ÇERKES,YA SİYASİ VE ASKERİ GELİŞİMİ

Gazi Muhammed
1826’da Dağıstan’da başlamış olan inkılap ve ihtilal hareketleri gelişmeye doğru gidiyordu. Avar asıllı olan İmam Gazi Muhammed, Kafkasya'da müridizmin ve gazavatın İmam Mansur'dan sonraki ikinci önderidir. Bütün halkın iştirakiyle başkaldırmanın başarısına inanan Gazi Muhammed, camilerdeki bağımsızlığa ilişkin siyasal vaazlarıyla çevresine 3000 kişi topladı.
1829 yılında imam seçildi. Muhalif grupları söz ve gerektiğinde kuvvet kullanarak yola getirdi. İmamet makamında bulunduğu 1829-1832 yılları arasında, bağımsızlık mücadelesinin en büyük engeli olarak gördüğü Avar hanlarının merkezi Hunzah'a, Tarko/Tarku'ya ve Çeçenistan'a seferler düzenledi.
İmam 1831'de artık doğrudan Ruslarla çarpışmaya başladı. Bornaya Venizagnoya kalesinde Ruslara öldürücü darbeler indirdi. 17 Ekim 1832'de her taraftan kuşatılan Gimri'nin bütün imkansızlığına rağmen direnmeye devam ettiyse de beraberindeki 15 mücahitle birlikte şehit oldu.
Bu arada 1830’da Abhazya’da da bir ihtilal kopmuştu. Bu ihtilal “milli yemin”in hükümleri neticesiydi. Abhazlar ne Rusları, ne de Rusları davet eden Şervaşidze idaresini istemiyordu.
Kafkasya doğusuyla batısıyla direnecekti, fakat cephaneleri çok azdı. Osmanlıdan yardım istendiyse de bu yardım bir türlü alınamadı.
1832 yılında Dağıstanda Gazi Muhammed'in ölümü üzerine Hamzat Beg imam seçildi. Dağıstan'ın bu İmam Hamzatikinci imamı, tam bir idealist ve son derece sert icraatların sahibiydi. 43 yaşında imam olan Hamzat Beg'in ilk icraatı istiklalin önünde bir çıbanbaşı gibi duran Rus sempatizanı Avar Hanı Bahu Bike'nin saltanatına son vererek, Gazi Muhammed'in ruhunu şad etmek oldu. Avar Hanlığı merkezi Hunzah'ı ele geçiren İmam Hamzat, Bahu Bike'yi, sonradan da oğulları Prens Nutsal ve Umma'yı öldürttü. 1835 yılı Eylül'ün 19. Cuma günü Camiye giden Hamzat Beg Camide Hacı Murat'ın ağabeyi Osman tarafından kurşunlanarak öldürüldü. Hamzat'ın imamlığı sadece iki yıl sürmüş oldu. Bahu Bike'nin çocuklarının süt kardeşi olan Hacı Murad ve Osman'ın tertiplediği bu kanlı suikast hadisesinden çokHacı Murat geçmeden, bu sefer de Rus taraftarı Hunzah halkı ayaklanarak, İmam taraftarlarına karşı büyük bir katliam başlattı. Olaydan haberdar olan Şamil, bütün kuvvetleriyle Hunzah'a yürüyerek, katliama katılanları ağır bir şekilde cezalandırdı ve Hotzat Avulu’ndaki imamlık hazinesini kurtardı. Bu arada suikast olayında büyük rol oynayan Hacı Murad, Çar generallerinin takdirlerini kazanarak Tiflis'te rütbe, nişan ve bol para ile ödüllendirildi.
ABIN MEVKİİNİN İŞGALİ
1834’de Ruslar hem Kubandan, hem Abhazya’dan doğuya doğru harekat başlattı. Gagra ve Pitsunda’yı kuşatma altında tutan Hacı Berzeg komutasındaki Ubıh kuvvetleriyle takviye olmuş Abhazlar’ın üzerine güneyden gelen birliklerin taarruz etmesiyle kuşatma kırıldıysa da Ruslar bu cepheleri ele geçiremedi. Rusların hedefi kuzeydeki Abın mevkii idi. Güneyden gelen güçler Abhazya’da durdurularak kuzeye verilecek desteğe mani olundu.
Karadeniz sahillerine denizden kuvvet çıkarabilmeyi ümit eden Ruslar Kuzeyde Tsemez’i kontrol altına almıştı ama burasıda Adigelerin kuşatması altında olduğundan dışarı çıkılamıyordu.
Bu arada Şapsığların büyük komutanı Hacı Guzbek idaresindeki 1700 kişilik atlı birlik de doğudan gelen 14 bin kişilik düşman birliklerine taarruzda bulunuyordu.
Bütün gayretlere ve düşmana verdirilen büyük kayıplara rağmen Rusların Abın mevkiini ele geçirmelerine mani olunamadı.
MİLLİ MİSAK MECLİSİ
Batı Kafkasya’da siyasi manada da oluşumlar meydana geliyordu. Daha 1807’de Kalubatyikoua Şupagua tarafından başlanmış bir teşkilat esas tutuldu. Bu esas şurai bir devlet tipi idi. Bu devlet 12 eyaleti barındırıyordu: Şapsığ, Abzeh, Kemirguvey, Barakay, Bjeduğ, Kabartay-Besleney, Hatukuy, Mahoş, Başılbey, Teberdi, Abhazya, Ubıh-Cih.
Bu eyalet mümessillerinden oluşan ve Jilethau Hase (Milli Misak Meclisi) adı verilen ve 300 kişilik bir meclis oluşturulmuştu. Milli Misak Meclisi’nin belli bir merkezi yoktu. Meclis gündemde en önemli yeri teşkil eden bölgelerde toplanıyordu. Meclis açıkta, halkın gözü önünde toplantı yapıyordu. Halk dinliyor ama söz alamıyordu. Sadece halk temsilcileri konuşuyordu. Meclis bir karar aldığında ata binmiş bir hatip bu kararı halka tebliğ ediyordu.
Jilethau Hase hem kanun yapma, hem yürütme, hem yargılama yetkisine sahipti. Bu itibarla milli iradeyi temsil ediyordu. Meclisin 1839’da Şapsığ bölgesinde yaptığı toplantıda Milli Misak esasları tespit edilmişti. Milli Misak’ın ilk maddesi “Hazar ve Karadeniz arasında ki mıntıka bir vatan ve bu vatanın sakinleri birleşik bir millettir” şeklinde idi.
