......1923 yılında Amerikalı profesör Reginald Aubrey Fessenden "The Deluged Civilization of the Caucasus Isthmııs" (Kafkasya Berzahının Batık Uygarlığı) adıyla, altı bölümden oluşan bir eseri Boston'da yayınlandı. 1927'de buna beş bölüm daha eklenmiştir. Ayrıca bu konuda ölümünden önce 13 bin referansı kapsayan, bin daktilo sayfası bilgi,belge ve not bırakmıştır. Fessenden'in araştırması ve sonuç olarak iddiası kendine göre kanıtları olan bir nazariyedir. Müsbet bilimle kesinlikle kanıtlanması belki bazılarınca olanaksız görülebilir.
Fakat H. Schiiemann askeri müteahhit iken Truva'yı keşfetmişti.
F. Grotefend ise Gottingen Akademisinin kendisini on altı yıl sonra doğrulamasından önce, Kuniform yazıtlannın doğru çevirilişlerini keşfetmişti.
Bir pamuk imalatçısı olan P. Dobson, profesyonel bilimadamlarından on yedi yıl önce, 1825'de buzulların hareketi teorisini ortaya atmıştı.
Prof. Fessenden de profesyonel bir arkeolog değildi, fakat teorisi Sir Flinders Petrie, Prof. A. T. Clay, Kafkasolog W. E. Allen ve Prof. Meşaninov gibi birçok ciddi bilimadamı tarafından kabul edilmiştir.
Ayrıca Çerkeş araştırmacı ve yazar Mehmed Ali Pçıhaluk'un 1920 ve 1922'de yazdığı "Tarihçilere Uyan" adlı eseri, Abhaz araştırmacı ve yazar Beygua Ömer Büyüka 'nin "Abhaz Mitolojisi Anaç mı ?" (İst. 1971) île "Kafkas Kaynaklanna Göre ilk Yaradılışlar - İlk İnsanlık - Kafkas
Gerçekleri" (İst. 1985) adlı eserlerindeki iddialar ile Prof. Pessenden'in teorisi büyük benzerlikler göstermektedir. Bu yazarlar Fessenden'i tanımamış ve yazdıklarım okumamışlardır, tersi durumda kitaplarında buna değinirlerdi. Prof. Fessenden'in kitabinin ikinci kısmı, ilgilenen bilim adamlanna takdim edilmek üzere sadece yüz adet basılmıştır. Bu kitabın uzunca bir özetini sizlere aktarıyorum:
"Kafkasya ve Kafkasya berzahı diye adlandırdığımız bölge, eski Babil ve Mısır uygarlıklarından önce oluşan çok büyük bir uygarlığın beşiğidir. Bu uygarlık konu edilen uygarlıklardan binlerce yıl önce oluşmuştu, ki kalıntılarına Terek ve Sunja ırmakları ile yukarı Alizon vadisinde rastlanabilir. Bu konuda arkeolojik araştırmalar yapılmaktadır.
"Mısır hiyerogliflerinde, eski Mısırlı rahip Manetho'nun, Fenikeli tarihçi Sanchuniathon'un kayıtlarında, Ammianus Marcellinus ve Musevi tarihçi Josephus'un yazılarında tufandan önceki insanların bir tufanla yok olacakları kehanetini bildiklerini, geride iz ve kayıt bırakmak için biri tuğladan diğeri taştan iki sütun inşa ettiklerini bunların üzerine o güne kadar olan insanlığın tarihini ve buluşlarını kaydettiklerinden bahsedilir. Bu sütunlara Herakles Kolonları adı verilir.
Atlantis efsanesinde adı geçen kolonlar da bunlardır. (Antiquities kitabı l, bölüm 2.) O zamanlar Ballık Denizi, Orta Asya'da bulunan ve Asya Akdenizi diye anılan bir denizle birleşmiş olup, kutup okyanusunun bir parçası idi. Şimdi bunlardan geriye kalan su parçaları Hazar Denizi, Aral
ve Balkaş gölleridir.
Tufandan sonra o zamanki insanlık için ortada kalan yer, en yüksek kara Seriadik ülkesi olarak anılır. Bu ise güneş ülkesi Seirios da olabilir ki gerçekte burası Kuzey Kafkasya berzahıdır, yaniSarmatya. Strabon'a göre orası Seres veya Serketes ülkesidir. Onların krallığı Hypanis (Kuban) İrmağının ağzından başlardı, (Müller'in Ptolemy'si sayfa 905). Yine Strabon'a göre Babil'e kervan yolları ilk olarak buradan açılmıştır.
"Çok ilginçtir ki eski Mısırlıların "Ölüler Kitabı"nın 147 ve 149.bölümleri incelendiğinde, çok detaylı olarak Kafkasya bölgesinin bir rehberi olduğunu görüyoruz. Kabilelerin, bölgelerin adları aynen verilmektedir. Örneğin halk olarak Kimmerler, Seresler; yer olarak Tiber ve Keft gibi. Eski coğrafyacılar Herakles sütunlannın Cebelitarık'da olduğu şeklinde yanlış bir kanıya kapılmışlardır. Aslında Herakles,Karadeniz'in kuzeyinde, kuzey kıyılarında bulunmuş ve kolonlar buraya dikilmiştir (Bkz. Megasthenes, Strabon ve Herodotus) Fenikeliler ise yanlış olarak boşuna kolonları Cebelitarık'da aramış ve bulamamışlardır. Herakles Kolonlan'nın gerçek yeri Kuzey Kafkasya'dır.
"Ünlü Yunanlı coğrafya alimi Ptolemy bu bölgede "İskender'in Kolonlarından bahseder, fakat iskender bu kadar uzağa gitmemiştir. Taman yarımadasının asıl adı Ta Manu'dur ve "Tanrının Ülkesi" anlamına gelir.Eski Yunancada bu Temenos'dur.
Eski Yunan efsanelerine göre Uranüs doğuda, Kronus batıda ve Zeus da Amaithea'nın yanındadır. İskitler, diğer hakim ırklar ve maden işleyenler, Taauti adlı bir tanrıya taparlardı.
Dağlıların ise Theoi adlı tanrısı vardı. Anapa yarımadası büyücü Circe'nin yuvasıdır. O bölgede Circetaeler yaşar, onlar Taman'in ünlü okçularıdır.
Kabardi'nin anlamı başın sol tarafında bulunan bir bağdan gelir. Soylular saçlarını bununla bağlarlar. Bu aynı zamanda Sind balkının tanrısının simgesidir. Gerçek Altın Post'un ülkesi aslında güneyde değil, Taman yarımadasındadır. Kafkasya'nın antik ve tufan öncesi uygarhğının kalıntıları bugün tamamen yeraltındadır