk boylarına uyguladıkları taktikleri Nogaylara da uyguladılar. Nogayların Kırım Hanı ve Osmanlı Devleti ile birlikte hareket etmemelerine karşılık bağımsız bir devlet kurmalarına izin vereceklerdir. Bunu kabul eden dört Nogay boyu Kuban kıyılarında (1771) yaşamaya başladılar. Ancak kısa süre sonrabazı hareketlerinden şüphelendikleri Nogay boylarını Ruslar katlettiler. Bu tarihlerde Kabartay ülkesi ve Karadeniz'in Kafkas sahilleri Osmanlı hakimiyetindeydi. Bu bölgenin komutanı Ferah Ali Paşa idi. Kuban nehri boyuna getirilen Nogaylar'dan bir heyet Paşa'dan Kabartay ülkesine yerleşmek için izin istedi.

 Nogaylara Çerkeslere savaş açmamaları ve Ruslarla savaşıldığı takdirde Rus arazisinde yağma yapmamaları şartıyla yerleşme izni verilmiştir. Anapa civarında 10.000 kadar Nogay iskan edildi. Bunları itaat altında tutabilmek amacıyla birçok Nogay mirzası Osmanlı ordusuna beğ olarak alınmıştır.

 Tuna boylarına nakledilinceye kadar göçebe hayatını bırakmayan Nogaylar uğradıkları Rus istilası sonucu dağılmaya devam etmişlerdir. 17.yy.da Kırım Hanlığı'nın ve Rusya'nın hakimiyetine giren 18. ve 19. yy'da bir kısmı Ten ile Kuban arasına yerleşen Nogayların bir kısmı da Karadeniz Novorossisk şehrine göç ettirilmişlerdir. Diğerleri ise Bükreş Anlaşması gereği Türkiye'ye gelmişlerdir.

 Belirli bir yerleşim yeri olmayan Nogaylardan günümüze kadar varlığını sürdürenler, Hazar bozkırında, Kuzey Kafkasya'da, Kırım ve kuzeyinde, İdil-Ural havzasında, Kazakistan'da, Litvanya'da, Dobruca'da, Deliorman'da ve Türkiye'de yaşamaktadırlar.

 Nogayların Türkiye'ye gelmesi birkaç yüzyıl öncesinden itibaren aşama aşama olmuştur. Bugün Türkiye'de; Ankara'nın Polatlı ve Şereflikoçhisar ilçelerinin bazı köylerinde, İstanbul'da, Osmaniye'de, Adana'da, Çorum'da, Eskişehir'de, Bursa'da, Kütahya'da, Gaziantep'te ve Isparta'nın Senirkent ilçesinde Nogayların yaşadığı bilinmektedir. Türkiye'ye gelen Nogayların tam sayısını tespit etmek mümkün olmamıştır. 1866 yılında 180 bin kişinin göç ettiği tahmin edilmektedir.

 Nogaylar Türkiye'de yaşayan Türklerden farklı görülmedikleri için bu sayı ancak tahmin edilebilmektedir. 1989 nüfus sayımına göre BDT ülkelerinde 75.564 kadar Nogay Türkü'nün yaşamakta olduğu belirtilmiştir.

 Müslüman olan bu grup 1928'e kadar Arap, 1928 yılında Latin alfabesi, 1938 yılında ise diğer Türkler gibi Kril alfabesini kullanmak zorunda kalmışlardır. Nogay Türkleri'nin dili, Kıpçak grubunda yer almakta ve Anadolu Türkleri arasında ortak bir dil kullanılması zordur.
 Dağıstan Özerk Cumhuriyeti'nde, Nogay Türkçesi ile radyo yayını yapılmakta ve iki gazete çıkarılmaktadır. Ayrıca 1980 yılında Nogay Türkçesi ile 8 kitap yayınlanmıştır. Nogay Türkleri'nin yazılı edebiyatları olmamasına rağmen çok zengin sözlü edebiyatları mevcuttur.

 Kuzey Kafkasya'da Stavropol - Ordzhoikidze şehirleri arasında yaşamaktadırlar. Stavropol Türkçesini kullanmaktadırlar. Türkmence ve Nogay diline çok yakın bu dil, bölgeye göç etmiş Türkmenler tarafından kullanılmıştır.