İ.ŞamilİMAM ŞEYH ŞAMİL
Dağıstan’da, İmam Hamzat’ın şehid edilmesinden sonra imamlık sancağını  Şamil devraldı. Şamil 1834’de, İmam, yani devlet başkanı seçildikten sonra ilk olarak içişlerini ele aldı. Ruslara karşı daha etkili savaşmak için lüzumlu idari ve askeri teşkilatları yeni esaslara göre tanzim etti. Bir taraftan askeri tedbirler alıp düşmana karşı savunma savaşları verirken, diğer taraftan da muntazam adli ve idari sivil bir devlet mekanizması geliştirdi. Medreselerde eğitime önem verdi, fikir ve sanat alanında da büyük adımlar atılmasını sağladı. Döneminde tophaneler, baruthaneler, silahhaneler yapıldı, muntazam birlikler halinde askeri teşkilat kuruldu.
Güçlü hitabeti, kararlı tutumu ve askeri dehasıyla büyük başarılar kazandı, ünü kısa zamanda yayılarak otoritesi Dağıstan civarında yaşayan geniş topluluklar tarafından da kabul edildi.
İmam Şamil, idare sistemini yeniden düzenlerken, ülkeyi naiplik ve vilayetlere ayırarak bunların başına hem askeri hem de sivil yetkilerle donatılmış naipleri getirdi. Üç veya dört naiplik bir vilayet idi. Vilayetlerin başındaki naibin rütbesi daha yüksekti.
Her biri birer savaş kahramanı olan bu yüksek rütbeli naiplerden Ahverdil Muhammed, Kabet Muhammed, Şuayıb Molla, Taşof Hacı, Danyal Sultan, Nur Muhammed, Hitinav Musa, Sadullah, Duba Hacı, Hacı Murat ve Şamil’in büyük oğlu Muhammed Gazi gazavatın(kutsal savaş) adı anılması gereken başlıca kahramanlarıdır.
Direniş LiderleriAHULGOH’DA HÜZÜN
1837 yılında Kafkasya’da keşif gezisi yapan Çar Nikola, dünyaca bilinen generali Vorontsov’u Kafkasya bölgesine Başkumandan tayin etti. Vorontsov o yılı hazırlıkla geçirdi. 1838’de batı Kafkasya’da sadece Çerkeslerin saldırılarıyla meydana gelen muharebeler oldu.
Bu arada Doğu Kafkasya’da otoritesini kurmuş olan Şamil’in kuvvetleri tahkim ettikleri Ahulgoh’dan yaptıkları saldırılarla Rus birliklerine önemli zayiatlar veriyordu. Ruslar ilk olarak Ahulgoh’un ele geçirilmesine karar verdi. İnderey ve Temirhanşura üzerinden Ahulgoh’a yürüdüler. 25 Mayıs 1839’da Ahulgoh yolu üzerindeki Argovan’a saldıran Ruslar top üstünlüğüyle kazandıkları bu çatışmadan sonra Çirkate ve Aşilteyi de işgal etti.
Şamil 1839’da Ahulgo Tepesinde 3.800 mürid ile General Grabbe komutasındaki 50 topla takviye edilmiş 25.000’i aşkın üstün donanımlı Rus ordusunun kuşatmasına 80 gün süreyle direndi. Bu savaşta Ruslar 215 subay ve 5000 erini kaybetti. Ahulgoh Kafkas istiklal mücadelesi tarihinde bir facia olduğu kadar, bir harikadır da. Şamil’in bu direnişi harp tarihine geçti. Bu savaşta Şamil, eşi Cevheret’i, oğlu Said’i ve kızkardeşi Mesedo’yu kaybetmiş, 8 yaşındaki oğlu Cemaleddin’i Ruslara rehin vermek zorunda kalmıştı.
İmam Samil Namaz kıldırıyorVuruşarak ölmekten yana olan Şamil, yanındakilerin ısrarı üzerine 30 kişiyle Ahulgoh’tan çıkmayı başararak, Çeçen bölgesindeki Kayış Yurt’a geçti. Burada yeni bir yapılanmaya gitti.Çeçenleri etrafında toplanmağa davet etti. Çeçenler İmama sahip çıkarak iradesi etrafında toplandı.
1839 VE 1849 YILLARINDA BATI KAFKASYA
1839 yılında Anapa-Tsemez arasındaki bölgede de mühim çatışmalar meydana geliyordu. Rus askerleri Denizden Subş mevkiine çıkarma yapmış, Kafkas kuvvetlerinin saldırısına rağmen karaya 1200 kişi çıkarmayı başarmıştı.
Adigeler 9 Kasım 1839’da Anapa ve Tsemez arasındaki Şasi kalesine saldırdı. Adigeler kaleyi ele geçirdilerse de, topçu birliklerini bloke etmekle görevli savaşçılar vazifelerini yerine getiremeyince zor duruma düşerek tahliye etmek zorunda kaldı.
Yine 1839’da, Adigelerle Ruslar arasında Anapa yakınlarındaki Jamatya bölgesinde meydana gelen çatışmalarda da, gösterilen bütün kahramanlıklara rağmen sonucu Rus topçuları tayin etti.
1840 yılında Batı Kafkasya’da Kaleşhovue(Yekatrinodar)’de, Şhapsin mevkiinde, Hafitsay(Gelincik)’te ve Pşat mevkiinde meydana gelen çarpışmaların hiçbirinde muvaffak olamayan Ruslar geri püskürtüldü.
Degomoko BerzegAynı yıl Batı Kafkasya’da Rusların kontrolünde olan 10 kaleden 8’i Adigelerin eline geçti. Böylece Abhazya hariç, Karadeniz kıyısındaki Rus hakimiyeti kırılmış oldu. Berzeg Hacı komutasındaki kuvvetler bu sefer Abhazya yöresine yöneldi. 1841 yılında Abhaz toprakları alındıysa da, Gürcistan’da bulunan Rus birliklerinin karşı saldırısıyla Abhazya toprakları tekrar el değiştirmiştir. 1841’de Marşanların idaresinde başlayan ayaklanma senelerce devam etti. Ayaklanmanın başını Marşanyiko Erişav çekiyordu. 
Bu zaferler Şurukyiko Duğuj, Canbulat, Havuduko Mansur, Yindaryiko Muhammet, Hajımoko Muhammet, Haciyiko Mehmet, Kalubatuko Hatuk, Kalubatuko Şupagua, Dazığyıko Şupaşe, Besleniko Arslan, Hatukşukuo Muhammed, Jansetyikue, Rüstem Pe, Vordevavyiko Zepş, Berzeg Hacı, Sultan Kurhum Giray, Dzadzuko Ali, Dzadzuko Nevruz, Bastiko Pşimaho, Hatukyiko Selman, İnalyiko Arslan Giray … gibi sadece kama ve kılıç gücüne sahip Adige, Abaza ve Ubıh  önderlerin ve onlara itaat eden Kafkasyalıların büyük cesaret ve feragatlarıyla kazanılmıştır.
Art arda gelen bu bozgunlar üzerine Ruslar, Sivastopol ve Odesa’da bulunan 80 bin kişilik kuvvetlerini de Kafkasya’ya sevk etti.
ŞamilDARGO’DA ZAFER
1845 senesinde Vorontsov kuvvetleri Doğu Kafkasya’da bir harekata başladı. Planları, Hunzah ve Andi mıntıkalarını aşıp, Şamil’in Çeçenistan’daki yeni karargahı Dargo’yu arkadan vurmaktı. Dargo’nun güneyine geldiklerinde Şamil’in güçleriyle karşılaştılar. Kanlı bir savaş sonrası Rus ordusundan 10 binin üzerinde nefer imha edildi. Rusların kalan kuvvetleriyle geri çekildi. Şamil nedense kaçanları takip etmedi.
Bu zafer sonrasında Dağıstan’da Rusların hakim olduğu noktalarda isyanlar meydana geldi. Nüfuzu her tarafa yayılan Şamil Batı Kafkasya’ya yönelmek istedi. Ancak Kuban’a gitmek için Rusların Kabartay bölgesinden çıkartılmaları icap ediyordu. 10 bin kişilik kuvvetle Büyük Kabartay’a girdi. Nalçik’e kadar gitti ve hiçbir mukavemetle karşılaşmadı. Bu bölgede 10 gün kalan Şamil herhangi bir harekatta bulunmadan gerisin geri Çeçenistan’a döndü.
Yıllardır yalnız sürdürdüğü mücadelede yorgun düşmüş Batı Kafkasya, şimdi Şamil’le birlikte şahlanan Dağıstan 1847doğu Kafkasya’nın mücadelesiyle tekrar ümitlenmişti. Doğu Kafkasya’da meydana gelen siyasi ve askeri statü Kafkasya’nın birliğine temel olacak mahiyette idi. Şamil de bunun farkındaydı ve hem askeri, hem siyasi çalışmalar sürdürüyordu. Kabartay yöresinden Anzavurko Mehmet, Kundeytyiko Mehmet Geri ve Asetinlerden Dudaruko Voyij gibi bir çok komutan Şamilin emri altına girmişti.
Ancak Rusların Kabartay mıntıkasına hakim olmaları sebebiyle Kuban mıntıkasının Doğu Kafkasya ile idari bir birlik oluşturma imkanı kaybolmuştu. Fakat Şamil birliği sağlamak üzere bu bölgeye naipler gönderdi. 1845’de ilk Naip Hacı Mehmet, 1846’da Süleyman ve 1848’de bir Abhaz olan Muhammed Emin gönderildi.
Kuban’da “Misakı Milli Hükümeti” vardı. Gönderilen mümessiller Doğu Kafkasya’yı temsil ediyordu. Keza Batı Kafkasya’da Şamil Şamil nezdinde bir mümessil bulunduracaktı. Böylece bir siyasi birlik sağlanmış olacaktı. 
Muhammed EminMUHAMMED EMİN'İN ÇALIŞMALARI
Muhammed Emin bir devrimciydi. Dağınıklığı giderip ülkeyi merkezi bir otorite etrafında toplamak istiyordu. Bu maksatla imamet sistemini Batı Kafkasya’da da uygulamak istedi ancak Batı Kafkasya’da yaşayanlar bu sisteme ayak uyduramadı. İmamet tam itaat istiyordu. Batı Kafkasya halkının kültürü ise tek otoriteye tabi olmaya yatkın değildi. Onlar şura tarzı bir yapıya tabi olabilirlerdi ancak. Hem onlar için lider, atanan bir kişi değil, olayların olgunlaştırdığı, kılıcı ve hitabetiyle bunu hak eden kişiydi. Batı Kafkasya’da İslam’ın sadece 100 yıllık bir geçmişi vardı ve naiplerin telkinleri bölge halkında istenen tesiri uyandırmıyordu. Bu nedenle Naip Muhammet Emin Batı Kafkasya’nın ancak doğu kısımlarında oturan ve İslam’ı daha önce kabul etmiş kabileler arasında etkili olabildi.
Naiplik faaliyetinin Batı Kafkasya’da sebep olduğu tartışmaların bir sonucu olarak Hamırza isimli birinin idam edilmesi büyük tepki uyandırdı. Ruslar da bu tepkiden faydalanmak istediler fakat pek muvaffak olamadılar.
Zeki bir insan olan Muhammed Emin durumun farkına vararak zihniyetini çabuk değiştirdi ve halkın temayüllerini dikkate aldı. Böylece vatan savunması etrafında kuvvetleri toplayabildi ve Batı Kafkasya’da mühim sonuçlar elde etti.  1848’de Adegum’da yapılan büyük bir toplantıda Muhammed Emin’in reisliği kabul edildi.
Emin sanayi yatırımı yaparak ihtiyaçlarını kendi üretmek yönünde girişimlerde bulundu, Batı Kafkasya’yı 100 idari bölgeye bölmüş, hepsine askeri ve idari sorumluluklar vermiş, sadece 1849 yılında Ruslara 101 akın düzenlemiştir.
Bu değişimi gören Ruslar büyük kuvvetlerle Muhammed Emin’in üzerine saldırarak Naibi Unbi dağlarında mağlup etti. Bu mağlubiyet bazı bölgelerin Muhammed Emin’i terk etmeleri sonucunu doğurdu. Buna rağmen Muhammed Emin yılmayarak mücadelesini Abhazya’da sürdürdü. Kendisini terk eden bölgeler Naib’in bu azmini görünce tekrar onun otoritesi altına girmeyi kabul ettiler. Böylece Muhammed Emin bütün batı Kafkasya’da tam bir otorite kurmayı başardı.
Kırım Kuşatması MalakhovKIRIM SEFERİ VE ENTRİKALAR
Rus ilerlemesini durdurmak maksadıyla, Osmanlı, İngiltere ve Fransa arasında, Avusturyalıların da desteğini alan bir ittifak oluşturuldu.
Bazı taleplerle Osmanlıya gönderilen Rus elçisinin geri çevrilmesinden sonra Prut Nehri’ni geçen Ruslar Romanya’ya girdi. Ardından Rus donanması 8 Temmuz 1853 tarihinde Boğazlar önünde görüldü. Bunun üzerine Osmanlı devleti 4 Ekim 1853’te Rusya’ya harp ilan etti. 30 Kasım’da da Ruslar Sinop’ta bulunan Osmanlı donanmasını imha etti.
Bu gelişmelerin ardından İngiltere ve Fransa da 10 Nisan 1854’te Rusya’ya harp ilan etti.
Bu sırada Kafkasya’da iki otorite vardı: Biri İmam Şamil, biri de Muhammed Emin. Batıyla teması ise sadece Muhammed Emin sağlıyordu. Muhammed Emin, Kafkasya’nın, bölgedeki bu önemli güçlerin hiçbirinin yönetimini istemediğini, İsviçre gibi tarafsız bir bölge olarak kalması gerektiğini söylüyordu.
Müttefikler arasında da bir fikir birliği yoktu ve her biri gizli bir hesap içindeydi. Osmanlı, 25 yıldır bir köşede tuttuğu Zanıko Sefer Beyi ortaya çıkararak O’nun reisliğinde donanımlı bir keşif heyeti oluşturup Kafkasya’ya göndermek istedi. Ancak müttefikler önce buna mani oldu, sonra da donanmayı küçülterek izin verdi. Fakat bu, plansız, programsız, muhatapsız seferde götürülen malzemeler sorumsuz kişilere teslim edilerek zayi edildi ve hiçbir işe de yaramadı.
Muhammed Emin Varna’ya giderek müttefiklerin Kafkasya’ya kuvvet çıkarmalarını temin etmeye çalışmışsa da müttefikler bu talebi kabul etmedi. Dönüşte İstanbul’a uğrayan Muhammed Emin orada da kendisine ciddi bir muhatap bulamayınca müttefiklerin düşüncelerinin iç yüzünü anlamış olarak Kafkasya’ya döndü. 1855 senesinde İngiliz ve Fransız kuvvetlerinin Kerç’i zapt ve Azak’ı ele geçirmesi üzerine Ruslar Tsemez ve Anapa’yı boşalttı. Bunun üzerine Sohum’da bulunan Zanıko Sefer ve adamları faaliyete geçti ve Sefer Anapa’ya yerleşti, Behçet Paşa Sohum Valiliğine soyundu, Mustafa Paşa Tsemez Valiliğine geçti. Serdar Ekrem Paşa’da Sohum Kalesi’ni işgal ile karargahını buraya nakletti.
Osmanlı sahil boyunu kontrolünde tutmaya çalışıyordu. Sefer bey dirayetsizdi. Fransız ve İngiliz Ajanları cirit atıyor, ortalığı birbirine katıyordu. Birlik ve beraberlik çok zarar görmüştü. Kafkasyalılar bu durumdan hiç hoşnut değildi. Hiçbir şey vermeyen, hiçbir ciddi desteklerini görmedikleri müttefiklerin kendilerini Kırım Savaşına sürmek istemesine karşı çıkan Kafkasyalılar, Milli Meclisi toplayarak, Ruslar Kafkasya’dan atılmadan Kırım’a yardıma gitmeyeceklerini deklare ettiler.
İmam Şamil Gürcistan üzerine yürüyerek destek vermişse de Osmanlı da hiçbir hareket göremeyince rehin olan oğlunu kurtardıktan sonra geri dönmüştür.
Aslında bu dönemde Müttefikler Kırım’a saldırırken, Kafkasyalıların Kafkasyadaki Ruslara saldırmaması ciddi bir stratejik hata olmuştur. Bu fırsat değerlendirilseydi Ruslar Kafkasya’dan çıkartılmış olabilirdi.
Müttefikler Kırım da muvaffak olmuş görünürken, Kars’ı kaybetmişlerdi. Kesin bir sonuç elde edilmeden savaşa son verildi ve harbin sonuçları Paris Sulh Anlaşmasıyla tespit edildi. Fakat anlaşma, maalesef Kafkasya mevzubahis bile edilmeden imzalandı. Anlaşma gereği taraflar karşılıklı olarak çekileceklerdi; ki bunun manası belli idi. Anlaşmada bir tek “Karadeniz’de Rus donanması bulundurulmayacağı” maddesi Kafkasyalılar lehine bir sonuç doğuruyordu. 
Şamil Barış GörüşmelerindeDOĞU KAFKASYA SUSARKEN
Ruslar 1852’de Çeçen mıntıkasında ormanları tahrip etmek suretiyle taarruza başladı. Bu sefer 240 bin kişiyle gelmişlerdi. 3 koldan saldırıya geçen Ruslar 1859 senesinin sonunda Vedeno önlerine geldi. Şamil’in 14 Naip yönetiminde 7000 kişilik kuvveti vardı. Çıkan savaşta Rus toplarının ablukası sonucu  Vedeno düştü. Halk demoralize oldu. Şamil 400 müridiyle Gunip dağına çekildi. Burada günler süren çatışma sonrası adamlarının yarısını kaybeden Şamil bu sefer Gunip Köyü’ne çekildi. Köy günlerce top ateşine tutuldu. Köyde sadece 100 kişi kalmıştı. Şamil hücum ederek ölmekte ısrar ediyordu fakat çevresindekiler buna mani oldu. Nihayet 6 Eylül 1859 saat 16.00’da 40 atlıyla birlikte teslim oldu. Doğu Kafkasya’da direniş bitmişti. Şamil, bir Albay’ın refakatında Petersburg’a götürüldü. Çar kendisine büyük saygı gösterdi ve Kaluga’da ikamete mecbur etti. Buradan da arzusu üzerine Medineye hicret ederek orada vefat etti. 
BATI KAFKASYA’DA SONA DOĞRU
Muhammed Emin başladığı demokratik teşkilatlanmayı devam ettirmek istiyordu. Yardım temin etmek için 1859’da İstanbul’a gitti ama eli boş döndü. Muhammed Emin Doğu Kafkasya’daki akıbetin Batıyı da beklediğinin farkındaydı. Ruslarla müsait şartlarda anlaşma yapmaya taraftardı. Bunun için bir kongre oluşturarak millete müracaata karar verdi. Bir kongre kuruldu, kongre Muhammed Emin’in fikrini şiddetle reddetti. Bunun üzerine Muhammed Emin de 1859’da Ruslara teslim oldu ve sonrasında Türkiye’ye geçti.
Ruslar hazırlıklarını sürdürüyordu. Kafkasyalılara iki şey teklif ediyorlardı: Ya Türkiye’ye hicret; ya da Rusya’nın herhangi bir yerine sürülmek.
BÜYÜK HÜR MECLİSsavaş
Doğu Kafkasya'da İmam Şeyh Şamil'in ve Kuzey Batı Kafkasya'da naibi Muhammet Emin'in Ruslar'a teslim olmasının ardından 13 Haziran 1861’de Soçi'de bir halk meclisi toplandı. Bir araya gelen Ubıh, Abzeh ve Şapsığ liderleri uzun bir toplantının ardından Çerkesya'nın bağımsızlığına karar alarak bunu bütün dünyaya deklare ettiler. Kendine 'Büyük Hür Meclis' adını veren 15 üyeli bir meclis oluşturuldu. Ve ülke 12 bölgeye ayrıldı. Liderliğini Ubıhların temsilcisi Hacı Giranduk Berzeg'in yaptığı toplantıda Abzehler'i Hasan Bidh, Şapsığları da İslam Thauş temsil etti.
Toplantı sonrasında alınan karara uygun olarak Osmanlı'dan, İngiltereden ve Fransa'dan yardım istendi, yurt dışına heyetler gönderilerek lobiler oluşturulması, yardım alınması ve bağımsızlığın pekiştirilmesi için çalışıldı...
Bu milli meclisin Rus tarafından gördüğü tepki ise gerçekten esef vericidir. Rus tarihçi S. Esedze o tarihi şöyle anlatıyor: "...Ancak Çerkesler'in bütün bu gayretleri, önceden planlanmış sistemli boyun eğdirme planını değiştiremedi. İlk önce Abhazya tarafından General Kolyubakin manevi darbeyi vurdu: Soçi'ye çıkarma yapan birlikler Hür Meclis'in binalarını ateşle yerle bir ettiler. Çerkesler dört bir taraftan koşup gelerek kutsal binalarını kurtarmaya çalıştılar; ama hepsi nafileydi..."
Avrupa ve İstanbul’dan talep edilen yardımlar ise hiç gelmedi.
ubıh liderler: shurukyiko duguj, haciyiko mehmet, uordezauyiko zepshİngiltere’de toplanan bir gemi dolusu silah Rus konsolosunun girişimleri sonucu Trabzon’dan ileri geçemedi.
Ruslar ilerliyor ve önlerine çıkan köyleri yakıyordu. Halk Bjeduğ, Ubıh, Abhaz ve Şapsış bölgelerinin birer kısmını içeren dar bir bölgeye sıkışmış kalmıştı. Her iki tarafta birbirini yoklayan saldırılar yapıyordu.
1864 senesi yazında Ruslar bütün kuvvetleriyle harekete geçtiler.
Rus birlikleri Hodz vadisinde karşılandı. Burası geçildikten sonra zaten cephe kurulacak bir alan kalmıyordu ve geride kalanların hayat hakkı olmayacaktı. Kadın erkek herkes silahlandı. Büyük muharebe başladı. Hodz mezbahaya döndü. Herkes öldü. Ruslar hayatta kalan çocukları dahi birbirine bağladıktan sonra topçu ateşiyle öldürdü.
Kafkasya’da büyük bir dram yaşanıyordu.
21 Mayıs 1864 günü Ahçupsi deresi mevkiindeki Kbaade yaylasında Ruslarla karşılaşan son Adıge birliği düşmanına bir kere daha dehşetle saldırdı. Herhangi bir sonuç beklendiğinden değil, gaye namus ile ölmekti. Kadın erkek hepsinin şehit olmasıyla direniş o gün sona erdi.
Böylece 1567 yılında Hazar Denizi kenarında başlayıp, 1864 yılında Kuban Vadisi’nde ve Karadeniz kıyısında biten, kalanların sürgünüyle sonuçlanan savaş tam 297 yılda tamamlanmış oluyordu. Ve Ruslar bu müddet zarfında 9 milyon insanını kaybetmişti.
SÜRGÜN FACİASI
Kbaada savaşından sonra büyük bir facia başlıyordu. Kafkasya’ya Çar Naibi olarak tayin edilen Grandük Mişel, 1864 Ağustosunda Batı Kafkasya’nın bütün halkına şu fermanı tebliğ etti: “Bir ay zarfında Kafkasya terk edilmediği takdirde bütün yerleşik halk Rusya’nın değişik mıntıkalarına sürülecektir”
sürgünBu ferman gereğince, çoğu kadın, çocuk ve ihtiyarlardan ibaret 1 milyonu aşkın Abaza ve Adige, 200 bini aşkın Çeçen, Asetin ve Dağıstanlı yurtlarından çıkarılarak Karadeniz kıyısına sürüldü. Aylarca sahil kenarlarınde bekledikten sonra çürük vapurlara doldurulup Osmanlı’nın değişik limanlarına, oradan da hudut boylarına, iç kısımlara gönderildiler. Sürülenlerin az bir kısmı iskan mahallerine varabiliyorlar, çoğu bekleme kamplarında, Karadenizin fırtınalı sularında, limanlarda, yollarda, vardıkları yerlerde, salgın hastalıklar, iklim uyumsuzluğu ve diğer sebeplerden kırılıp gidiyorlardı.
Sürgün esnasında şuurlarını kaybetmiş insanların kendi çocuklarını öldürmeleri ve intihar etmeleri olağan hallerdendi.
Kafkas sürgünlerinin gittikleri yerlerde kurdukları nice köyler vardır ki 20-30 sene sonra birer mezarlıktan ibaret kalmıştır.
Mütemadi felaketler altında eriyen bu kahraman milletin hayatta kalanları esas itibarıyla Anadolu’ya ve bir kısmı da Osmanlı imparatorluğu sınırlarında daimi emniyetsizliğin hüküm sürdüğü Dobruca, Bulgaristan, Sırbistan, Arnavutluk, Suriye, Filistin ve Irak gibi memleketlere yerleştiriliyordu.
Adıgeleri sürmekle Çarlık Rusyası’nın ne gibi bir gaye güttüğü Kafkasya Rus Ordusu Baş komutanı Muavininin Petersburg’a Harbiye nazırına gönderdiği şu rapordan açıkça anlaşılmaktadır:
“Ruslarla iskan edilmiş batı Kafkasya tamamıyla emin bir vaziyettedir. Dağlardan çıkarılarak ovalara sürülen ve birbirlerinden çok uzak yerleştirilen 100 bin dağlıya karşılık 220 bin silahlı Kazaklarımız var. Gerekirse ordusuz da baş edebiliriz.”
Böylece Kuzey Kafkasya’nın Ruslar tarafından işgal tablosu Kafkas milli servetlerinin gasp ve yağması ile 1.500.000 kadar Kuzey Kafkasyalının sürgünüyle sona ermiştir.
VATANINDA KALANLAR
Bu toplu sürgüne rağmen bir miktar Kafkasyalı vatanında kalmayı başarabilmiştir. Bunlar Orta Kuban, Zelençuk Laba Kazajlarkısımlarında kalan Adigelerle Yukarı Kuban’daki sarp vadilere sığınan Karaçaylar ve Abhazya’daki halk idi.
Kuzey Kafkasya’nın Dağıstan, Çeçen-İnguş, Osetya ve Kabartay bölgeleri ahalisi, az bir kısım hariç dağlara sığınarak vatanlarında kalabilmişlerdir.
Topraklar Kazaklara ve Rus seçkinlerine dağıtıldı. Kuban’da, Kazak ve Ruslara adam başına 33 hektar toprak verilirken, vatanda kalan dağlılara en kötü yerlerden aile başına 7,5 hektar yer bırakılıyordu.  
Çarlık Rusyası bütün medeni dünyanın gözü önünde bu vahşet dolu sürgünü gerçekleştirdikten sonra, Rus işgalinin medeni rollerinden bahsetmeye başladı. Rus hükümetinin iddiasına göre, Rus idaresi ve idarenin dağlı topraklarına oturttuğu Kazak ve Rus kolonistleri bölgeye ilim ve düzen getirmişler; Kafkasya’da medeniyetin yerleşmesine hizmet etmişlerdi(!). Bu iddiayı gerçeklerden yana ve vicdan sahibi Rus yazarlar bile reddetmiştir. Bunun bir çok örnekleri vardır.
Çarlık Rusyası, Kuzey Kafkasya’yı tamamen istila ettikten sonra Dağlılardan yine de emin olamadı. Daimi işgal altında tuttuğu memlekette zalim bir askeri idare tesis etti. Kafkasya muhtelif bölgelere ayrılarak Rus polisi ve askeri memurları tarafından idare edilmeye başlandı. Sistematik bir şekilde Ruslaştırma siyaseti takip edildi. Bütün okullarda Rus dili ile eğitim yapılması mecbur kılındı. En iyi topraklar bölgeyi istila eden Rus mujiklere ve Kazaklara verildi. Bu suretle memlekette kalan halk, ya dağlara çıkmak zorunda kalmış; veyahut Kuban ve Terek ovalarına iskan edilen Kazak –Rus kolonisi ile zor duruma sokulmuştu.
1840 yılında Kafkasya’nın nüfus yapısı şöyle idi:
Doğu Kafkasya (Dağıstan, Çeçenistan)   : 2 000 000
Orta Kafkasya (Osetya)                        :    500 000
Batı Kafkasya (Adige, Karaçay, Abhaz)   : 2 500 000
 TOPLAM                                              5 000 000
(Not: Kafkasya ile ilgili kaynakların ittifak ettikleri asgari nüfustur)93 Harbi
Bu tarihten sonra Kuban ve diğer bölgelerden 1.500.000 kişi vatan dışına sürüldüğüne göre (çeşitli vesilerle kırılanları Allah bilir) muhtemeldir ki bu suretle Kuzey Kafkasya’da sadece 3.500.000 nüfus kalmıştı.
1877 OSMANLI RUS HARBİNDE KAFKASYA…
1877’de Osmanlı Rus muharebeleri başladı. Kuzey Kafkasyalılar buno haber alır almaz Gunip yakınında ve Anapa mevkii’nde iki büyük bir kurultay topladı. Kuzey Kafkasya’nın her yerinden gelen halk temsilcileri İmam şamil zamanında naiplik yapmış Abdurrahman Efendi’yi  reias seçti. Genelin oyuyla isyan kararı alındı. Ruslar Osmanlıya 24 Nisan’da harp ilan etti; 15 gün sonra 9 Mayıs’ta da  Dağıstan ve Çeçenistan ayaklandı. Ardından 12 Mayıs günü de Kuban şahlandı. Adigeler savaş biterken kıyıma uğradıkları Hodz kasabasını ruslar erzurumda.merkez yaptılar. Abhazya’nın Sohum limanında Osmanlı ile irtibat tesis edildi. Fakat yeter derecede yardım alınamadı. Dağlılar her tarafta düşmanı geri atıyordu, ama takviyeye ihtiyaç duyuyorlardı. Ama ne yazık ki Osmanlı Kafkasya’ya yetişemedi. Türk Ordusu Kars’ta kuşatıldı. İmam Şamil’in oğlu Gazi Muhammed Paşa kumandasındaki Kafkas birlikleri muhasarayı yararak ancak Erzuruma çekilebildi.
Dağlarda, 1877 Mayıs’ından Aralık ayına kadar süren isyan kanlı bir şekilde bastırıldı. Kurulan harp divanları Kafkasyalıların bütün ileri gelenlerini iadam etti, onbinlerce aileyi de Sibirya’ya sürgüne gönderdi.
Bilhassa Abhazya büyük ızdırap çekti, nüfusunun yarısını kaybetti.
Plevneİkinci ciddi kalkışma Ruslar 1905 yılında Japonlara yenilince patlak verdi.
Kuzey Kafkasya’da bu isyanda yine şiddet ve vahşetle bastırıldı.
DİASPORADA SİYASİ ÇALIŞMALAR
1908 yılının Ağustos ayında İmam Şamil’in oğlu Gazi Muhammet Paşa’nın Koska’da bulunan konağında bir araya gelen Kafkasyalı bir grup aydın Çerkes İttihat ve Teavün Cemiyeti’nin temelini attılar. Osmanlı İmparatorluğu’nda yaşayan Çerkes elitleri tarafından kurulan ve bu coğrafyadaki ilk Çerkes cemiyeti olarak bilinen Çerkes İttihat ve Teavün Cemiyeti’nin kuruluş tarihi 4 Kasım 1908’dir.
Bu cemiyetin içinde bir kaç komutan, birçok paşa, edebiyatçılar ve üniversite öğrencileri vardı. Osmanlı ordusunun önde gelen isimlerinden olan Mareşal Merted Abdullah Paşa, Mareşal Berzeg Zeki Paşa, Gazi Muhammed Fazıl Paşa, General Pooh Nazmi Paşa, General Şhaplı Osman Paşa, Loh Ahmet Hamdi Paşa derneğin aktif isimleri arasındadır. Bu isimlerin yanı sıra Ahmet Cavit Therkhet Paşa, Met Çunatuko İzzet Paşa, İsmail Berkok ve Ahmet Mithat Efendi (Hagur) Çerkes Teavün Cemiyeti’nin önde gelen isimlerindendi.Gazi Muhammed Paşa
Doktor Vasfi Güsar’ın 1975 yılında Kafkasya Dergisi’nde yayımlamış olduğu yazısında bahsettiği üzere Çerkez Teavün Cemiyeti’nin kuruluşundaki önemli bir amaç da anayurt Kafkasya’nın bağımsız olmasıydı. Bu konuda daha aktif çalışılması gerektiğinin farkına varan Çerkez aydınlar, Çerkez İttihat ve Teavün Cemiyeti’nin siyasi kolu olan Şimali Kafkasya Cemiyeti’ni kurmuştur.
Müşir Fuar Paşa1914 yılında birinci dünya savaşı çıktı. Savaşın Kafkasya’nın bağımsızlığı açısından yararlı olabileceği düşünüldüğünden Çerkezler arasında katılım çok fazlaydı. Rusyanın bu savaşta yenilmeye başlaması üzerine Kafkasya’nın kurtuluşu için yeni ümitler belirmeye başladı. Kurulan Kafkas Komitesi, 1915 Kasımında, Thuaga Müşir Fuat Paşa Başkanlığında, Prof. Aziz Meker, Dr. İsa Ruhi Paşa ile Selim Bey Behbutzade(Azeri) ve Kamil Bey Tokaridze (Gürcü), Prens Maçabeli (Gürcü) ’den teşekkül eden bir heyeti Berlin ve Viyana’ya gönderdi. Ocak 1916’da heyet Avrupa Devletlerine bir momerandum vererek Kafkasyanın vaziyetini anlattı.
Kuzey Kafkasya, Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan’dan oluşan konfederatif bir devlet kurmak için Kafkas Komitesi’ne maddi, manevi yardımda bulunulmasını istediler. Bir Müddet Sonra Kafkasya KomitesiTsağo Nuri adını değiştirerek Türkiye’de “Şimali Kafkasya Siyasi Muhacirler Komitesi” adını aldı. Komite uluslar arası alanda faaliyetlerde bulunuyor, kitaplar yayınlıyor, Rusya’daki gelişmeleri yakından takip ediyor, kültür işleri ile meşgul oluyor, Kafkasya’daki milli dil ve lehçelerde kitaplar hazırlıyor anavatana gönderiyordu. Anavatana gidip soydaşlarına hizmet eden Nuri Tsağo, Yusuf Suat Neğuç, Dr. Ali Suat Asyok, Öğretmen İbrahim Hızel, Besni Hafız Zekeriya Efendi, Harun Tletseruk, Akif Tigun, Güsar Şeyh Muhammed Zahit Kevseri hep Komiteyle irtibatlı isimlerdi.
(Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı’nın yenilgisi üzerine İstanbul’a giren İngilizler, Beyoğlu’ndaki Şimali Kafkas Cemiyeti’ni kapatmıştır. Ağustos 1923’te ise Çerkez Teavün Cemiyeti ile İstanbul Çerkez Kadınları Teavün Cemiyeti kapatılmıştır. Çerkez Numune Okulu ise Milli Eğitim Bakanlığı’nın İstanbul Maarif Müdürlüğüne verdiği emirle 5 Eylül 1923 tarihinde kapatılmıştır.)
11mayis1918 - cecenler cumhuriyetin kuruluşunu kutluyorBAĞIMSIZ KUZEY KAFKASYA CUMHURİYETİ
Rusya’da 1917 Şubat'ında başlayan ihtilal, esaret altındaki bütün milletlerin ayaklanmasına sebep oldu. Kafkasyalılar da yüzyıllardır hasretini çektikleri istiklâlleri için harekete geçtiler. Hazar'dan Karadeniz'e kadar kültür ve medeniyetleri bir olan bütün Kafkas halklarından toplam 500 resmî temsilcinin katıldığı 1. Büyük Halk Kurultayı 3 Mayıs 1917'de Terekkale'de toplandı. 5 gün süren heyecanlı toplantılar sonucunda "Birleşik Kafkasya Dağlıları Birliği Geçici Yönetimi" oluşturuldu.A.Çermoy
2. Kurultay 18 Eylül 1917'de Andi'de toplandı. Yirminci yüzyıl Kuzey Kafkasya tarihinde önemli bir siyasî nitelik taşıyan ve bağımsızlık hareketinin en önemli referansı sayılan kurultaya, Dağıstan, Kumuk, Terek vilâyeti, Çeçen-İnguş, Osetya, Kabartay, Karaçay-Balkar, Adıgey, Abhazya, Şetkale bölgelerinden 1500 delege katılmıştı. Anayasa niteliğinde kararlar alınarak Kuzey Kafkasya ve Dağıstan halklarının tek bir siyasî çatı altında birleştiği ilan edildi.
Millî Meclis, bakanlar kurulunu seçerek tam yetki verdi. Çeçen Abdülmecid Çermoy Devlet Başkanı seçildi ve Bakanlar Kurulu, çalışmalarına başladı.
20 Kasım 1917'da Rusya'dan ayrıldığını îlân eden yeni hükûmet; askerî, mâlî, zirâî ve idârî sahalarda gerekli devlet düzenlemelerine hızla başladı.
 Devlet Başkanı Abdümecid Çermoy ve Dışişleri Bakanı Haydar Bammat başkanlığında yola çıkan bir heyet; Tiflis, Batum ve Trabzon'da görüşmeler yaptıktan sonra nihayet 6 Mayıs 1918 günü İstanbul'a ulaştı. Osmanlı dış politikasının şekillenmesinde büyük rolü olan muhaceret çevrelerinin oluşturduğu "Çerkes Teavün Cemiyeti"nin aracılığıyla Osmanlı Hükümeti ile görüşmeler yaparak yardım anlaşmaları da imzalayan heyet, 11 Mayıs 1918 Cumartesi günü bir nota ile, Kuzey Kafkasya'nın bağımsız bir devlet olduğunu bütün hükümetlere duyurdu.Haydar Bammat
7 YIDIZLI BAYRAK BURÇLARDA
Kuzey Kafkasya'nın bağımsızlığı, Türk, Alman ve diğer batılı ülkelerin basınında geniş yankılar uyandırdı. Osmanlı Hükümeti, Kuzey Kafkasya Devleti'ni tanımakta gecikmedi.
Bütün bu gelişmelerden oldukça 1918-1919rahatsız olan Rusya, Osmanlı Devleti'ni sert bir dille eleştirdi ve ilişkiler gerginleşti. Bunun üzerine Rusya, Bağımsız Kuzey Kafkasya Devleti'nin tanınmasını engellemek için önde gelen Avrupa ülkelerine notalar verdi.
Osmanlı Devleti, yeni cumhuriyeti tanımakla beraber, müttefiklerinden beklediği siyasî destek karşılıksız kaldı. Enver ve Talât Paşaların Almanya nezdindeki girişimlerinden de sonuç alınamamıştı.
Lenin, Astrahan yolu ile Kuzey Kafkasya'ya kızılordu tümenlerini sevk etmeye başlamıştı bile. Kizlar ve Şamilkale'yi ele 1919-1920geçirmek üzere harekete geçen üç tümen Kafkasyalılar tarafından bozguna uğratıldı. Ancak Beyaz ve Kızıl ordular tarafından tamamen kuşatılan Kuzey Kafkasya'nın acilen yardıma ihtiyacı vardı. Nihayet İstanbul'daki muhaceret çevrelerinin yoğun çabası ile Osmanlı Devleti harekete Yusuf İzzet Metgeçti. Büyük çoğunluğu Çerkes gönüllülerden oluşan yaklaşık 20.000 kişilik "Kafkas İslâm Ordusu" Nuri Paşa komutasında Kafkasya'ya girdi. Diğer taraftan Osmanlı Ordusu'nda görevli Çerkes Subaylardan İsmail Berkok, Mithat Şhaplı ve Muzaffer Beyler, teşkilât taburları ile dağ yolundan Kafkasya'ya ulaşmışlardı. Bu genç subaylar, yerli kuvvetleri organize etmeye başladılar. Yeni kurulan Kuzey Kafkasya Ordusu'na komutan tayin edilen Met Çunatıko Yusuf
İzzet Paşa, Kafkas İslâm Ordusu Kumandanı Nuri Paşa ve Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti Devlet Başkanı Abdülmecid Çermoy düşmandan temizlenen Derbent'te bir araya geldiler. 13 Ekim 1918 günü yapılan büyük merasimden sonra top sesleri arasında Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti'nin yedi yıldızlı bayrağı şehrin burçlarına çekildi.
Anton DenikenBEYAZ VE KIZIL ORDULAR İLE SAVAŞ
Şiddetli çarpışmalar sonucu Kızıl ve Beyaz Rus birlikleri Kuzey Kafkasya'nın önemli bir bölümünden çıkartılmıştı. Kuzey Kafkasya'nın tüm bölgelerinde devlet teşkilâtlanmasını sağlamlaştırmak için Osmanlı subayları ile Millî Hükümet sıkı bir işbirliği içinde çalışıyorlardı. Her şeyin iyiye gittiği, Millî Hükümet'in güvenli bir çalışma ortamı bulduğu bir sırada, İstanbul'da gelen bir haber bütün planları alt üst etti. 1. Dünya Savaşı'ndan yenilgiyle çıkan Osmanlı Devleti Mondros Mütarekesi'ni imzalamış, mütareke gereği Kafkas Orduları, Başkumandanlığa dönüş için emir almıştı. Kuzey Kafkasya'ya son derece olumlu hizmetler veren ordu, emir gereği 28 Aralık 1918'de gözyaşları arasında Kafkasya'dan ayrıldı.
Kafkas İslâm Ordusu'nun çekilmesi, Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti için yıkım olmuştu. Genç devletin, biri beyaz biri kızıl iki düşman cephe karşısında durumu gittikçe ağırlaşıyordu. Pşimaho Kotse
Yeni durum karşısında Devlet Başkanı Abdülmecid Çermoy istifa etti. Yerine Pşimaho Kotse 2. Devlet Başkanı seçildi. Kodze Hükümeti askerî ve siyasî iki sahada harekete geçti. Bütün millet seferber îlân edilerek mücadeleye hız verildi. Çarcı General Denikin kuvvetleriyle kanlı savaşlar biribirini izleyerek sürdü. Adıgey, Karaçay, Kabardey ve Oset bölgeleri düşman tarafından işgâl edildi. Millî Kuvvetler Dağıstan ve Çeçenistan'a çekilerek savaşa devam ettiler. Alhanyurt ve Gudermes'te savaş bir Mikail Halil Paşahafta sürdü. Kuzey Kafkasyalılar üstün kuvvetler karşısında tutunamadılar; Çeçenistan içlerine, Vedeno'ya çekildiler. Bu şiddetli savaşlar sonunda Kuzey Kafkasyalılar, bin kadarı kadın olmak üzere 20.000 şehit vermişlerdi.
Bu sırada büyük ümitlerle ve hırsla göreve başlayan Pşimaho Kotse hükümeti de 1919'da istifa etti. General Mikail Halil hükümeti kurmaya memur edildi. İngilizlerin de Denikin'i desteklemeleri, cephanesiz ve yardımsız kalan Kuzey Kafkasyalılara direnç imkânı bırakmamıştı. Ağustos 1919'da, uygun şartlar oluşuncaya kadar Millî Meclis tatil edildi, buna karşılık gerilla savaşı başlatıldı. Çarlık ordularından çekmediklerini bir avuç Kafkasyalıdan çeken komünistler yeniden propaganda yolunu seçtiler. Savaşı bırakmaları hâlinde Kafkasya'nın bağımsızlığını tanıyacaklarını söylüyorlardı.
KAYIŞYURT TOPLANTISI
6 Mayıs 1920'de Çeçenistan Kayışyurt'ta Bolşevik toplarının tehdidi altında büyük bir kurultay toplandı. Kurultaya Türkiye'den İsmail Berkok, Aziz Meker ve Butba Mustafa Şahin Beyler de katıldı. Uzun müzakerelerden sonra and içilerek mücadeleye devam kararı alındı, yeni bir temsilciler meclisi seçildi. İ.Hakkı Berkok
Aziz MekerMeclis Uzun Hacı'nın tavsiyesine uyarak Kâmil Paşa'yı göreve çağırdı. Ancak Paşa gidemeyecek kadar hasta ve yorgun olduğundan oğlu Said Şamil'i Kafkasya'ya gönderdi. Kafkasyalılar Said Şamil'in önderliğinde mücadeleyi sürdürdüler. Önemli başarılar sağlandı. Birbiri ardına gönderilen Bolşevik kuvvetlerini bozguna uğrattılar. Bu arada Rusya'da içi savaş sona ermişti.Çarlık taraftarlarını tamamen yok eden Bolşevikler durumlarını sağlamlaştırınca bütün kuvvetleriyle Kafkasya üzerine saldırdılar. Nihayet 1921 Haziran'ında son direniş de çöktü ve Kuzey Kafkasya tamamen işgâl edildi.
 Bu bağımsızlık mücadelesinde Abdülmecit Çermoy, Pşimaho Kotse, Mikâil Halil Gotstli NecmeddinPaşa, Haydar Bammat, Vassan Giray Jabağı, İbrahim Haydaroğlu, Nuh Bek Tarkolu, Uzun Hacı, Necmettin Mustafa Şahin(Butba)Gotskinski, Said Şamil, Met Çunatıko Yusuf İzzet, General İsmail Berkok, Ali Han Kantemir, Mehmet Kadı Dibir, Ahmet Nabi Magoma, Aytek Namitok, Mareşal Tuğa Fuat Paşa, Aziz Meker, Hüseyin Tosun Şhaplı, Reşit Kaplan, Zübeyir Temirhan, Tausultan Şakman, Tugan Alkhaz, Gappo Bayattı, İbrahim Haydar, Cemil Cahit Toydemir ve Mürsel Bakü gibi yurtseverler bilfiil yer almışlardır.
Bu kadronun içinde vatanında ölenler ve öldürülenler olduğu gibi, sağ kalanların hemen hemen tamamı ömürlerinin kalan kısmını vatanlarının dışında tamamlamak zorunda bırakılmıştır.